Zekeriya Şen

Roma İmparatorluğunun yolları ve seyahat üzerine etkileri

Roma İmparatorluğunun yolları ve seyahat üzerine etkileri

Roma İmparatorluğu modern seyahate çok ciddi katkıda bulunmuştur. MÖ 3. yüzyıldan itibaren, Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde Roma egemenliğinin genişlemesi, klasik dönemin sonuna kadar süren yeni seyahat fırsatları yarattı. Roma'nın en cafcaflı döneminde seyahatteki keskin artışın temelinde iki önemli faktör vardı. Romalıların Akdeniz ve Batı Avrupa'da, özellikle de Ortak Çağ'ın (Roma Barışı) ilk iki yüzyılında kurduğu ve uyguladığı siyasi birlik, kara ve deniz seyahatleriyle ilgili tehlikeleri önemli ölçüde azalttı. Yol haydutları ve deniz korsanları işsiz kalmadılar, ancak Roma hukukunun uzun kolu nedeniyle çok daha az sorun çıkartabildiler.

Seyahatin hızlanmasını destekleyen ikinci gelişme, MÖ 200 ile MS 200 tarihleri arasında Roma ekonomisinin canlılığı oldu. Sualtı arkeologları, Akdeniz'de bu yüzyıllardan kalma çok sayıda gemi enkazının kalıntılarına rastladıkları aşikâr. Bu batık ve kargo gemilerinin büyük boyutları, gelişen bir ticari ekonomiye işaret ediyor. Arkeoloji dünyasındaki diğer başka kanıtlar buğday, şarap, zeytinyağı, tekstil, kereste ve tuğla üretiminde de artış olduğunu gösteriyor. Bu da elbette ekonominin ne kadar zengin ve kuvvetli olduğunun en gerçekçi kanıtı. Artan bu üretimin çoğu, nüfusu çok hızlı bir şekilde bir milyona ulaşan Roma şehrine taşıdı.

Siyasi birlik, barış, istikrar ve canlı bir ekonomi, Romalıları benzeri görülmemiş sayılarda yol yapmaya sürükledi. Deniz yollarını ve ticaretini geliştirdi. Elbette bu dönemde en yoğun yolcu türü tüccar, asker ve kölelerdi. Bu gruplardan bireysel gezginlerin kayıtları çok nadir olmakla birlikte, Hierapolis'teki bir mezar bunun en güzel kanıtlarından biridir. Flavius Zeuxis adlı bir tüccar tarafından İtalya'ya yapılan yetmiş iki seyahati mezar yazıtında kutlanmıştır. Söz konusu dönemdeki birçok tüccarın Flavius Zeuxis'in seyahat kaydıyla eşleşmesi olası değildir. Flavius Zeuxis'in, başarısı, erken imparatorluk döneminde Doğu Akdeniz'de sık sık deniz yolculuklarının mümkün olduğunu gösteriyor.

Tarih boyunca Romalılar kara ve deniz seyahatiyle ciddi ve yoğun bir biçimde uğraştı. Edinilen bilgilere göre Roma İmparatorluğu döneminde İmparatorluk yetkilileri, elçilerin, kuryelerin, yazarların, bilim adamlarının, öğrencilerin, zanaatkarların, animatörlerin, sporcuların, hacıların, misyonerlerin ve gezginlerin sık sık seyahat ettiğini görüyoruz.  Bu seyahatlerde dönemin koşulları gereği, kısa olmayıp genellikle uzun mesafeleri kat ettiğini gösteriyor. İlk imparatorların çoğu da öyle yaptı, bol bol uzun seyahatler gerçekleştirdiler.

MÖ 44'te suikast sonucu öldürülmesi, onu Roma'nın ilk imparatoru olmaktan alıkoyan Julius Caesar, MÖ 60'lar ve 50'lerde bir askeri lider ve eyalet yöneticisi olarak geniş çapta seyahat etti. Anadolu, İspanya, Galya, Britanya, Mısır, Suriye'de değişen sürelerde zaman geçirdi ve bu güzergahlar arasında ciddi yol yaptı. Belki fiilen bir gezgin olarak belirlenen tanım içine girmese bile Roma İmparatorluğunun en ciddi dolaşan şahsiyetlerinden biri olarak tarihe geçti.

Octavian/Augustus (hükümdarlık MÖ 27-14 CE), Antonius ve Kleopatra'ya karşı kazandığı önemli askeri zaferi mühürlemek için, MÖ 31'de büyük bir savaş gemisi filosunun başında güney İtalya'dan İskenderiye'ye gitti. Tiberius (hükümdarlığı 14-37) imparator olmadan önceki yıllarda, Romalı askerleri İspanya, Ermenistan ve Almanya'daki seferlerde yönetti; ayrıca göreve başlamadan önce bir nevi erken emeklilik edasıyla Rodos adasında sekiz yıl geçirdi.

Çocukken, Caligula (hükümdarlık 37-41 CE) babasına Suriye seyahatlerinde eşlik etti; daha sonra, imparator olarak kısa saltanatı sırasında (suikast nedeniyle kısa sürdü), Almanya ve Galya'da kendisini İngiliz Kanalı kıyılarına kadar götüren askeri seferlere öncülük etti.

Tüm bunları bir tarafa koyarsak Hadrian’ı (hükümdarlığı MS 117-38) farklı bir boyutta değerlendirmemiz gerekir zira kendisi imparatorların en hareketlisiydi. İmparatorluk döneminin yaklaşık yarısını seyahat halinde geçirdi. Saltanatının başlarında, 121-25 yıllarının çoğunu Roma sınır bölgelerini ziyaret ederek geçirdi.  Daha sonra seyahatlerini genişletti ve Roma’dan günümüz Almanya'sına, İngiltere'ye, Fransa'ya, İspanya'ya, Fas'a, oradan da gemiyle Antakya'ya gitti. Antakya'dan da Anadolu boyunca kuzeye, Karadeniz limanı Trabzon'a seyahat etti. Ardından deniz ve kara yollarını izleyerek önce Efes ve daha sonra Atina'da duraklayarak, Roma'ya geri döndü. Kısa bir süre sonra Hadrian, bu sefer Akdeniz'den Kuzey Afrika'ya, bugünkü Cezayir'de konuşlanmış Romalı askerleri ziyaret etmek üzere kısa bir yolculuk daha yaptı.  Hadrian'ın 128 ila 132 yılları arasındaki son yolculuğu, ise Atina, Efes, Antakya, Palmira, Kudüs, İskenderiye ve Teb'i içeren bir doğu Akdeniz turuydu. Şimdi kayıtlara bakılınca üçüncü yolculuğunun sonunda, imparator yaklaşık 29 bin kilometre yol kat etmişti.

Bunu Hadrian, Roma imparatorluğunun mükemmel saltanatı sırasında inşa edilen taş, çakıl, kum ve kireç esaslı beton yol ağı sayesinde gerçekleştirdiği bir gerçek. Söz konusu ağın yaklaşık 78 bin kilometre olduğu varsayılıyor. Romalılar elbette bu ağı askeri ve idari amaçların bir kombinasyonu için kurdular ancak farkında olmadan da modern seyahatin temelini attılar.

Resmi kayıtlara göre yolların çoğu ordu tarafından inşa edildi. Ana arterler genellikle 8 ila 4 metre genişliğindeydi ve harçla bağlanmış dört kat taş ve çakıldan yapılmıştı, derin drenaj hendekleri dayanıklılık kattı. Bugünkü Suriye ve Portekiz'de ve ayrıca eski Roma dünyasının diğer birçok yerinde de bu yolların ayakta kalan bölümleri görülebilir. Zamanına göre ne kadar ileri teknoloji ile inşa edildiklerine şahit olabilirsiniz. Bu yollarda seyahat edenlere de yardımcı olmak için taş kilometre direkleri kuruldu: bugün bu işaretlerin 4.000'den fazlası hayatta.

Askeri önemlerine ek olarak, karayolları, nüfusu MS ikinci yüzyılda yaklaşık 50 milyona ulaşan imparatorluğun yönetimi için çok önemliydi. İmparator Augustus, imparatorların geniş devletlerini mektupla yönetmelerini mümkün kılmak için resmi bir kurye sistemi olan cursus publicus için ana yolları kullanma pratiğine eğildi. Bu kurye ağı muhtemelen daha önce Persler tarafından kullanılan ve Herodot tarafından tanımlanan kurye ağından feyz alınarak modelleştirildi.

Herodot'un yazılarında konu edilen yollar, daha sonra Romalılar tarafından kendileri için devşirildi. Bu yollar üzerinde ise birçok "han" vardı. Bunlar ise zamanımızın otel kavramının ilk örneklerinin başında yer alıyor. Seyir halinde olan bir tüccar ve/veya seyyah bu hanlarda karnını doyurup konaklıyordu. Romalılar, ana karayolları boyunca her on beş ila yirmi km aralıklarla atları değiştirmek için yerel olarak bakımlı, aktarma istasyonları veya durak noktaları kurdular. Benzer şekilde, gecelik konaklamalar için finanse edilen pansiyonlar, bu yollarda bir günlük ortalama yolculuk uzunluğu hesaplanarak yaklaşık kırk km arayla inşa edildi.

İlk başlarda ana karayollarında seyahat çoğunlukla resmi iş yapan kişilerle sınırlıydı: askerler, kuryeler ve yöneticiler. Yolları özel amaçlarla kullanmak isteyen vatandaşlar, ancak bir yöneticiden resmi bir belge (diplomata) aldıkları takdirde bunu yapabilirlerdi. Bu tür belgeler, çeşitli özel yolculara, ancak nadiren tüccarlara verildi. Kara taşımacılığının maliyeti, çok yüksekti (yaklaşık kırk kat daha fazla). Sonuç olarak, ana karayollarında fazla ticari trafik yoktu.

Bununla birlikte, Roma Barışı'nın yüzyıllar boyunca Akdeniz ve Karadeniz'deki ticari seferlerin sayısında büyük bir artış oldu. Roma kentinin büyük nüfusunun ihtiyaç duyduğu buğday, zeytinyağı, şarap, balık ve diğer birçok mal, büyük ölçüde deniz yoluyla diğer illerden geliyordu. Nil deltasındaki Mısır'ın büyük limanından, Romalı yoksulları beslemek için gönderilen devasa buğday sevkiyatları geldi. Roma ayrıca Mısır keten bezi ve papirüsü için İskenderiye'ye, ayrıca daha uzak yerlerden Mısır limanından nakledilen çeşitli mallara baktı: Güney Arabistan'dan tütsü, Sahra Altı Afrika'dan fildişi, Hindistan'dan biber ve diğer baharatlar ve Çin'den ipek. Doğu Akdeniz'in başka yerlerinde, Tire ve Sidon gibi Fenike limanları ve Efes'teki Anadolu limanı, Roma'ya yerel olarak üretilen ve bazıları uzaktan nakledilen malların bir karışımını sağladı.

İster politik ziyaret, savaş, ticaret, neden ne olursa olsun Roma İmparatorluğunun teknik gelişmişliği sonucu ortaya çıkan yollar günümüz seyahatin en temel araçlarına vesile olmuş önemli bir katkıdır. O yollar olmasaydı bildiğimiz tanımda seyahat olmayabilirdi. Bundan dolayı özellikle Anadolu’nun pek çok yerinde karşınıza çıkabilecek olan Roma yollarını görünce bu defa farklı bir göz ve değer ile tartmanızı öneririm…


Bu Makale 10.04.2023 - 12:08:03 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Teşekkürler

    Zekeriya Şen 12.04.2023 - 11:24

    Değerli Serdar Bey, yazıyı okuyup yorum yaptığınız için teşekkürler. Evet, orada bir tarih kayması olmuş ve düzelttim. Sevgili Kenan, elbette asfalt o cümlede olmamalı, dikkatin ve uyarın için teşekkürler. Düzeltmesini yaptım.

  • Herodot ve Romalılar

    Serdar Çelenk 10.04.2023 - 09:18

    Güzel bir yazı. Romalıların Herodot'un yazılarından feyz almış olabileceklerini düşünmekle birlikte, M.Ö. 484-425 tarihleri arasında yaşamış olan tarihin babası Herodot'un Romalıların yaptıkları yollar hakkında yazdığı konusuna epey mesafeli yaklaşıyorum. Zaman açısından sıkıntılı durum.

  • Asfalt mı?

    Kenan Özbay 10.04.2023 - 04:59

    Sanıyorum şu cümlede maddi bir hata var. "Bunu Hadrian, Roma imparatorluğunun mükemmel saltanatı sırasında inşa edilen asfalt yol ağı sayesinde gerçekleştirdiği bir gerçek. "

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.