Ö. Cahit Sarıbey

'Turist gelsin de nasıl gelirse gelsin' mi?

“Cefa çekmeden, mücadele vermeden, sabır etmeden sahip olunan hiçbir şeyin kıymeti olmaz. Kolay elde edilen çabuk kaybedilir” şeklinde bir deyiş var. Birçoğumuz bu nitelikteki yazıları bir yerlerde okumuşuzdur. Bu öğüdü hayatımızın her döneminde ve her konuda, bir yerlere koymak mümkün.

Madem ki turizmle uğraşıyoruz, genele baktığımızda bölgemizin ana geçim kaynağını da turizm oluşturuyor, değerlendirmemizi bu doğrultuda yapmak istedim. Üstelik sadece konaklama tesisleri, seyahat acenteleri veya ulaşım sektörü değil, turizm sayesinde para kazanan herkes bundan kendisine pay çıkartmalıdır.
 
Dünyada yaklaşık 1 milyara yakın kişi tatil için bir yerlere gidip gelmektedir. Merkezi İspanya'nın başkenti Madrid'de olan Dünya Turizm Örgütü'nden alınan bilgilere göre de, Türkiye 10 yıldan az bir sürede turist sayısını 9 milyondan 25 milyona çıkararak, ABD, İspanya, Çin, İtalya ve İngiltere'den sonra dünyanın 7'inci en büyük turizm destinasyonu olarak sıralamada yer almıştır.
 
Bu durumda hem ülke içerisinde, hem de diğer ülkelerdeki yüzlerce, bekli de binlerce destinasyonla rekabet içerisindeyken, bir önceki yılı aramak istemiyorsak aksine bir şekilde küçülmeye başlayan turizm geliri pastasından daha fazla pay almayı düşünüyorsak önce mevcut durumumuzu koruyup, eksikleri ve hatalarımızı gidererek kendimize çeki düzen vermek,  sonra da durumumuzu daha da ilerilere götürmeyi hedeflemek durumundayız.
 
İşletmelerin fiziki durumun yanı sıra hizmet kalitesini artırmak için yapılması gerekenleri en iyi tesisin işletmecisi bilir. İstisnalar dışında mevcut durumu düzeltmek için işletmecilerin (elbette ki imkanlar dahilinde) çalışmakta olduklarını herkes biliyor. Yapmayanları da zaten sistem bir şekilde yapması konusunda zorlamaktadır.

Neticede 'Ben hazırım' diyerek ortaya çıkıldığında 'Acaba sezon nasıl geçecek, turist ne zaman gelecek? Gelen turist zengin olsun, çok para harcasın' gibi beklentiler sıralanmaya başlanır.
 
Tesisi doldurmanın birinci yolu bilinirliliği sağlamak ve farklılığınızı çeşitli yönlerinizle ortaya koymaktan geçiyor. Yani kendinizi iyi tanıtmanız, iyi anlatmanız ve hedef kitlenizi bir şekilde ikna etmeniz gerekiyor. Tanıtımını bizzat kendisi yapan, ilgili acentelerin veya firmaların yetkilileriyle birebir görüşmelerde bulunan, sektörel fuarlara katılan işletmeler işin hiç de kolay olmadığının farkındalar. Dolayısıyla turistin bölgemizi tercih etmesi için yapılan tüm çalışmaların ya içerisinde olmakta ya da bu çalışmayı yapanlara destek vermektedirler.
 
Bir tek turisti bile bölgeye getirmenin zorluğunu bilenler, GETOB’un yaklaşık 25 yıldır bölge tanıtımı için verdiği uğraşın hiç de küçümsenemeyeceğinin bilincindedir.  GETOB’un şu anda bölge tanıtımını aktif olarak ve başarıyla yürüten MARTAB’a destek vermekte olduğu, MARTAB’la birlikte katıldığı tüm fuarlarda da ilgili tur operatörlerinin yöneticileri ve satış sorumlularıyla bire bir görüşmelerde bulunarak bölgemizin ön plana çıkartılması ve bölgemizde faaliyet gösteren tesislerinin satışlarına öncelik verilmesi hususunda girişimlerde bulunmakta olduğu bilinmektedir.
 
Rakamlara vuracak olursak 2011 yılında toplam 11 uluslararası, 2 ulusal fuara katılan MARTAB, 2012 yılında 10 uluslararası, 2 ulusal fuara katılarak bölge tanıtımın başarılı çalışmalara imza atmaktadır.
 
GETOB’un üye aidatları dışında bir geliri olmadığı yıllık bilançosunda gözler önüne seriliyor. MARTAB’ın gelirini ise şu an sadece katılım bedelleri oluşturmakta. Merak edenler için söyleyeyim. MARTAB’a yatırılması gereken katılım bedellerini, şu an sadece konaklama tesisleri ödemekte. Şaşırtıcı değil mi?
 
Turist gelsin, gelen turistten de elbette hak ettiği ve verdiği hizmet oranında herkes para kazansın. Buna diyecek sözümüz yok ama, turistin getirilmesi için en küçüğünden en büyüğüne her işletmenin, ticarethanenin katkı sağlaması gerekmez mi? Örnek mi istiyorsunuz; İşte Alanya. Küçük büyük tüm işletmeler, tanıtım için omuz omuza hareket ediyor. Kendi çapına göre tanıtım çalışmasına destek sağlıyor.
 
Hani ormanda çıkan yangını söndürmek için serçe gagasıyla su taşırken ormanda yaşayan diğer canlılar ona, "Akıllım senin taşıdığı bir damla suyla bu yangın söner mi" demişler. Serçenin cevabı çok anlamıymış. "Ne yapayım, gücüm buna yetiyor". 
 
Türkiye’de bulunan tüm bankaların neredeyse hepsi bölgemizde şube açtıysa, Büyük alışveriş merkezleri birbiri ardına birkaç şubeyle faaliyete geçtilerse, odalara kayıtlı olan işyeri sayısı 10 binlerle telaffuz ediliyorsa durup düşünmek lazım. Bunların tamamına yakınının doğrudan veya dolaylı yoldan turizm gelirlerinden kazanç elde etmekte oldukları ortadadır. Öyleyse bu kazancın süreklilik arz etmesi ve bölgenin turistlerce tercih edilen bir yer olması açısından, tanıtım ve turist sağlaması yükünü özveriyle çalışan birkaç kuruluşa bırakamamalılar.
 
Özellikle bankaların ve büyük alışveriş merkezlerinin, Marmaris’in kazanç kaymağını yerken, iş tanıtım ve bölgeye turist getirebilme mücadelesi vermeye gelince yan çizmeye hakları yoktur. Unutulmamalıdır ki gücünü üyelerinden alan ve kıt kaynaklarla çalışmakta olan GETOB ve MARTAB, kendilerinden beklenileni verebilmeleri için hak ettikleri desteği tüm kesimlerden almalıdırlar.
 
Turizm sezonunun uzaması ve bunun yanı sıra daha fazla ve daha zengin turist bekliyorsak ortak hareket etmekten başka şansımız var mı? Üstelik bu işe olumlu katkı sağladığımız zaman gelen turistin kıymetini bilir, tatillerinin sonunda buradan olumlu izlenimlerle ayrılmaları için üzerimize düşeni seve seve yaparız, öyle değil mi? 

Bu Makale 02.04.2012 - 13:36:54 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.