Rıza Ersoy

Rusya, reklamasyon, döviz

Rusya, reklamasyon, döviz

Uzun zamandır sizlere yazamadım. Farklı mecralarda farklı uğraşlarım oldu. Ümit ederim ki hepiniz iyisinizdir ve iyi bir sezon başlangıcı yapmışsınızdır.

Aslında yazımı evvelsi gün hazırlamıştım. Ancak son tahlilde bu konuya özellikle değinme gerekliliği hasıl oldu. Konu, son günlerde basında alevlenen "Rusya’nın, Türkiye seçimlerine müdahale ettiği" iddiası. Öncelikle şunu söyleyeyim; Bu benim şahsı fikrim, ki ancak turizm sektörünün birçok paydaşları bu fikrime katılacaklardır diye düşünüyorum, her kim ki 14 Mayıs’ta veya 28 Mayıs’ta iktidar ya da muhalefet olsun, eğer bir parça turizmi ve turizm sektörünü düşünüyorsa, Rusya ile olan ilişkilere ve kullanacakları ifadelere çok dikkat etmelidir. Gerek Rus milleti, gerekse de Ukrayna milleti Türkiye destinasyonunu çok seviyor. O yüzden, tarafsız bir politika, biz turizmciler için en doğru tercih olacaktır. Londra’dan 300 milyar dolar temiz borç alacağız diyenler, bize Rusya’dan 7 milyon turist kaybettirmesinler, bu yeter. Zaten senede ülkemize gelen 7 milyon Rus turist, bize her yıl 12 ila 15 milyar dolar döviz kazandırıyor. Bu tabana yayılan bir rakam. Geri borç ödemesi gerektirmeyen bir rakam. Ve ekonomide “çarpan etkisi” ile çok daha fazla bir ekonomik kazanım sağlayan bir rakam. Üstüne üstlük, bir pazarı kaybetmek, konaklama sektöründe, doluluk oranlarını düşüreceğinden, diğer pazarlara daha da rekabetçi fiyatlar vermek ve gelirleri iyice düşürmek demektir.

Bu hususta, GETOB’da (Güney Ege Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği) Başkan Yardımcısı olarak çalıştığım dönemlerde, benim de çeşitli vesilelerle tanıdığım ve saygı duyduğum TUROFED eski Başkanı ve CHP 1. Sıra Antalya Milletvekili adayı Sn. Sururi Çorabatır’a kanımca bir görev düşüyor: Sn. Çorabatır, bu hususlardaki turizmcilerin hassasiyetlerini -ama iktidara gelsin, ama muhalefette kalsın- bu tür polemiklerin turizme zarar vereceği gerçeğini açık ve seçik olarak anlatmalı, değerli Genel Başkanı’na. Zira biz bunu Rus uçağı vurulduğu vakit yapılan talihsiz açıklamalarda yaşadık. Zira aksi bir durumda, en fazla zararı da Antalya görecektir. Kendilerinin 1. Sıra adayı olduğu bir şehirden bahsediyorum.

İkinci husus, otellere kesilen haksız tazminatlar (reklamasyon). Her zaman söylediğim gibi, maalesef turizm sektörü 3-4 tur operatörünün elinde. Bu da konaklama sektörünü maalesef zor durumda bırakıyor. Zira kontratlar yabancı mahkemelere tabi. Konaklama sektörünü savunmasız bırakıyor. Geçtiğimiz aylarda konuştuğum değerli bir otelci büyüğüm, kendi otellerinin / apart otellerinin mevcut tur operatörü dahilinde, dünyada ilk üçe defalarca girmelerine rağmen, kendilerine toplamda yaklaşık 750 bin GBP (yaklaşık 19 -20 milyon TL) tazminat kesildiğini söyledi. Ha keza, bizde de – o kadar yüksek meblağlar olmasa da- kesilen çok yüksek tazminat meblağları var. Bu durum tüm otelciler için geçerli. Bu hususta çok daha fazla şey yazacağım bir sonraki yazımda. Ancak hala geçen seneden alacakları olan ve hala bu alacakları tahsil edemeyen bir sürü konaklama sektörü mensubu var. Yazık.

Son konum döviz. Tekraren ve tekraren daha yazacağım. Enflasyonist bir ortamda, döviz kurlarının artmaması, gerek turizmciye gerekse de ihracatçıya zarar verdi. Veriyor. İktisatta çok önemli iki denge vardır: 1) Dış denge (cari açık ve ‘’doğru” ödemeler dengesi) 2) İç denge (mali denge ve bütçe dengesi). Eğer ki herhangi birinde bir eksiklik varsa, bu durumda ülke ekonomilerinde şimdi olmasa da, ileride muhakkak sorunlar yaşatıyor. Nitekim 2002 ila 2012 yılları arasında, dışarıdan gelen çok yüksek döviz girdisi sayesinde – ki dış borç ve portföy yatırımları en önde olmak üzere- döviz kuru baskılandı. Bu tipik Ali Babacan politikasıdır ve hala aynı şeyi sanki matah bir şeymiş gibi savunuyor. Her kim gelirse gelsin, yüksek faiz- düşük kur üzerinden kimseyi kandırmaya kalkmasın. Bu bir er meydanı. Doğru iş, hem dış dengeyi hem de iç dengeyi doğru bir şekilde dengelemektir. Ta o zamanlar bendeniz ekonomi öğrencisi olduğum zamanlarda, Hürriyet gazetesinden takip ettiğim değerli ekonomist Sn. Ege Cansen şu minvalde bir şey yazmış: ‘’Cari açığı kapatmak gibi bir dertleri olmayanların hedefi “cari açığı ucuz finanse” etmek. Bunu da dış destekle başarabilirler. (IMF, Fonlar vs). Böylece gelecek kriz hemen gelmez. Daha sonra gelir. Kısacası, dış borcu seven, krizine katlanır’’. Bence güzel bir özetleme. Dövizin enflasyonist bir ortamda yükselmemesi, turizm ve ihracat sektöründe çalışanların, giderlerini karşılayamayacak noktaya gelmesi anlamına gelir.

Tekraren İyi bir sezon olması dileğiyle, kalın sağlıcakla.


Bu Makale 13.05.2023 - 09:15:27 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.