Serdar Sağlamtunç / FCSI

Salgın sonrası ve olası tehditler

Salgın sonrası ve olası tehditler

Meslek grupları içinde kırılgan ve nazik olarak tanımlanan iki sektör turizm ve sağlık olarak bilinir. Her iki gruba genel tanımlama ve iş yapma tarzlarını ele alarak bazı detaylı çıramlar yapılması olanaklı hale gelebilir. Burada şu soru öne çıkabilir; Peki, nedir bu kırılgan yapı?

Turizm kısa süreli ve tek seferlik hizmet pazarlaması kabul edilir. Çünkü aynı müşterinin her sene veya farklı yıllarda aynı tesise sürekli gelme olasılığı oldukça düşüktür. Bu perspektiften bakınca tek seferlik memnuniyet oluşturacak hizmet şartlarına uygun tedbirler alınması önem kazanmaktadır. Müşteri deneyimini keyifli bir hatıra şekline dönüştürecek süslerle bezeyerek kalış süresinde konaklama ile yiyecek ve içecek kısımlarında sunulan hizmet şekli oldukça önemlidir. Eğer bu aşamalar içinde herhangi bir yerde olası bir olumlu olmayan durum birdenbire müşterinin memnuniyetsizliğini ortaya çıkartacak etkiye sahiptir. İşte kırılgan ve nazik durum buradan ortaya çıkmaktadır.

Sağlık sektörü yine kısa süreli bir hizmet tanımına sahiptir. Bir farkla burada tesiste kalış süresi içinde oluşacak olası bir olumsuz durum veya hata, telafi edilemeyecek sonuçlara gebedir. Bunun yanında iyileşme için tesiste kalış sürecinde normal bir insan gereksinimlerinden farklılık olabilir. Bu ise sağlık çalışanları ile hasta arasında öngörülemeyen sorunlara gebedir. İşin bu kısmı genelde dikkate alınmaz ve altın yumurtalayan kaz beklenir.

Parasal açıdan bakarsak bu iki sektör en fazla para getirecek özelliklere sahiptir. Turizm ve sağlıkta çevre, gıda güvenliği, genel ve özel hijyen tedbirleri önemli maddeler arasındadır.

Hizmet sektörleri çalışana göre şekillenir ve mutlu işçinin memnun müşteri oluşturacağı bir kuraldır. 2019 yılı sonundan itibaren, salgın ile birlikte, bu kurala yeni bir madde eklenerek, sağlıklı çalışan ve yüksek sağlık şartlarına sahip olan tesis eklenmiştir. Tesisler ve tedbirleri geçen yazılarımda kısmen anlattım. Burada genel bir sağlık uygulamasının turizm için gerekli olduğuna vurgu yapmak gerekiyor. Böylece turizmin önünde iki yaman sorunun olduğunu söylemek abartı olmaz

1. Salgına karşı etkin tedbir almadan turist gelir mi?

2. Yaygın ve etkili yerel önlemler alınmadan sorun çözülebilir mi?

1. Halk sağlığı doğrudan test ve aşı ile paralel gidecek bir teknik konudur. Salgının önce kontrol altına alınması sonra tamamen serbestliğe dönmek için ülkedeki yerleşkelerde yaşayan insan yoğunluğu dikkate alınarak hastane yatak kapasiteleri ve önlemlerin alınması gerekli gibi görünüyor. Eğer bu tedbirler etkili olarak alınabilirse virüse karşı bağışıklık oluşacağı için bunu hayatın normal hale dönmesi takip edecektir. Böylece tesislerin açılması ve hizmetlerin başlaması söz konusudur. Yine de bu sürecin çok iyi yönetilmesi ve alınan etkin tedbirlerin yurt dışı ile şeffaf olarak paylaşılarak güvenli seyahat noktası şekline dönüşmesi sonrasında ciddi rezervasyonlar beklenebilir. Görünen bir gerçek ise bu detaylı ve nispeten zahmetli önlemler alınmadan sanki sihirli bir şekilde turistlerin tesisleri doldurması ham hayali, sektöre büyük zarar verecektir. Sadece konaklama değil yiyecek içecek sektörünün de aynı kapsam içinde ele alınması ile tedbirler ve önlemlerin akılcı, teknik normlara uygun yapılması elzemdir.

Dikkatimizi çekmesi gereken iyi örnekler; şu anda salgın telaşından kurtulan Avustralya, Yeni Zelanda, Meksika, Küba, Puerto Riko, İsviçre Lihtenştayn, Lüksemburg, İsrail ile Mayıs ayı ortasında detay işleri bitirmiş ve açılma kararı açıklamış pek çok turizm ülkesi olmalıdır. Belki bir tarafsız mukayese yaparak onların yaptıkları ile bizim yapmadıklarımızı doğru ve yapıcı olarak alt alta yazabilir miyiz? Bu nokta ulaşılamaz gibi. Çünkü teknik dayanağı olmayan belli bir gün tarih verilerek o zaman kadar düşürülecek hasta sayısı açıklaması şüphe ile karşılanmıştır.

Tüm bunlara ilave olarak gazetelerden öğrendiğimiz, İstanbul’da görülen ve çok bulaşıcı ve yayılma özelliğinde olan Hint varyantı ile ilgili haber bir turizm ülkesi için çok büyük bir hatayı işaret ediyor. Haberde, Hindistan’ı kasıp kavuran Covid-19 Hint varyantı bulaşmış İngiliz vatandaşları, İngiltere’de karantinaya girmemek için Hindistan’dan Pakistan’dan “turist” olarak ülkemize gelip buradan İngiltere’ye döndükleri yazıyor. Buna ilaveten Nijerya, (Brezilya ile birlikte) Türkiye’ye de seyahat yasağı uygulamaya başladı. Bu haberler ortada varken bizim yetkililerin turist sayıları dile getirmelerini nasıl açıklamak gerekir ben bilemedim.

2. Bugüne kadar salgın ile mücadelenin sadece sağlık çalışanları üzerine yıkılması hem haksızlık hem de verimsizlik aşamasına gelmiş durumda. Sağlık sistemi ile politik kararlar birbiri ile örtüşmüyor. Sadece keyfiyet cakası satılarak turizm bir şekilde feda ediliyor. Bu yanlış tutumun değişmesi ve alt yapı ile ilgili mühendislik çözümlerinin uygulamaya konulması gereklidir. Bu kapsamda ortam temizliği ve hijyen tedbirleri yanında en koruyucu maske üretimi belli bir standarda bağlanmalıdır. Firmaların üretimlerini pazara sürüp satış yapıldıktan sonra sakıncalı olanları ilan etmek çözüm değil. Ancak korumasız maske ile dolaşanlar potansiyel hasta ve taşıyıcı olarak salgın rakamlarına negatif etki yapmaktadır.

Önceki uyarılarımda bahsetmiştim, oteller ve restoranların daha fazla doğa ile iç içe olması ve yemek hizmetlerinin açık alanlarda verilmesi önemli bir tedbirdir. İşte burada yıllardır dile getirilen ve çevre ile yeşile önem verilmesinin önemi ispatlanmıştır.  

Bir diğer önemli uyarıyı ise hem turizm hem de tüm çalışma alanları için yapmak isterim.

Salgın sonrasını bekleyerek dünyaya hükmedenlerin aldığı kararlara hayret etmek mi yoksa şimdiden beyin jimnastiği yaparak neyin gelmekte olduğunu ortaya koyup karşı bir ortak bilinçte buluşmak mı?

İkincisini tercih ederek hiç beklenmedik bir anda ve aşırı sertlikte savrulan kroşe karşısında halen kendine gelememiş dünya insanları kendilerine anlatılanların hangisine inanacaklarını şaşırmış durumda. Özellikle sağlık ve aşı konusu ile birlikte tedavi yöntemleri, tedbirler bakımından kafalarda çok farklı fikirler var. Dünya böyle çalkalanırken, ülkemiz de nasibini fazlasıyla almaktadır.

Salgın sonrası çalışma güvencesi, tazminat, emeklilik gibi sosyal sorumluluktan kapitalizm ve yardakçıları işverenler kurtulacaklar gibi görünüyor. Prekarya/Prekarite, “sınırlı kontratlı, yarı zamanlı, proje bazlı işler”, tanım ve şekil değiştirerek daha genişleyip çoğu çalışma alanlarını içine alabilir.

Gig önermesi de tam buna uygun zamanlamada öne sürüldü. Bu yanlış duruma erken uyanıp diğerlerini de uyandırmak gerekiyor. Turizmde sürdürülebilir bir model tercihi yerine temel sorun olan iş çalışma saatleri, çalışma ortamı, eşit işe eşit ücret, çalışanın emekli hakkı ve diğer kazanımların buharlaşmasına karşı durmak önemlidir. Bu konuda sendikalar ve STK lar seslerini duyurmalıdır.

Son günlerde turiste yasakların uygulanmaması ama yerliye haksızca davranılması örnekleri de oldukça can sıkıcıdır. Kendi ülkesinde parya muamelesi görmek haksız ve tatsızdır. Bu gibi durumlar kayıt edilerek tüm ülkelerde turizm pazarlama aşamasında koz olarak kullanılıp değerlerin azaltılması olarak bize geri dönmektedir. Artık bu kadar basit hatalar yapılmamalıdır.


Bu Makale 05.05.2021 - 11:18:38 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.