Kuru musun, yaş mı?
Pandemide ülke profilimizi bir kez daha görmüş, analiz etmiş olduk.
Ülkemizin çok büyük bir kısmı hala, 21. Yüzyılda kıtlık, yoksulluk, eğitimsizlik kaderi olmuşçasına yaşıyor. Zıtlıkların, farklı mahallelerin, uç hayatların ülkesi Türkiye. Avrupa Rönesans’ı yaşarken bizim atalarımız yoksul ve eğitimsizdi.
Şunun şurasında 100. yılına yaklaşmış genç bir cumhuriyetiz. Bakmayın iyi de geliştik, gelişmeye de devam ediyoruz. Avrupa Rönesans’ı yaşarken bizim atalarımız okuma yazma dahi bilmiyordu. Osmanlı yıkıldığında kadınlarda okuma oranı binde dört, erkeklerde ise yüzde yediydi. Sağlam toplumun temelinde de eğitim ve öğretim yatıyor. Halk fakir ve kuru ekmeğe muhtaç idi. İşte o zamanlarda o yoksulluk ve yoksunluğun üzerine çok büyük fedakârlıklarla kuruldu bu cumhuriyet. Az kalsın vatansız kalacak bir milletten, cumhuriyete, meclise uzanan büyük bir mücadelenin eseriyiz biz. Kendimizi fazla hafife alıyoruz, özümüze değil taklitçiliğe sarılıyoruz, oysa öz kimliğimize tutunsak daha orijinal ve daha sağlam bir toplum olabiliriz.
Hatalı kodlanmış genlerimizin kurbanıyız. Bu döngüyü kırmak ise uzun yıllar alacak
İnsanımız yoksulluk ve yoksunlukla kodlanmış genlerinden dolayı olsa gerek, bir Japon halkı kadar dürüst ve onurlu olamıyor. Cumhuriyetle, halkın üstünlüğü ile tanışalı henüz 100 yıl bile olmamışken atalarından devraldığı hatalı kodlanmış genleri kendinden sonraki nesillere aktarmaya devam ediyor. O genler para kimdeyse, hak ve güç ondadır genleri. O genler Padişah halktan üstündür genleri. O genler kurnazlık genleri…
Bazı otel sahipleri kendini padişah sanıyor olsa gerek
Pandemide kurunun yanında yanan yaşların genleri düzgün genler; kurallara uymayan, toplumun yararına değil kendi menfaatine çalışan, pandemiye rağmen parti yapan, çok kalabalık kitleleri kendi çıkarları için bir araya getirmekten kaçınmayanların genleri ise bozuk genler olarak kendini belli etmiş oldu. Geçtiğimiz yazımda kurallara uymayan restoranların, kurallara uyanları da yakmasından bahsetmiştim. Bu yazımda da kurallara uymayan bazı otellerin sektörün imajını zedelediğine değinmek istiyorum. Bu bazı otellerin sahipleri kendilerini padişah sanıyor olsa gerek; hatta aleyhlerine çalışması gerekenler vezirleri, ceza kesmesi gerekenler ise şaklabanları olmuş. Restoran işletmecileri kan ağlarken, bazı oteller hiç utanmadan parti düzenliyor. Bunlar konuşuluyor, biliniyor lakin o oteller hala açık, hala dokunulmaz. Niye? Yarın bir gün destinasyonların başı yanarsa işte bu sorumsuz ve kurnaz oteller yüzünden yanar. Ayrıca benim anlamadığım bu virüs parti tayfasını es mi geçiyor?
Pandemide de gördük ki, biz toplum olarak karakter kazanmadıkça başımıza gelen her felakette kurnazlar cebini dolduracak, işini kuralına göre yapan adiller ise onların ceremesini çekmeye devam edecek. Peki ya toplum! Neden kınamıyor şu kural tanımaz kurnazları, neden hala onlara saygı gösteriyor? Eh bu da işte bir sarmal, yine geliyoruz genlere, yine dönüyoruz en başa…
Bu Haber 26.02.2021 - 13:56:36 tarihinde eklendi.
Yorum Yaz
Kullanıcı Yorumları
H. Baykal - 02.03.2021 - 02:59
Öz kimliğimize dönelim demişsiniz, ne olaki bu öz kimliğimiz nereden başlasın yani, birde japonları övmüşsünüz kendi halkınızı üç kağıtcı olarak lanse etmişsiniz,her toplumun içerisinde dürüst ve olmayanlar maalesef vardır, japonların dürüst ve insani olduklarını birde korelilerin dilinden okumanızı tavsiye ederim, göreceksiniz nekadar barbar ve vahşi olduklarını oteller hakkındaki fikirlerinizin büyük bölümüne katılıyorum.yazılarınızı büyük bir zevkle takip ediyorum.