'Türkiye turizmi gastronomi konusunda çok ağır fatura ödeyecek'

'Türkiye turizmi gastronomi konusunda çok ağır fatura ödeyecek'
TUROB Başkan Yardımcısı Vedat Başaran, son yıllarda önemli bir çekim noktası haline gelen İstanbul'un gastronomi anlamında çok geride olduğunu belirtiyor. İstanbul'un Selçuklu, Bizans ve Osmanlı'nın binlerce yıllık tarihinin üstünde oturduğuna dikkat çeken Başaran bu kültürlerin binlerce yılda yarattığı değerlerin otellerin kapısından içeri giremediğinin altını çiziyor.


TurizmGüncel

"İstanbul tarihteki o eski önemli pozisyonuna geri döndü" diyen Vedat Başaran İstanbul'un sadece turizmde değil, ticarette de önemli bir çekim noktasına ulaştığını belirtiyor. Türk mutfağının, ülkedeki yaşam biçiminin ve mimarinin otellere giremediğini kaydeden Başaran, "Böyle giderse Türkiye gastronımiyi bir kenara bırakmanın faturasını ağır öder" değerlendirmesini yapıyor.

İşte Vedat Başaran'ın İstanbul turizmine dair, gastronomi ve kültürel yapıyı merkeze alan, değerlendirmeleri...

AVRUPA KENTLERİNE 20 SENE ÖNCE GİTMEKLE ŞİMDİ GİTMEK ARASINDA BİR FARK YOK
 
"Londra, Paris, Roma gibi turizm ve ticaret kentlerine baktığınızda yüzlerce yıllık bir kalıbı koruduklarını görüyorsunuz. Örneğin, Londra’ya şimdi gitmekle 20 sene önce gitmek arasında bir fark yok. Ancak İstanbul sürekli değişen ve kendini yenileyen bir kent. Teknolojik gelişmelere kendini çabuk adapte ediyor. Gelinen noktada İstanbul, hafta sonu turlarının bile odak noktası olmuş durumda. Zaten gerek Avrupa, gerekse diğer bölgelerden gelenlerin son derece kolay ulaşabilecekleri bir kent."

İSTANBUL KENDİ BAŞINA MARKA OLAN BİR KENT

"İstanbul’un markalaşması kendi başına ilerleyen bir süreç. Turizm ve ticaret merkezi olması, güven veren bir yapıda olması ve neredeyse bütün uluslar arası markaların burada yatırımlarının olması İstanbul’un önemini daha da arttırıyor. Yapılan uluslararası yatırımların da geriye dönüşü başlamış durumda. İşte bu, İstanbul’un yakaladığı güveni gösteriyor. 
Arap yatırımcıların İstanbul’a yönelmeleri de kent için diğer olumlu bir gelişme. Bilindiği üzere Araplar yurtdışına yatırımlarını dünyanın en büyük kuruluşları ile birlikte yapıyorlar. Uluslararası bir marka bir kente yatırım yaptığında diğer markalar da onu izliyor." 

GASTRONOMİYİ BİR KENARA BIRAKMANIN FATURASI AĞIR OLACAK
 
"Bunlarla birlikte çok fazla eksikliğimiz de var. Müthiş binalar yaptık ama içini dolduramadık. Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu ve öncesinde Bizans ve Doğu Roma gibi değerlerin üzerinde oturuyoruz. 20 senede büyük atılımlar yaptık ancak gastronomi ile ilgili çalışmaları tamamen bir kenara bıraktık. Gastronomiyi bir kenara bırakmanın da faturasını ödeyeceğiz yakında. Yani insanlar İstanbul’a geldiklerinde buraya ait bir değer bulmakta zorlanacaklar. Şefler artık yerel gastronomi ile ilgilenmiyorlar. Eskiden Türkiye’de yabancı şeflerin hâkimiyeti ve etkileri vardı. Şimdi öyle değil, yerli aşçılar ağırlıkta. Ancak onlar da dünya mutfağının derdinde oldukları için oteller Türk yemekleri ve Türk tipi hizmet anlayışından uzaklar. Şu anda herhangi bir otelin içinde çay içmek dahi mümkün değil."

YEREL UNSURLAR OTELLERDE HİSSEDİLMELİ
 
"Otelciliği hep teknik bir iş olarak değerlendirdik biz. Dolayısıyla bu kültürün binlerce yılda yarattığı değerler o otellerin içine giremedi. Uzakdoğu’da bir otelde yabancı biz zincire ait otele gittiğinizde o Uzakdoğu etkisini hemen görürsünüz. Ancak İstanbul’daki otel yatırımlarının çoğunda bu eksiklik var. Eğer otelinizde yerel etkilerin ön plana çıkmasını ve insanların bunu hissetmesini isterseniz içkileri ikram ettiğiniz bardağa kadar bunu yansıtmanı gerekiyor. Otele giren kişi bu ülkenin, bu kültürün özeliklerini soluyamıyorsa orada bir sıkıntı var demektir."

İSTANBUL'UN YAPISINI BOZACAK GİRİŞİMLERE KARŞIYIM

"Yasal olan her girişimi saygıyla karşılamakla birlikte, İstanbul’un yapısını bozacak yaklaşımlara da karşıyım. Tabi ki bu sadece Suudi Kralı’na Sevda Tepesi için imar izni verilmesi veya Çamlıca Tepesi’ne büyük bir cami yapılması ile sınırlı değil. İstanbul’a zarar veren o kadar çok şey yapılıyor ki. Politik meseleler olduğu için Sevda ve Çamlıca tepeleri çok ön plana geldi ancak bunlardan daha vahim olan ve İstanbul’a zarar veren çok fazla gelişme var. En basitinden Sahaflar. Sahaflar kaldı mı şu anda İstanbul’da? Bakıyorsunuz hepsi üniversite kitapları satan yerler olmuş… Bunun gibi daha çok fazla örnek var verilebilecek. Mısır Çarşısı’nın durumu hakeza aynı. Bakıyorsunuz o güzelim çarşı kalitesiz ve taklit malların satıldığı bir yer durumuna düşmüş. Bunları ayıklamak lazım. Turizm Atölyesi bunlarla ilgili önemli çalışmalar yapıyor ancak Turizm Atölyesi’nin tek başına üstesinden gelebileceği olaylar değil bunlar."
 
 
 


Bu Haber 30.07.2012 - 14:38:28 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.