Prof. Dr. Tuncay Neyişçi

Fırat, Dicle, Mezopotamya

Fırat, Dicle, Mezopotamya

Balkanları yalnız bıraktık. Bu konuyu işlemiştik. Devamı var.

Çatalhöyük’ü ihmal ettik, Hitit’i görmezden geldik, Persleri yok saydık, Mezopotamya’yı bizden göremedik…

İster turizmi 12 aya yaymak ister turizmin olumlu etkilerini yaygınlaştırmak ister turizmin olumsuz etkilerini hafifletmek vb. turizme dair farklı nedenleriniz, hedefleriniz olsun. Öncelikle yapılması gereken eldeki değerlerin, özellikle de özgün değerlerin neler olduğunun en ince noktasına kadar gözden geçirilmesi, değerlendirilmesi, planlanmasıdır. Bu bütüncül ve yaratıcı bir yaklaşımı zorunlu kılar. Anadolu gibi dünyanın en ilginç ve karizmatik coğrafyasında yaşayıp aşırı turizm baskısından şikayet eden ilk ülke olamamak üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir konudur. 

Balkanları yalnız bırakmak kadar önemli bir başka konu Anadolu- Mezopotamya bağlantısını kuramamış, bizden görememiş olmaktır. Bilinen ilk uygarlıklarından birinin yaşanmış olduğu Mezopotamya tümüyle Dicle ve Fırat nehirlerinin hayat verdiği, Anadolu’dan beslenen bir coğrafya ve özgün bir uygarlığın adıdır. Bereketli Hilal’in tam göbeğinde yer alan Mardin'de, Göbekli Tepe’de, Çayönü’de, Nevali Çöri’de Mezopotamya’ya dairdir. Dünyaca ünlü Mezopotamya ve Bereketli Hilal kavramları ülkemizin tanınması, tanıtılabilmesinde itici güç olarak kullanılabilirdi, kullanılamadı. Çatal Höyük de dahil edilerek Türkiye Mezopotamya, Bereketli Hilal ve Neolitik Dönem turizmini geliştirebilirdi. Yıllar önce katıldığım Profesyonel Turist Rehberliği Eğitim Programında da bu konulara pek değinen olmamıştı.

Çatalhöyük dünyanın bilinen en eski yerleşim yerlerinden. Hakkında mimarisinden mutfağına inancından tarımına çok şey biliyoruz. Birebir benzerini inşa edip ziyaretçilere o dönemi tüm ayrıntılarıyla yaşayabilme fırsatı sunabilmek aklımıza gelmedi mesela.  İyi olmaz mıydı?

Bırakın aklımıza gelmesini, Çatalhöyük ören yerini yılda ziyaret edenlerin sayısı 30 bin civarında. Üstelik giriş ücreti de yok. İngiltere’nin yarı yaşındaki Stonehenge’i ile karşılaştırın. Ancak bu yazının amacı Çatalhöyük ile Stonehenge’i karşılaştırmak değil, iki nehir arasındaki kara parçası anlamına gelen Mezopotamya’yı oluşturan Dicle ve Fırat Nehirleri ile Mısır uygarlığının bel kemiğini oluşturan Nil Nehri arasında bir karşılaştırma yapmak. Su yolları kenarında oluşan iki kadim uygarlık arasında bir turizm değerlendirmesi yapmaya çalışmak yani…

Yaklaşık 7 bin km uzunluğundaki (ki dünyanın en uzun nehridir) Nil Nehrinin mansabında yani denize döküldüğü kısmında dünyamızın bilinen en eski uygarlıklarından biri, Mısır uygarlığı yaşam bulmuştur. Bu uygarlık bugün dünyanın yedi harikasından biri Piramitler ve anıtsal tapınaklarıyla dünya turizminin önemli destinasyonlarından biridir. Aksine, dünyamızın Nil kadar ünlü iki nehrinin, Dicle ve Fırat, mansabında yer alan Mezopotamya uygarlığı için Babil’in Asma Bahçeleri gibi dünyanın 7 harikasından birini yaratmış olmanın yanında Sümer, Babil, Asur, Akad, Elam medeniyetlerine ev sahipliği yapmış, yazıyı ve matematiği keşfetmiş olmasına karşın aynı şey söylenemez. Aynı şeyin söylenemeyeceği bir başka konu da biri 2 bin 800 km uzunluğundaki Fırat ve Diğeri bin 900 km uzunluğundaki Mezopotamya uygarlığı ve Bereketli Hilalin ana rahmini oluşturan iki efsanevi nehrin memba tarafıyla ilgilidir. Bu önemli coğrafyada turizm yok gibidir.

Aslında Tuna, Ren, Volga. Ganj, Misisipi, Amazon gibi dünyamızın uzun ve büyük nehirlerinin uzun yıllardan beri turizmin hizmetinde olduklarını biliyoruz. Nil Nehri bunlardan biridir. Tuna, Ganj, Volga ve Mekong Nehirleri üzerindeki bazı uzun (6 gün) ve kısa (1 gün) turlara katılma fırsatım oldu. Yıllar önce Tataristan’ın başkenti Kazan ile Rusya’nın başkenti Moskova arasında Volga Nehrinde seyreden bir gemide gerçekleştirilen 6 günlük bir bilimsel toplantı unutamadıklarım listesinin ön sıralarında yer alır.  Turizm Güncel adına katıldığım Basel/İsviçre’den başlayıp Rotherdam/Hollanda’da sonlanan Ren Nehri turuna katılmıştım.  Ancak ben bu muhteşem turu, yolun yarısında Koblenz/Almanya’da noktalamak zorunda kalmıştım. Kamboçya’nın başkenti Punom Pen’de Mekong Nehrinde gün batımı, Varanasi/Hindistan’da Ganj Nehrinde geceye de uzanan ayin, Tulcea/Romanya Tuna Deltası tekne turları da unutamadığım günübirlik tekne turları listemde.

Sadece 4 gününe tanıklık ettiğim Ren Nehri turuna ilişkin izlenimlerim Turizm Güncel, 21 Eylül 2017 tarihinde “Damardan Avrupa; Dünyaya bir de nehirlerden bakmak” başlığıyla yayınlanmıştı. Bakın o yazıma nasıl başlamışım;

“Mısır, Mezopotamya gibi doğunun bilinen en kadim uygarlıkları ve Babil, Bağdat, Uruk, Lüksor, Kahire gibi bilge kentleri; Dicle, Fırat ve Nil gibi destansı ırmakların kenarlarında kurulmuşlardır. Eğer günümüzde baskın bir Avrupa uygarlığından söz ediliyorsa bunda da iki destansı su yolunun rolü inkar edilemez, Tuna ve Ren nehirleri. Tıpkı Mısır’ı Mısır kültürünü anlayabilmek için Nil nehrini, Mezopotamya kültürünü anlamak için Dicle ve Fırat nehirlerini anlamanın gerekli olduğu gibi, Avrupa kültürü de Ren ve Tuna nehirleri üzerinden anlaşılabilir.”

Dicle ve Fırat Nehirleri üzerlerinde inşa edilen 8 baraj nedeniyle yukarı Mezopotamya coğrafyası çok farklı bir görünüme bürünmüş olsa da Mezopotamya uygarlığı ile olan köklü bağı ve kesintisiz ilişkisi gün yüzüne çıkarılmayı beklemektedir. Başta Çayönü, Nevali Çöri, Göbekli Tepe gibi Neolitik yerleşimler, Harput, Nemrut, Halfeti, Divriği gibi ören yerleri, Saklıkapı, Karaleylek, Karanlık, Tohma, Ölbe kanyonları ve Hazar Gölü, Örenönü Tabiat parkları gibi doğal değerler Doğu Anadolu’nun farklı kültürel özellikleri ve lezzetleriyle harmanlanarak Mezopotamya teması altında turizmin hizmetine sunulabilir. Raftingden kanoya, yürüyüşten tekne ve tren yolculuğuna çok farklı etkinliklerin birbirine eklemlenebileceği yerel kültür ögeleriyle çekici hale getirilmiş rotalar yerli yabancı pek çok meraklının ilgisini çekebilir. Bu coğrafyada turizm etkinliklerinin çeşitlendirilerek uygulamaya sokulması bölgesel kalkınma ve barışın sağlanmasına olduğu kadar Anadolu Yarımadasının Mezopotamya uygarlığının da anası olduğu gerçeğinin hatırlanmasına da önemli katkılar sağlayabilir.   

Ankara-Kars arasında başlatılan “Doğu Ekspresi” etkinliğinin bölgeye kazandırmış olduğu ekonomik ve kültürel katkı bir örnek olarak değerlendirilebilir. Turizmin bir “doldur boşat” etkinliği olmaktan çok bir yaratıcılık alanı olduğunu kanıtlayabilmeliyiz.

Mezopotamya kültürü ve Anadolu kültürü arasındaki iç içe, yoğun ilişkileri anlamak için Dicle ve Fırat nehirlerini derinlemesine anlamanın gerekliliğini görebilmeliyiz.


Bu Makale 20.09.2023 - 08:34:02 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Fırat Dicle Mezopotamya

    Serdar Sağlamtunç, FCSI 21.09.2023 - 01:32

    Sayın Hocam, "Turizmin bir “doldur boşalt” etkinliği olmaktan çok bir yaratıcılık alanı olduğunu kanıtlayabilmeliyiz." sözünüzü tüm turizm camiası anlayıp hazmetmedikçe işimiz çok zor. Buna kelle sayarak olmayan gelirler ile kara para aklamak mekanizmasını işletmeyi de eklemek gerekli. Hep bahsediyoruz, turizm sadece yabancı misafirlerden gelecek gelir ile ekonomik seviyeye ulaşamaz. İç turizm olmayan hiç bir ülke bu işten para kazanamaz. Yapılan tesislerin gereğinden pahalı yapıldığını, gelen turist profilinin çok üzerinde hizmet harcaması yapıldığını da neredeyse 15 yıldır yazıyorum. Bunların çözümü yok mu? Var. Peki neden yapılmıyor? Yatırımcı hizmet sektörünü bilmiyor, öğrenmek istemiyor. Yaptığı tesisin oda sayısı ile kafasında oluşturduğu sanal parayı çarpıp tesisi 5-6 yılda amorti edeceğini sanıyor. Bu deneyim bugüne kadar kazandırmadı ancak son inşaatlara bakıyoruz kafa eski kafa. Yani emek sarf etmeden, yan gel yat ama kasa para ile dolsun. Böyle bir dünya yok ki. Son günlerde salgın bir Fırat altındaki altın yayınları yapılıyor. Hatta sapkınlık o kadar ileri ki, nehri kurutup altınları çıkartıp dünyanın en zengin ülkesi palavrası inanın bizim yazdıklarımızdan, söyleştiklerimizden belki binlerce kat fazla destekçi buluyor. doğal kaynaklar birilerinin uhdesinde olmamalı, yer altı ve üstünün akılcı yöntemler ile kullanılması buna eski çağlardaki medeniyetleri de ekleyerek cazibe merkezleri oluşturmak gerekiyor. Bu kadar hoyratça kullanılan doğal zenginlik sonuçta fakirlik getirecektir. Ne zaman akıllanacağız, bilinmez. Ancak bu konularda birbirimizi destekleyerek çok daha güçlü sesler çıkartmak gerekiyor. Dünyanın en güzel ve en bereketli ülkesinde yaşanan kuraklık hepimizin derdi olmak zorundadır.

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.