Prof. Dr. Tuncay Neyişçi

Efes mi, Cedrus libani mi?

ABD, dünyanın en çok turist gönderen ve turist kabul eden ülkelerinden biri. İki yıl öncesinin (2014) rakamlarına göre, ABD turist kabul eden ülkeler sıralamasında 75 milyon turistle Fransa’nın ardından ikinci sırada yer alıyor. Ancak elde edilen gelir bakımından yaklaşık 177 milyar dolarla ilk sıraya çıkıyor. En çok harcayan turistler kategorisinde ise ABD, Çin’in (165 milyar dolar) hemen ardından 111 milyar dolarla ikinci sırada...

Bizdeki gibi, 13 bin yıllık geçmişe sahip Göbeklitepe, 9500 yıl ötesinden gelen Çatalhöyük, mitolojiler kenti Truva, filozoflar diyarı Milet, Efes gibi antik kentlere sahip olmayan ABD, nasıl oluyor da ülkemizin yaklaşık iki katı turist (75 milyon) çekebiliyor, daha da ilginci, turist başına elde edilen gelir bakımından ülkemize üç misli fark (2360/750 USD) atabiliyor? Hiç merak eden oldu mu?
 
Bu soruyu ABD ülkemizden yaklaşık on kat daha büyük bir ülke diye yanıtlamak çok sığ bir yaklaşım olur. Başka yanıtlar aramak gerekir. Örneğin;
 
ABD’de 2015 yılında sadece milli parkları ziyaret edenlerin sayısı 307,2 milyon kişi. Bu, yaklaşık olarak, yeni doğmuş bebesinden en yaşlısına her Amerikalının (ABD nüfusu 317,5 milyon) bir milli parkı ziyaret etmiş olduğu anlamına gelir. Sadece “Great Smoky Mountains” milli parkını 2015 yılında ziyaret edenlerin sayısı (10 milyonun üzerinde) yaklaşık olarak turizmimizin başkenti dediğimiz Antalya’yı ziyaret edenlerin sayısına eşit. ABD’nin ilk on sıradaki milli parklarını ziyaret edenlerin  sayısı ülkemizi ziyaret eden toplam turist sayısından daha yüksek. Sayısı 61 olan ABD milli parklarının kapladığı toplam alan (210 bin km2) yaklaşık olarak ülkemizin dörtte biri büyüklüğüne denk gelmektedir. Bunların 14 tanesi UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak tescillenmiştir.
 
ABD, yirminci yüzyılın ortalarında (1950) “Görev 66- Mission 66” adı altında 1966 yılına kadar ulusal parklara ziyaretçi merkezleri inşası programı başlatmıştı.  Ziyaretçi merkezlerinde sergilerin yer aldığı, park hakkında bilgiler, broşürler ve haritaların sunulduğu, filmlerin izlenebildiği, uzmanların programlı eğitim etkinlikleri gerçekleştirdiği, kitap ve hediyelik eşyaların satın alınabildiği, kafe, restoran, WC gibi zaruri ihtiyaçlara cevap verebilen mekanlar ve hizmetler sunulmaktadır. Milli parkın nitelikleriyle uyumlu olarak, yürüyüş, tırmanma, seyir ve gözlem, rafting, bisiklet, at binme gibi, günümüz taleplerini karşılayan çeşitli rekreatif ve sportif etkinlik imkanları da sunulmaktadır. Bu bir yandan milli parkların farklı ya da farklılaşan talepleri karşılayan turistik ürünlere dönüştürülmesi anlamına gelirken, Milli park yönetimi ile turizm yönetimi arasında sıkı bağ ve işbirliklerinin kurulması gereğine işaret eder. Günümüzde milli park kavramının doğa turizminin bir marka ismi olarak algılanıyor olmasının, yüksek nitelikli doğal çevre ve iyi tasarlanmış turizm alt yapısını temsil etmekte olduğunun da altını çizmeliyiz. Hem de kalın çizgilerle...
 
Sadece ABD mi? Costa Rica’da son on yılda milli parklarda gerçekleşen turizmin yüzde 400 artış gösterdiğini bir başka örnek olarak verelim ve gerisini kişisel meraka bırakalım....
 
Sayısal turizmin başkenti Antalya, sınırları içindeki 5 milli parkı ile bu alanda da başkent sayılabilir. Bu milli parkların kent turizmine katkısının ne olduğu konusunda bir fikir sahibi, turizm kanaat önderlerinin bu değerin farkında olduğunu gösteren bir belirti de yok görünürde.  Doğa turizminin öneminden sıklıkla söz edenlerin çokluğuna karşın, ülkemizde milli parklar ne Kültür ve Turizm Bakanlığı ne de Orman ve Su işleri Bakanlığı tarafından turistik ürün olarak görülmektedir… Orman ve Su işleri Bakanlığı, tasarrufu altındaki korunmuş alanları yılda 12,5 milyon kişinin gezdiğini iddia etse de bu sayı pek güvenilir görünmemektedir. Örneğin sadece Antalya’daki  milli parkların değil ülkemizdeki sayıları 40 aşan milli parkın hemen hiçbirinin, ziyaretçilere hizmet ve eğitim veren ziyaretçi merkezi olmadığı gibi kurşunlu şelalesi gibi kimi küçük ölçekli korunmuş alanlar özelleştirilmiştir ve buralarda bilet kesmenin dışında hemen hiçbir eğitsel ve rehberlik hizmeti verilmemektedir.
 
Aslında gerçek rakam 12,5 milyonun üzerinde de olabilir altında da. Ziyaretçi merkezi ve dolayısıyla kuralları olmayan ve takip edilmeyen mekanlara girip çıkanları milli park ziyaretçisi olarak istatistiki kayıtlara işlemek anlamsızdır. Her hafta sonu ülkemin hemen her yerinde binlerce kişi, kayıt dışı olarak, doğa yürüyüşü adı altında rekreasyon etkinliklerine katılmaktadır. Bu potansiyelin yüksekliğini, ancak bakanlıkların ve ilgili sektörlerin ilgisizliğinin bir göstergesidir. Bırakın milli parkları, ülkemizin en ünlü uzun mesafe yürüyüş yolu olan “Likya Yolu”nu yılda kaç kişinin kullandığını bilen var mı? Bunlardan kaçı yerli kaçı yabancı? Bırakınız güvenlikle ilgili daha ciddi soruları, bu basit sorulara bile yanıt verebilecek durumda değiliz.
 
Baylar, Bayanlar;
 
Elmalı sedir (Cedrus libani) ormanlarının, Köprülü Kanyon’un ve alageyiğin turistik ürün olarak değeri, Aspendos, Efes, Ayasofya gibi klasik turizm değerleriyle yarışır hale gelmiştir; eğer geçmediyse… Denizi kullanışımız bile 20 yıl öncesine oranla köklü değişime uğradı. Çeyrek yüzyıldan beri otel merkezi önemini kaybetmiştir. Turizm  büyük ölçüde otel dışında gerçekleşmektedir. 
 
Başta milli parklarımız olmak üzere doğal değerlerimizi, kültürel farklılıklarımızla harmanlayarak turizmin hizmetine sokamamış olmak, adına ne denirse densin, nedeni ne olursa olsun yaşanan krizden daha ciddi bir farkındasızlıktır. 

Bu Makale 06.01.2017 - 14:43:40 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • turizim mağduru 19.12.2016 - 07:33

    kesınlıkle hocam sızlere katılmaktayım tespıtler gayet yerın de olmakla bırlıkte umarım sayın 5 yıldız otel sahıplerı bu durumdan nasıplenırde OTELLERIN ADLARI SADECE ANTIK ŞEHİRLERDEN İBARET KALMAZ dileğiyle

  • Mavi yolculuk 01.12.2016 - 03:13

    Demek ki neymiş, doğal güzelliklerinizi koruyarak da turizm yapabiliyormuşsunuz. Hatta koruduğunuz doğal güzellikleriniz bir turizm ürününe dönüşebiliyormuş.. Kaleminize sağlık.

  • SABAN OKSUZ 01.12.2016 - 06:55

    Sayin NEYISCI, Cok bilimsel analitik bir calisma yapmissiniz...Tesekkurler...Ama sunu goz ardi etmeyelim.ABD de DUNYA genelinden en az 80/100 Milyon kisi `GREENCARD`li var...Bun larin ziyaretlerini vede (UMUT ZIYARETCILERINI)unutmayiniz...Altinda cok gizli hesaplar olan bir GOCMEN POLITIKASININ...neticeleridir...

  • ne önemi var 30.11.2016 - 06:16

    Bu yazınıza da zaten en kaba yorumuyla destinasyonu pazarlamak diyebiliriz. O da bizde olmayan bir mevhum olduğundan biz daha 75 yıl öncesinin herşey dahil otelleriyle TURİZM diyelim :)

  • İsimsiz 30.11.2016 - 04:36

    Bu kifayetsiz muhterislere ne anlatıyorsunuz sayın yazar? Şurada anlatın 5 yıldızlı otellerimiz ne şahane, en güzel oteller bizde diye övünsün dursunlar. Tarihi zenginlikmiş, doğal güzellikmiş, turizmin hayatın bir parçası haline gelmesiymiş... Bunların ne kıymeti var?

  • Güldal Arıcı 30.11.2016 - 03:18

    Türkiyenin sayısız doğal ve tarihi zenginliğini hem koruyup hem de bir turizm ürününe dönüştüremeyen turizm sektörü, geçen seneye kadar kelle sayısıyla övünüyordu. Bu sene o da kalmadı. Hocamızın bahsettiği konu dahil, Türkiye turizminin sorunları yapısaldır, çözümü de ancak atılacak radikal adımlarla mümkün olabilir. Konuya gösterdiği duyarlılıktan dolayı yazara teşekkür ederim.

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.