Emir Hepoğlu

Know how Antalya'nın neyine?

Biz otelciler için marka yaratmak çok basit bir konu.


MARKA YARATMAK BİZİM İŞİMİZ !

Biz otelciler için marka yaratmak çok basit bir konu. Bilhassa güneyde hayret verici zeka ürünü işler yapılmakta! Örneğin yeni bir otel satın aldınız, ya da kiraladınız. Geçen yıldan çalışanına ve misafirine çok çektirmiş bu otelin imajını nasıl tazelersiniz hiç düşündünüz mü? Aslında gayet basit;

Önce en afilisinden 3.000 sene önce yaşamış mitolojik bir kahraman ismi bulursun. 

Ardından yeni mezun grafikçi genç kıza ucuzundan bir logo tasarlamasını söylersin. 

Şeker kız Candy’de kazanacağı üç kuruşun heyecanı ile bir an önce işe koyulur. 

Logo’yu bizzat tasarlamak yerine internet’ten tırtıkladığı tarihi adam kellesini kendi yapmış gibi gösterir.

Altına iki adet defne yaprağı, onun altına da otelin ismini yerleştirir. 

Hooop yakın zamanda 20 tesise ulaşacak dev otel gurubunun marka ve logosu tamam.

Sonuç olarak alanda, satanda memnun.  Yani mutlu son, kazanan ise Türk Turizmi !

Marka yaratmak bu kadar kolay ve istediğin zaman değiştirmek yenilemek elinde iken, bazı otel gurupları nasıl olurda uzun yıllar aynı bayat markayı satmaya çalışırlar anlamakta zorlanırız bizler. Üstüne üstlük iddia ettikleri üzere bu yıllara dayanan gayet mühim bilgi birikimi ( Know - how olarak adlandırılmakta )  paylaşmaktan mutluluk duyarlarmış breh breh breh !

NOW HOV DA NEYMİŞ ?

Bu NOV-HAV ( know how ) dedikleri meret nedir ne değildir anlamak için inceden bir göz atmakta fayda var. Öncelikle Kings of Convenience gurubunun romantik bir de video klipe sahip dingin ve güzel parçası değildir elbette. Efendim "know how" tanımı ilk kez 1996 yılında OECD tarafından hazırlanan bir rapor dahilinde kullanılmış. Tanımı otelciliğe uygun açıklayacak olursak, bir zincirin ya da markanın birtakım hizmet yöntemlerinin nasıl yapıldığına dair bilme yetisine sahip olması anlamına geliyor. Elbette zamanı geldiğinde bu değerli bilgi birikimin satılması ya da kiralanması da söz konusu olabiliyor.

Biz ülke olarak bunu yapıyor muyuz? Elbette; hem de son yıllarda fazlasıyla. Başta Türki cumhuriyetler olmak üzere, Kuzey Afrika ve Arap yarımadası bizim markalardan geçilmiyor. Bırakın markayı nerede ise otel yöneticilerinin hepsi Türk. Yani uzun yıllara dayanan otelcilik tecrübemizi marka değeri ve münferit bazda pazarlamayı başarmışız. Avrupa’da tek tük de olsa bulunan markalarımızı da atlamayalım elbette. Hatta görünen o ki bunlara yenileri de eklenecek. 

Buraya kadar iyi güzelde yazının bundan sonrasında özellikle Antalya için ciddi sıkıntı yaratacağını düşündüğüm bir durum söz konusu. Marka değeri dedik, Know-How dedik, bilgi, birikim, deneyim dedik, tüm bu tanımları yücelttik hatta onore ettik. Bizi gururlandıran, yüzümüzü güldüren çalışmalardan bahsettik. Ancak madalyonun diğer yüzümü desem, kazın ayağı öyle değil mi desem ne desem bilemedim.
 
KNOW HOW ANTALYA’NIN NEYİNE !

Malum olduğu üzere Antalya kendi markalarını yaratmakta oldukça usta bir destinasyon. İsim ve logo konularındaki yaratıcı yanımıza hatırlarsanız yazının başında değinmiştim. Ayrıca bunların yanında Avrupalı iş ortaklarımızın bu topraklar için özel tasarlattıkları nevi-i şahsına münhasır markalar da mevcut. İş logo ve isimle bitmiyor elbette; tüm bu değerli markaların altında özenle çalışılmış konseptler de mevcut!  "HD sistemine daha neleri dahil edebiliriz" den yola çıkılarak dantel edasında göz nuru akıtılarak işlenmiş bu değerli konseptlerin bazıları araştırma yapılması gereken tez konusu kıvamında. 

Ama unutmayalım ki bizim turizm ve otelcilik adına başka değerlerimiz de var, ya da vardı. Vardı diyorum zira onları bir bir kaybediyoruz. Onlar uzun yıllara dayanan deneyimleri ile Antalya’ya değer katan ulusal ve uluslararası markalardı. Ne yazık ki şimdilerde bu değerli markaların bazıları ardı ardına şehri terk etmekteler.

Antalya Dedeman / Uzun süredir duyulan dedikoduların ardından geçtiğimiz günlerde Nazire Dedeman otelin satış sürecini başlattıklarını duyurdu. Anlaşma sağlandığı taktirde devir hemen gerçekleşebilir. Otel, sektöre bir okul edasında çok değerli yöneticiler yetiştirmiştir. 1989 yılından bu yana binlerce istihdam yaratmıştır.

Hillside SU / Menzilcioğlu gurubun mülkü olan ve işletmeciliğini AlarkoTurizm gurubunun yaptığı bu modern otel yakın zaman sonra el değiştirecek. Dedikodulara göre tesisin yeni sahipleri HD sistemi ile çalışmayı düşünüyorlarmış. Fethiye’nin ardından gerçekleşen Ma Beach denemesi tat vermeyince hayata geçirilen SU Antalya’nın en büyük kazanımlarından biri olmuştur. Hillsider tarzını ve hizmet anlayışını Akdeniz’e taşıyan bu markanın gidişi ciddi kayıp olacaktır.

Sheraton / Bir süre önce Rixos Downtown adıyla tekrar hizmete açılan otel yıllarca Sheraton olarak Antalya turizmine hizmet etti. Otelin RIXOS gurubu tarafından devralınması her ne kadar sevindirici olsa da böylesine büyük bir markanın şehirden ayrılması üzücü oldu.

Divan Antalya/ Yıkıldı, yıkılacak, yeniden inşa edilecek derken nerede ise aradan on yıl geçti. Bu aralar inşaata girmesi yine söz konusu olan otel Antalya’nın en eski tesislerinden. Marka olarak her ne kadar şehirden ayrılmasa da inşaat süreci bir süre için bizleri ayırmaya yetecek.

Ve diğerleri The Marmara şimdilik böyle bir niyetleri yok gibi, umarım olmaz da. Zira işini en düzgün yapan markalarımızdan biri. Ramada yakın zamanda açılmış olmasına rağmen şehirle çabuk bütünleşti, bulunduğu bölgeye de renk getiren tesis özellikle toplantı guruplarının tercihi. Renaissance ise Paloma gurubu içerisinde amiral gemisi kıvamında. Yılların deneyimi ve uzmanlığı ile en iyi şekilde hizmet vermeye devam ediyor. Sonuç olarak elbette ki kendi markalarımızı yaratmamız gayet yerinde ve olması gereken bir durum. Bu turizm sektöründeki iddiamızın en kuvvetli göstergelerinden biri olabilir. Ancak sektörün köklü markalarının da şehirden ayrılması kayıp değil de nedir ?. Böylesine büyük deneyimi, bilgiyi kısacası Know How'ı elinde bulunduran markalar bizim için kaybedilmemesi gereken büyük hazinelerdir. 
 

Bu Makale 12.03.2013 - 10:15:56 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Emin BALCI 11.02.2013 - 11:35

    EN doğru yaklaşım bu olmuş tebrikler Daha okunuşunu ve anlamını bile bilmediğimiz know how u henüz pazarlama paylaşma aşamasında değiliz,kimse kusura bakmasın birazcık çuvaldızı kenine batırsın yoksa en fazla 10 senesi daha var bu şehrin turizmden yana sonrası soru işareti.

  • Ali Cenk Bozbey 29.01.2013 - 03:46

    Tereciye tere mi satar hale geldik? Yani bir yaladık yuttuk bu işi,Amerikan otelcilik tarihine bakın Türk otelcilik tarihine bakın,ülkemizi küçümsemiyorum bilakis bizde ki hizmet standartları dünyanın pek çok ülkesinden daha iyi durumda ama kimse kusura bakmasın Rixos ve Gloria gibi marka olmayı başarmış ve markanın değerini koruyabilen istisnaları saymaz isek bugün ben bir Marriott,Kempinski,Sheraton,Hilton ile Royal Resort,Özkaymak Falez,Le Chateu de Prestige karşılaştırmam zira hepsi 5 yıldız diğerleri de 5 yıldız ama keni ligimiz de dünya liginde değil,demek istediğim de budur.Zira Amerikan ve Avrupa otelciliğinin başlangıç tarihi ile Türk otelciliğinin başlangıç tarihi arasında yarım asır fark vardır,henüz daha tereciye tere satma durumumuz yok.Ben burda devleti suçlarım,sektörü desteklemez ise merdiven altı içki üretimi de devam eder,kaçak yabancı işçi de,vergi kaçırma da,ssk sız personel çalıştırma da..bugün bana çok sağlam 10 otel sayın,ama hem hizmet hem yasal sorumlukluk ve tüm diğer prosedürleri yerine getiren..11. oteli sayamazsınız,kaç otel var bölge de? Saydığınız oteller toplamın 10 na tekabül ediyor mu?Daha okunuşunu ve anlamını bile bilmediğimiz know how u henüz pazarlama paylaşma aşamasında değiliz,kimse kusura bakmasın birazcık çuvaldızı kenine batırsın yoksa en fazla 10 senesi daha var bu şehrin turizmden yana sonrası soru işareti..

  • bir dost 28.01.2013 - 12:58

    Sn Bozbey, Koyunun olmadigi yerde keciye derler, o cumleyi. Ayrica o saydiginiz saraplari UAI disinda parasini verirseniz Mardanda ve mutlaka diger bazi otellerde ve Antalya cikisli Rixos`un Dubai ve Davos`taki yeni otellerinde de icebilirsiniz.Olayi kisaca ozetleyeyim. Antalya`nin olayi Mass`tir. Mass`inde Kralini HD ile bizimkiler uygulamaktadir. Mass`tede Rixos gibi bircok Antalya oteli marka olmustur ve onun gibi, digerleri de yapmak isterlerse gittigi sehirlerde de sehir otelciligini en kral`indan yaparlar. Bgun bircok grupta Knowhow`in krali birikmistir. Sapla samani karistirmadan,Antalya`nin turizm olayini anlamak gerekir ve bu sizin yaptiginiz Almanya`da, Amerikan arabasi satmaya calistip ta basarisiz olan Amerikan firmasinin pazari terk etmesine Alman`in agit yakmasina benzer. Terk edenlerin arasinda sadece bilinen bir Sheraton vardir.Digerlerini, Antalya otelcileri rakip bile gormemektedir. Divan`in hikayesi ise Gumruk Birliginden sonra Kus serisi araba satmaya benzer. Sheraton disinda digerlerinin engin bir know how`u olsaydi, simdiye dunyada marka olurlardi zaten. Kus serisini de artik Mass tuketicisi yememektedir. Onun icin kaybedilen birsey yoktur ve Sheraton dahil diger dunya markalari firsatini bulurlarsa Antalya`ya UAI konseptinde Golf oteli ile seve seve donerler. Lakin Antalyali Golf arazisine sahip otel sahibi o isimlere luzumsuz isim parasi odermi o belli degil. Size de tavsiyem varsa elinizde golf arazili saglam otel. Ihaleye cikin, gelirler. Nasil olsa havadan marka parasi alacaklar.

  • Ali Cenk Bozbey 26.01.2013 - 11:03

    Öncelikle Sayın bir dosta bir atıfta bulunmak istiyorum :Doğrudur keninizce,keni bakış açınız ile haklı olabilirsiniz,hatta sizin gibi düşünen belki binlerce kişide bulursunuz yanınıza,ama Anadoluda bir söz vardır affınıza sığınarak söyleyeceğim çünki yorumunuzu en net olarak bu söz açıklar : Keçinin olmadığı yerde koyuna Abdulrahman Çelebi derler Şimdi gelelim Başkanın yazısına doğrudur gidenler bir kayıptır özellikle Hillside ciddi bir kan kaybıdır..yazınızın sonunda bahsettiğiniz mevcut diğer marka otellerinin ismine yakışan servisi ne derece verip vermediklerini anlamanız için The Marmaranın İstanbul otellerinde,Ramada ve Renaissancenin Avrupa,Asya ve Amerikadaki tesislerinde konaklamanız gereklidir,birilerinde Chardonnay,Pinot Noir’a , ChateauneufduPape’dan Sancerre servis edilirken Antalya versiyonlarında Pamukkale,Kavaklıdere Sofra şarabı,hatta no name karton koliler içerisinde ki box winelar servis edilir,birinde ünlü likör ve viski markaları servis edilirken Antalya versiyonlarında Hare,Burgaz gibi markalar servis edilir,bu markaları kötülediğimden değil lütfen yanlış anlaşılmasın ancak fark var mı sorusuna cevap:Fark Büyük..Aynı sıkıntıları oda donanımlarının kalitesinden,a la carte servis ile açık büfe servis arasında ki farklara varana kadar pek çok alanda birebir görebilirsiniz,gitmek görmek lazım dedim ya başta..Bence giden gitmiştir yapacak bir şey yok gelecek olanlara,bizim getirebilecek olduğumuz markalara bakmak lazım,ben şahsım bir Amerikan bir Asya otelcilik grubunu Antalyaya getirebilmek adına aylardır savaş veriyorum,bu şehir turizm ile kalkınmıştır ve bu şehirde ki herkes turizmin ekmeğini yemiştir,şimdi geri verme zamanı,herkes elini taşın altına koysun kenince bir şeyler yapmaya çalışsın,artı değer katmaya çalışsın bu şehire,daha yiyeceğimiz çok fırın ekmek var,dünya ligindeyiz diyoruz ama kimin dünyanın haberi yok,bakın bir yaşanmış hikaye varbir gün Burdurlu kardeşlerimiz rekor kırmak istemişler,aynı anda 10.000 kişi teke zortlamasını oynayıp Guiness rekorlar kitabına gireceklermiş,hakikatten 10 bin kişiyi bir araya getirmişler ve teke zortlaması oyununu oynamışlar,ama Allahın bir kulu Guinessden gözlemci çağırmadığı için rekoru Türkiye standartlarına göre kırmışlar,yani uzun lafın kısası çalan biz,oynayan gene biz,dünyanın haberi bile yok,sağlık ile kalın..

  • Emin BALCI 21.01.2013 - 02:45

    Antalya’nın marka algısını değerlenirmek için birimlerinkıstasların veya benzeri örneklemelerin yeterli olacağı kanısında değilim. Emir Bey’de Bir Dost’da kenilerince doğru ve haklılar. Ama... Eğer ki daha güncel bir örnek vermemiz gerekirse de bu gün Steve Jobs ın ölümü ile Apple’ın durumu ortadadır. Geniş açıda artık Kimse Apple’ın bir sonraki hamlesinin ne olacağını umursamıyor ve Apple yavaş yavaş devrimsel marka niteliğinden hızla uzaklaşarak sıradan bir marka kimliğine dönüşüyor. Marka yaratmak sorun değil bence. Sorun bu değeri hak eder konumda olmak. Herkes kenince haklı... Evet Turizm de öncü ve lider konumlardayız kabulüm ama hala misafirimizi Viking gemisi ile gezdiriyoruz. Bence Marka olmak misafiri Mahmudiye Kalyonu’na bindirebilmektir... Saygılar

  • MGencer 21.01.2013 - 01:36

    Antalyada şehir otelciliği çok zordur, bir adım ötede UHD konseptte bedavaya oteller ve hemde şehir otelleri kalitesinde.

  • bir dost 21.01.2013 - 12:29

    Tum dunya Turkiye`deki Turizm yukselisine ve kalitesine gipta ile bakarken, ben bu kadar kenini kucumseyen ve asagilik kompleksi ile hazirlanmis bir yazi gormedim. Beyefeni, bir zamanlar Detroit`in otomotivde borusu otuyor ve dunyada marka idi. Japonlar ve Almanlar yedi bitirdi. Yani kisaca, divan, hillside, dedeman ve ozellikle sheraton markasi Antalya`dan gitse ne olur, gitmese ne olur. 0, 3000 yillik mitolojik boynuzun hatta cift boynuzun yani Zulkarneyn`in nesli de, kulagi gecer.

  • ilker kutlu aktaş 21.01.2013 - 11:50

    Yazınız on numara olmuş. Ne güzel net ve öz anlatmışsınız. Sevgiler,

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.