Serdar Sağlamtunç / FCSI

Turizmde müthiş hamle

Turizmde müthiş hamle
Henüz başlamadı ama doğum sancılarını sağır kulaklar duymaya başladı. 1980-2000-2020 yılları gözden geçirilirse her yirmi yılda ilk üfürülen balonun nasıl fos olduğu görülebilir.

Sıkça yaşayıp gördüğümüz ancak karşı çıkmaktan her nedense kaçındığımız temel bir kuralı hatırlatmak faydalı olabilir. Betondan para kazanmak sürdürülebilir olmayan bir tercihtir, ekonomik anlamı yoktur. Öyle ya, para bol olunca çimento, kum ve su bulunan her yere bina dikmek marifet değil. Aksine binaların alt ve üst yapıları yerleşkelere uygun olarak belirlenmez ise bir dizi felaket ile karşılaşmak tesadüf değildir. Ama doğal afet veya olağanüstü şartlar dengesi olayları başlatan etkiye sahiptir. Aynı müsilaj neden ve sonucu gibi. Resmi rakamlara göre, 1994 yılında sadece İstanbul’un nüfusu 8,5 milyon kişi, 2021 de 15,5 milyon kişi ve obez büyüyen şehir etrafındaki şehirleri ve yerleşim alanlarını da aynı şekilde sağlıksız büyümeye zorlamıştır. Yoğunlaşan nüfus sorunu sadece bina gereksinimi olarak ele alınmış ve su, kanalizasyon, atık su, elektrik, yol ve toplu taşıma hiç düşünülmemiştir. Hatta bir siyasi figür yıllarca yönettikleri şehre ihanet ettiklerini itiraf etse de samimiyeti sorgulanacak tarzda eylemler halen devam etmektedir. Buna ilave olarak deprem riski ve toplanma alanlarının AVM yapılmış olmasının sürekli gündemde olmaması da ayrı bir garabettir.

Son haftaların derin ve kirli itiraf yayınlarında insanların bildiklerinden şüphe duydukları ama üzerine gidip araştırmadıkları bazı inciler ortaya dökülüyor. Bana ilginç gelen bu ortaya saçılanlar arasından turizm ile ilgili önemli bir bilgi oldu. Turizmin patlayarak ortaya çıktığı günlerdeki parlak zenginlik sahiplerinden birisinin varisi çok enteresan bir olguyu açıkladı. “Bizim otel işletmesi veya turizm ile ilgimiz yoktur, biz tüccar otelciyiz.” Yani bina yayıp işletmelere satmak anlamında bir inşaat geliştirme yönteminden bahsetti. İkinci olarak ise tesisin bir bölümünün adeta saray gibi yapıldığı ve gecelik oda ücretinin 100 odalı bir şehir otelinin 10 günlük hasılatına denk düştüğünü açıkladı. Üçüncü bilgi ise otelin mal oluş fiyatıydı. Gelin bu gerçekleri birlikte turizm ekseninde irdeleyelim.

Tüccar turizm belki bir inşaat tarzı olarak düşünülebilir. Bazı zincir otellerin bilindik ve olmazsa olmaz alt yapısına uygun düşerse kopyala yapıştır bir tür olarak kabul edilebilir. Tabi işletmeye dönük alt yapı ve tasarruf tedbirleri alınmışsa projede sorun görünmez. Bu aşamada belli bir optimizasyon söz konusu olmalıdır. Gereksinim açısından çok da rağbet edilecek model olmayabilir. Çünkü binaların belli karakteristik özellikleri olması istenir. Peki, bu örnekte böyle bir yönteme neden gerek duyuldu? Ucu açık maliyetler ve kontrolsüz harcamalar için yapılmış olabilir mi? Buna yanıtı üçüncü kısımda daha açıklayıcı olarak vereceğim. Tesis normal bir işletmenin sadece zarar edebileceği bir şekilde oluşturulmuş. Kazanım şansı hemen hemen olanaksız. Demek ki doluluk oranı yerine seçici bir müşteri planlaması yapılmış. Diğer bir tanımla lüks bir çamaşır makinası inşa edilmiş. Bir ekleme yaparak tesise verilen iznin turizm ile ilgili olmadığını da itiraf etmek faydalı olacaktır. Kral dairesinde kaç kişiyi kaç gece misafir edebilirsiniz? Diğer kısım da oldukça pahalı ve burada kalacak müşteri profili ile ülke ekonomik şartları örtüşmüyor. Bunun anlamı tesis de kısmi dolu olacak. Bu bölüm için son not, bu tesis benzerleri içinde tek değil. Bu modelden hemen her ilde ve yörede var. Makineler çalışarak kirli çamaşırları pak ve temiz hale getirmektedirler.

Tesisin bir kısmının saray özentisi ile yapılmış olması burada kalacak misafirler için ayrıcalık ortaya çıkartmaktadır. Büyük olasılıkla misafirin kendisi bu tesiste kalacak ve yanındaki hizmet ekibi de tesisin diğer kısmında kalarak eşlik edecektir. Buradaki soru, dünya üzerinde böyle varsıl kaç kişi olduğu ve tüm bu insanlar sıra ile bu tesise gelmelerinin olasılığıdır. Çünkü benzer daha pek çok tesis var. Durumu ekonomik açıdan ele alırsanız zarar edecek bir tesisin yapılma amacının ne kadar kısıtlandığını kolayca anlarsınız. Diğer yandan boş tesisin en az dolu kadar masraf edeceği ve zararın artması gerçeği ortadadır. Bu modelin neyi ve kimleri neye teşvik ettiği, devletin bu işten para kazanamayacağı, ancak kirlilikten dolayı bazı kritik risklere de gebe kalacağı rasyonel bir tespit kabul edilebilir.

Son kısımda tesisin mal oluş maliyeti dikkat çekicidir. Normal şartlarda bir tesisin olabilirlik hesabında kullanılan bazı temel göstergeler vardır. Tesisin tarzına göre inşaat veya dekorasyonlu oda maliyetleri devletin ve bazı STK’ların resmi yayınlarında yer almaktadır. Bu bedellere arsa payı ve zorluk derecesi eklenerek son maliyet yaklaşık olarak bulunabilir. Ancak bu tür inşaatlarda bu rakamların 5-6 kat üzerinde beyanlar görülmektedir. Nedenini önceki kısımda belirttim. Ne kadar çok masraf o kadar çok temizlik bir slogan olabilir. Bu örnekte dışarı fışkıran ve örtülemeyen rakamlar önemli ipuçları verecek özelliktedir. Kazanımı olmayacak bir öngörüye harcandığı ifade edilen büyük ve bol sıfırlı dövizler yanında işletme için sürekli akıtılan bol paraların tek bir amacı var. İşte makine nasıl çalışmakta belki bir fikir verebilmiştir.

Benzer tesislerde meydana gelen bu döngünün turizme katkısı yoktur. Yıllardır biriktirilen, halının altına süpürülen ve sektördeki bazı kısıtlı kişilerin nemalandığı kirli ilişkiler ile iş yapma şeklinden vaz geçmek olası mıdır? Eğer sektör ve diğer yan destek sektörler yaşananlardan ders çıkartıp salgın sonrası için oluşturulan yeni düzende yer edebilmek istiyorlar ise harekete geçmek zamanıdır. Önümüzde faydalanabilecek pek çok belge ve çalışma vardır. Laf kalabalığı ve politik cambazlıktan kurtularak işlerin ele alınması önemlidir. Yiyecek ve içecek, konaklama sektörünün lokomotifidir ve bizim ülkemizde bunun net anlaşıldığından şüpheliyim. Dünya bu yolda devrim yapmış durumda ama bizde işletme sahipleri ne yapacağını bilemez vaziyetteler. Yeni olarak yapılanlar ise geleceğe dair umut vermiyor.

Çevre konusu müsilaj ile dikkat çekti ancak sektörde ses yok. Bu son derece teknik bir olaydır ve çözüm de mühendislik gerektiriyor. Yani bilim ve deneyim gerekli. Ancak henüz farkında olmadığımız, görünen müsilaj deniz üstündeki kısım ve alt katman bunu yapıyor. Yani denizin altındaki kirlenmeye odaklanmak gerekli. Yetmez, ayrı bir madde olarak kara üzerindeki kirlenme artık bu sektör paydaşlarının dikkatini çekmelidir. HES ve nükleer inadı, altın ile siyanür ilişkileri tepki verilmesi gereken konulardır. Nedense turizm bu çağda bile sadece tesis olarak basite ve kolaycılığa indirgenmekte. Ama devir geçti. Şimdi daha hızlı ve akılcı tedbirler ile bazı durumların telafisi için ortak akıl oluşturmak vakti geldi. Bu ise mevcut alışkanlıklar ve yerleşik kafa yapısı ile asla yapılamayacak bir kertede.


Bu Makale 14.06.2021 - 19:25:36 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.