Serdar Sağlamtunç / FCSI

Dinozor

Dinozor

Ankara’da yaşamam ve son günlerde kötü şöhreti dünyada duyulan Ankapark macerasını yakından bilen, kriz döneminde tesisi ziyaret ederek belli bir teknik görüşe sahip olarak düşünce ve deneyimlerimi sizlerle paylaşmak arzusundayım. İşler pek de dışarıdan göründüğü gibi acemi kurnazlığı değil, temelde büyük sorunları merkezinde taşıyan canlı bir örnek.

Dinozor, Yunanca korkunç kertenkele anlamına gelen iki sözcüğün birleştirilmesi ile türetilmiştir. Çünkü geçmişte bilim insanları dinozorları kertenkele sanıyorlardı.

Tarih olarak ise, ilk defa Mezozoik dönemde ortaya çıkan, arkozor sürüngen grubu olarak tanımlanır.

Mezozoik çağ, günümüzden 251 milyon yıl önce başlayıp 66 milyon yıl önce sona erdiği kabul edilen, kıtaların yavaş yavaş oluştuğu ve dev sürüngenlerin, dinozorların baskın olduğu zaman dilimidir ve Dinozor Çağı olarak da tanımlanır.

Sadece bu tanımlardan bile fikir sahibinin ruh hali ve odaklanma merkezi kolayca görülebilir. Dikkat edin proje demiyorum çünkü bir fikrin proje haline dönüşmesi için onun kâğıt üzerinde birçok farklı teknik açıdan beyin jimnastiği yapılması sonunda detaylarının ortaya konması daha sonra da bu fikrin olabilirlik hesaplarının yapılmış olması gerekir. Sadece fikir ile yola çıkıp zaman içinde düşünce değişikliği ile yamalı bohça gibi yapılar ortaya çıkartmak marifet değildir. Ne yazık ki 20 yıl içinde mühendislik ve proje alışkanlığı bir tarafa konuldu ve sadece karar verici yerde olan kişinin kendi zevkine göre işler geliştirildi. Tabi, çok büyük hatalar yanında mimarlık ve mühendislik tarzları ve çözümleri de geriledi. İsteyen herhangi bir yapının nasıl geliştiğine yakından baksın. Çıplak gözle bile ortada olan kalite eksikliği, kuralsızlık, zevk yoksunluğu, renksizlik, kaba çözümler net olarak görünecektir.

Buradaki fikrin sahibinin kafa yapısı ve esin kaynağı yüzlerce milyon yıl ötesi olmasına rağmen bu işleri düzenleyen ayıplı kişi bu temanın dünyada tek olduğunu söylüyor. Bu doğru değil ama aynı zamanda en başarısız örnek olarak tarihe geçmiş durumda. Aynı şahıs, ilginç bir ilinti kurarak bu ucube yapı ile Disneyland mukayesesi yapabiliyor.

Disneyland, dünyaca ünlü Amerikalı yapımcı, yönetmen, senarist, seslendirmen ve animatör tarafından 1928 de Mickey Mouse (Miki Fare) çizgi kahramanının yaratılması sonucu tüm diğer karakterler ile adı geçen eğlence parklarında yer almaktadır. Bize kültürel olarak farklı gelebilir çünkü doğrudan çeviri de olsa filmler içindeki esprileri anlamak için dili ve yerleşik kültürü bilmek gerekmektedir. Gerçi çeviriler de oldukça yeterli ve esprileri doğrudan seyirci ile buluşturup keyifli ve neşeli zaman geçirmelerine sebep olmaktadır. İki kurumu mukayese etmek istersek, temel fark Disneyland çocukların ve büyüklerin ufkunu geliştiren yeniliklerle dolu kısımlara, düşüncelerin ve fikirlerin değerlendirmeye açılan çözümlere sahip. Bir diğer önemli detay ise,  kahramanların insan ve hayvan olması çocukların hayal gücü ile gözlem yapmak, esinlenmek yönünden kolaylıklar içermektedir.

2017 yılında yaptığım seyahat sonrası yazdığım yazı içinde kısa bir not vermişim, meraklısı okuyabilir.

“Birkaç hafta önce Orlando seyahatimde tek bir ‘miki fare’ ile turizmin nasıl para kazandırabileceğini gördüm ve oldukça faydalı bilgileri kayıt ettim. Acaba yerli turizm yatırımcıları sadece tesis yapmak yanında yenilikleri takip etme cesaretine sahip olsalar ne olur diye düşünmeden edemedim. “

Orlando, Miki Farenin doğduğu ve eğlence merkezi olan bir şehir. Eğlence parkının etrafında onlarca marka zincir oteller var ve hepsi günün her saatinde otobüsler ile müşteri taşıyorlar. Şimdi yapacağım tanımlamaya turizm sektörünün dikkat etmesi ve kulak kesilmesini dilerim. Benim kaldığım parka yürüme mesafesindeki ünlü bir zincir otel 55 yıllık ve oda ücreti 550 dolar idi. Otel dolu ve oraya ailesi ile gelen halk hem oda ücretini, hem yiyecek içecek hem de park içindeki etkinlikleri kolayca ödeyecek sıradan insanlardı. Tüm diğer otellerde de aynı sistem geçerli. İşte “tema” bu şekilde turizme para kazandırır. Amerika, Avrupa, Japonya’da da Disneyland ziyaretlerim oldu ve hepsi temelde aynı ama yerleşkenin olduğu ülkeye göre farklı düzenlemeler ile dikkatimi çekti. Bazı popüler etkinliklere giriş için en az 45 dakika kuyrukta beklediğim oldu. Ama buna değdi. İşte işin bam teli tam da buradadır.

Bunu anlatma nedenim ise her işin ve projenin içinde olması gereken akıl, icat, teknoloji nosyonlarının önemini vurgulamaktır. Yoksa ham ve takıntıları olan bir yöneticinin kendi kıt görüşüne göre kamu yani vatandaşın paralarını sorumsuzca harcaması ağır suç olmalıdır. Çünkü boşa harcanan paraların vatana, millete faydası değil zararı söz konusudur. Dolayısıyla bu zararın hesabının mutlaka görülmesi gereklidir.

Gelelim turizm açısından bu yapının ele verdiği sorunlara. İlk dikkat çeken, yerleşimin tarım yapılan bereketli bir toprak üzerine kondurulması. Atatürk mirası olan bu topraklara tecavüz yasal karşı kararlara rağmen zaten başlı başına rezalettir. Yerleşke için ulaşım alt yapısı yok. Yapının yatırım bedeli o kadar büyük ki, işletme maliyetleri çalışmadığı anda zarar yazıyor. Zafer Havalimanı örneği hesap hatası burada da geçerlidir. Bir yerde tesisin zarar etsin diye yapıldığı düşünülebilir. Tüm cihazların çalıştırılması ile gerekli enerji maliyeti o kadar büyük ki, kullanılan motor ve diğer elektrik tüketen aksam verimsiz ve hantal. Hedeflenen ziyaretçi sayısı 10 milyon kişi/yıl. Ankara memur şehri, nüfusu o zaman 4 milyon, yılda gelen turist sayısı 1 milyon. İddia edilen bu yapı ile şehre yerel ve yurtdışından turist akacağı görüşü. Tek bir park için turist gelir mi? Bu soruyu fikir sahibi belki cehaletten sormamış. Diğer yandan açılış 6. ihalede Çin’de yerleşik yerli firmaya zorla veriliyor ve arada geçen süre yaklaşık 2 yıl. Bu süre içinde tam bitirilmemiş kısımlar ve bölümler içinde eksik ve tamamlanması gereken cihazlar için para bekleniyor. Parka giriş ücreti 2019 yılında 50 TL ama seçim öncesi bir hafta bedava. Ancak buna rağmen oraya ulaşacak halk için yol uygun değil. Normal bir gün için üç çocuklu bir aile sadece giriş ücreti 250 TL ödemek zorunda. O zamanki fiyatla her bir çadıra giriş 20 TL, en basit yiyecek ve içecek ortalama 20 TL ve bir ailenin bu parka girişi hemen hemen olanaksız. O günkü asgari ücretin dörtte birini hangi aile birkaç saatlik keyif için harcayabilir? Bu soru turizm ile ekonomi çarkının nasıl bir ilişki içinde olması gerektiğini de açıklamalı. Tesis yapmak önemli değildir, mühim olan tesisi kullanacak, tesise para akışını sağlayacak yolları düzgün olarak döşeyebilmektir. Hele ekonomik krizde olan bir toplumda bu tür tesislerin ayakta kalması bile olanaksızdır. Ki bunu gözümüze sokarak tekrar gösterdiler.        

Peki, ne yapılabilirdi? Eğer karar vericiler biraz ileri görüşlü, çağdaş ve dünyayı takip edebilen bir kafa yapısına sahip olsalardı benzer bir yapıyı yıllarca bozulmayan, bakım onarım gerektirmeyen ileri teknolojik tarz ve modelde yapabilirlerdi. Nasıl kısmı meraklısına açıklanabilir. İleri teknoloji ile o kadar ilginç şeyler yapılabiliyor ki turizm camiasının bunları kullanmaması yazık. Sadece ham betona, toplumsal kültürel bağı olmayan garip hayvan totemlerine, ağaç ve hatta çimlere kadar plastik ürünler ile suni bir park oluşturmak sadece akla zarardır. İşin özünde kamu harcamalarının asıl sahibi olan halka geri ödeme yapacak tesislerin ortaya konulması önemlidir. Yoksa politik figürlerin iddialara göre kendi cepleri için yaptıkları ayrımcılık ve kayırmalar devir değiştiğinde hesap sorulur ve cezası verilir ancak harcanan paralar, emekler ve daha önemlisi zaman geri gelmez. Acaba yönetici kısmı bu yönde düşünme becerisine sahip değil mi?  

Sonuçta eğitim, deneyim, liyakat eşkenar üçlüsü olmayınca, vizyon ve hesaplama yetisi de yok oluyor ve buradan herhangi bir kazanım çıkmıyor. Çıkabilir mi? 


Bu Makale 01.08.2022 - 13:09:34 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.