Serdar Karcılıoğlu

Olmaz, yapamazsınız!

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın özellikle kıyı bölgelerindeki atıl konutların turizme kazandırılması için belgelendirilmesine yönelik çalışma başlatacağını duyurması üzerine hemen bir takım çevreler, toprağın altında define bulmuş gibi konunun üzerine atladılar.
 
Bizim insanımızda  büyük bir 'yanılgı geni' var. 
 
Akşam yatıp sabaha bir icatla kalkmakta üstümüze yok.
 
İşte yine üstün zekalı -ki kesinlikle 'turizm otoritesi' geçinen birileri, düşünülmeden oluşturulmuş bu fikri Sayın Bakana öylesine allandıra ballandıra süsleyip püsleyip anlatmışlar ki teklif  'otoriteden'gelince, bakanlığımızda doğrudur diyerek gündemine alıvermiş…
 
Evet ülkemizde başta Bodrum olmak üzere  Güney Ege'de rakamları yüzbinlerle anılan ikinci konutlar var.
 
Zaten bunların büyük bir bölümünün hiç kullanılmadığını, bir bölümününde sadece yılda on beş gün bilemediniz  otuz gün kullanıldığını  zaman zaman yazıp çiziyoruz.
 
Tabii ki aslolan bunların turizm yatağına dönüştürülmesidir.
 
Ama nasıl?
 
Sadece mevzuat değişikliği ile 'TURİZM İŞLETME BELGESİ' vererek ikinci konutları turizm yatağına dönüştürebileceğinizi hiç aklınız alıyor mu?
 
Benim IQ’m düşük olduğu için almıyor!
 
Yüksek IQ’ya sahip bir arkadaşıma sordum,
 
O da şu soruları bana sordu !
 
Bildiğimiz kadarıyla dünyada turizm operasyonları, bu işin aktörleri olan tur operatörleri tarafından yapılıyor. Doğru mu?

Evet, doğru;

Bu nun gibi dünyada hiç örneği olmayan bir sistemi hangi tur operatörü kataloglarında yayınlayacak?

ÖRNEĞİ VAR, demeyin! okuduğum haber ve demeçlerde, özellikle İspanya örneğinde verilen konut turizminin bizde yapılması düşünülen sistem ile uzaktan yakından ilgisi yok. Tamamen algılama hatası olan bu örnekler iyi incelensin. Tamamen farklı sistemler.

Peki bu olmazsa siz bunları hangi yolla pazarlayacaksınız?
 
Bu evlere getirmeyi düşündüğünüz kişilere hangi ulaşım aracını önereceksiniz? Tarifeli uçuşları mı? Yoksa charter uçuşlarını mı?
 
Hadi uçurdunuz, peki bu insanların HA/İK/HA' (havaalanı/ikincikonut/havaalanı) transferlerini kimler, hangi operasyonel sistem ile yapacaklar?
 
Herbiri birbirinden kopuk konutları kısa süreli kiralayarak gelen bu turistçiklere c/in , c/out işlemlerini kimler yapacak?
 
Kimler teslim edecek , tatil sonrası kimler teslim alacak?
 
Konaklama esnasında oluşan kırık dökük, nasıl tespit edilip zarar tahsil edilecek veya yeni gelen misafire mekanın sağlam olarak teslimi nasıl sağlanacak?
 
Housekeeping hizmetleri nasıl verilecek? Aralarında onlarca, yüzlerce metre mesafe bulunan bu konutlara temizlik ve diğer ihtiyaçlarla ilgili operasyonları kim verecek? En önemlisi bunu KİM YÖNETECEK? 
 
Bu mekanlara gelen çeşitli milletlerden insanların dertlerini hangi yabancı dil bilen elemanla çözeceksiniz?
 
Bu binaların büyük bir bölümünde önemli teknik sorunlar var. ALT YAPI SORUNU ( su, kanalizasyon,vs..) bulunan ve bir çoğunun foseptiği halen belediyeler eliyle çekilen, taşıma sistem ile su ihtiyacı karşılanan bu konutlarda böylesine ciddi sorunları on, on beş günlüğüne tatile gelen turist mi çözecek? 
 
Yani telefon edecek su gelecek. Belediyeye gidip harcını yatırıp bir öncekinin doldurduğu foseptiğini çekecek aracı bekleyecek!
 
Evlerini yılın ancak on beş günü kullanan mal sahipleri bu hizmetleri kışlık konutlarından mı verecekler?
 
Aynı mekandaki komşular arasında birçok ortak konuda büyük kavgaların yaşandığı bir ortamda, bu insancıkların diğer maliklerle adaptasyonlarını nasıl sağlayacaksınız?
 
Rezervasyon sistemini -ki bela bir iştir kim yönetecek?
 
Konut zamanında boşaldı mı? Yoksa adamın çok hoşuna gitti, üç beş gün extention mı aldı? Bunları kimler takip edecek?
 
İrtibatlar nasıl, hangi elle sağlanacak? 
 
Konaklama bedellerini kim, hangi yollarla tahsil edecek?
 
Yüzlerce konut sahibine dağıtım, hangi sistem içerisinde yapılacak?
 
Daha önemlisi, hep Türkiye'nin ucuz turizm cenneti olmasından duyduğunuz sıkıntıyı dile getiriyor ve bundan kurtuluş yolları aradığınızı söylüyorsunuz,
 
Peki bu sistem ile oluşacak çelişkiyi ve imajı nasıl değiştireceksiniz?
 
IQ'su yüksek arkadaşım, bir sürü soru daha sıralamış.
 
Bana  bunlar yeterli geldi.
 
Diğerlerini bu garip fikri ortaya atıp da destekleyenler düşünsünler.
 
Şimdi, tüm bu olumsuzluklara rağmen kıyı bölgelerdeki atıl konutların turizme kazandırılması mümkün olmaz mı ?
 
Bal gibi olur…
 
Nasıl mı?
 
Şöyle ;
 
Kültür Turizm Bakanlığı bünyesinde (Zira bu işte devlet olmazsa olmaz)  hayatlarını sadece bu işe adamış, ASLİ MESLEKLERI OTELCİLİK ve ACENTECİLİK  olan profesyonellerden oluşan bir ekip kurarsınız.
 
İçlerinden lokasyonları ve fiziki durumları ile bu işe uyumlu olan hassas terazilerden geçmiş ikinci konutları belirlerler. 
 
Sistemin operasyonel işletim şeklini ve boyutunu belirlerler, satış ve pazarlama modelini oluştururlar.
 
Ciddi bir fizibilite ve yatak kapasitesi çıkar.
 
Önünüze gelen senaryonun artılarını, eksilerini görürsünüz,
 
Devlet olarak üstleneceğiniz teşvikler ve yatırım maliyetlerinin 'fizibıl' olup olmadığını görürsünüz. 
 
Bu ekip ile işleri bu noktaya getirmek en az üç yıl ister,
 
Yapabilir misiniz?
 
Aksi halde bu konu da;
 
Bir delinin kuyuya taş atıp bin akıllının çıkaramadığı yeni bir hikayeye mi dönecek?
 
Sevgilerimle
 
 
 
 

Bu Makale 22.08.2012 - 09:33:50 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Ali Danış 25.09.2012 - 06:06

    Ruhsatlandırma demek, yetkili bir kamu kurumunun yerel veya merkezi , tanımlanmış bir işi o müessesenin yapabileceğini ve gerekli koşullara uyduğunu belgelemek demek. Ev turizmi, tüm dünyada çok uzun yıllardır var olan önemli bir turizm pazarı segmentidir. Bütün mesele, konu ile birinci dereceden ilgili tarafların, yani yatırımcıişletmeci, yerel yönetim ve bakanlık yetkilileri, bir araya gelerek gereken standartları oluşturmasıdır. Ev turizminin illa ucuz turizmle de alakası yoktur, tam tersine, herşey dahil 102ormülüyle turizmin suyunu çıkarmış bazı acente ve otel erbabından çok daha yüksek katma değer sağlar. Zira ev turizmini tercihin temel nedeni yaşam tarzıdır. Bu tür gezginler üste para da verseniz otelde kalmazlar, gittikleri ülkenin yerlisi gibi yaşamanın vereceği duyguyu ararlar. Çoğu keni seyahatini kenisi organize ederek, geldiği yerde esnaftan gıdadan giyime alışveriş yaparak, ortalama turistten daha fazla para harcar. Dünya turizm pazarındaki bu segmenti görmezden gelmek ülkemize sadece kazanç kaybettirir. İşin doğrusunu yapan birçok AB ülkesinden mevzuat ve uygulama konusunda fikir almamak için bir neden yok.

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.