Zafer Cengiz

TURİZMDE DESTİNASYON YÖNETİMİ

Turizmi oluşturan unsurlar içinde mekansal alan ile bütünleşen hizmet gurubu ‘varış bölgesi’ anlamında ‘destinasyon’ olarak ifade edilmektedir.


Genellikle ortak kullanılan hava limanı ile belirlenen bu bölgesel bütünlük, turizmin yeni literatüründe ‘asıl ürün’ olarak ele alınmaktadır. Yani, turizmde çok geniş bir yelpaze ve kavramlar bütünü olan ‘ürün’ çağdaş anlayışla destinasyonun kendisidir

Böylece ülke veya otel gibi bileşkenlerin gerçek ürünü tanımlamadığı, destinasyon kapsamındaki ürün üretiminin ve ticaretinin planlanarak yönetilmesi gerektiği gibi basit gerçekler netleşerek su yüzüne çıkmıştır. Son 10 yıl içinde oluşan bu kavram değişiklikleri ülkemizde izlenmiş olsa da, sindirilerek kabul edilebilmiş ve uygulamaya sokulabilmiş değildir.

Destinasyon kavramı kapsamında Türkiye’de kaydedilen iki önemli gelişme vardır. Birincisi, UNWTO tarafından geliştirilen DMO (Destination Management Organization) yaklaşımı ve departmanı tarafından verilen seminerlere rağmen, tavsiyeler anlaşılamamış ve hayata sokulamamıştır. Tüm dünyada gelişen bu akım faaliyetlerinde, yıllardır Türkiye’den tek bir destinasyon ve kurum yer alamamıştır.
İkincisi ise 2007 başında resmen kabul edilen bir belge olarak 2023 Turizm Stratejisi 10. Eylem Planı olarak yer alan Turizm Konseyi örgütlenmesidir. Bu kapsamda her turizm yerleşkesinde oluşacak “Noktasal Konseyler’ ile ‘İl Turizm Konseyi’ olarak çalışacak bir destinasyon yönetimi öngörülmüştür. Tüm illerin merkezde buluşmasıyla da, yıllardır özlenen merkezi meclis olarak Ulusal Konsey oluşuyor.
Ancak, yeni Bakanımızın göreve gelişinden 6 ay önce Resmi Gazetede yayınlanan bu strateji paketi son 4 yıldır tümüyle gündemden kaldırılmış ve piyasa tarafından da benimsenememiş haldedir.
Yönetim ve Örgütsel Boşluklar Netleşmiştir:
Oysa gelişen turizm yapısı kapsamında giderilemeyen bu örgütlenme ihtiyacı, bugün artık her yönden eksikliğini hissettirmektedir. Daha önce yıllardır çeşitli fırsatlarla sergilemeye çalıştığımız bu eksikliği, daha net olarak ifade etmeye çalışalım.

1) Benimsenen kavramlar uygulanamamaktadır; Yıllardır altı çizilerek üzerinde tam bir mutabakat sağlanmış olan ‘kamu ve özel kesim ortaklığı’ ‘sivil toplum diyalogu’ ‘bölgesel katılım’ ‘yerel yönetim inisiyatifi’ gibi kavramlar, tam anlamıyla havada kalmıştır. Bugün yerelde gerekli paydaşların katılımı ile bölgesel kararlar oluşturulamamakta ve Bakanlık uygulamaları ile yerel görüşler bağdaşamamaktadır.

2) Örgütsel boşluklar doldurulamamaktadır; Son kesitte destinasyon yönetimi açısından İstanbul Kültür Başkenti oluşumunda eksikliği hissedilen turizm paydaşlarının entegrasyonu sağlanamamış ve büyük randımansızlıklar oluşmuştur. Şimdi ise, ‘yerel tanıtım’ etkinlikleri ve bütçesi üzerinde, olmayan örgütsel modeller aranmaktadır. Yerelde sürekli yetki ve sorumluluk üstlenebilecek bir uygulama zorunludur.

3) Dikey örgütlenme ve ülkesel birleşim sağlanmalıdır; Bir yandan her destinasyon kapsamında tüm turizm paydaşlarını kucaklayacak etkili ve verimli bir çalışma ortamı oluşurken, diğer yandan da yurt çapında sektörel entegrasyon oluşturulması ihtiyacı vardır. Geniş hizmet alanlarında bütünleşen yerel uzlaşmalar çerçevesinde oluşacak destinasyon planlamasının ülke çapında koordinasyonu gereklidir.

Tüm destinasyonlarımızda giderek artan ölçeklerde idrak edilerek yaşanmakta olan bu eksikler, sürekli olarak çeşitli vesilelerle dile getirilmektedir. Bu çıkışlarda görülen ortak karakter, ihtiyacı dile getirerek sorunu ortaya koymak ve muhatap veya çözüm bulamamaktır. Suya yazılan bu mesajların mevcut şartlarda sonuçsuz kalması kaçınılmazdır, zira örgütsel mekanizma olarak karşılığı yoktur.

Mevcut Kabuk Dar Gelmektedir:

Turizmin gelişim sürecinde idare edilerek göğüslenen eksiklikler, gelişim karşısında iyice yetersiz ve tutarsız kalmaktadır. Bugün gelişen 4-5 destinasyonun yakın zamanda 10-15 destinasyon ölçeğine erişeceği dikkate alınırsa, söz konusu yapısal eksiklerin etkisi daha da iyi anlaşılabilir. Özellikle Antalya çapında yıllardır hissedilen ihtiyaç ile alt destinasyonların merkezde bütünleşmesi bile sağlanamamıştır. 

Muğla ve İzmir destinasyonları da çok benzer sıkıntılar içinde bütünsel toparlanma ve yönetişim içine girememektedir. Valilik otoritesi ve/veya Ticaret Odası çatısı altında niyetlenilen adımlar ise, havada kalmakta ve yetki-sorumluluk açısından yerine oturamamaktadır. Aktif turizm paydaşları ile, devreye girmesi gereken pasif yerel paydaşların bölgesel etkileşim ve dayanışma ortamları da oluşamamıştır.

Eski düzende geçerli olan merkezden yönetim prensibi tamamen yetersizleşerek geçersizliğini katmerli olarak kanıtlamıştır. Son 10 yıl sürecinde tespit edilerek 2023 Turizm Stratejisi kapsamında alınması planlanan tedbirler ise, çok anlamsız şekillerde hayata geçirilememiştir. Teşhis konarak tedavi için gerekli reçeteler yazılmış, fakat ilaçlar alınamamış ve turizm özlenen sağlığına kavuşamamıştır.

Turizmde kriz oluştuğunda bunalarak ortalıkta kimse kalmamakta, iyi geçen yıllarda da herkesin aşırı meşguliyetinden ortalıkta düzen kuracak bir potansiyel ortam oluşamamaktadır. Oyunun kurallarını değiştirecek ve ihtiyacı karşılayacak yepyeni bir ortam gerekmektedir. Destinasyon Yönetimi kavramı ile birlikte Turizm Konseyi Modelinin devreye sokulması, Türk Turizminin çehresini tümüyle değiştirecektir.

Bugün için turizm piyasasında Barselona Modeli olarak bilinen ve efsanevi bir şekilde başarısı ile algılanan uygulama, basit bir destinasyon yönetiminin yıllardır uygulanan ilk örneklerindendir. Fırsat bulan her otoritenin yerinde ziyaretiyle tespit ettiği bu örnek, yerel kurumlar arasında yürürlüğe sokulan basit bir turizm alanında özel işbirliği protokolünden oluşmuştur.

Dünya Turizm Örgütünün DMO uygulaması kapsamında tüm dünyada yaygınlaşarak geliştirilen yerel turizm örgütlenmesi, çok yönlü başarılarını her yerde ispatlamıştır. Tüm bu gelişmelere ve de özellikle yasa hükmünde karar alınmasına rağmen uygulanamayan Konsey Modelinin nedenleri ve sonuçları hakkında, artık söylenecek pek bir şey kalmamıştır.

Çok muhtemelen büyük bir performans sağlanacak olan yeni bir turizm yılına girerken, özet bir şekilde tekrar dile getirmeye ve piyasanın dikkatine sunmaya değer gördüğümüz konu, Türk Turizminin yakın ve uzak gelecekteki başarısı için hayati bir önem taşımaktadır. Her yönüyle turizm ürününün sağlıklı bir şekilde geliştirilmesi ve hizmet arzının randımanlı bir ticarete dönüştürülmesi için ortam oluşmalıdır.

Günümüzdeki ilişkiler ve kısıtlanmalar içinde, harekete rağmen erişilemeyen bereket unsurunun en seri şekilde sağlanabilmesi ile erişilecek kazanımlar çok büyüktür. Türkiye ekonomisinin benzeri olmayan yepyeni bir altın
yumurtlayan kazı durumunda olan turizmin, üvey evlatlıktan çıkarılması gerekmektedir. Keyfiyeti, tüm turizm paydaşlarının sağduyulu dikkatlerine açıkça sunarak başarılar diliyoruz.

zafer@cengiz.gen.tr 


Bu Makale 31.01.2011 - 18:55:01 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Ercan 04.05.2013 - 12:40

    Destinasyonu once anlamali sonra yasatmali. dunya ulkelerinden ornek modeller alinmali ve destinasyon hayata gecirilmelidir. Burada tabi egitim seviyesi ve bilinclenirme cok onemlidir. Turizmin ulkemize sagladigi gelir ve sosyo ekonomik diger etkenler ve kultur asilanmali. Turizmin sadece bol gunesli gunler olarak degerlenirilmesi kabul edilemez ercanal55@gmail.com

  • Billur Türker 19.01.2011 - 12:49

    kesinlikle turizm üvey evlat olmamalı her yönüyle geliştirilmeli

Yazarın diğer yazıları
Tüm Yazıları
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.