Mustafa Kartopu

MÜZE YAPMAKTAN BAŞKA ÖNERİ YOK MUDUR?

Sanırım müze önerisi, öneriyi yapana her zaman büyük rahatlık sağlıyor. Çünkü müze denince akan sular duruyor. Ne suya, ne de sabuna dokunulmuş oluyor. Oysa bunun dışında her öneri, hele ticari bir amaç da içeriyorsa spekülasyona çok müsait. Galiba tepki almamak, gürültü çıkarmamak adına başta siyasiler olmak üzere hiç kimse farklı önerileri dile getirmeye cesaret edemiyor.


Nerede,  ne yapacağımızı bir türlü bilemediğimiz, nasıl değerlendireceğimize bir türlü karar veremediğimiz tarihi bina, eski eser, her hangi bir taşınmaz varsa ilk öneri hemen oranın müze yapılması oluyor. Niye acaba? Daha yaratıcı, daha işlevsel, daha gerçekçi bir fikir, bir yaklaşım olamaz mı? Farklı çözüm önerileri tartışılamaz mı? Sanırım müze önerisi, öneriyi yapana her zaman büyük rahatlık sağlıyor. Çünkü müze denince akan sular duruyor. Ne suya, ne de sabuna dokunulmuş oluyor. Oysa bunun dışında her öneri, hele ticari bir amaç da içeriyorsa spekülasyona çok müsait. Galiba tepki almamak, gürültü çıkarmamak adına başta siyasiler olmak üzere hiç kimse farklı önerileri dile getirmeye cesaret edemiyor.

YASSIADA’NIN DURUMU

Geçenlerde bir günlük gazetede okudum. Doğu Roma İmparatorluğu döneminden itibaren sürgün yeri olan Yassıada yine gündemde imiş. MS 4. yüzyılda Ermeni patriği Nerses Yassıada'ya sürülüyor. Sultan Abdülmecit zamanında, 1858'de İngiliz Elçisi Henry Bulwer, adaya bir şato yaptırıyor ve bir süre yazlık olarak kullanıyor. Ada, daha sonra bir ailenin mülkiyetine geçiyor. Özel mülk olan Yassıada'ya 1950'de Maliye el koyuyor ve Deniz Kuvvetleri’ne devrediliyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Bulwer'in şato tipi köşkünü muhafaza ederek subay ve erler için yüksek katlı lojmanlar, spor sahası, tesisler, buz deposu, yemekhane, silahhane ve birçok yeni bina yaptırıyor.

Benim Yassıada adını duymam ve bu ada ile ilgili anılarım 27 Mayıs 1960 darbesi ile başlar. Çünkü Merhum Celal Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve yüzlerce Demokrat Parti milletvekili burada hapsedilmişlerdi. Hala yankıları devam eden ve zaman zaman çeşitli ortamlarda tartışılan ünlü yargılama da burada yapılmıştı. Her akşam radyo başında toplanılır ve duruşma soluklar tutularak dinlenirdi. Ben, çok gençtim. Babam başta olmak üzere aile bireylerinin ve diğer büyüklerin değerlendirmelerini dikkatle izlerdim.

Yassıada yargılamaları sonrasında Ada yeniden Deniz Kuvvetleri'ne teslim edildi ve eğitim faaliyetleri 1978'e kadar sürdü. Deniz Kuvvetleri Yassıada'yı boşalttıktan sonra Ada'nın yıllarca sürecek terk edilmişliği, ıssızlığı başladı. 1993'te İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nin bağlı Enstitü Ada'ya taşındı. Ancak bu yanlış bir karardı ve 2 yıl sonra Üniversite de Ada'yı terk etti. Yassıada üç yıl önce, bu kez ıslahevine dönüştürülerek suç işleyen çocukların buraya gönderilmesi önerisiyle gündeme gelmişti. Şimdi de Gölcük'teki Donanma Komutanlığı'na yapılan baskında ele geçirilen 10 çuval belge arasında, darbe karşıtı oldukları gerekçesiyle bazı komutanların darbeden sonra Yassıada'ya sürgün edilmeleri planı ile gündeme geliyor. En son bir habere göre de Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yassıada'nın "Demokrasi Müzesi"ne dönüştürülmesi ve turizm amaçlı kullanılması amacıyla devrini istemiş.

Binalarının tümünün yıllar içinde oturulamayacak kadar çürümüş, göçmüş durumda bulunduğu, hiç kimsenin yaşamadığı Yassıada'da Demokrasi Müzesi yapacaksınız da, o müzeyi kaç kişi gezecek? Ada'ya hangi deniz aracı ile nereden, nasıl gidilecek? Yol maliyeti ne olacak? Burası iklim koşulları nedeniyle olsa olsa "yazlık" müze olur. Kışın orasını nasıl, kiminle koruyacaksınız? Müzede neler sergileyeceksiniz? Bu müze fantezinizi gerçekleştirmek için kaç para harcayacaksınız? Değer mi? Bunun için uzun uzadıya fizibilite hesapları yapmaya gerek yok. Yassıada’da müze, devlete yük olmaktan başka işe yaramaz.

Türkiye'deki 114 müzenin 14 tanesi İstanbul'da bulunuyor. Bu müzelerdeki 2 milyon 400 bin eserin yüzde 34'ü de İstanbul'da sergileniyormuş. Sorarım size, İstanbul'daki 14 müzenin yerli müşteriler tarafından gezilme oranları nedir? Biz turizmciler bile, Sultanahmet ve çevresi ile diğer belli başlı birkaç müze dışında çoğunu gezmiş değilizdir. Hatta nerede olduklarını bile tam olarak bilmeyiz. İstanbul'un kesinlikle yeni müzeye ihtiyacı yoktur. Mevcut müzelerimizdeki şartların iyileştirilmesi, depolardaki eşyanın modern müzecilik anlayışına göre sergilenebilir hale getirilmesi, yeni müzeler açmak için şartları zorlamaktan çok daha akılcıdır.

Ben, kendi önerimi söylüyorum: Yassıada, uluslararası standartlarda ve kalitede bir kumarhane ve eğlence merkezi olmalıdır. Kumarhane sözcüğü rahatsız ediyorsa, isterseniz “casino” da diyebilirsiniz. Daha fiyakalı olur. Bunun için yasa değişikliğine gerek olduğunu biliyorum. Bu değişiklik artık yapılmalıdır. İstanbul’un burnunun dibinde Monte Carlo gibi süper lüks bir eğlence merkezi ile sonuçta İstanbul ve Türkiye kazanacaktır. Ulaşım helikopterle, deniz uçaklarıyla, sürat motorlarıyla sağlanmalı, Ada'nın uygun bir yerine yabancı yatların demirleyebileceği bir marina bile düşünülmelidir. Yassıada kumarhane oluyor diye Türkiye'nin her kentinde hemen bir kumarhane açmak kesinlikle gerekmez. Açılmamalıdır da. Ancak Yassıada’ya özel statü sağlayacak, devletin maksimum kontrolüne ve vergisini toplamaya olanak verecek bir yasal düzenleme pekala yapılabilir.
    
MADIMAK OTELİ

Yakın geçmişte büyük acılar yaşadığımız Madımak Oteli de nasıl değerlendireceğimize karar veremediğimiz mekânlar arasında gündemde. Nihayet 17 yıl sonra kamulaştırıldı. Hemen oranın da müze yapılması konuşuldu. Başka şey gelmez akla! Müze yapalım der çıkıveririz işin içinden. Bir kere binanın ne tarihi, ne de mimari bir değeri, özelliği var. Sıradan bir otel binası işte! Yangın olayı ile tanındı, bilindi ve anlam kazandı. Diyelim ki müze yaptınız. Orada neler sergileyeceksiniz? Yaşanan acı olayı hatırlatacak resimler, panolar, afişler vb belgeler… Ya da ölenlerin ailelerinden alınacak bazı anılar, sağdan soldan toplama eşya…
O zaman buna müze değil, sergi salonu demek daha doğru değil mi?

Madımak Oteli; kütüphanesi, kafeteryası, geleneksel ve çağdaş her türlü sanat etkinliklerinin yapılabileceği ve gençlerimize öğretileceği sergi salonları, toplantı salonları ile Sivas halkının hizmetinde komple bir halk eğitim ve kültür merkezi olmalıdır. Geçmişin acılarını ancak sanat ve kültürle hafifletebilir, barışa, huzura katkı sağlayabiliriz.

SAVARONA

Atamızın sadece birkaç hafta kullandığı bu zarif, güzel tekne şimdi İstanbul’da, Kuruçeşme rıhtımında yatıyor. Amacı dışında kullanım nedeniyle işletmeciler aleyhine açılan dava devam ettiği için hakkında verilecek kararı bekliyor. Nahoş olayı medyadan duyduğumuzda ilk savunulan tez, Atamızın yadigarı Savarona’nın da müze olması gerektiği oldu. Yassıada ve Madımak Oteli için söylediklerimi Savarona için de tekrarlayacağım. Orada neler sergileyeceksiniz? Atatürk’ün kaldığı oda, yine bazı resimler, sağdan soldan toplama anılar vb birkaç parça eşya… Kaç kişi gezecek? Koskoca teknenin sürekli bakımını nasıl sağlayacaksınız? Müzeye giriş ücretli mi olacak, ücretsiz mi? Teknenin karaya bağlı kalması yapılış amacına aykırı. O, denizlerde dolaşmak için yapılmış. Yine şartları zorlayacağız, müzeye dönüştüreceğiz diye. Savarona müze yapıldığı takdirde devlete büyük yük olacak; korunması, bakımı kısa sürede sorun haline gelecektir.

Savarona; Atamızın kaldığı oda aynen Pera Palas’ta olduğu gibi bir “müze oda” olarak muhafaza edilerek, Cumhurbaşkanlığı yatı olmalıdır. Mesela İngiliz kraliyet yatı Britannia gibi. Savarona kendisi için satın alındığında Atatürk cumhurbaşkanı idi. Bugün Cumhurbaşkanlığının özel uçağı var. Özel yatı niye olmasın. Bunda yadırganacak hiçbir şey görmüyorum. Yabancı devlet adamlarının İstanbul’da kiralık yatlarla, teknelerle gezdirilmesi, ağırlanması yerine devletimizin büyüklüğüne, itibarına yakışır bir şekilde ağırlanması için Savarona çok uygundur. Böylece hem gerektiği gibi korunması, hem de sürekli bakımı en iyi şekilde sağlanmış olacaktır.


Bu Makale 22.12.2010 - 13:03:19 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Ramize Gedik 17.02.2011 - 03:40

    Devlet, Mustafa Bey gibi sektörde tecrübesi olan vizyonu geniş insanlarımızın bu konularda mutlaka fikirlerini dikkate almalı ve mutlaka bu insanların birikimlerini değerlendirmeli. Makam odasından sektörü tanımadan , geleceğini bilmeden isabetli kararlar alınacağını sanmıyorum. Fakat Mustafa Bey Yassıada turizmde değerlendirilmeli ancak kumarhane yerine yine cazip olabilecek bir turizm çeşidi düşünülebilir...

  • Eflatun Efendi 24.12.2010 - 10:45

    Bence burada dikkate alınacak en güzel husus; Sayın Kartopu'nun orjinal fikirleri bir tarafa ileriye dönük bir vizyon çizmesi. Yoksa örnekleri temamlı park, mesire alanı, İstanbul Disneyland vb. fikirlerle çoğaltabilirz. Önemli olan nokta olaylara bakış açımız olması gerekir. Bugüne kadar hem devlet hem de özel sektör yeterince yanlış yatırım yapmadı mı? Bence turizmimizdeki know-how birikimimiz Yassıadayı diriltmek için yeterli bir aşamaya ulaşmıştır diye düşünüyorum. Ama içimizdeki yeniçeriler başlamış hemen ''istemezzüük' propagandalarına. Bana bu polemik hem devlet hem eğitim kadroları hem de sektördeki yeteneksiz yöneticilerdeki temel eksikliğimizi anımsattı. Maalesef -özel osun,devlet olsun- bir kaç kuruluş dışında gelecekle ilgili bakış açımızı şekillendirecek, buna yön verecek beyinler o kadar az ki. Olanlar da ya yukarıdaki örnekte olduğu gibi taşlanıyor ve motivasyonunu kaybedip bir kenara çekiliyor ya da kıymeti bilinen yabancı ülkelerde hizmet veriyorlar. Bence şunu hatırlatmakta yarar var; üzerinde bulunduğumuz yerküre artık dünya vatandaşlarının yaşadığı, milliyetlerin çok önemsenmediği, entellektüel birikimli insanların kapışıldığı bir yaşam alanına dönüştürülüyor. Yakında Uluslararası İlişkiler Global İlişkiler'in bir alt kavramı olarak öğretilmeye başlanılacak ve bizim yeniçeriler hala 'istemezüüük' diye teneke çalıp oynamaya devam edecekler. Tabiki sadece nostaljik ortaoyunlarda....

  • D.Melike.Dogruer 23.12.2010 - 08:11

    Sayın Kartopu'nun fikirlerine katılmamak olanaksız. Aklı başında olan herkes bu önerinin yararlarını hesaplayabilir. Gençleri kötü yola yönlendirmek, fuhuşa sevketmek, aile ocaklarını söndürmek eğitimsizlikten ve görgüsüzlükten ileri gelir. Yoksa bilinçli eğlence neden değildir. Sayın Akbulut'un saydığı olumsuzluklar "casino"lar olmadan da var. Hergün onlarca kişi birbirinin canına kıyıyor. Ahlaksızlık aldı başını gidiyor. Bunlar "casino"dan olmuyor. Asıl neden eğitim, kültür, görgü eksikliği ve ekonomik şartlar. Denetimler "rüşvet alınmadan" yapılırsa "casino" lar, Monaco, Las Vegas, Atlantic City'deki gibi sadece kazanç ve vergi kaynağı olur. Zaten, bu memleketin ilerlememesini isteyen geri kafalı fanatikler değil mi ülkeyi bu hale getirenler

  • Mustafa Kartopu 22.12.2010 - 10:21

    Sayın Akbulut, Yassıada'yı müze yapmak yerine sizin başka bir öneriniz varsa lutfen söyleyin. Yassıada için benim kişisel görüşüm ve önerim budur. Müze yapılmasını doğru bulmuyorum. Şu anda Türkiye'de kumarhaneler kapalı diye, kumar oynanmıyor mu ülkemizde? Bir şeyi yasakladığınız zaman yeraltına iner. İkide bir bir yerlere kumar oynatıldığı için polis baskınları yapıldığını medyadan takip ediyoruz hepimiz. Doğru örnekler olarak size Monaco'yu, ABD'de Las Vegas'ı ve Atlantic City'yi göstermek isterim. Ben güzel ülkemin tarihi ve kültürel değerlerini pazarlamak yerine kumarı pazarlamayı düşünmüyorum. Öyle bir şey de söylemedim. Eğer geçmiş yıllardaki uygulamamızda olduğu gibi, kontrolsüz bir şekilde her beş yıldızlı otelde bir kumarhane açmaya kalkarsanız, söyledikleriniz doğrudur. Hiç bir şeyin ortasını bulamaz mıyız? Hiç bir konuda kontrolü sağlayamaz mıyız? Ya hep, ya hiç mi? Yassıada'nın özel statü ile süper lüks bir eğlence merkezi ve kumarhane haline getirilmesini önermenin dinozorlukla bağlantısını ise hiç mi hiç kuramadım. Saygılarımla,

  • Sami AKBULUT 22.12.2010 - 04:12

    Mustafa Bey kumardan hangi ülke kazanmış bir örnek veriniz , şuanda kumardan para kazanıyor gözken her yer hem zarar etmiş hemde bu işten nasıl sıyrılacağız düşüncesindeler, buyrun kıbrıs hava yollarının batış nedenine bakın hep kumardan gelecek düşüncesiyle yapılan hatalardan battı.kumar kimseye bir şey kazandırmaz bizim gibi ülkelerde ailelerin ocaklarını söndürür gençleri kötü yola iter genç kızları fuhuşa vb yollara gitmesine aracılık eder.kim kazanmış bir örnek verin ,ayrıca hangi turist gelecekde kumar oynayacak, Güzel ülkemin tarih kültürünü pazarlayacağınıza siz kumarı pazarlamayı düşünüyorsunuz bırakın artık dinazorluğu gençlere yol açın ki ülke kazansın

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.