Serdar Sağlamtunç / FCSI

Seçimler ve meze çeşitleri

Seçimler ve meze çeşitleri

Birazcık gastronomi bilgime dayanarak süratle üzerimize doğru yaklaşan ve her bakımdan ülkenin geleceği hakkında kesin kararları ve sonuçları gelecek açısından belirleyici olacak oldukça farklı bir seçim gündeminde el yordamı ve entelektüel birikimler penceresinden bakarak bazı konulara dikkat çekmek arzusundayım.

1. Deprem:

İlk sırada deprem var. Oluşumu kadar sadece beceriksizlik ile yılların hiçbir önlem alınmadan heba edildiği, yıkım sonrası liyakatsizlik örneklerinin akıl almaz örneklemeleri sonucu yitirilen canlar ve kamu parası kaybı en üst düzeyde. Acılar tazeyken hiç ders alınmadan eski kafa ile yine kamu parası peşkeş çekilerek zarara eklentiler yapılması ancak hiçbir kesimden itiraz gelmemesi de ilginçtir. Bunun bir adım sonrası iki aşamalı maddi kaybın katlanarak yeniden yapım bedelinin ilavesiyle tüm masraflar alt alta konduğunda devasa bir kamu harcaması olacağı açık bir şekilde görünüyor. Peki, neden kimse ses çıkartmıyor?

Tüm bu zor durum işin sadece maddi kısmı ancak depremzedelerin sosyal ve psikolojik sıkıntılarının eklenerek büyük travmaların söz konusu olduğu yine bilimsel bir gerçek. Zarar gören ve yeniden yapılandırılacak 11'den fazla ilde yaşayan halkın bu acı deneyimi unutması pek kolay olmayacak. Genel nüfusa oranla yüzde 17’lik bir bölüm dikkate alınmak zorundadır ki bu çok büyük bir orandır. Bu konuda yönetimden ve de muhalif kanattan herhangi bir görüş veya yakın erimli bir plan var mı? Neden?

Şehirlerin yeniden, ancak bu sefer işin tekniğine uygun olarak her türlü mühendislik disiplinlerine hürmet ederek, kurulması ve artık işlerin tekniğine uygun yapılması gereklidir. Şu andaki uygulamalar bu hassas dengeden çok uzaktır. Turizm açısından gerekli önem verilmemiş olan bu yörenin yeniden akılcı bir turizm planlaması ile kısa sürede gelir artırıcı şekle dönüşmesi olasıdır. Bunun için turizm camiasından bir istek, profesyonel çalışma talebi var mı?

2. TOGG:

Belki “kamu” anlamı tam anlaşılmadığı için bu konu oldukça anlamsız yerlere çekilmektedir. Kamu, vatandaşın vergisi ile vatandaş için gerekli olan işleri yapacak bir devlet aygıtıdır. Kritik soru şudur; devlet araç yapar mı? Yapmaz, yapmamalıdır. Çünkü devlet bir üretici veya firma değildir. Üretimini yapacağı mal halkın parası ile imal edilip halka satış kısır döngüsü içinde kalır. Bu satış kazanım elde ederse halkın parası ile halktan kar etmek ne anlam taşır? Tersi olur da zarar ederse?

Diğer çok abes konu ise seçilen model türüdür. SUV çeşit olarak normalde en pahalı araç türüdür. Zaten açıklanan satış fiyatı ile bir asgari ücretli 15 yıl sadece her ay kazanımını verse bir araç alabiliyor. Peki, bu arada ne yiyecek, içecek, konaklayacak, çocuk okutacak? İnsanları robot şekline koymanın ve bununla öğünmenin ne anlamı ve mantığı var?

3. TOKİ:

Önceki maddede açıklandığı gibi devlet ev yapmaz, inşaata soyunmaz. Ne yapar? Tekniğine uygun olarak sağlam, minimal yeterli, konfor odaklı binaların yapılması için kurallar koyar ve denetler. Bina maliyetinin 3-4 katına ev satarak kazanım elde eden devlet olamaz. Burada daha vahim bir gerçeklik ise, bu tür konutlarda kullanılan malzemelerin piyasanın en düşük kalitede ve en ucuz olmasıdır. İşte bu nedenle satın alınana evlerde 2-3 yıl sonra tadilatlar yapılmaktadır. Bu ilave masraf ev maliyetine eklenirse düşük kalitede devasa paraların ödenmesi sonucu ortaya çıkar.

Burada hem yerel yönetimlerin hem de mimar/mühendis odalarının zaaflarını da eleştirmek gerekiyor. Binalar müteahhit diye tanımlanan çoğu mimar/mühendis normuna sahip olmayan, yeterli teknik alt yapı yetkinlik ve sorumluluğu olmayan kişi veya firmaların elinde şekilsiz bir tarzda inşa edilmektedir. Mimar/mühendislik okulları ilk sınıf derslerinde bina yapımı ile ilgili esaslar öğretilir ki bunlar içinde jeolojik ve jeoteknik gereksinimler yanında şehirlerdeki hava durumlarının dikkate alınacağı bilgiler önemli detaylardır. Son 20 yılda küresel ısınmanın etkilerine karşı geliştirilen Sıfır Enerji Bina kavramı ne konutlarda ne de otel, hastane gibi endüstriyel yapılarda görülmemektedir. Böyle bir sorumsuzluk anlaşılır sınırlarda değildir.

4. Yerel yönetimler:

İnşaat denetim ve kontrol koşullarının belirlenmesi oldukça önemlidir. Belediyeler birer kamu yönetimi olarak vatandaşın parasını doğru ve şeffaf bir şekilde sadece onlara hizmet edecek tarzda harcamak zorundadır. Eğer gerekli ve doğru bir sistem kurulmuş olsa depremde bu kadar vatandaşın can kaybı olmazdı. Peki, bugün hatalardan ders alınıp eksikler tespit edilip düzeltilmesine başlandı mı? Ya gelmesi beklenen depreme karşı İstanbul için ne yapılıyor? Diğer şehirlerde yapılar ne durumda?

Daha önce önerdiğim gibi, derhal tüm inşaatlar durdurulmalı ve yeni tarzda değişim başlatılmalıdır. Yeni projeler ise milat konularak çağdaş kapsamda inşa edilmelidir. Endüstriyel yapı tarzında yer alan otel, restoran, hastane ve toplu yemek tesislerinin projeleri ivedi gözden geçirilmelidir.

5. Turizm:

Kapsamlı ve sürdürülebilir bir sistem kurgusu yapılana kadar tüm inşaatların durdurulması faydalı olabilir. Yeni beton binalar yerine eldeki tesislerin en yüksek kapasitede çalışması temin edilecek şekilde sistem kurgusu yapılmalıdır. Eğer turizm sadece birkaç tesisin veya yörenin hâkimiyetine bırakılırsa eski bozuk yapı sallanmaya devam edecektir. Konuyla ilgili yatırımcı ve işletmelerin daha yaratıcı fikirler ile sektörel faydayı artırıcı çalışmaların içinde olması gereklidir. Dünyadaki değişimin farkına varmak ve gerekli ayarlamaları yapmak faydalı olacaktır.

6. Temiz gıda ve insan beslenmesi:

Cılız politik sloganlar dışına çıkamayan bu konu o kadar önemli ki, neden ciddi olarak ele alınmaz akıl almıyor. Beden trilyonlarca hücreden oluşmaktadır ve hücrelerin temiz hava/su/gıda ile beslenmesi ile ancak sağlıklı vücut oluşabilir. İlkokul seviyesinden başlayarak temiz ve doğru beslenmeyi planlar içine almak, toplu yemeklerin üretimi ve tüketiminde alt yapı çalışmalarını doğru ve mühendislik titizliği ile ele almak gerekiyor. Çocuklar bir ülkenin geleceğidir. Ne yazık ki politik kısır çekişmeler ile bu çok önemli kritik konu gözden kaçırılmaktadır. Son zamanlarda bilimsel yayınlarda yer verilen çok önemli bir husus, aşıların yan etkilerinin dönemsel süreçlerde ortaya çıkmalarıdır. Eğer temiz ortam yaratılabilse virüs etkili olabilir miydi? HAYIR.  

Ezcümle, öyle veya böyle yapılmış olan tüm yanlışların bitirilmesi ve yeni bir temiz sayfa açılması vakti gelmiştir. Tüm sektörler ve topyekûn bütün işletmelerin hem yeni teknolojileri hem de yeterli sayıda mimar/mühendis bilgisi ile işleri sürdürmesi gereklidir. Ama her şeyden önce birey olarak devlete verdiğimiz her kuruşun değerli olduğunu, yönetenlerin halkın hizmetçisi olduğunu anlamak, öğretmek ve hesap sormak bilincine erişmek zorunluluğu vardır. Başka bir çözüm var mı?  


Bu Makale 18.04.2023 - 08:41:32 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.