Birgül Akgül

Kaz Dağları…

Kaz Dağları…

Ne zaman bir ağacın kesildiğini öğrensem biri ölmüş gibi üzülürüm. Sanki yaprağı plastikten, kökü yaşamıyor, hücreleri yok, canı yanmıyor…

Kes at… Dükkanının, evinin önünü kapatıyor diye asırlık çınarları gözünü kırpmadan kesen insanlarla dolu bir ülkede yaşıyoruz. Üstelik keser ve kimse de hesap sormaz. Alıştık bu çarpıklığa, alıştık normal olmayan pek çok şeyi normalmiş gibi görmeye… Alıştırıldık.

Günlerdir gündemimizde. Bir sabah uyandık ve gördük ki Kaz Dağlarında binlerce ağaç katledilmiş, öldürülmüş. O bilindik kareyi ilk gördüğümde bir yazı kaleme alsaydım belki yazım yayınlanmazdı. Öyle kızdım, öyle söylendim, öyle ah ettim ki anlatamam. Yan yana yatırılmış cesetler gibiydi kesilen ağaçların görüntüsü. İnsana değer verilmeyen ülkede ağaca saygı, sevgi beklemek normal mi, bence normal, beklemeliyiz, bir şey yok diye her şeyden vazgeçmemeliyiz.

Benim anlayamadığım şuradan geriye gitsen 20-30 sene öncesine bile gitmeyecek bir köylü kimliğine sahip bir toplum nasıl oluyor da doğasından, hayvanından, suyundan bu kadar kopabiliyor? Modernleşmeyi; sırtını toprağa, yüzünü gökdelene dönmek sanıyor. Bu eziklik, bu kendini bulamamışlık, bu talan kültürü de ne? Ellerinden gelse denizlerin suyunu da boşaltacaklar, dereler zaten kurudu.

Biliyor musunuz? Bir avuç toprak tam bin yılda oluşuyor! Bin yıl! Biz ne yapıyoruz üstüne tonlarca metreküp beton döküp bereketli topraklarımızı mezarlıklara çeviriyoruz. Yazık değil mi doğaya, ne hakkımız var ona bunca zulmetmeye, ne hakkımız var kainatta her şey yalnızca insan için yaratılmış gibi davranmaya? Ağaçları kesip göğe doğru yükselen o beton yığınlarının teraslarında iki saksılık alana ağaç koyup adına rezidans, lounge, kral dairesi bilmem ne deyip iki gram yeşille sanal doğa yaratmaya ne gerek var? Ben ağaçların köklerinin yer altında el ele tutuştuğuna inanırım. Birinin başına bir şey gelse, başka bir yerde, hatta başka bir ülkede bir kardeşi onun intikamını alır. Doğaya verdiğimiz tahribatlarla kendimizi yok edeceğiz, ekosistem bozulacak, hayvanlar yer değiştirecek, kuşlar başka bölgelere göç edecek, onlar yaşamaktan vazgeçmeyecek çünkü bizden daha güçlüler ancak biz yok olacağız. 2030’da susuzluk sorunu ciddi boyutlara ulaşacak mesela… Doğa bizden daha güçlü ve gün gelecek bizi çok sağlam dövecek!

İlber Ortaylı ve Fazıl Say sosyal medyada iyi çıkışlar yaptılar. Fazıl Say 18 Ağustos’ta Kirazlı’da Kaz Dağları için bestelediği marşını orman konserinde seslendirdi. Benim anlamadığım TV’de veya ulusal basında neden Kaz Dağları ile ilgili haberlerin yapılmadığı… Sizce neden yapılmıyor?

Tarzımız çirkin, imajımız kötü…

Turizmciyiz, ürünümüz yalnızca sahip olduğumuz otellerimiz, restoranlarımız, eğlence yerlerimiz değil. Avrupalı turisti git gide kaybettiğimiz son yıllarda sizce ürünümüz neden bir türlü hak ettiği fiyata satılamıyor? Türkiye neden ucuz destinasyonlar arasına hapsoldu? Avrupalı turist gideceği ülkede yalnızca deniz-kum-güneş-yemeğe bakmıyor. Turist profili günden güne değişiyor. O ülkede kadına şiddet var mı, trafik güvenli mi, basın özgür mü, terör var mı, sokaklar güvenli mi buna bakıyor. Kültürüne, sanatına karışmak istiyor ancak bakıyor ki sanat sende 3-5 şehirde eh birazcık var. Ne yapsın senin ülkene gelip… Bakın Suudi Arabistan bile vatandaşlarına Şişli ve Taksim’de karanlıkta gezmeyin diye uyarıda bulundu. Kadınların birkaç yıl öncesine kadar araba kullanması yasak olan Suudi Arabistan… Başka söze gerek var mı?

Kaz Dağlarında katledilen ağaçlar için artık geç ancak daha ileri gidilmemeli. Toplumun hassasiyetlerine ve çığlıklarına kulak verilmeli. 21 yüzyılda dünyaya ayak uydurmalıyız, uygarlaşmalıyız artık. Yaptık oldu zihniyeti bu ülkeyi çekilmez kılıyor.


Bu Makale 20.08.2019 - 15:04:28 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
Yazarın diğer yazıları
Tüm Yazıları
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.