Serdar Karcılıoğlu

Bıçak sırtı

Son yazılarımızda Bodrum'a fazlaca yer verdik. Verdik ama ülkemizin turizmde gerçek verilere dayalı gelişimi için önemli bir figür olduğundandır.
 
80’li yıllara nostaljik bir geziye götüreyim sizi…

Ülkenin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine toplam yatak sayısı yetmiş binler civarındadır. Aynı dönem Yunan Adaları'nın toplam yatak sayısı buna tur bindirirken, bizler daha 'resort’  ila falan tanışmamışız. 
 
Sahil kasabalarımızda yerli turistle pansiyonculuk, karavancılılık oynuyoruz.
 
Anadolu’da ağırlıklı Fransız ve Belçikalı turistlerle tarihimizi, kültürümüzü, neredeyse beraber öğreniyoruz…
 
Magirüs Deutz’ lerle bir antik kentten diğerine giderken yolda 'blue guide'ı okuyup, aşağıda profesör edasıyla anlatırken Didim, Milet, Priene’yi, Efes’i...
 
Öyle bir ezberlemiş olacak ki, gurubun arasından gerçek bir bilgenin "Rehber efendi! Blue Guide’ın 47'inci sayfasından mı anlatıyorsun" çıkışı ile yıkılışı yaşadığımız,
 
Gruptan yeni edindiğimiz sevgili ile göz göze gelişimiz. İmkansızlıklar ve deneyimsizlikler içerisinde yine de güzel anılarla dolu ama turizm adına da fazlaca önemli olmayan yıllardı onlar.
 
Sonra bir deha doğdu... Yükseldi... Güneş oldu, Türk turizmini aydınlattı...

Rahmetli Özal turizmin bu ülkeye neler getirebileceğini, ne denli bir katkı sağlayabileceğini  gördü ve çağdaş bir turizm alt yapısı kurgulayarak 'Güney Antalya Turizm Gelişim Projesi'nin hayata geçirilmesi emrini verdi.
 
Daha sonra, turizmin sloganı olarak literatüre girecek 'bacasız fabrika' sürecini bizzat yönetti. Takip etti. Peşini bırakmadı.
 
Bir anda şantiyeye dönen Akdeniz’in  incisinde ardı ardına süper  tesisler açıldı ve önemli bir destinasyon doğdu. 400 binlere varan yatak sayılarına ulaşıldı bir kaç yıl içerisinde. Şimdilerde milyonlarla telaffuz edilen turizm yataklarının startı böyle verilmişti.
 
'Yabancı tur operatörü' denen kavram ile de böylece tanışmıştı Türk turizmi... 
 
Gelinen bu günlerde, eğrisi ve doğrusu ile turizm adına ne konuşuyor, nasıl böbürleniyor, nasıl havalar atıyorsak yabancı tur operatörlerinin olmazsa olmazları arasına yerleşen bu destinasyona dairdir…
 
Seksenli yılların ortalarından günümüze kadar bizi sırtlayıp getiren bu ünlü turizm destinasyonu çoktandır bir kardeşe ihtiyacı olduğunu haykırıp duruyor da rahata ve rehavete alışkın bizler, gözlerimiz görmez, kulaklarımız duymaz olmuş bekleşiyoruz…
 
İşte doğması beklenen kardeş, tur operatörlerinin de önerdikleri ve üzerinde birleştikleri 625 kilometrekare yüzölçümü ve 174 km kıyı şeridi ile 'Bodrum Yarımadası'dır.
 
Bundan önceki yazılarımızda da vurguladığımız üzere ne yazık ki Bodrum, önünde duran bu olguyu görmezden gelmiş  plansız, programsız ne olduğunu bilmeden gelişmiş, şehirleşmiş bir sahil kasabası olmuştur...
 
Dahası, yılın sadece birkaç ayı kullanılabilen iki yüz elli bine yakın üst üste oturan beyaz villaları ile de ikinci konut cehennemine dönüşmüştür.
 
Ne yazık ki bu güne kadar, tüm zamanların cennet köşesi ve Ege'nin incisi Bodrum, hak ettiği turizm destinasyonu olma şansına sahip olamadan yönetilegelmiştir…
 
Şimdi Tanrı 'Al da turizm yap' diye bahşettiği bu muhteşem coğrafyaya son bir avans daha vermektedir.
 
Önümüzde çok önemli iki seçim vardır;
 
Önceki Bodrum Ticaret Odası, sonraki Bodrum Anakent Belediyesi seçimleridir…
 
Bu iki olay da Bodrum'un geleceği açısından çok önemlidir ve 'son şans'tır…
 
Öncelikle Bodrum'un bundan sonraki kimlik ve kişiliğine karar verecek, bilinçli, deneyimli ve de en önemlisi vizyon sahibi kadrolar bu makamlara gelmeli, getirilmelidir.
 
Yarımada’nın kimlik sorununu çözecek, akılcı ve çağdaş bir planlama ile gerçek bir turizm destinasyonuna  dönüştürecek sistem, ciddi alt yapı sorunları olan kentin ihtiyaç duyduğu önemli parasal ve teknik desteği bulabilecek yönetimleri iş başına getirmek zorundadır.
 
Kısaca, gelecek liderler, tribünlerde değil sahanın içerisinde oynayabilecek karakter ve yapıya sahip olmalıdır...
 
Bodrumlu'nun, bu noktada ahbap çavuş, hısım akraba ilişkilerine dayalı  seçim yapma gibi bir lüksü yoktur…
 
Zira bu cennet köşe yakın bir gelecekte 'yaşanamaz'  olmaya hatta 'cehenneme dönmeye' adaydır…
 
Bodrum bir beş yıl mı kazanacak, yoksa onlarca  yıl mı kaybedecektir?
 
Kazanç ülkenin kazancı, kayıp ülke turizminin kaybı olacağına göre karar anı gelmiştir... Bu bir 'bıçak sırtıdır'. 
 
Bodrum’da 'marka' olmanın yolunu… 

Gerekiyorsa günün moda olgusu 'AKİL ADAMLAR' anlatmalıdır... 

Tabi, dinleyen olursa!
 
 

Bu Makale 04.05.2013 - 11:18:37 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.