Zafer Cengiz

Türkiye turizminin genel analizi ve Antalya odaklı sentezi

Turizm; son yıllarda kaydedilen gelişmelerle Türkiye'nin 'yükselen yeni sektörü' konumundadır.

Turizm; Son yıllarda kaydedilen gelişmelerle Türkiye'nin 'yükselen yeni sektörü' konumundadır. Bilinmezlik ve belirsizlikler içinde 1970'lerde yola çıkılan turizm macerası yolculuğunda, bugün artık 40 yıllık bir yakın tarih birikimi ve buna paralel 'özgün seyyah deneyimi' oluşmuştur.

Bu süreçte; Tarihsel-Ekonomik bir perspektif altında nerelere ve nasıl gelindiği, neye niyetlenilerek nereye varıldığı gibi bakış açısıyla kısaca irdelenmesi ve yorumlanması, yazımızın ana hedefidir. Ayrıca, basit Analiz-Sentez yaklaşımlarıyla da 'piyasada yeterince anlaşılamayan ve irdelenerek sindirilemeyen ince detayların net bir şekilde sergilenmesi' de amaçlanmıştır.

Pratik ve özet bir şekilde yapılan bu değerlendirme kapsamında, çok geniş ve çetrefil unsurlar içeren turizm mekanizmasının, olabildiğince dar bir çerçeveye sığdırılarak resimlenmesi çalışması yepyeni bir yaklaşımdır. Bu yeni yöntemi beğeneceklerini umduğumuz okuyuculara, Türkiye Turizmini anlayabilmeleri ve çözebilmeleri yolunda katkımızın olabilmesi, bizi yeterince onurlandıracaktır.

Ülke Turizminin Gelişim Sürecine Bakış

Turizmin 1960'larda ön çalışmalarla gündeme gelmesine rağmen, ancak 1970'lerde ciddi olarak ele alındığını  görüyoruz. 1973 yılında ilk organize alan düzenlemesi olan Kemer - Güney-Batı Antalya Turizm Projesi, bu yönde bir dönüm noktasıdır. Ancak, yine bu proje sürecinde zaman içinde kaydedilenler, Türkiye'de turizmin gelişmesinde 'pişmiş tavuğun başına gelenler' misali, çok güzel bir kesit ve örnek olay karakteri oluşturmaktadır.

Yol-su-elektrik gibi temel altyapı  hizmetlerinin yörede gerçekleştirilmesi, 25 milyon dolarlık Dünya Bankası kredisinin desteği ve baskısıyla tamamlanmıştır. Fakat uzunca bir süre yatırımcı talebi olmaması sonucunda, ilk tesislerden olan Salima Tatil Köyü ancak 1987'de devreye girebilmiştir. Başlangıçta 15 bin olarak belirlenen Kemer yöresindeki planlanan yatak sayısı, daha sonraları yükseltilerek 25 bine çıkarılmıştır. Bugün bu sayı, çeşitli zorlamalarla 3 katına ulaşmış durumdadır.

Kemer yöresindeki 'örnek olay' olarak özetlediğimiz turizm gelişimi, Türkiye turizminin oluşum ve büyüme sürecinde yaşananların net mesajlarını vermektedir. Bunlar özetle;

    * PLANLI GELİŞME zamanlama ve kapasite yönünden sapmıştır: 1975'lerde başlaması gereken yatırım ve işletmeler, 10 yıllık bir gecikmeyle devreye girmiştir. Daha sonra da gereksiz yere hızlanarak yöredeki yükleme kapasitesi aşırı zorlanmış ve tüm dengeler bozulmuştur.
    * KAMU ARAZİLERİ aşırı bir şekilde turizme kurban edilmiştir: Ormanlar önde gelmek üzere, tüm sahildeki kamu arazileri turizme teşvik olarak tahsis edilmiştir. Bu sürecin halen hızını kesmeden devam etmesi sonucu, sahil kesiminde aşırı yoğun betonlaşma ve yoğunlaşma gerçekleşmiştir.
    * YEREL DENGELER turizmin gelişmesiyle bozulmuştur: Özellikle arazi rantları ve kentlerde yaşanan sıra dışı nüfus artışları ile aşırı hızlı bir gelişim yaşanmıştır. Belediye ve altyapı hizmet kapasitelerinin yetersiz kalması, hayat pahalılığı ve çevre sorunları artmıştır.

Turizmin gelişmeye başladığı tarihlerde 'İspanya'nın düştüğü hatalara düşmemek' şeklinde ifade edilen turizmin getirebileceği tüm olumsuzluklar, rekabet hırsı içinde katmerli olarak gerçekleşti. Söz konusu dengesiz gelişim süreci, öncelikle Kuşadası, Alanya, Bodrum, Marmaris ile başlayıp, Side, Belek, Lara, Pamukkale gibi alt yörelere de girerek hızla yayılmaya devam etmektedir.

Günümüzde bir milyon yatağı aşan toplam yatak kapasitesinin Bakanlık belgeli bölümü itibariyle, ülke çapındaki konaklama kapasitesindeki gelişim süreci aşağıdaki tabloda sergilenmektedir.

Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir.

Konaklama yatırımlarının aşırı  hızlandığı dönemler olarak 1985-1995 yılları arasında 195 bin ve 2000-2010 arasında 275 bin yatak devreye girmiştir. Böylesi hızlı bir gelişim, bir anlamda ilk yıllardaki durgunluk kaybını telafi etmiş olsa da, söz konusu yatırım furyası içinde birçok hatanın yapılması ve temel prensiplerin delinmesi gibi tamir edilmez yaralar açılmıştır.

Turizm Bakanlığınca belge verilen konaklama tesislerinin oldukça detaylı istatistikleri bulunmasına rağmen, bunların dışındaki Belediye Belgeli olarak isimlenen belgesiz tesislerin sağlıklı ve düzenli verileri bulunmamaktadır. Bakanlıkça 2006 yılında yapılan saha araştırması ile elde edilen veriler, oldukça yakın bir tarih olarak mevcut yatak kapasitesinin dağılımı hakkında net görüş vermektedir.

Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir.

Ülke turizminin çok kritik bir kompozisyonunu yansıtan bu tablo, illere göre yatak ağırlıklarını sergilemesi bakımından önemli bir göstergedir. Antalya'nın ezici hacminin Marmaris, Fethiye ve Bodrum gibi merkezleri içeren Muğla İlinin 2 katından ve İstanbul'un 3 katından fazla oluşu, gerçekten hayret vericidir. Bu durumun ülke çapında bilinmemesi yanı sıra, Antalya'nın bile idraki dışındadır.

Kapasitenin %83'ünün 12 ilde ve %58'inin sadece 3 ilde toplanmış olması da, dikkat çekici bir karakterdir. Diğer 69 ilin ağırlık payı olan %17 içinde tüm iller %1'in altında kalmaktadır. Bu durum, henüz Anadolu potansiyelinin turizmde devreye alınamamış olduğunun açık bir kanıtıdır. Mevcut destinasyonların kapasitelerinin genişlemesi ve yenilerinin devreye girmesi kaçınılmazdır.

Türkiye'nin 40 yılı bulan turizm macerasında, ilk başlarda girişilen planlı gelişim devam edememiş  ve gelişmenin heyecanı içinde masadaki planlar üzerinde pilavlar kaşıklanmıştır. Ancak, turizm de Anadolu'yu pek beğenerek seyahat talebini sürekli artırmıştır. Daha önce en ufak olumsuzluktan hemen etkilenerek tatile çıkmaktan kaçınan çağdaş turist, bugün artık mutfağından keserek de olsa bu zevkinden vazgeçmemektedir. Turizmde gelişen ve değişen şartlar yakından izlenmelidir.

Çarpık gelişmenin yarattığı her türlü olumsuzluklara rağmen, Türkiye'nin turizmde elde ettiği mevcut performansın tüm dünyada parmak hayret ve takdirle karşılanması gibi bir tezat yaşanmaktadır. Bu durum karşısında, hatalı yönlerin düzeltilmesi ve daha dengeli gelişebilseydi nerelere erişilebileceği konusunda hiç bir analiz ve yorum yapılmamaktadır.

Turizm piyasası, sadece günü kurtarma çabası içinde ormanda telaşla gezerek ağaçlara toslayan ve bu doğal labirent içinde yolunu-yönünü kaybederek ormanın bütününü algılayamayan bir yapı sergilemektedir. Oysa Anadolu'nun sıra dışı turizm potansiyeli gerçek anlamda ticari piyasaya girememiş ve ülke turizmi tam kapasiteli bir mekanizmaya erişmekten henüz çok uzaktır.

Uzunca bir süre duraksayarak, sonra da aşırı hızlı bir gelişimle dengelerini kaybeden bir yapıya da sahip olsa, Türkiye turizminin eriştiği performansın hiç de yabana atılacak cinsten olmadığı ortada. Devlet tarafından verilen yıllık yabancı turist sayısı ve turizm gelirlerinin 40 yıllık toplam rakamları; Son 20 yılda 299,7 milyon turist ve 214,5 milyar $ seviyesindedir. Mevcut gelişme hızını koruyarak gelecek 20 yıl üzerinden ise; 1.095,6 milyon turist ve 766,9 milyar $ toplam gelir beklenmektedir.

Söz konusu performansın ve hacimlerin yükseltilmesi ile, olağan üstü ilave girdilerin sağlanması da mümkündür. Bu bakımdan, turizm adeta 'altın yumurtlayan kaz' ve 'ekonominin ilacı' konumundadır.

Turizmde Karşılaşılan Başlıca Darboğazlar

Türkiye'de turizm sorunları gündeminde genellikle konuya dar bir bakış açısından yaklaşılarak, güncel dertler dile getirilmektedir. Oysa, temel ve kronikleşmiş olan ana ve yapısal sorunların çözülmesi ile, söz konusu alt dertlerin de düze çıkması olasıdır. Bu yönden, buradaki yaklaşımın bir ezber bozan ve neden-sonuç ilişkilerini gözeten bakış açısı içerdiğinin altını çizmek isteriz.

Ülke turizminde oluşan tıkanıklıkların rahatlatılması ve canlandırılması sayesinde önünün açılması sürecini sağlamak bakımından, karşılaşılan temel darboğazlar şunlardır;

      1) Turizmde istikrarlı ve öncelikli bir devlet politikası benimsenmesi: Yıllardır turizme yapıla gelen 'üvey evlat' muamelesi ile, ihracatçı statüsüne kavuşturulmaması, mesleki örgütlenme önde gelmek üzere gerekli yasal desteklerin sağlanmaması gibi büyük engellerin aşılması

      2) Destinasyon yönetimi modelinin önünün açılması: Asıl ürün ve imaj faktörü olan mekansal planda, turizm paydaşlarının yerel bütünleşmesi ve yönetimi imkanlarını sağlayacak olan 'Turizm Konseyi' modelinin uygulanması ile yurt çapında etkili ve verimli bir çağdaş örgütsel değişim getirilmesi

      3) Tanıtım ve pazarlama unsurlarına ağırlık verilmesi: Ülke tanıtımı için gerekli fonların artırılması yanı sıra, destinasyon tanıtım ve pazarlamasının desteklenmesi, uçak firmalarına gerekli teşviklerin uygulanması ve bürokratik mekanizmanın etkinleştirilerek engellerin kolaylaştırılması

      4) Turizmin çeşitlendirilmesi ve kıyılarda yoğunlaşmadan uzaklaşılması: Sahillerde kümelenen tekdüze konaklama karakterine yeni ürünler ve fonksiyonlar ilave edilerek, kent turizmi önde gelmek üzere kültür ve doğal değerlerin devreye sokularak çeşitlendirmenin işlenmesi

      5) İç turizmin desteklenerek geliştirilmesi ve sosyalleştirilmesi: Turizmin sadece dışarıya odaklı ve bağımlı olmaktan kurtarılarak, tatil hakkının sosyal bir hak olduğunun irdelenmesi, iç turizm önde gelmek üzere çeşitli ürün ve yöntemlerle teşvik edilerek geliştirilmesi ve pekiştirilmesi

      6) Eğitim ve Ar-Ge unsurları paralelinde kalitenin yükseltilmesi: Turizmin hizmet ve insan unsuru odaklı bir mekanizma olduğundan hareketle, ticaret dengelerinde hizmet kalitesinin ve stratejik pazar bilgilerine ilişkin bilgi birikiminin artırılması için özel çaba harcanması ve kullanılması

      7) Turizm ticaretinde yerel çıkarların korunması: Yöreye dışarıdan gelen aktif turizmcilerin yerel ticari çıkarları gözetecek şekilde hareket etmesi, kamu-özel sektör ve sivil toplum modellerinin turizm mekanizmasında aktif şekilde bağdaştırılarak dengelenmesi ve etkinleştirilmesi

Ülke turizminin bugüne kadar merkezden yönetilmesi kavramı, artık erişilen ölçek ve hacimlerde şimdiden yetersiz kalmaktadır. Turizmin yakalamış olduğu gelişim ivmesini sürdürerek daha da ötelere gideceği kuşkusuzdur. Bu bakımdan, artık dar gelen örgütlenme ve işlerlik modelinin yeni ve çağdaş bir kabukla değiştirilmesine ihtiyaç vardır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 2023 Turizm Stratejisi çalışmaları kapsamında önerilmiş  olan Turizm Konsey(ler)i Modeli, son iki yıldır askıya alınmış haldedir. Yerel çapta faaliyete geçerek turizmin geniş kulvarlarında dikey entegrasyon ile ortak çalışmanın verimli bir şekilde yürütülmesi, turizme gereken ve özlenen sinerjiyi sağlayacak çok kritik bir atılımdır.

Bu kapsamda, halen devre dışı  kalarak turizm gelişmelerinin tüm olumsuz etkilerini üstlenmek zorunda kalan belediyelerin de, aktif turizm işbirliğine etkin bir şekilde katılımları sağlanacaktır. Meslek örgütleri ve paydaş nitelikteki tüm sivil toplum kurum ve kuruluşlarının aynı amaçta bir arada çalışarak turizme doğrudan müdahil ve destek olmaları ile, sorunlar kaynakta çözümlenebilecektir.

Mevcut gelişmelerde, turizm ile birlikte yöreye gelen yüksek rant ve yeni alanlarda oluşan çeşitli çıkar çelişkileri oluşması kaçınılmazdır. Bu çerçevede, yerel ve ithal odakların rekabet ortamında artan bir tempoda rakip ve çatışan taraflar haline gelmesi, yeni modelde birlikte çalışma ve detaylı çözümlerde ortak uzlaşma formülleri bulunması ve uygulanması işlerliğine dönüşecektir.

Yerel turizm ölçeğinde çözümlenemeyen sorular, merkezi yönetim olarak Turizm Bakanlığı ve/veya Ankara'dan yönetim olarak hepten tıkanıklıklar yaratmaktadır. Oysa, halen gelişmiş olan 3-5 önemli destinasyona, Anadolu potansiyelinin devreye girmesi ile 8-10 adet yeni eklentiler söz konusudur.

Yerel örgüt ve birliktelik eksikliğinin güzel bir örneği de son kesitte İstanbul ölçeğinde sergilenmiştir. 2010 Kültür Başkenti etkinliklerinde, hazırlıksız yakalanarak apar-topar bir araya gelemeyen kurum ve paydaşların bu somut konuda yaşadıkları büyük çelişkiler ortadadır. Bu konularda en büyük sıkıntılar ise, doğal olarak Antalya yerel ölçeğinde ve giderek artan yoğunluklarda yaşanmaktadır.

Antalya'nın Turizm Yapısı  ve Sorunları

Antalya gelişiminin temelinde; Alanya - Manavgat - Merkez - Kemer gibi temel alt-merkezlerin aynı havalimanından beslenerek çok net ve belirgin bir destinasyon karakteri oluşturması yatmaktadır. Bu oluşum ise, Avsallar, İncekum, Mahmutlar, Çolaklı, Belek, Kundu, Göynük, Çamyuva, Tekirova gibi çok sayıda çeşitli yeni alt-noktasal gelişmeler doğurmuştur.

Dünya turizm literatüründe iz bırakacak şekilde aşırı hızlı bir tempoda gelişen Antalya turizminin beşer yıllık gelişim süreci, aşağıdaki tabloda özetlenmiştir. 1985-95 döneminde %680 gibi korkunç bir sıçrama ile başlayarak, bugünlerde 600.000 yatak hacmine erişen Antalya, halen ülkesel kapasitenin üçte birini oluşturmaktadır.

Ancak, sezon uzunluğu ve ortalama kalış süresinin yüksekliği ile, asıl önemli performans göstergesi olan geceleme payının %60 oluşu, yeterince algılanmamakta ve sürekli olarak göz ardı edilmektedir. Bu unsur paralelinde, ülke turizm gelirlerinin yarıdan fazlasının Antalya'da üretildiği gerçeği, mutlaka idrak edilmeli ve tüm analizler bu çerçevede ele alınmalıdır.

Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir.

Antalya turizminde en kritik sorun, gelişmiş ve uluslar arası piyasada tutunarak rüştünü fazlasıyla ispat etmiş bir destinasyon olmasına rağmen, alt-yörelerinin bir bütün halinde yeterince randımanlı bir şekilde yönetilememiş olması gerçeğidir.

En büyük darboğaz oluşturan pazarlama unsurunda, yıllar boyunca gündeme gelmesine rağmen devreye sokulamayan tanıtma örgütlenmesinde, şirketleşme projesine hala son nokta konulamamış ve hayata geçirilememiştir. Yerel turizm paydaşlarının işlevsel ve örgütsel dağınıklığı nedeniyle ortak değerlere sahip çıkılamaması ve yatırım-işletme-pazarlama süreçlerinin gereğince yerel disiplin altına alınamaması ile, birçok alanda dengeler alt-üst olmuş haldedir.

Temel altyapı yatırımlarının sürüncemede ve/veya eksik kalması önde gelmek üzere, turizm hizmetlerinin çeşitlendirilmesi ve yerel imaj-kalite unsurunun artırılması gibi önemli eksikler halen artarak devam etmektedir. 150 km'lik bir Alanya ölüm yolunun 15-20 yılda bitirilememesi, Kemer ve Belek gibi alt yörelerde aşırı kapasite yüklemesine seyirci kalınması gibi deneyimler geçirilmiştir.

Alanya'da bozulan temel dengelerin etkisiyle 20 yıl önce turizmde dibe vurmasına destek verilememiş ve kendi başının çaresine bakmaya terk edilmiştir. Bu kötü örnekten gerekli dersler çıkartılamamış, özellikle fiyat düşürme politikasına bağlı olarak yöredeki 'ucuz ürün' imajının gelişmesine müdahale edilememiştir. En önemlisi ise, Antalya merkezin bu gelişen yapıya liderlik yapamamış olmasıdır.

Yöredeki turizm büyüme sürecine birebir bağlı olarak aşırı hızlı bir kentsel gelişim yaşayan Antalya, bu oluşumun paralelinde gelen tüm olumsuzlukların altında kalarak ezilmiştir. Nüfus artışı başta gelmek üzere her türlü zorluklara karşı hazırlıksız yakalanan merkezin, yerel liderlik görevlerini yapamayarak kendi dertlerine düşmesi, turizmin doğal sayılabilecek cilvelerinden sayılabilir.

Ancak mevcut gelişmeler çerçevesinde, Antalya'nın hem kentsel sorunlarının içinden alnının akıyla çıkabilmesi, hem de geniş boyutlarda ihtiyaç hissedilen turizmde yerel liderliğin kaçan dizginlerini ele almakta hızlı ve kararlı davranabilmesi gerekmektedir. Fakat son 10-15 yılda kentsel dinamiklerde yaşanmakta olan gelişmeler, bu beklentinin aksi yönünde ciddi alarm sinyalleri vermektedir.

Antalya kenti, bu dönemde 'turizm gelişirken kente gelen turistlerin gelişme sonrası neden el-ayak çektiği' bilmecesine bile sağlıklı teşhis koyamamış ve elindeki Kaleiçi gibi cazibeleri yitiren haldedir. Gelişen turizmin çok büyük bir çapta sahil tatili karakteri oluşturduğu ve bu durumun 'kent turizmi' ile tamamen çeliştiği dahi anlaşılamamış ve buna paralel tedavi süreçlerine de halen girilememiştir.

Eskiden yöredeki turizm gelişmelerini izlemeye gayret eden Antalya'nın, bugün artık seyircilikten bile vaz geçerek, sadece havalimanı istatistikleri kapsamındaki 'şampiyonluk öyküleri' ile avunmakta olduğu izlenmektedir. Bu durumda, turizmin başkenti gibi sıfatlarını dahi koruyamayarak çaptan iyice düşmekte olan kentin hızla toparlanarak büyük ataklar yapabilmesi, zorunlu hale gelmiştir.

Antalya kentinde, yörede gelişen turizmin kan uyuşmazlığını giderecek tarzda bir 'kent turizmi' atılımı  ihtiyacı, yıllardır ele alınamamaktadır. Lara-Kundu bandında gelişen yeni sahil turizmi otellerine bel bağlayan kent liderlerimiz, doğal olarak bu beklentide hayal kırıklığına uğramışlardır.

Şehrin dibinde gelişen binlerce yatağın kente akacağı ve esnafı ihya edeceği umulurken, deniz-kum-güneşe gelen turist konuklarımız şehri merak bile etmemiştir. Daha önce planlanamayan arıtma tesisi eksikliğin de apar topar yaparak bataklıkta yetişen yeni mahallenin rantını artıran Antalya, çok yakın bir gelecekte başına nasıl dertler açtığını geç de olsa fark edecektir.

Gereğinin en az iki katında gerçekleşen otel yoğunluğunun tetiklediği 3-5 misli çapında bir rantsal mahallenin mantar gibi bitmesi ile, Lara'da çok sulak ve verimli bir uydu-kent gelişmektedir. Bölgenin doğal karakteri ve kapıya dayanacak olan altyapı yetersizlikleri karşısında, Antalya'nın umutlarının nasıl kolayca kabuslara dönüşebileceğinin bir örneğinin daha yaşanması çok olasıdır.

Diğer yandan, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın geniş çaplı turizm alanlarının yol açacağı sürpriz turizm atakları yanı sıra, kent inisiyatifinde yoğun gayretlerle planlanmış olan 'kent parkı'nın dahi türlü cilvelerle elinden kaçırılmasına Antalya sadece hayret edebilmektedir. Turizmin dayanılmaz rantının bölgeyi kasıp kavurarak at oynatmasında, yiyemeyenin malının yutulacağı raconu kol gezmektedir.

Antalya'nın öncelikle kentsel turizm dengesizliklerini hızla çözerek, yerel ve bölgesel turizm liderliği konusunda üzerine düşeni daha fazla bekletmeden yapabilmesi gerekmektedir. 1990'larda örnek bir turizm merkezi olan Kaleiçi'nin son yıllarda kan kaybetmesinde de, sahil turizmi çelişkilerinin rolü büyüktür. Hakim pazar ve yoğunluklu ürün 'sahil tatili' olunca, 'kültür ve sosyal' nitelikli ürünlerin nasıl piyasadan çekildiği veya azınlıkta kaldığı açıkça ortadadır.

Kent turizminin temel altyapısı  hazır da olsa, bu değişik ürünün piyasası mevcut sahil tatilcisi ve kitle turizmi müşterisi değildir. Klasik otelden çok pansiyon, küçük otel ve/veya tatil evi türünde konaklama tipi tercihi olan kent tatilcileri için, özel organizasyon (tanıtım-pazarlama) kapsamında mevcut pazar mekanizmasının ötesinde yepyeni strateji ve yöntemler uygulanmalıdır.

Kaleiçi pansiyon ve küçük otellerinin yanında, Barınaklar ve Konyaaltı gibi tüm kentin konaklama kapasitesinin tek bir ürün olarak organize edilmesi, piyasaya özel bir şekilde sunulması ile beklenen hareketin sağlanması  mümkündür. Bugüne kadar gelişmiş imajın yanında yeni bir çeşitlendirme olarak entegre edilecek olan 'kent turizmi' kavramı, özgün müşterilerini hemen oluşturacaktır.

Üstelik, söz konusu yeni ürünün sadece dış turizme mahkum olduğu yanılgısına da kapılmamak gerekir. İçinde bulunduğumuz aylarda bile bir kampanya şeklinde Anadolu'ya yapılacak çağrıların, derhal cevap bulması mümkündür. 'Baharı Antalya'da karşılayın', 'portakal çiçekleri sizi bekliyor' gibi özgün sloganlarla, Anadolu Kaplanlarının geniş ilgisi rahatça çekilebilir.

Mevcut turizm mekanizmasının çarpık dengeleri içinde yok olmaya yüz tutan kent turizmi ve ufak konaklama tesislerinin varlığı, bu hareket ile yeniden doğabilecek ve dış turizm ile desteklenecektir. Söz konusu hareketin yarattığı sinerji ile, öteden beri fonksiyonsuz kalarak yaşatılamayan Balbey Mahallesi evlerinin bile, 2-3 yılda restore edilerek turizme çeşitlilik değeri olarak katılması olasıdır.

Kent kapsamında bu yaklaşımla devreye alınacak olan 8-10 bin yataklık çok çeşitli türden konaklama kapasitesi, her keseye ve tercihe uygun kent tatili ortamını geliştirecek ve pekiştirecektir. Geniş çapta ailelere hitap edecek olan bu atılım, şehre ölü sezonlarda bile büyük bir hareket ve bereket katkısı sağlayacak niteliktedir. Tek belirsizlik, bu hareketi başlatacak ve destekleyecek kentsel otoritenin bilinmezliğidir. Zaten bu boşluk, kentin ve yörenin içine düştüğü durumun ana nedenidir.

Planlı ve bütünsel bir örgütlü  yaklaşım ile bölgesel turizmin teşhis ve tedavi sürecine girilmesi, dengeli bir gelişme stratejisi ile tüm paydaşların yerel birliktelik hareketinde buluşması ihtiyacı vardır. Sonuçta bölgesel turizmin gereğince verimli ve etkili bir şekilde 'yönetilmesi' kaçınılmaz durumdadır.

Kentsel sorunların acilen çözülmesi paralelinde, yerel sinerjinin yakalanarak bölgesel toparlanma sürecine girilmesi konusunda tüm altyapı hazırdır. Daha önce pişirilerek iki yıldır buzlukta bekleyen 'Turizm Konseyi Modeli'nin ufak bir çabayla hemen öncü nitelikte devreye alınması mümkündür. Bu konuda Bakanlığın 'olur'u alınarak, mevcut "Antalya İl Turizm Koordinasyon Kurulu"nun Konsey'e dönüşmesi için, sadece ilgililerin bilinçli ve kararlı kısaca istişaresi ve özel çabası gerekmektedir.

Bu konuda son üç aydır yerel turizm paydaşları ve Bakanlık yetkilileri nezdinde, gerekli açıklama ve uyarıları yapmamıza rağmen, henüz hiçbir açılım işareti alamamış durumdayız. Yumurta ve tavuk misali, Bakanlık yerel inisiyatiften talep beklemekte ve bu tarafta da günlük gündemin çok dışındaki böylesi 'kapsamlı' bir konuda, inisiyatif kullanacak bir otorite öne çıkamamaktadır.

Antalya kapsamında 'öncü ve örnek' nitelikte hemen bu yıl uygulanabilecek olan bu modelde, kent merkezinde tüm alt-yöre turizm paydaşlarının fonksiyonel şekilde toparlanması sağlanabilmektedir. Kamu ve özel kesim ortaklığının en randımanlı işlerliği ortamını sağlayan ve en önemlisi turistik belde belediyelerini yerel turizm mekanizması ile özdeşleştirebilecek olan söz konusu Konsey Modeli, iki yıl önce 2023 Turizm Stratejisi Eylem Planı Raporunda öngörülmüş ve rafa kaldırılmış durumdadır.

Antalya bölümündeki son noktayı, 2005 yılında özel analiz çalışmaları ve sentez yorumları  yanı sıra iz bırakacak tarzda sloganlar üreterek kaleme aldığımız, 2007 yılında ARO Turizm Raporu kapsamında da yer alarak piyasaya sunulmuş olan özgün rapor metinlerinden birkaç alıntı ile koymak isteriz;

      è ANTALYA TURİZME BAĞLI GELİŞEREK - TURİZMDE BOĞULMAKTADIR…

      è BUGÜN TOPARLANAMAYAN ANTALYA - YARIN ŞANSINI YİTİRECEKTİR…

      è BUGÜNDEN TEZİ YOK - ANTALYA DERHAL KOLLARI SIVAMALIDIR…                                                                                                                                           

        « Antalya, içine düştüğü kısır döngülerden kurtulabildiği takdirde ülke turizmine örnek olacak,           aksi halde "cennet içinde cehennem hayatı"na mahküm olacaktır.

 

Turizmde Mikro-Makro Sentez Notları

Turizm mekanizmasının gerçek işleyiş  detaylarının ve erişilen hacimsel boyutların makro ve mikro boyutlarda yeterince anlaşılamamış olması, en büyük eksikliği oluşturmaktadır. Kamu ve özel kesim paydaşlarının günlük sorunlarla çok meşgul olarak bu 'büyük resim' faktörünün bir türlü farkına varılamaması nedeniyle, turizmin sürekli olarak küçümsenmesi ve göz ardı edilmesi ile sonuçlanıyor. Bu temel gerçeklerden hareketle, aşağıda çok basite indirgenmiş birkaç önemli not vermek isteriz;

      1) Turizmin gerçek paydaşlarının boyutları sindirmesi: Sürekli olarak içinde çırpındıkları turizm havuzunun ölçeklerini hissetseler de, tam anlamıyla idrak edemeyen aktif turizmcilerin bu eksikliği Ar-Ge ve akademisyen destekleri ile yerine oturtmalarına ihtiyaç vardır. Bu işlem yerine oturduğu zaman, geniş ufuklu ve daha yüksek enerji ile hareket edilerek birçok kördüğüm çözülecektir.

      2) Turizme kapalı bir sektörden öteye geniş bir açıdan yaklaşılması: Büyüteç altına alındığında, turizm olayının sınırları tarifli ve somut bir sektör tanımından ötede, çok sektörü kapsayan ve kendine özgü ve özel bir ticari mekanizma olduğu görülecektir. Bu gerçeklerin farkına varılarak, turizmin birçok sırrı deşifre olacak ve geniş organizasyon ihtiyaçları daha rahat karşılanabilecektir.

      3) Turizm paydaşlarının çağdaş bir örgüt yapılanmasına geçebilmesi: Halen turizmin en büyük eksikleri arasında olan yerel ticarete entegrasyon ve mikro-makro düzeyde verimlilik birlikteliği atılımlarının dengeli bir şekilde yerine oturtulmasına ihtiyaç vardır. Her yörede özel olarak yoluna sokulabilecek olan turizm detayları, ülke çapında rahatlıkla koordine edilebilir kıvama gelecektir.

      4) Turizmin ekonomik silah olarak değerinin bilinmesi: İşletme-Bölge-Ülke ölçeklerinde turizmin gerçek değerlerinin sindirilmesi, oluşan dengesizliklerinin yerine oturtulması sağlanmalıdır. Halen çıkmaz olarak gözüken ve yıllardır çözüm bulunamayan sorunlar yumaklarının kendiliğinden açıldığı ve her şeyin otomatikman rayına girdiği görülecek ve geçmiş hatalara hayıflanılacaktır.

Son 20 yılda 200 milyar $'ın üzerinde ülkesel girdi sağlayan turizm endüstrisi, rahatlıkla ülke ekonomisinin tüm dertlerine deva olacak bir Lokman Hekimdir. Önü açıldığı takdirde gelecek 20 yılda 800 milyar $'ın üzerinde girdi sağlayacak yapıdaki turizm, Türkiye'nin 30 milyarlık cari açık yaralarını kolayca sarabilecek ve 200 milyarlık toplam borç çıkmazlarını rahatça aşabilecek boyuttadır.

Burada Antalya'ya düşen tarihi görev ise, silkinip uyanmak ve Lokman Baba'mızın sihirli gücünün harekete geçirilebilmesi yolunda rehberlik ve katalizörlük rolünü üstlenerek gereğini yapabilmektir.

Zafer Cengiz / Antalya Kent Konseyi Turizm Sekreteri & TUYED Üyesi / zafer@cengiz.gen.tr / 12.03.2010


Bu Makale 20.03.2010 - 09:35:08 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
Yazarın diğer yazıları
Tüm Yazıları
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.