Emir Hepoğlu

Antalya Kaleiçi'nin hali ne olacak?

Hemen her hafta bir gazete başlığında ya da turizm portalında şu soruya cevap aranır "Antalya Kaleiçi’nin hali ne olacak?"

Ne varmış halinde diyenlerin yanı sıra, hali hazırda ki durumunu beğenmeyenlerin sayısı da bir hayli fazladır. Her ne hikmetse, ne varmış halinde diyenler de hiç şüphesiz ki mevcut durumdan fazlası ile memnundurlar.  

Genelde seçimler öncesi konuşulur, sonrası sözünü tutan tutar, bir kısım düzenlemeler yapılır ve sonra kale içi yine unutulur gider. Ardından Antalya sevdalısı gazeteci, köşe yazarı taifesi tarafından kimi zaman köşelerine taşınır, kimi zaman ise ana başlık olarak gazete sayfalarında yer alır. Ancak ‘’ Antalya Kaleiçi’nin hali ne olacak’’ sorusuna net bir cevap bulunamaz. Bir dolu sebebi vardır bu çözümsüzlüğün. Başta siyasetin çirkin yüzü olmak üzere, çıkar çatışmaları, daha fazla rant elde etme isteği, kimi zaman esnafın ketum tutumu, yerel yönetimlerin takipsizliği ve emniyet güçlerini ilgilendiren hassas konular v.s. .

MUADİL KALEİÇLERİ

Antalya’nın Kale içi diğer muadil Kaleiçleri ile karşılaştırıldığında neden zayıf ve iddiasız kalmaktadır asıl cevap bulunması gereken soru budur bence. Öncelikle Kaleiçi bir tanımlamadan ibarettir, eski şehir surlarının içerisinde kalan ya da surların çevresinde yapılanmış birçok eski yapıdan oluşan mahalleler ve sokakları ifade eder. Bu şekilde benzer birçok ilimiz ya da beldemiz mevcuttur ülkemizde. Tıpkı Akdeniz e kıyısı olan bazı tarihi Avrupa şehirlerinde olduğu gibi.

Bodrum, Çeşme, Kuşadası v.b. eski şehirlerdeki çevre yapılanmasına hepimiz aşinayız hiç şüphesiz. Hatta Alaçatı’nın yan yana sıralanmış taş evleri, restoran, bar ve butikler ile bezeli sokakları en kaliteli ve güzel örneği teşkil etmektedir bir çoklarımız için. Antalya Kaleiçi ise şehrin ortasında bir vaha gibi, sahile sıkışmış, tarihi bir adadan ibarettir. Kadın yarın’dan, Cumhuriyet meydanına, kapalı yol ve oradan da, üç kapılara ve son olarak da Karaalioğlu parkına kadar olan kısımda mevcut binalardan ötürü beton bir duvar misali arada kalmış bu güzel adacık, kendine özgü mimarisi, parke yolları ve içinde barındırdığı muhteşem tarihi eserleri vesilesi ile muhteşem bir cazibe merkezi olmayı fazlası ile hak etmektedir.

NACİZANE ÖNERİLER

Nacizane Kaleiçi hakkında benim de iyi olacağını düşündüğüm birkaç fikrim var paylaşmak istediğim. Öncelik verilmesi gerektiğine inandığım konuların başında Kaleiçi turizminin birbirini kopya eden ucuzcu yapılanmadan ziyade, kaliteli ve yüksek gelir sahibi misafire hitap etmesinin yollarının araştırılmasıdır. Bu sebeple son yıllarda az sayıda da olsa açılan ve oldukça kaliteli hizmet veren butik oteller ve çoğunluk Akdeniz mutfağı servis eden restoran’lar olumlu gelişmeler olarak adlandırılabilir. Ancak bu tarz mekanların çoğaltılması yönünde teşviklerin bizzat yerel yönetimler tarafından yapılması elzemdir.Kaleiçi hiç şüphesiz ki son birkaç yıl içerisinde gayet olumlu bir dönüşüm yaşamış ve hak ettiği düzene ve tertibe kavuşmuştur. Ancak tüm bu pozitif gelişmeler bölgeyi kalkındırmak için yeterli olamamıştır. Bu nedenle ivedi olarak projelendirilmesi gereken ütopik önerileri aşağıda sıralayarak tartışmaya açıyorum.

•    Kaleiçi butik oteller ile bezeli özel bir bölgeye dönüştürülmelidir.

•    Antalya’da bulunan büyük otel ve zincir otellerin burada birer butik şube açmaları için teşvikler verilmelidir. Donanım, ekipman ve eğitimli çalışanları ile en iyi şekilde hizmet verecek olan bu şık ve kaliteli tesisler, eski bir Osmanlı konağı içerisinde beş yıldızlı hizmet vererek misafirlerini en iyi şekilde ağırlayacaklardır.

•    Bu butik otellerin bünyesinde oluşturulacak A la carte restoran’lar lezzeti ve kaliteyi buluşturacağı gibi, otel misafirleri haricinde de rezervasyon alarak kale içini gezmeye gelen turistleri bu lezzetlerden mahrum bırakmayacaklardır. Dolayısı ile tatlı bir rekabet ortamı yaratılarak usta aşçıların ellerinden çıkma Türk ve dünya mutfaklarından lezzetler konuklara en iyi şekilde sunulacak ve Türk mutfağı algısının döner, lahmacun kebap üçlemesinden daha fazla bir şey olduğu tüm netliği ile ortaya çıkartılacaktır.

•    Kale içinde şehrin gürültüsünden uzakta dingin bir saha oluşturarak SLOW CITY benzeri bir uygulama gerçekleştirilebilir. Araç giriş ve çıkışları her ne kadar kontrol altında olsa da, bölgeye tedarik araçları haricinde araç alınmaması en doğru uygulama olacaktır. Bunun yerine elektirikli araçlarla tüm gün boyunca belirli alanlara shuttle servisi yapılabilir.

•    SLOW CITY uygulamasına bir de ses kirliliğini eklemekte fayda var elbette. Gece kulüplerinin bu bağlamda sürekli olarak takip kontrol edilmesi elzemdir. Ancak gün ortasında da nerede ise tüm kafelerde, restoranlarda ve kel alaka işletmelerde çok farklı müzik çeşitleri son ses açılarak çevre ve ruh kirlenmesine yol açmaktadır. İşte tam bu noktada tüm kale içinde tek bir kanaldan müzik yayını yapılacak bir sistem geliştirilmeli ve sokaklarda turistler dolaşırken dahi bu dinlendirici müzikleri dinlenmeleri sağlanmalıdır. Esnaf ise bu konuda uyarılmalı ve sıkı denetlemeler ile takip edilmelidir.

•    Kale içine özgü bir festival tertip edilmeli ve her sezon açılışında ve kapanışında çeşitli eğlence ve organizasyonlarla bölge cazibe merkezi haline getirilmelidir. Bu tür iyi organize edilmiş bir etkinlik dünya basınında da geniş yer bulacaktır.

•    Kale içinde gerçekten markalı giyim ve aksesuar ürünleri satan mağazaların yer alması sağlanmalıdır. Şu hali ile oldukça ucuz bir görüntü veren Kaleiçi, sahte t-shirt, Jean ve ayakkabı cenneti durumundadır. Ayrıca bölgede ünlü ya da  gelecek vaat eden tasarımcıların da  butik açmaları için çalışmalarda bulunulabilir.

•    Kale içinde satılan tüm hediyelik eşya ürünlerine ciddi denetlemeler yapılmalıdır. Türk turizmi için de gayet önemli bir konu olan ve her nedense pek üzerine düşülmeyen bu konu bir ülkenin tanıtımı için en önemli unsurların başında gelmektedir. Çoğu turist gittiği ülkeden dönerken o ülkeye ait birkaç hatıra ürün satın alır. Bizde ise oldukça kısır olan hediyelik eşya sektörü bereket tanrısı, köylü kızı bez bebekler ve deve figürleri ile bütünleşmiştir. Yivli minare ve üç kapılar için üretilmiş magnetler dışında tasarımı göze görünür doğru dürüst bir ürünümüz maalesef yoktur. Bu konudaki önerim ise bölgede satılacak tüm ürünlerin ABB ya da Valilik tarafından bir tasarımcı ekip oluşturularak üretilmesidir. Böylelikle ürünler kontrol altında olacak ve tanıtımımız profesyonel ellerden çıkacaktır. Ayrıca buradan ciddi bir kazanç elde edilmesi de gayet mümkündür.

•    Ayrıca bölge için bir karakteristik belirlenmeli ve bu planlama üzerinden tekrar yapılanma gerçekleştirilmelidir. Bölgeye gelen misafir, tabelalardan, yönlendirmelere, aydınlatmadan, güvenlik çalışanlarına kadar her şeyin bir bütün olduğunu hissetmelidir.

Daha bir dizi öneri yapmak mümkün olsa da yine de sadece bunları paylaşmak şimdilik yeterli olacaktır. Sadece bir Kale içimiz var ve şehir içerisinde açık hava müzesi kıvamında dolaşılacak tek yer de orası. Şimdi koruyup kollamazsak, sahip çıkmazsak ileride çocuklarımıza bırakacağımız bir değer kalmayabilir. Boş vaatler ve ucube projeler üretmek yerine gerçekçi olmak ve kopya işler yapmak yerine özgün fikirler üreterek ivedi olarak hayata geçirmek bu şehri ve kale içini sevenler için önemli bir adım olacaktır


Bu Makale 04.08.2011 - 08:33:25 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Zafer Cengiz 21.11.2014 - 10:00

    Antalya aslında katmerli olarak şanslıdır: Kaleiçi gibi bir mekanıyla birlikte Ülke turizminde odak bir Destinasyon olarak yükseldi ve 1980lerde de özel bir Devlet destekli projeyle Kaleiçi Yat Limanı bölümü restore edilerek Örnek bir işletmeye kavuşturuldu. 1990 larda Yerli Yabancı ve Gece Gündüz şenlenen Kaleiçi, 2000 sonrasında nasıl oldu da, tüm Mahalleye yayılan kullanım ve restorasyonlara rağmen yine eski haline dönüştü? Bütünsel bir Planlama ve istikrarlı Yönetsel atılım olmadıkça, Turizmin sinerjik cilveleriyle her şeyin suyu sıkılarak posaya çevrilmez mi? Kural Budur..

  • Engin Öktem 07.07.2011 - 04:44

    Sayın Hepoğlu çok değerli ve önemli tesbitler ve önerilerde bulunmuşsunuz. Ben de buna ilave olarak bir öneri ve bir tesbitte bulunmak isterim. Gerçekten de Kale içi eğer Strasbourg'da ki "petit France" benzeri bir düzenleme ve organizasyonla turizme kazandırılabilirse ülkemiz açısından çok büyük bir tanıtım aracı ve turizm açısından da iyi bir kazanç kapısı olur. Ancak bu noktada " all inclusive" gelen turistin nasıl otelden çıkarılacağı ve bu kültürel değer ve açık hava müzesine getirileceğinin de, ki bu konsepte gelen turist maalesef otelden çıkmadan ülkesine dönüyor, turizmin genel yapısı içinde iyi değerlendirilmesi gerekir.

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.