Prof. Dr. Tuncay Neyişçi

Kızıl geyik, av turizmi

Kızıl geyik, av turizmi

Pek çok okuyucuya bu makale incitici gelebilir. Ama gerçekler inciti olabilirler de.

Aslında doğa rekabet, hem de vahşi rekabet üzerine kuruludur. Güçlü güçsüze acımaz. Ya da biz öyle algılarız. İzlemiş olmalısınız, köpekler yemek yerken yanlarına kimseyi yanaştırmazlar. Güçlü olandan artanları güçsüzler paylaşı. Bir anne kuş bakamayacağını anladığı yavrularından güçsüz olanlarını tereddütsüz atar yuvasından. Yine bilirsiniz ki, bir sürüye giren kurt koyunların hemen hepsini telef eder. Örnekleri çoğaltabilir hatta bitkilere dair benzer örnekler de verebilirim.

İnsan olarak bizim de doğamızda vahşet vardır. Etrafımızda her gün bunun çarpıcı örneklerine tanık olmuyor muyuz? Ancak insanların, vahşeti yasaklayan, cezalandıran bir de kültürel boyutu var. Kızıl geyik avını vahşice bulmamız bundan.

Geyiklerin doğal yırtıcıları olan kurtların, aslanların, leoparların nesli çoktan ortadan kalktı. Artık geyikler can derdinde olmadıklarından her zaman tetikte olma, kaçma, koşma gibi yeteneklerini unutur oldular. Artan av yasakları ve koruma önlemleri de eklenince, kızıl geyikler topluluk olarak yaşlanmaya, şimanlaşmaya (obezleşmeye de diyebilirsiniz), tembelleşmeye başladılar. Gelişmiş ülkelerdeki yaşlı ve hasta bireylerin sayısının artması gibi bir şey bu. İnsanı diğer canlılardan farklı kılan en önemli ekolojik neden budur. Kültürel boyutumuz (evrimimiz) bize insanın ne pahasına olursa olsun yaşatılmasını söylüyor. Oysa doğada böyle bir şey yok. Katarakt olan, ayağı kırılan ya da yaşlanan birey yırtıcısı tarafından kolaylıkla sistem dışına alınıyor ve örneğimizdeki kızıl geyik toplumu sürekli dinamik ve sağlıklı kalıyor.

Bir örnek; Termessos Milli Parkı ve yakın çevresinde sıkı koruma altında alageyik ve dağ keçileri var. Ancak yırtıcıları olan leoparlar, kurtlar on yıllar önce sahneden çekilmiş. Sonuçta alageyiklerin de dağ keçilerinin de sayıları artarken sağlıkları bozulmaya, yaşama ortamları olan ormanlar üzerindeki olumsuz etkileri artmaya başlmış durumda. Alageyiklerde sindirim bozuklukları ve düşük yapma sıklıkları artış göstermeye başladı. Hem yaşama alanları ve hem de bireyler için tehlike çanları çalmaya başladı.

Ekoloji romantik değil gerçekçi bir alandır ve sadece insan değerlerini değil canlı cansız tüm ekosistem bileşenlerinin değerlerini dikkate alarak çalışır.

Sistemin kendisinin otomatik (biyolojik de diyebilirsiniz) olarak ayıklayacağı yaşlı, tembelleşmiş, şişmanlamış, öncelikli olarak erkek kızıl geyik bireylerinin avlanması (bu mümkündür) sistemin yararına olacaktır. Yani av, ekosistem işlevlerine (fonksiyonlarına) uyumlu biçimde, yaşlı, hasta bireyleri ayıklama amacıyla yapılırsa, vahşi görünmesine, algılanmasına karşın, ekolojik olarak yerinde ve uyumlu bulunabilir.

Bir başka örnek;

Belek’de, zengin turist getireceği iddiasıyla, 15 golf alanı açıldı mı? Açıldı. Binlerce ağaç (kızıl geyikten ne farkı var?) kesildi mi? kesildi.

18 delikli bir golf alanının kurulum ve işletim maliyeti nedir? Milyonlarca dolar mı? Evet. Bir oyundan kaç para kazanıyorsunuz? 100 USD mi. Evet.

Baylar, ve de bayanlar, av turizmi dünyanın en yüksek gelir getiren turizm aracıdır! Termessos’da bir dağ keçisi avlamaya gelen turistin 3 gün (20-25 yıl önce) içinde 15 bin USD harcadığı kayıtlardadır. Üstelik, zamanının büyük bölümünü, bedelini ödediği 5 yıldızlı otelin lüks odasından çok, ağaç altlarıda geçirmesine karşın! Hemen hemen hiçbir yatırım ve işletme masrafı gerektirmemesine karşın!

Av en eski alışkanlık ya da doğa ile bütünleşik yaşam biçimlerimizden biridir. Avcılık kulüplerinin üye sayılarına ve üye profillerine bir bakınız anlarsınız. Ekolojik kurallara göre düzenlenmiş bir av, insanın bizatihi kendisi de dahil ekosistemin tümü, ekosistem işlevlerinin kavranabilmesi için faydalı olabilir.

16. yüz yılda ülkemizden, Antalya Düzlerçamı’nda önce Avrupa ülkelerine ve oradan tüm dünyaya yaılmış olan alageyiklerin avlanması yasaktır. Bunu popülasyon büyüklüğü nedeniyle doğru bulurum. Ancak İspanya’da avlanabilecek alageyik sayısı 40 binin üzerindedir. Açın internetten bakın, hangi ülkelerde yılda kaç kızıl geyik avlanmasına (turisti amaçla ya da değil) izin veriliyor.

Türkiye hiç tartışmadığı av turizmi üzerinde kafa yormalıdır. Çiftliklerde yetiştirilen kızıl geyiğin avlanması ile Galata köprüsünden balık avlanması, ya da kuzu pirzolası yemek arasında pek bir fark yok. Vahşice görünmesi dışında.

Silahlı (yani kanlı) av yerine foto avı seçeneği de var. Beğensek de beğenmesek de, av en yaygın ve köklü hobilerimizden (yoksa alışkanlıklarımızdan biri mi deseydim). Düzenlenmiş av önemli bir turizm (yerli yabancı) ve sosyal alan faaliyetidir.

Şöyle bir üzerinde düşünün derim....


Bu Makale 29.05.2019 - 09:41:09 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • emre esmeli 10.06.2020 - 03:47

    Tuncay bey , makalelerinizi yeni takip etmeye başladım.Elinize sağlık çok yönlü değerlendirmeler yapıyorsunuz. Bu makaleniz ile ilgili birkaç yorumum olacak. Av turizminin yaygınlaşması konusu çok katmanlı bir konu. Yaban hayvanlarının popülasyonu ,dağılımı,popülasyonun izole olup olmaması,habitatların kırılganlığı,avcı ve av olan hayvanların kompozisyonu gibi çok parametresi var. Prensiben yaban hayvanlarının mücadele edecek rakibi olmadığında zayıflayacağı ve bunun genetik anlamda yozlaşmaya bile gidebileceğine katılıyorum. Türkiyede buna örnek yerler :örneğin koruma alanındaki yaban koyunları(Konya) ,Dağ keçisi ve alageyik (Antalya) ,dağ ceylanı (Urfa-Hatay) gibi yerlerde yozlaşmalar gözüküyor. Bu nedenle önce bu tip hayvanların doğadaki popülasyonlarının sağlıklı artması,av ve avcı hayvan dengesinin oluşması lazım.Sağlıklı popülasyonlar oluştuktan sonra av turizmi tartışmaya açılır. Kızıl geyik ,Alageyik,karaca,dağ ve çengel boynuzlu dağ keçisi popülasyonları halen kırılgan olan ülkemizde av turizmi (+kaçak av) bu popülasyonlara yıkım getirir. Ciddi bir araştırma yapılırsa bu hayvanların popülasyonun istikrarlı artmadığı ama daha arsız,güçlü ve eti tüketilmeyen yaban domuzunun popülasyonunun çok yükseldiği görülecektir. Saygılarımla Emre Eşmeli

  • Fatih Caner 03.07.2019 - 02:12

    Hocam yazdıklarınıza kesilikle katılmakla beraber ufak bir detaya dikkat çekmek istiyorum. Avcı doğası gereği en güçlü, en gösterişli ve en honamlı hayvanı vurma eğiliminde. Bu süreç bu doğrultuda ilerlediğinde yırtıcıların da bulunmadığı ortamlarda neslin yozlaşmasına maalesef katkıda bulunur. Öte yandan yırtıcının bulunmadığı ortamda otçullar da ormanlar için pest haline gelmekte, belki en zayıf, en yaşlı en gösterişsiz hayvanların önceden uyutulup işaretlenerek avlanması sürece olumlu katkı yapabilir....

  • Ahmet Sipahioğlu 29.05.2019 - 05:51

    Doğayı sevmek doğaya katkı yapmak gelecek nesillere ,çocuklarımıza güzel bir gelecek bırakmak sanıyorum çok sayıda insan için çok önemli değerli ve anlamlıdır ancak bu yazıdan anlaşılan para her şeyin önüne geliyor gibi.Yabani hayatı yok edip kalan bir kaç yabani hayvanı avlattırıp para kazanmaya çalışmak turizmimizi kurtarmaz.DOĞA YÜRÜYÜŞLERİ,DOĞA GÖZLEMCİLİĞİ ;DOĞAYA AĞAÇ DİKME turları ve çok farklı olumlu yapıcı turlar ile turizm çeşitliliği sağlanabilir.Zaten büyük şehirden kaçan insanlar doğada mutlu ve sağlıklı olurlar.1 Saniyelik zevk için Koskoca Yabani hayvanlara ateş eden insanlar ı turist sınıfına katamayacağım.DOĞADA YAŞAYAN HER YABANİ HAYVAN ÇOK DEĞERLİDİR ve KORUNMALIDIR.Değerli Devlet Büyüklerimizden çok rica ediyorum yabani yaşamı korumak için ellerinden geleni yapsınlar.Saygılar.

  • Ercüment 29.05.2019 - 02:10

    Hocam yazınızı baştan sona okudum. Bu görüşe katılmak mümkün değil. İnsan aktiviteleri sonucu bozulmuş bir dengeyi, yine insan aktivitesi ile (av) sağlayabileceğmizi öne sürmüşsünüz. İnsanın doğa karşısındaki yıkıcı eylemleri son sürat devam ederken hem de. Burda av bir istisna olamaz.

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.