Yurtseverlik ve kentlilik bilinci
Bir kentin başlıca temel sorunlarını çözümleyebilmesi için duyarlı ve bilinçlikentlilere ihtiyacı vardır.
Yurtseverlik ve kentlilik bilinci
O kent severler aynı zamanda yurdunun kalkınmasını, ileri toplumlar seviyesine ulaşmasına da katkı sağlamış olurlar.
Bunun için öncelikle yaşadığı kentini karşılıksız sevmesi, tüm değerlerini koruması gerekir.
Bazı entelektüeller bunun adını ‘Kentlilik bilinci’ olarak yorumlar.
Üzüntüyle görüyor ve tanıklık ediyoruz ki yaşadıkları kente zarar verenler kentlilik bilincini daha fazla kullanıyor ve söz ediyor.
Bir kenti veya ülkeyi sevmenin yolu o ülkenin veya yaşadığınız kentin değerlerine kayıtsız şartsız sahip çıkmak ve korumaktan geçer.
Eğer söz konusu ülke veya kent sevgisi ise bunun asla pazarlığı olamaz.
Geriye dönüp söyle etrafımıza bir baktığımızda, yaşanan tüm tahribatların temelinde sevgisizlik yattığını görmek mümkün.
Doğrusunu yazmak gerekirse, sevdiğimizi sandığımız yurdumuza, yaşamakta olduğumuz kentlerimize çok büyük ihanet ettiğimizi göreceğiz.
Bunların en başında benim de yaşamakta olduğum hatta doğduğum büyüdüğüm Antalya kentini örnek gösterebiliriz.
Tabii ki genelleme yapmak bazı iyi niyetli kentlilere haksızlık olabilir.
Kentlilik bilincini konuşabilmek için iki aşamayı göz önünde bulundurmak soruna daha akılcı yaklaşmak anlamına gelir.
Bunlardan bir tanesi belki de en önemlisi şu: Kentleri daha çağdaş, yaşanılabilir kılmak ve sorunlarını çözümlemek adına hizmetler üretsin diye iş başına gelen makam sahipleri sizce üzerine düşeni yapıyor mu?
İkincisi ise, onları denetlemekle mükellef sizler bizler yani vatandaş olarak sorunlar ve yaşadıklarımız karşısında ne kadar duyarlıyız?
Bana sorarsanız belki biraz acımasız olacağım ama maalesef o sorumlu diye tabir ettiklerimizle beraber el ele verip birlikte yok ediyoruz.
Çevreyi de böyle kirlettik yok ettik, tarihi zenginliklerimizi de doğamızı da…
Dr. Ahmet Altıparmak Antalya’ya ayak bastığı ilk gün odasına giren ve ilk gün kahvesini içen birkaç kişiden biriydim.
Vali’nin ilk sözü, “Antalya’da yayalara hiç saygı yok” olmuştu ve Emniyet Müdürü Ali Yılmaz ve Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olarak benden trafikte yayalara öncelik tanıyan bir proje yapmamızı istedi.
Bu önemli proje bitmek üzere, hayata geçmesi için yakında Vali beye sunulacak ve start verilecektir. Antalya’da olduğu gibi yurdumuzun her köşesinde benzer o kadar sorun var ki, çözmek yıllar alacak. Bu duyarsızlıkla devam edersek belki de hiç çözülmeyecek.
Trafikte korna çalanlar, yayaları hiçe sayıp onların hakkını gasp edenler aslında yine bizleriz.
Kentlilik bilinci, yurtseverlik, ülkesini milletini sevmek öyle lafla filan olmuyor.
En önemlisi biz birbirimizi sevmiyoruz saymıyoruz…
Zebani misali herkes bir birinin paçasından tutmuş alaşağı etmeye çalışıyor. Bu vahim durum maalesef ülkemize ve yaşadığımız kente olan bakış açımıza da yansıyor.
Hiç yok mu ülkesini milletini karşılıksız sevip hizmet üretecek omurgalı diye sorabilirsiniz.
Cevabım; elbette var. Ne yazık ki, çok az kalan o yurtseverleri de vatan haini ilan edip, yok etmeye çalışıyoruz.
Ülkemizin ve kentlerin kalkınması için daha fazla yurtseverlere, daha fazla bilinçli ve duyarlı kentlilere, ihtiyacımız var.
Bu Makale 01.12.2010 - 10:33:17 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
-
Sayın Mevlüt YENİ- Turizmin BAŞKENTİ Antalya'nın Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olarak YİNE güzel yorumlar yaparak KENTSEL Sorunlar çerçevesinde dört dörtlük bir YAKINMA dile getirmiş... Ancak- SON 10 yıldır çıkmazlar içinde kıvranarak kan kaybeden Antalya'nın artık TEŞHİS & TEDAVİ sürecine girebilmesi gerekmiyor mu...? Düşünmek ve kararlar alabilmek için çok verimli bir dönem olan şu aylarda- YEREL BASIN olarak ne gibi ETKİN Önlemler ve çalışmalar yapılıyor...? Fuarlara katılıp şampiyonluk öykülerini körüklemekten öteye- KALE İÇİ çalışmalarını destekleyici ve Mimarlar Odası Sempozyum sonuçlarını değerlendirerek- HAYATA Geçirmek üzere- Gerekli MEDYA Atılımları bu yıl da ihmal mi edilecek...? Artık Antalya'nın yıllardır süregelen yaralarını sararak KENTİ & YÖREYİ düze çıkarabilmesinin zamanı gelmiş & reçeteleri yazılmıştır... YAKINMAK'tan ATLIM'a geçmenin zamanı ise çoktan gelmiş ve geçmektedir...!