Prof. Dr. Tuncay Neyişçi

Paris’in Atkestanelerinden Antakya ve Kars’a

Paris’in Atkestanelerinden Antakya ve Kars’a

Farklı nedenlerle de olsa son yıllarda yıldızı parlayan iki ilimizi ziyaret etme şansım oldu. Yanlış anlaşılmasın bu kentleri daha önce rehber olarak da defalarca ziyaret etmiştim. Kültürlerin buluştuğu künefenin anavatanı Antakya ve karlı demiryolu ve kazı ile ünlü Kars illerimizi kastediyorum. Her ikisinin de deniz kenarı turizm merkezlerimizle yarışabilecek duruma yükselmiş olması az başarı değil. Turizmin kente dönüşü mü bu? Yazın bir kenara.

Aslında yaklaşık 140 yıl önce Paris’i İstanbul’a bağlayan “Doğu Ekspresi” ile Ankara’yı Kars’a bağlayan çiçeği burnunda “Doğu Ekspresi” arasında benzerlik kurulabilir. Örneğin her ikisi de biletleri karaborsaya düşmüş trenle, gerçekleştirilen yolculuklardır. Ünlü yazar Agatha Cristie’nin “Doğu Ekspresi’nde Cinayet” adlı polisiye romanına benzer bir etkiyi Nobel sahibi yazarımız Orhan Pamuk’un Kars’ı anlattığı “Kar” romanının yapmış olduğu söylenebilir.

Yolun bir ucundaki Paris bugün hala dünyanın en çok ziyaretçi kabul eden kenti olma ünvanını korur, aşıklar kenti olarak tanınırken diğer ucundaki İstanbul için benzer şeylerden söz etmek olası mı?

“Orient Express”in ilk İstanbul seferinden yaklaşık 270 yıl önce (1615) Fransa kraliçesi Şanzelize caddesinin ağaçlandırılmasını istiyor, tohumlarının besleyiciliği, hava kirliliğine karşı direnci ve gösterişli çiçekleri nedeniyle en uygun türün Atkestanesi olacağına karar veriliyor. O dönemler gerçek bir at kestanesi ormanı görünümündeki İstanbul’un görkemli atkestaneleri bu kararın ardındaki en güçlü neden olmalı. İstenen atkestaneleri Padişah 1. Ahmet tarafından Kraliçeye, Paris’e armağan edilir. Doğu Ekspresi Paris’ten İstanbul’a ilk seferine çıktığında (1883) Paris bir atkestanesi ormanına dönüşmüştü. O atkestaneleri hala Şanzelize’nin her iki yakasını süsülüyor. İstanbul’da kaç atkestanesi kaldı?

Bugün Paris kentinin at kestanelerinin nerelerde olduğunu, hangi tarihlerde çiçek açtığını gösteren turistlere yönelik haritalar hizmete sunulmuşken, İstanbul’da o ağaçların atalarını bulabilmek için özel çaba harcamak zorundasınız.

Paris’i Paris yapan ne Eyfel kulesidir, ne Luvr Müzesidir ne de Şanzelize’dir. 4 yüzyılı aşan uzun bir süreden beri ağaçlandırma ve bitkilendirme planının olmasıdır. Neden mi?

Dünyanın pek çok kentinde benzeri tarihi ve kültürel yapılar var. Öyleyse Paris’i farklı yapan ne?

Eyfel, Luvr, Şanzelize’nin ünlü markalarına mekan sağlayan binalar hep aynı görünümü sergilerler. Örneğin Eyfel Kulesi yıllardır aynı görünüm ve aynı renktedir. Oysa onun çevresindeki ağaçlar ve bitkiler yılın her ayında çok farklı renklere ve görünümlere bürünürler. Paris, planlı dikilmiş ağaçları ve bitkileriyle, her mevsim, eğer her ay değilse, farklı renklere ve görünümlere bürünen, sürekli değişen bir kenttir. Tarihi ve kültürel değerler ağaçlar ve bitkiler ile birlikte birbirini destekleyen bütüncül bir yaklaşımla tasarlanıp uygulandığı için de Paris “Aşıklar Kenti” olarak ünlenmiştir.

Paris’te sadece at kestanelerinin değil, pek çok farklı ağaç ve bitkilerin nerelerde bulunduğu ve hangi mevsimlerde hangi güzellikleri sergilediklerini gösteren haritalar geliştirilmiş, ilgililerin hizmetine sunulmuştur.

Lafı nereye getireceğim: Eğer İstanbul, Paris ile yarışan bir dünya markası olamamışsa, hem de tarihi ve kültürel değerler zenginliğine karşın olamamışsa, bunun temel nedeni atkestanelerinin yok edilmiş, hala ağaçlandırma ve bitkilendirme planına kavuşamamış olmasıdır. Kentleri kent yapan sadece durağan yapılar değil, onları sarıp sarmalayarak sürekli değişik görünümlere sokan ağaçlar ve bitkilerdir aynı zamanda. Bu bizim bir türlü turizm değerlerimiz arasına dahil edemediğimiz, görmezden geldiğimiz önemli bir konudur. Bunun betonlaşmadan yakınmakla arasında çok ciddi farklar olduğunun altını çizmeliyim.

Şimdi gelelim Antakya ve Kar’sa; İster tarih ister kültür ve mutfak açısından Antakya’nın özgün değerlere sahip bir kentimiz olduğu tartışma götürmez. Buna karşın kentin ne tarih/kültür yapıları ve ne de onları desteklemesi gereken ağaçlar ve bitkiler konusuna önem ve özen gösterildiği açıklıkla gözlenebiliyor. Benzeri bir durum Kars’ın Baltık yapıları için de söz konusu.

Antakya’da Kentin bel kemiğini oluşturan Kurtuluş Caddesi üzerindeki taş yapılar başta olmak üzere kentin tümü bakımsız ve virane bir görünümde. Kent tümüyle bütüncül bir nitelik yükseltme ihtiyacı içinde. Bu nitelik yükseltme mutlaka kente kimlik kazandıracak ağaçlandırma ve bitkilendirme planıyla desteklenmelidir. Kent, deyim yerindeyse özensiz, nitelikten uzak bir değerler deposu izlenimi sunuyor.“Expo 2021” aslında bu bütüncül nitelik yükseltme projesi ile bütünleştirilebilirdi.

Kars’ın yaklaşık 40 yıllık Rus işgali sırasında inşa edilmiş Baltık Mimarisi yapıları, ki en önemli turizm değerini oluşturuyor, benzeri bir özensizlik sergiliyor. Bütüncül nitelik yükseltme çalışmaları kentin bütünü için (Çıldır Gölü kızaklarından, tabelalara, kaldırım taşlarından ağaç ve bitkilere) tasarlanmalı ve yaşama geçirilmelidir.

Gerek Antakya ve gerekse Kars kentlerinin bütüncül nitelik yükseltme çalışmaları sanıldığı kadar yüksek bütçeli çalışmalar değildir. Gerçekleştirildiklerinde kentlerin turizmden çok daha yüksek gelirler elde etmeleri mümkün olurken kentlerle insanlar arasında sevgi bağlarının kurulması da gerçekleşebilir.

Paris tarihi bir kent olmaktan çok estetik, özenli, güzel bir kent olduğu için çekici bir kenttir. Tarih/kültür kenti olup da estetik, özenli, güzel olmayan kentlerin turizmde başarılı olma şansları düşüktür. Etrafınıza bu gözle bakmanız yeterli…


Bu Makale 02.09.2022 - 18:45:27 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.