Zekeriya Şen

Aşırı turizm

Aşırı turizm

Aşırı turizme her zaman dikkat çekmişimdir. Korkunç, devasa ve şimdiden burada.

Yer kıtlığı, trafik, gürültü, kirlilik ve aşırı çöp. Avrupa'daki popüler destinasyonlar "bize gelin" turizmini değiştiriyor. Bu artık "lütfen gelmeyin" kampanyalarına dönüşmekte. Hatta gelen turistlerin cesaretini kırmak için bazı ülkeler oldukça sert önlemler almakta.

Şu bir gerçek, turistlerin akınına uğrayan en ikonik güzergahların çoğu, bölge sakinleri için yaşanmaz hale geldi. Aşırı kalabalık, güvensiz hissi pek çok sakini rahatsız etmekte. Muazzam sayıda turist - bir zamanlar pek çok güzergah için altın yumurtlayan kaz iken – sert tepki ve önlemlere neden oluyor.

Kalabalığın haricinde bir de gezilen bütün anıtlar, siteler, tapınaklar, kiliseler, camiler, sinagoglar vs. yapılar konusu var. Bunların hiç birisi bu tür devasa kitleler için inşa edilmedi. Doğal siteler bile kitlelerden korunmalı. Bunların hepsi her ülke için milli servet değerinde ve maksimum düzeyde korunması gerekir. Ama durum böyle değil.

Engellenemez “like-beğen”, “selfie” talepleri bu tür değerli anıtların sürdürülebilirliği üzerinde büyük bir etkiye sahip olmakta. Kontrol edilemeyen turist dalgalarının “orada bulunmuş” kültürü, tahmil edilemez boyutta olumsuzluklar yaratmakta. Unutmayalım, tüm bu eşsiz güzergahlar bu tür bir nüfusu kaldıracak şekilde düzenlenmedi.

Bunu haklı çıkarmanın hiçbir yolu yok. Ayrıca, turizmin olumsuz etkilerine karşı mücadele etmek için sert önlemler alınması gerekmektedir, bu sadece güzergahlar üzerine düşen bir sorumlulukta değil. Daha büyük bir resme bakmalıyız. Kitle turizmini çevreleyen sorunlar, dünyanın her yerindeki belli başlı güzergahları etkilemektedir. Aşırı turizmle turizm kendi dalını kesiyor.

Söz konusu terminoloji 2016'da ilk doğduğunda, yalnızca popüler siteler için bir endişe kaynağıydı, ancak şimdi ömrünün yalnızca 6 yılında, aşırı turizm dünya çapında çoğu güzergâh için potansiyel bir tehlike oluşturuyor. Sanki her şey çok geç olduğunda son anda su yüzüne çıkacak sinsi bir hastalık gibi. Seyahat işletmeciliğinin gücünü besleyen turizm sektörünün çoklu dinamikleri iyi yönetilmediği takdirde kaçınılmaz olumsuz sonuçlar doğacak.

Bazı ülkelerde etkileri ve dolayısıyla turizmin kendi içinde sürdürülebilir kabuğunda bir düşüş görmeye başladık bile. Turizmin ekonomik, sosyokültürel ve çevresel dinamiklerdeki sektörel yansımaları aşırı turizm ile düşüşe geçmiş durumda. Tabii ki, yerel sakinler üzerindeki etkinin fark edilmeyen gizli bir gerçeği de var.

The Guardian’da çıkan bir yazıda aynen şu cümle kullanılmıştır: "Aşırı turizm zaten o kadar şiddetli ki, popüler destinasyonlar artık düşünülemeyeni yapıyor ve aktif olarak gelenleri caydırmaya veya engellemeye çalışıyor". Ve yazı şöyle devam ediyor, “Dünyanın en mükemmel yerleri turist özçekimlerimiz için çöplüğe dönüştürülüyor. Kitle turizmi, destinasyonları bir zamanlar oldukları şeyin tam tersine çeviriyor.”

Bildiğimiz dünya bir yandan zenginleşirken diğer yandan yoksullukla boğuşuyor. Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda sürekli büyüyen bir orta sınıf ortaya çıkıyor ve bu sınıfların çoğu harcanabilir gelirlerini olabildiğince seyahate yatırıyor. Pandemi araya girmemiş olsaydı, UNTWO (Dünya Turizm Örgütü) tahminlerine göre, uluslararası seyahat edenlerin sirkülasyonu yılda yaklaşık yüzde 4-5 oranında artmaya devam edecekti. En büyük penetrasyon tabii ki neredeyse yüzde 1000 artan Çin pazarı olacaktı. Bunu Hindistan takip edecekti. Çin fiilen seyahate açılmadı ama pandemi önceki öngörülere göre Çin Dış Turizm Araştırma Enstitüsü'ne (COTRI) bu oran 2030'a kadar üç katına çıkacak. Ayrıca Y kuşağı da başka bir büyük faktör. 22-37 yaş arası bir grup, deneyime öncelik verme eğiliminde ve seyahat için ellerinden gelen her şeyi harcamaya hazırlar. Bu da aşırı turizm ateşini alevlendirecek öngörülemeyen ve beklenmedik bir büyüme sağlayacak. Pandeminin araya girmesiyle birlikte bu aşırılık biraz dizginlendi ancak 2023 verileri ve 2024’deki beklentiler aşırı turizmi aşırı dozda turizme çevirmek üzerine sinyaller veriyor.

Kıtanın her yerinde, ama özellikle en popüler şehir ve kasabalarda, yerel halk aşırı turizmin yıkıcı etkilerini daha fazla kaldıramayacaklarını ifade ediyor. Ne yazık ki, dünyadaki en iyi güzergahlarının çoğu, kronik aşırı turizmin radikal semptomlarıyla karşı karşıya. Örneğin Venedik, ziyaretçi sayısından o kadar bunalmış durumda ki, şehre ve adalara giriş için 3 ila 10 Euro arasında değişen bir giriş ücreti devreye soktu. Kalabalığı yönetmek için Yunanistan, Akropolis'e gelen ziyaretçiler için bir zaman dilimi sistemi uygulamaya başladı. Pek çok yerde artık uzun kuyruklar söz konusu bu hem yerel sakinler için hem de turistler için çok keyifsiz bir duruma dönüşmek üzere. Eskiden ücretsiz olan pek çok dinsel yapı ücret almaya başladı ve bir nebze olsun kendi içlerindeki bu açmazı çözmeyi başardılar.

İstanbul’da da benzer sahnelere şahit oluyoruz. Kalabalıktan Aya Sofya Camisi ziyaretini atlayanlar veya 2 saatten fazla bekleyenler oluyor. Yunanistan yetkililerine göre bazı günler turistler, Akropolis’i ziyaret etmek için iki saatten fazla bekliyor. Aynı sesler Roma'nın ana tren istasyonundan, Venedik'teki San Marco Meydanı çevresinden yükseliyor. Şirin küçük kasabalar bazen o kadar çok insanla doluyor ki, ziyaretçilerin kalabalığın yönünü takip etmekten başka çaresi olmuyor. Ne bir şey deneyimleyebiliyorlar ne den algılıyorlar. Bazı müzeler o kadar dolu olabilir ki, aylar öncesinden rezervasyon yaptırılsa bile omuz omuza dolaşmak zorunda kalınabiliyor ve bu da sanat eserlerini görmeyi ve takdir etmeyi zorlaştırıyor.

Dünya Turizm Örgütü, bu on yılın sonunda uluslararası turist akışının şaşırtıcı bir şekilde iki milyarı aşacağını tahmin ediyor. Yerel ve ulusal hükümetler, kitle turizmi patlamasına çözüm bulma konusunda baskı altında. Türkiye ne yapacak meçhul!

Kapasitesinin üç katına çıkan bazı yapılara bindirilen aşırı yük, ziyaretleri ciddi boyutta işkenceye dönüştürüyor. Mesela Ayasofya gibi yapılar bu tür kalabalıklar için inşa edilmedi. Mutlaka bir regülasyon gerekli. Bu nedenle günlük ziyaretler düzenlenmeli. Sadece kendi başına çok büyük bir faktör olarak rezonans var. Unutulmamalıdır ki, dünyamızdaki diğer eşsiz yerler gibi sadece bir tane Ayasofya’mız var. Kendi nüfusunda batan şehir Venedik'in bir örneği daha var. Bu şehir, bazı ülkelerin yıllık olarak aldığından daha fazla günlük ziyaret alabilir. Yani sadece hayal edin. Tüm plajları 'mavi bayraklı' olan Yunanistan'ın ünlü '80'ler adası Zante'nin plajları artık mavi bayraklı değil.

Ayrıca aşırı yüklenilmiş altyapı, “mutlaka görülmesi gereken yerler”deki darboğazlar, fiziksel hasar, yerel halkın yabancılaştırılması ve turist tuzaklarının haddinden fazla ortaya çıkması gerçeğini de asla unutmamalıyız. Daha fazla sayıda ziyaretçiyi hedeflerken planlama eksikliği, uygun altyapı eksikliği yalnızca kalıcı olarak doğaya zarar verir ve üstüne üstlük kültür ve mirası tehdit eder.

Ve asıl sorun şu ki, aşırı turizm için tek bir çözüm yok. Herhangi bir güzergâh, coğrafya ve gezilecek yerler birbirinden farklı olduğundan, çözüm özelleştirilmeli. Her şeyden önce, artan giriş ücretleri, vergiler, turistik şehir geçiş ücretleri, tüm bu materyalist yaptırımlar kesinlikle bir bütün olarak çözüm değil. Bu, yalnızca orta ve alt sınıfın evde kalmaya devam ederken zengin insanları seyahat etmeye teşvik edecektir. Bu hiçbir turizmcinin istediği bir şey değil.

En popüler güzergahların turistler tarafından "ölene kadar sevildiğini" vurgulayabiliriz. Aşırı turizm, sorumlu turizmin tam tersidir, akıllıca ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi gereken büyük bir bozulma söz konusu. Geri dönüşü olmayan bir sorun haline gelmeden önce, aşırı turizm sorunu çözümlenmesi için tüm çarkların birlikte çalışması gerekir. Son örnek olarak Dubrovnik’e şimdiden 289.000 turist girişi olmuş ve 763.500 geceleme gerçekleşmiş. Bu tahmin edilemeyecek bir aşırılık ve sonuçları çok ağır olacaktır.

Daha sorumlu ve tedbirli olmalıyız zira özetlemek gerekirse aşırı turizm, bir güzergâh üzerinde aşağıdakiler de dahil olmak üzere çeşitli olumsuz etkilere sahip olabilir:

-Artan kirlilik ve atık
-Trafik sıkışıklığı
-Artan fiyatlar
-Kültürel kimlik kaybı
-Çevreye verilen zarar

İlk aşamada Aşırı turizmi için yapılabilecek birkaç öneri olabilir:

-Kitlesel turizmden uzak durulmalı

-Turizm ucuz bir tüketim unsurundan çıkartılmalı

-Bir güzergaha girmek için izin verilen turist sayısını sınırlamak

-Alternatif turizm güzergahları kontrollü bir şekilde teşvik edilmeli

-Turistleri seyahatlerinin etkileri hakkında eğitmek

Güzergahların doğal ve kültürel kaynaklarını korurken gelişmeye devam edebilmeleri için de turizm ve sürdürülebilirliği dengelemek esastır. Bunun için size Faruk Pekin’in Çözüm: Kültür Turizmi kitabını şiddetle öneririm.

İşte size bazı rakamlar:

Aşırı turizmden etkilenen ilk 10 ülke (ReportLinker verileri + UNWTO)

1. Hırvatistan (4.170.600 yerliye 57.587.000 turist - yüzde 1380,78)

2. İzlanda (334.250 yerliye 1.891.000 turist - yüzde 565,74)

3. Macaristan (9.817.960 yerliye 52.890.000 turist - yüzde 538,71)

4. Danimarka (5.731.120 yerliye 28.692.000 turist - yüzde 500,64)

5. Fransa (66.896.110 yerliye 202.930.000 turist, yüzde 303,35)

6. Çek Cumhuriyeti (10.561.630 yerliye 30.915.000 turist - yüzde 292,71)

7. Singapur (5.607.280 yerliye 16.404.000 turist - yüzde 292,55)

8. Kıbrıs (1.170.130 yerliye 3.286.000 turist - yüzde 280,82)

9. Yunanistan (10.746.740 yerliye 28.071.000 turist - yüzde 261,20)

10. İspanya (46.443.960 yerliye 115.561.000 kişi - yüzde 248,82)

Alt turizmde ilk 10 ülke

1. Tanzanya (55.572.200 yerliye 1.284.000 turist - yüzde 2,31)

2. Papua Yeni Gine (8.084.990 yerliye 198.000 turist - yüzde 2,45)

3. Kenya (48.461.570 yerliye 1.340.000 turist - yüzde 2,77)

4. Endonezya (261.115.460 yerliye 11.519.000 kişi - yüzde 4,41)

5. Mısır (95.688.680 yerliye 5.399.000 kişi - yüzde 5,64)

6. Mozambik (28.829.480 yerliye 1.715.000 turist - yüzde 5,95)

7. İran (80.277.430 yerliye 4.942.000 turist, yüzde 6,16)

8. Kolombiya (48.653.420 yerliye 4.048.000 turist - yüzde 8,32)

9. Sri Lanka (21.203.000 yerliye 2.168.000 turist - yüzde 10,22)

10. Çin (1.378.665.000 yerliye 141.774.000 turist - yüzde 10,28)


Bu Makale 14.08.2023 - 09:49:15 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • koruyamıyorsanız kaybediyorsunuz

    deniz Tüfekçi 03.09.2023 - 09:22

    Turist değişimin olmadığı dönemi görerek,duyarak,okuyarak o destinasyona geliyor, o turistlere hizmet etme adına yapıln bir çok şey, sağlanan yeni olanaklar, daha çok kişinin konaklaması, daha çok kişinin gelmesi, daha hızlı daha uzağa ulaşım olanaklarının sağlanması, rantın oluşması ile sosyal hayatın endüstrileşmesi, yaşayanları yaşadıkları yere yabancılaştıran adımların atılması ,değişimi başklşıma çeviriyor, birileri para kaznıyor, birileri yerini yurdunu satarak, başkalaştırarak kendine kendi köyünü,çevresini, doğasını yabancılaştırıyor.Çok güzel nbir konuyu işlemişsin Zekeriya kardeşim.Kutluyorum.

  • Bravo

    Birgül Akgül 24.08.2023 - 12:41

    Harika bir yazı kaleme almışsınız. Çok doğru bir yaklaşımla, doğru tespitlere yer vermişsiniz.

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.