Zafer Cengiz

Turizmde çelişkiler tırmanarak belgeleniyor

Ülke turizmindeki gelişmeler çerçevesinde, mevcut mekanizma çok yönden yetersiz kalmaktadır. Bu bakışla, piyasada yaşanan tıkanıklıkların aşılamadığı üzerine çeşitli düzeylerde ele aldığımız analiz ve yorumlarımızı, son beş yıldır mütevazi köşe yazılarımızda dile getirmekteyiz. Artık turizmin mevcut örgütsel çerçevesi dar gelerek, geciken bir kabuk değişimine ihtiyaç olduğu kuşkusuzdur.

Bu konuda, son yıllarda AB uyum mevzuatı çerçevesinde aktif gündeme yerleşen 'Kamu ve Özel Sektör İşbirliği' kavramının turizme yansıması gereken ana fikri, Devlet ve Piyasanın güncel sorunları (kamusal yararları gözeterek) ortak ve uzlaşmacı çözümlerle yoluna koyabilmelerini gerektirmektedir.

2004 sonrasındaki son 7 yıllık süreçte Devlet, biraz gecikerek de olsa 2005 yılı itibariyle turizmi masaya yatırarak incelemiş ve teşhis-tedavi belgesi olarak 2007 yılı başında 2023 Türkiye Turizm Stratejisi'ni ortaya koymuştur. Buna paralel bir reçete olarak da 2007-2013 yıllarını kapsayan 7 yıllık tedavi programı olan 172 kalemlik 'Eylem Planı' Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Fakat bu noktada, 4 ay sonra 4 yaşını dolduracak olan çelişkiler zinciri doğmuş ve halen de çok etkili bir şekilde gelişmektedir. Zira, Turizm Bakanlığı kendi yaptığı yasa hükmündeki belgeyi ve tedavi reçetelerini uygulamamakta, özel kesim de bu konuda tüm ilgisizlik ve duyarsızlığını sürdürmektedir. 

Turizmin Yoğunlaşan Dertlerine Kim ve Nasıl Derman Olacak?


2023 Stratejisinin geniş çerçevesinde kaybolmaksızın, kritik bir kavram olarak öne çıkan 'örgütlenme' üzerine odaklanarak, bu fenomeni tekrar büyüteç altına almakta büyük yarar var. Turizm endüstrisinin ihtiyaç duyduğu çağdaş örgüt modelini "Turizm Konseyi" olarak belirleyen ve 10. Eylem Maddesi ile tarifleyen Bakanlık, bu örgütlenmenin 2007-2008 yıllarında çalışılarak 2009'da hayata geçirilmesini hükme bağlamıştır. Bu çerçevede, gerekli bazı yasa değişiklikleri yapılması da programlanmıştır.

Sonuçta, iki yıldır devreye girmiş olarak içinde bulunduğumuz dönemlerde olgun meyvelerini vermesi gereken 'Yerel Turizm Konseyleri' halen bu yasal çerçevenin eksikliği ile adeta kıvranmaktadır. Bu kış aylarında toplanabilecek 'Ulusal Turizm Konseyi'nin akıbeti ise, tamamen meçhul durumdadır.

Bir tarafta Kamu temsilcisi Bakanlık bu konularda hiçbir yorum yapmamakta, diğer tarafta da Özel kesim temsilcisi olan sektörel Aktif STK'lar konuyu takip dahi etmemektedir. Fakat artık yepyeni bir gelişme devreye girmektedir. Bugüne kadar turizmde 'gereğince müdahil olamayan' yerel Pasif Paydaşlar sahneye çıkmaktadır. Bunlar, yerel dertlerine derman olabilecek bu çağdaş model kapsamında, turizmin gündeminde haklı yerlerini alacak şekilde ciddi ataklar yapmaya soyunmuştur.

İhtiyaçtan ve çaresizlikten yola çıkan turizm yöre ve beldelerinin Valileri, Kaymakamları, Belediyeleri, Ticaret ve Sanayi Odaları, esnaf odaları ve meslek örgütleri kapsamındaki tüm STK'lar, toplu ve/veya münferit olarak yerel turizmdeki ihtiyaç ve somut taleplerini dile getirmeye başlamışlardır.

Taraflar Arasında Tırmanan Çelişkiler Artarak Belgeleniyor


Bu kapsamda, henüz yerel otoritelerin içinde oldukları koşulların detaylarına tam olarak vakıf oldukları söylenemez. Zira, mevcut atılımlar (şimdilik) sadece yerel sorunlara çözüm arayışında ortaya çıkan iyi niyetli ve işgüzarca çabalardır. Yerel inisiyatifin yasal olarak desteklenmesi ve ideal bir ortamda birlikte çalışmalarını mümkün kılan (henüz hayal bile edilmeyen) Konsey Modelinin, son 4 yıldır uygulamaya sokulmadığı idrak edilince neler olacağı, büyük bir merak konusudur.

Örnekleri giderek çoğalan bu çabalar kapsamında, iki hafta önce düzenlenen İzmir Turizm Zirvesi ve yaşanan olaylı gelişmeler, çok ilginç bir örnek olay niteliğindedir. İzmir Ticaret Odası öncülüğünde gerçekleştirilen ve yerel turizm paydaşları ile Turizm Bakanı'nı bir araya getiren toplantıda, Bakanımız buraya katılmayan turistik belde Belediye Başkanlarını şiddetle kınamış ve İzmir'i fırçalamıştır.   

İzmir inisiyatifine (bu vesileyle) çok güzel turizm bilinci ve birlik-beraberlik ruhu dersleri de verme fırsatı bulan Bakan, "İzmir'i yönetenler turizmin öneminin farkına varmazlarsa, Ankara'dan biz hiçbir şeyi sonuca erdiremeyiz" uyarısında bulunmuştur. Son kesitte de, kendisini Aralık ayında ikinci bir zirveye çağırmaya hazırlanan turizmcilere "İyi organize olmadan kapımı çalmayın" mesajı vermiştir.

Ülke turizminde gelinen durumun çok net bir senaryo kesitini yansıtan bu olayda akla gelenler şunlar;

(1) Turizm Konseyi 3 yıldır çalışabilseydi, İzmir tüm sorunlarını çalışıp ayıklayarak gereğince çoktan gündeme getirebilecekti,

(2) Bu koşullarda Bakan Beye getirilebilecek sorunlara, ayaküstü yorumlar yapmaktan başka ne çözümler ve nasıl üretilebilecektir?

(3) Bakan Bey medyatik koordinasyon yapmaktan öteye, cebindeki 2023 Türkiye Turizm Stratejisi Eylem Planı 10. sırasında yer alan Turizm Konseyi Modeli ile, Ankara'dan tüm yurt çapındaki turizm bölgelerini yönetebileceğinin farkında mıdır?

Bu kritik durum üzerinde beliren tespit ve yorumlarımızı, 40 yıllık turizm birikimlerimizle gönüllü görev olarak üstlendiğimiz 'araştırmacı yazarlık' misyonumuz ile, medyada şeffaf bir şekilde dile getiriyoruz. Son 10 aydır özel takip altına alarak izlediğimiz '2023 Stratejisi Eylem Planı & Turizm Konseyi Modeli' uygulamasının destinasyon yönetimi odaklı sonuçlarının da bilinçli ve sürekli takipçisiyiz.

Bu nedenle, Kültür ve Turizm Bakanımıza açık bir sorumuz var:Turizm Konseyi Modeli ne zaman uygulamaya sokulacaktır?


Bu Makale 01.11.2010 - 13:14:27 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
Yazarın diğer yazıları
Tüm Yazıları
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.