Zekeriya Şen

Garip müzeler

Garip müzeler
Pek çok meşhur müze vardır, özellikle barındırdıkları nadide eserler ile bilinirler. Bergama, Uffizzi, Louvre, Guggenheim, Prado, British, Kariye (artık her ne kadar cami olsa bile), Hermitage, Smithsonian, Victoria and Albert bunlardan sadece birkaçı.

Bu müzeler bulundukları şehirlerin hatta ülkelerin yıldızlarıdır. Kendi başlarına birer efsane olup ilk ziyaret edilen mekânların başında gelirler. Ünleri tüm dünyaya yayılmıştır ve bazılarının havasından yanlarına ancak belli bir zaman önce alınan yazılı izinler ile yanaşabilirsiniz. Oysa ben burada bu müzelerin hepsini göz ardı edip sizlere farklı müzelerden bahsetmek istiyorum. İlk akla gelmeyen veya hiç aklınıza gelmeyecek, hatta idrak bile edemeyeceğiniz müzeler.

Ne gibi mi? Örneğin köpek tasmaları müzesi, Kansas’taki dikenli tel müzesi, ayrılıklar müzesi, tuvalet oturağı müzesi, kusursuz pişmiş fasulye müzesi, bunlar sadece bir kaçı. Dünyamızda aklınıza gelebilecek pek çok makul ve düşünülebilir konu üzerine açılmış müzeler var. Muzdan, gaydaya; çimen biçme makinelerinden, cinlere; işkenceden, tenyalara; cadılıktan, vantrilok bebeklerine; telefon kulübelerinden, kötü sanatlara; lağımdan, patates kızartmasına; çimentodan, antik vibratörlere; nemli peçetelerden, hardala ve kalemden, penise kadar pek çok tema üzerine kurulan müze var. Bunları bir kısmı özel malikânelerde sergilenirken, bir kısmı kişisel müze olup evlerde özel izinle ancak sergileniyor. Genellikle takıntılı bir şahsiyetin hayatı boyunca yaptığı koleksiyonun uzantıları bunlar. Her şeyin bir meraklısı var ve bu meraklının da meraklısı.

Müzeler kültürel mirasımızın koruyucu elçileridir. Sergiledikleri içerikler ne kadar garip olursa olsun bu da bir şekilde mevcut kültürün bir parçası. Bir halkın temsil ettiği yaşanmışlıklar ve tarih. Söz konusu garip müzelerin pek çoğu kendi imkânlarıyla var olmaya çalışıyor olsa bile, ne yazık ki bulunduğumuz dönemdeki ekonomik zorluklar bazılarının ilelebet kapanmasına ve dolayısıyla yok olmasına da vesile oluyor. Bu kapanan müzelerin arasında benim en fazla dikkatimi çeken ünlüler tarafından giyilmiş iç çamaşır müzesi. 1992 yılında Ava Gardner’ın büzgülü iç pantolonun çalınmasıyla manşete yerleşen bu müze, Madonna’nın sutyenini sergilemesine rağmen kapanmış olması ilginç. Bu müzede sergilenen iç çamaşırlarının akıbeti belli değil. Bir gün belki başka bir yapı içerisinde yine sergilenmeye başlanır ve Tom Hanks’ın Forest Gump filminde giydiği boksör şortu tekrar ziyaret edebiliriz. Kim bilir.

En az yüzün üzerinden olan bu garip müzeleri tek tek sizlere sıralayacak değilim elbette ancak aralarından bir kaçını sizler ile tanıştırmak isterim. Ne de olsa bir güzergâha gidip farklı olanı görüp döndüm diye hava atmanın daha havalı bir yolu olamaz.

Aşktan Geriye Kalanlar Müzesi - Zagreb

Film yapımcısı Olinka Vistica ve heykeltıraş Drazen Grubisic arasındaki ilişki 4 yıl sonra bitince, ilişkilerinden geri kalan eşyaları sergilemek üzerine aralarında şakalaştılar. 2003’te ayrıldıktan sonra bu konu üzerine epeyi kafa yoran eski çift bu tema üzerinde ciddi bir potansiyel olduğunu fark etti. Öncelikle çevrelerinde ayrılan arkadaşlarından ilişkilerine atıfta bulunan eşyaları kendilerine bağışlamalarını istediler. Yığınla gelen eşyalar karşısında işin ne kadar ciddi olabileceğini fark edip Muzej Prekinutih Veza ismi altında Kırık İlişkiler Müzesini hayata geçirdiler.

Bozulmuş ilişkileri temsil eden mektuplar, fotoğraflar, gelinlikler, ayıcık oyuncakları, pembe tüylü kelepçeler, prostetik bacak ve balta bu eşyaların sadece bir kısmı. Tüm koleksiyon ilk defa görücü karşısına 2006’da çıktı ve dört yıl boyunca seyyar müze olarak 28 ülkede ve toplam 44 şehri dolaştı. En son Şubat 2017’de de İstinye Park’ta Türkiye’den bağışlanan eşyalar ve diğer kalıcı eserleri ile İstanbulluların karşısına geçti. Bu süreçte yaklaşık 200bin kişi bu seyyar müzeyi ziyaret etti. En sonunda 2010 yılında kendisine kalıcı bir mekân bulan müze o zamandan beri Zagreb’e varlığını sürdürüyor.

Müzenin geniş koleksiyonunda ayrılık üzerine eşya ve hikâyeler sergiliyor. Sürekli değişen koleksiyonu, tüm dünyadan bağışlarla zenginleşiyor. Bu kavram içerisinde gelişen müze 2011’de dünyadaki en yaratıcı kavrama sahip müze ödülü ile taçlandırıldı. Şu an müzenin bir de Los Angeles’ta şubesi var ve yaklaşık ortalama günde bin kişi ziyaret ediyor. Müze dükkânının en çok sattığı ürün ise üzerinde “Kötü Anılar Silicisi” yazılı olan beyaz bir silgi.

Her eser kısa bir tanım ile açıklanmış durumda. Bazı eşyaların arkasındaki öykü hem dokunaklı hem de acı; bazılarındaki konu oldukça garip olabiliyor. Örneğin “eski-balta” isimli eser Berlin’de yaşayan bir kadın tarafından müzeye bağışlanmış. Kadının açıklamasına göre bu baltayı eski kız sevgilisinin ona ihanet ettiği öğrendiğinde kullanmış. Öncelikle kadın sevgilisini evden kovmuş ve sonra her gün teker teker birlikte yaşadıkları ve kullandıkları tüm mobilyaları bu balta ile parçalamış. Mobilyalar parçalandıkça kendini daha iyi hissettiğini izah eden bağışçı yaklaşık bir haftada tüm mobilyaları yerle bir etmiş. Ayrılıklarının ikinci haftasında eşyalarını geri almak için gelen sevgilisine bir kaç yığın göstermiş. Sevgilisi sessizce bu yığınları torbalayıp ilelebet hayatından çıkmış.

Anlayacağınız her eserin bir öyküsü var. Ziyaret edenlere ilk başta komik geliyor olabilir ancak hepsinin arkasında gerçek ilişkilerin gerçek yansımaları mevcut. Örneğin bir ev kadını kocasının ona seks yaparken takmasını istediği koca meme maketini bağışlamış. Veya yaşlı bir bey müzeye bozuk bir cep saati bağışlamış, altındaki not ise şöyle: “benim gibi yaşlı ve bozuk şeylerden hoşlandığını düşünmüştüm. Yanılmış…”

https://brokenships.com

Tatil günleri her gün saat 09.00 itibarıyla açık. Giriş ücreti yaklaşık (Zagreb) 30 KN (yaklaşık 12 TL) / Los Angeles 18 USD

Museum of Broken Relationships”, müzesinde bir ayrılık eşyanızın sergilenmesini isterseniz bağış yapabilirsiniz. www.facebook.com/brokenships adresindeki bağış formunu doldurup belirtilen adrese göndermeniz yeterli olacak. Bağışlanan objeler, kabul gördüğü takdirde müzenin kalıcı koleksiyonu olarak dünyayı dolaşacak.

Meguro Parazit Müzesi

Eğer sizin için eğlenme dünyanın en uzun tenyasını (bağırsak solucanı) görmek ise burası tam size göre bir müze. Diğer parazit solucanlar, kasık bitleri ve iç organlarınızda yaşayan haşereleri yakından tanımak isteyenler için Meguro Parazit Müzesi, hem detaya gösterdiği özen ve sunumuyla eşsiz bir örnek. 1953 yılında kurulan, parazit ve bu canlılardan oluşan hastalıklara adanmış dünyada tek olan müze aslında tamamıyla eğitim maksadıyla açılmış.

Bu müzenin en dikkat çeken eseri yaklaşık 8 metre uzunluğunda bir tenya. Kırk yaşında Yokohamalı bir adamın içinde üç ay yaşayan bu tenya söylentilere göre çok fazla suşi yemekten dolayı oluşmuş. Tam ebatlıyla doğal olarak sergilenmeyen tenya sarmalanmış hali ile ziyaretçilerin huzurunda. Ancak ebadı hakkında fikir sahibi olmanız için kâğıttan bir kurdele teşhir bölümünde sunuluyor. Elbette bu görüntü sizleri uzun süre suşi hatta yemekten bile soğutabilir. Uyarmadı demeyin.

Müzede yaklaşık 300’ün üzerinde parazit sergileniyor. Satoru Kamegai isimli bir dâhiliye tarafından kendi imkânlarıyla kurulan bu müzenin asıl amacı Japon halkının savaş sonrası ne kadar sağlıksız koşullarda beslendiğini göstermek ve buna bir önlem alınmasını sağlamak. Müzenin ikinci katında ise bu parazitlerin yaşam süreçleri, evreleri ve insan sağlığına verdikleri zararlar sergilenmekte. Bol fotoğraf, grafik şema ve çizim neredeyse bu parazitlerin her aşamasını gözler önüne seriyor.

Müzenin en keyifli mekânlardan birisi ise hiç şüphesiz envaiçeşit tenya ve parazit temalı ürünler satan dükkânı. Burada parazit içerikli tişörtten tutun anahtarlıklara kadar geniş bir ürün yelpazesi var. Araştırma adına müze kapalı kapılar ardında yaklaşık 60 bin parazit muhafaza ediyor, ortalama 50bin makale ve 6bin kitap barındırıyor. Hepsi parazit ve türevleri hakkında…

Parazit konusuna hiç ilgi olabileceğini düşünmezsiniz ancak bu konu da ciddi yanılabilirsiniz. Zira müze genellikle tıka basa dolu, özellikle Japonlar bu konuya inanılmaz ilgi gösteriyor, her garip konuya olduğu gibi. Özelikle Cumartesi günleri müzede adım atmak neredeyse imkânsız…

www.kiseichu.org

Salı-Cumartesi günleri 10.00-27.00 arasında açık. Giriş ücretsiz.

Galip’in Yeri - Saç Müzesi

İnanılmaz enteresan ve güzel örneklemeler arasında memleketimizden de bir müze var. Bunu kaleme almamak olmaz diyerek hemen sadede gelelim. Üç bin yıllık bir geçmişe sahip olan Avanos’ta yer alan bu müzenin adı kısaca saç müzesi. Kurucusu Avanoslu "Chez Galip" lakaplı çömlek ustası Galip Körükçü. 1979 yılında oluşan müze Körükçü’nün çömlekçisinin altında yer alan kaya mağarası içerisinde sergilenmekte. Yaklaşık 35 yıl önce Kapadokya'yı gezmek için bölgeye gelen Fransız bir kadın turist ile sahibi olduğu kayadan oyma mağaradaki çömlek atölyesinde tanışan Körükçü, bir süre sonra aralarında duygusal yakınlaşma olmuş. Körükçü, yaklaşık üç ay Türkiye'de kalan arkadaşının ülkesine dönmek zorunda kaldığını ve giderken bir tutam saçını keserek atölyenin duvarına asması sonucu müze fikrinin devreye girdiğini söylüyor.

Garip bir şekilde bu saç kesme adedi Galip’in diğer kadın müşterilerini de etkiliyor. Dükkânında alışveriş yapan her kadın istediği takdirde bir tutam saçını kesip, adres ve adını iliştirdiği bir not ile bunu Galip’e sunuyor. Sarışın, kızıl, kumral, esmer ve hatta yeşil tutam saçlar yavaş yavaş kaya mağaranın her yerinden sarkmaya başlıyor. Saçlara iliştirilen kontak bilgileri sayesinde Galip her yıl rastgele seçtiği on müşterisini bir haftalığını konuk evine ve atölyesine davet ediyor. Bu konuda ön plana çıkmak isteyen bazı hanımların saçlarıyla birlikte fotoğraflarını da iliştirdikleri biliniyor.

Her ne kadar saçların hepsi gönüllü bağışlanmış olsa bile müzeye girdiğinizde ister istemez tüyleriniz dikiliyor. Adeta bir seri katilin koleksiyonuna şahit oluyorsunuz gibi. Hemen bir noktayı belirtmekte fayda var çömlekçiyi ziyaret eden her kadın saç bağışlamak zorunda değil elbette, tamamıyla kendi tercihine kalmış durumda. Ama eğer bağış yapmak isterlerse makas, kalem, not kâğıdı ve seloteyp ücretsiz olarak hemen hazır. En önemli yasaklardan birisi ise, saçları ne kadar karizmatik olursa olsun bu müzeye erkek saç kabul edilmiyor. Buna bonus kafa olan Galip Körükçü’de dahil…

www.chezgalip.com

Her gün 10.00-20.00 arası açık. Giriş ücretsiz.


Bu Makale 28.07.2021 - 20:39:11 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.