Prof. Dr. Tuncay Neyişçi

Çıralı çıra gibi yanabilir…

Çıralı çıra gibi yanabilir…

Akdeniz Bölgemizde turizm denince aklımıza hemen güneş, deniz ve kum gelir doğal olarak. Gerçekleştirilen turistik yatırımların neredeyse tamamının bu üç değeri bir arada sunabilecek dar bir kıyı bandı üzerine yığılmış olmasının nedeni de budur. Bilindiği gibi, aynı kıyıları turistler kadar deniz kaplumbağaları ve kızılçam ormanları da paylaşırlar. Deniz kaplumbağaları, Kaptan June’un da katkılarıyla, turizme önemli katkılar sağlamış ve bize plajlarımızı deniz kaplumbağaları ile paylaşabilmeyi öğretmiştir. Diğer yandan, dağlarımız, kıyılarımızı da kızılçam ormanlarıyla paylaşıyoruz. Ancak kızılçam ormanlarına deniz kaplumbağaları kadar özen gösterdiğimiz, onlarla birlikte yaşanın yollarını araştırdığımız söylenemez.

Bayramın ilk gününü Çıralı’da geçirdim.

Bayram günlerinde Çıralı plajlarının saat 21.00’den sonra insan kullanımına kapandığını, yumurtalarını bıraktıkları alanlarının özel kafeslerle koruma altına alındığını gözlemiş, bundan büyük mutluluk duymuştum. Ne de olsa Belek’in hizmete açılmaya başladığı ilk yıllarda Belek dergisinde “Üçüncü Göz” adı altında “plajları deniz kaplumbağaları ile paylaşmak” tan bahsettiğim bir makale de yazmıştım. Kaplumbağaların yumurtlama ve yavrularının denize ulaşmaya çabaladıkları dönemlerin plajların en yoğun kullanılma dönemleriyle çakıştığının da göz önünde bulundurulması bu paylaşımın ne denli önemli bir değişim-dönüşüm anlamına geldiği kolaylıkla anlaşılabilir. Turizm deniz kaplumbağalarını diikate alarak, onlara saygı duyarak, onlarla birlikte yaşamayı kabul ederek gelişmenin yolunu bulmuş gibi görünüyor.

 

Çevresi kızılçam ormanlarıyla çevrili Çıralı’ya ulaşabilmek için Antalya-Kumluca karayolundan ayrılmak ve büyük bölümü kızılçam ormanları içinden kıvrıla kıvrıla geçen 7 km uzunluğundaki dar bir karayolunu kullanmak zorundasınız. Ormanlar güzellikler sunarlar kuşkusuz ancak, tıpkı deniz kaplumbağalarının yavrularının denize ulaşma sürecinde karşılaştıkları sorunlar gibi, kızılçam ormanlarının da yaz aylarında yanmak gibi, milyonlarca yılda pekiştirdikleri kötü bir alışkanlıkları da var. Üstelik artan insan (turizm) hareketliliği bu alışkanlığı, turizmin yoğunlaştığı dönemle çakışacak biçimde, derinleştirmiş, sıklaştırmış, şiddetlendirmiştir. Deniz kaplumbağaları için alınmış önlemlerin aksine, Çıralı’da yangının çıkmasını, çıktığında büyümesini engelleyecek en küçük bir önlem kırıntısına bile rastlamak mümkün değil. En basitinden, bu 7 km uzunluğunda bir dinamit fitili gibi görünen karayolu üzerinde orman yangınları konusunda, “sigara izmaritine dikkat”  gibi, daha dikkatli olunmasını hatırlatacak bir tek uyarı tabelesına bile rastlamadım. Hadi böyle basit bir önlem bir devlet kurumu olan OGM’in  (Orman Genel Müdürlüğü) aklına gelmemiş olabilir ancak orada iş yapan tesis sahiplerinin, yani yangında en büyük zarara maruz kalacak irili ufaklı yatırımcıların da mı aklına gelmez, gelemez?

Aksine, Antalya-Kumluca karayolundan Çıralı istikametine giden karayoluna saptıktan sonra, Çıralı ile ulaşımı sağlayan alternatifsiz karayolunun her iki yanının kolay ateş alabilecek kuru ince yanıcılarla dolu olduğunu göreceksiniz. Görmemek mümkün değil. Hatta, uzman olmasanız bile, yer yer budanıp yol kenarına istiflenmiş kuru budama artıklarının düşük enerjili bir örtü yangınını tepe yangınına dönüştürebilmek için 7/24 nöbette olduklarına da tanıklık edebilirsiniz. Dikkatsiz bir sigara izmaritinin dehşet bir orman yangını çıkarabilmesi için her şey eksiksiz hazır ve nazır durumda beklemede. Çıralı’ya yaklaştıkça, yol kenarlarındaki yanıcılara ek olarak, orman içindeki turistik tesislerin sayısı da artmaya başlıyor. Yani mal ve can kaybı riski de artıyor. Ne yol kenarlarında olması gereken uyarıcı tabelalar, ne yanıcı yönetimi çalışmaları ve ne de orman içindeki yapılarda yanmaya karşı alınmış önlemlere ilişkin bir iz , bir tedbir, bir farkındalık  yok. Ne OGM’de, ne sivil toplumda, ne de o ormanlardan gelir elde edenlerde. Herkes suskun,  sanki yandıktan, her yer simsiyah olduktan sonra “ağaçlandırma” kampanyaları başlatıp, fidan bağışında bulunarak günah çıkartmayı bekler gibi.

Çıralı sadece bir örnek. Cennet vatanımın her yeri aynı, emin olunuz.

Meraklısına ilk uyarıların yörenin ünlü turizm tesisi “Ağaç Evler”in 2007 yılında yangınla tanışması ve 2014 yılında Adrasan’da çıkan orman yangını ile adrese teslim edilmiş olduğunu hatırlatalım. Ders alındı mı? Yoksa postacının kapıyı bir kere daha çalması mı beklenmekte…



Bu dar ve kıvrımlı yolda bir yangın çıkması durumunda, ki risk çok yüksektir, Çıralı’ya ulaşım (cankurtaran, arazöz, vb.) tümüyle imkansız hale gelebilir. Yangının orman içindeki tesislerin yoğun olarak bulunduğu alanı etkilemesi durumunda tesislerde kalanların yaşamları ciddi tehdit altına girebileceği gibi tahliyeleri de mümkün olamayabilir. Gerisini hayal gücünüze göre siz kendiniz şekillendirebilirsiniz.

Bu noktada, yol kenarları ve ormanların olduğu kadar orman çindeki tesislerde de son derecede yanıcı malzemeler (ahşap, şıngıl çatı, plastik, vb.) kullanılmış olmasına dikkat çekmek isterim. Orman içi ve bitişiğinde inşa edilecek tesislerin tasarımından başlayıp işletilmeleri aşamalarını da kapsayan tüm süreçlerde uyulması gereken belirli standartlar vardır ve uygulanmak zorundadır. Bırakın tesis içinde, turizm işletmeleri tarafından yıllar öncesinden alınmış olması gereken yanma riskini düşürücü tedbirleri bir kenara, AFAD, OGM, belediyeler ve sivil toplumun yangın tehdidi altında kalması olası turistik tesis ya da ikinci konutların nasıl tahliye edilebileceği, kimlerin neleri, niçin ve nasıl yapacağı konusunda en ufak bir çalışma, planlama yapmış, önlem almış olduklarını düşünmüyorum.  Alınmamış, düşünülmemiş olduğunu 2021 yılında Marmaris yangınında gördük. Stratejik bir yapı olan termik santral etrafında yangının tesisi tehdit etmesini önleyecek en küçük bir tedbirin bile alınmamış olduğunu naklen yayınlarda izledik. Termik santral yanmaktan zor kurtarıldı.

Orman içi ve bitişiğine inşa edilmiş her türden yapının orman yangınları dikkate alınarak tasarlanması, planlanması, donatılması gerektiğini, kullanıcıların yangın öncesi, sırası ve sonrasında neyi, niçin, nasıl yapmaları gerektiği konularında eğitilmiş olmaları gerektiğini yaklaşık 40 yıldan beri yazıyorum ve bunun ne devlet kurumları ve ne de özel kuruluşlar tafından hiç mi hiç dikkate alınmadığını da çok iyi biliyorum.

Bugün için orman içi ve bitişinde inşa edilmiş ve genellikle yangın riskinin de en yüksek noktasına ulaştığı sadece yaz aylarında (haziran-ekim) kullanılmakta olan pek çok turistik tesis ve ikinci konut var. Tıpkı orman içindeki binlerce yerleşim yeri gibi bunlar da yangın tehlikesine karşı korumasız, deyim yerindeyse çırılçıplak. Küresel iklim değişimi riski daha da artırıyor. Yaşanmış acı deneyimlere karşın, bir devlet kuruluşu olan OGM’yi bu çok ciddi ve can alıcı konularda uyarması, yangın riskinin düşürülmesi ve eksikliklerin giderilmesini talep etmesi gereken turizm sektörü yöneticileri ve kanaat önderlerinin sesiz ve tepkisiz kalmalarını da anlayabilmiş değilim.

Bildiğim, büyük bir felaket(ler)in adım adım yaklaşmakta oluşu. “Yangın deniz kağlumbağasına benzemez, yakar, Çıralı çıra gibi yanabilir”

Ben Çıralı diyorum, siz içindeki tüm tesislerle birlikte tüm ormanlık alanlarımız olarak anlayın lütfen…

Not: İlgilenen orman içi ya da bitişiğindeki turistik tesis işletmecilerine  bu konularda yardımcı olabilir, gönüllü danışmanlık hizmeti verebilirim.


Bu Makale 18.07.2022 - 12:16:55 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Gökay Kırtıl 19.07.2022 - 12:12

    Kaleminize sağlık değerli hocam, plansızlık programsızlık ruhumuza işlemiş ..

  • Başkent Antalya SORUMLUDUR

    Zafer Cengiz 19.07.2022 - 08:18

    Orman Yangınları ve Turizm odaklı "ekolojik makaleniz" için Tebrikler ANCAK 16*Yıldır uygulanmayan Resmi 2023 Stratejisi paralelinde, Başkent Antalya'nın GAFLARINI DA BU KAPSAMDA YORUMLAMAK GEREKİYOR..! #TAG

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.