Cem Polatoğlu

İran Türkiye olur mu?

İran, bir zamanlar Yunanistan’dan Hindistan’a, Tacikistan’dan Mısır’a uzanan toprakları ile emperyal kültüre sahip ülke. Halen 75 milyon nüfus ve 1 milyon 648 bin km² yüzölçümü ile büyük bir ülke. Ambargolara rağmen, eğitimli ve zeki insanları, mantıklı sanayii yatırımları, askeri gücü ile dikkati çeken bir ülke.

Orada öğrendim; İran sözcüğünün kökeni, Sanskritçe Aryan sözcüğünden geliyormuş. En eski medeniyetlerden Aryan’lar. Afganistan havayollarının adı da Aryan Havayolları. Nedenini soruyorum, aynı kökenden geldiklerini söylüyorlar.  

Önyargılarla dolu gittiğim İran’dan çok farklı görüş açılarıyla döndüm.

Ana önyargım kadınlar üzerineydi. Ezik, horlanmış, cahil bırakılmış, kapatılmış, sessiz, ikinci sınıf insandı buraya gelmeden önceki 'İran kadını' izlenimlerim. Peki ne buldum? Başı dik, mağrur, aydın, çalışan, okuyan, ekonomiye ortak, modern, erkeğine baskın ancak 'zoraki kapanmış' kadın. İçi özgür, dışı tutsak demek de doğru değil. Başını örtmek zorunda bırakılmış olan İran kadını, buna da çare bulmuş. Ben bu örtüye 'başörtüsü' diyemiyorum. Çünkü başörtüsünün mistik, dini, ruhani bir işlevi var. Oysa İranlı kadınların başlarını örttükleri kumaşın öyle bir işlevini ben şahsen hissetmedim. İranlı kadın, o kumaşı öylesine özgürce, öylesine fettan, öylesine cilveli, öylesine eğreti, öylesine isyankar bağlıyor ki, ona baş örtüsü demeye dilim varmıyor. Adeta o örtü de bağırıyor; "Burası benim yerim değil” diye.
 
İşte bu nedenle İran kadınlarının, özgür bir ülkeye ayak bastıklarında, hürriyetine kavuşmuş kuşlar misali uçaktan iner inmez attıkları eşarpları ile adeta kadınlıklarına kavuşup, onları çekici kılan özgürlüğün verdiği mutluluk yüzlerine yerleşiyor ve bu duygu iri, güzel gözlerinden açıkça okunuyor.
 
Bu turumuzda gerekçesi ne olursa olsun turist arabalarına eli silahlı eskort araçlarının eşlik etmesi bizleri başta tedirgin ediyor. Ancak daha ilk gün iranlı polislerle kanka olunca açıkçası bu tedirginlik yerini dostluğa bırakıyor. Turumuzda isimleri Ali olan biri Türkçe konuşmaya çalışan, diğeri İngilizce servis veren iki yerel rehberimiz var. 5 gün boyunca sürekli bizlere İran’ın ve insanlarının ne kadar Avrupai olduklarını abartarak ispat etmeye çalışıyorlar. “Avrupalılar da papa der biz de, onlarda hayır “n” harfi ile başlar bizde de” gibi örnekler verip, her cümlenin sonuna “mersi” eklemeyi de ihmal etmiyorlar.
   
İranlılarla bizim bazı adet, örf ve geleneklerimizin, kelimelerimizin hatta yemek ve baharatlarımızın benzer olduğunu söylemek abartılı olmaz. Ancak bazen “doz” farkı göze çarpıyor. Mesela safran. Pilava safran, ete, süte, ayrana, çaya, çorbaya safran koyuyorlar.  Bize benzemeyen ve en hoşuma giden yönleri ise, hiçbir satıcının, ne sokakta ne de dükkanda size yapışmaması, taciz etmemesi, oranızdan buranızdan çekiştirmemesi. Mısır’da çarşıdan kaçıp havaalanına gitme teşebbüsünde bulunduğum vakidir. Esnaf yüzünden Arapça öğrenmişliğim vardır. Le, hic morif, el hakunu ve tabii ki de Yallah!
 
Gittiğimiz hemen tüm restoranlarda, kısmi de olsa açık büfe yemek var. Buralarda ki bir başka çok hoşuma giden uygulama; restoranda açık büfe yemek 30 Tümen. Ancak tabağında hiç yemek bırakmazsan 25 tümen.

Müt’a nikahı’nı duydunuz mu? Açıkçası ben İran’a gelene kadar duymamıştım. Şöyle tarif edilir; erkek ve kadın belirli bir süre ve ücret karşılığında anlaşırlar. Bu evliliğin süresi en az bir cinsel birleşme kadar, en çok 99 sene olabilir.

Erkek, rızası olan kadına, " ... kadar para karşılığında seninle müt'alandım" der ve nikah kıyılmış olur. Müt'a nikahı ile evlenen kadın, nikahın süresi ne kadar olursa olsun mirastan hak iddia edemez. Ancak Müt'a nikahı kıyan erkek, sonradan normal nikahın şartlarını yerine getirip bu kadını sürekli eş olarak alabilir.
 
Anlaşılmadıysa tekrar edelim. Bu evliliğin süresi en az bir cinsel birleşme süresi kadardır, en çok 99 sene. 99 senede kim öle kim kala bilinmez. Ben “en az bir cinsel birleşme süresi kadar” kısmına taktım. Bu tarz nikah kıymak istediğiniz hanımları tanımanız için özel mekanlar, cafe ve restoranlar’da mevcutmuş. Bu detayları “gideceğimiz gün!” bizlere veren rehber sadece bahşişten değil, bundan sonra bizlerden gelecek işlerinden de olduğunu söylememe gerek var mı? (Şaka tabi).  

İran’da ilgimi çeken bir başka husus ise, otelimizin büyük bir caminin yanında olmasına rağmen ezan sesinin duyulmaması. Her sabah 5’te 1000 desibelle yatağında uyanan hasta annem ve korkuyla fırlayan oğlumun adına bir kaç kez değerli Şişli Camii imamımız Mehmet Ali hocamıza sormuştum; Hocam, bildiğiniz üzere özellikle birkaç kez sabah namazına geldim. Toplasan 3 kişilik cemaati bir arada göremedim. Madem cemaat evde sabah namazını kılıyor ve namaza kalkmak isteyenler için çalar saatler, cep telefonları var. Bu durumda aşırı yüksek sesli hoparlör ile yapılan çağrı farz mıdır, sünnet mi? Sayın hocam da tek kelime ile cevap vermişti; “yönetmelik”.

Anlaşıldı ki İran’da yönetmelik! yokmuş. Sevindim. Gezdiğim gördüğüm bir çok Müslüman ülkede olmadığı gibi.  

Şiraz şarabı;

Ben sadece Shiraz ve çevresini gezdim. Burası meşhur Şiraz şaraplarının doğduğu memleket. Nedir bu şarabın özelliği? Yapımında Üzüm Suyu yerine çekirdeksiz ve çok tatlı siyah Şiraz Üzümü direkt olarak kullanılıyor. Tanelerine ayrılarak büyük bir küp (Anfora) içine konuyor, serin bir yerde 3 gün bekletilip suyunu salan üzümler karıştırılıyor. 7 gün sonra da üzümler el ile sıkılıp tadı beğenilene kadar bekletiliyor ve süzülüyor. Tortusundan ayrılan şarabın, bir kaç ay içinde sadece üst kısmı şişelere dolduruluyor. Dibine çöken tortuların küpte kalması ve şaraba karışmamasına dikkat ediliyor. Şişelenen şaraplara mantarları preslenip, üzerine gözeneklerinin havaya tamamıyla kapalı olması için mum dökülüyor. Günümüzde Iran şeriat kurallarına karşın evlerde Şiraz şarabı üretimi devam etmekte, tüketimi ise ülke genelinde çok yaygın olan “ev partileri”nde gerçekleşmektedir. Bu partilerde elbette başörtü özgürlüğünün yanı sıra günümüz müzikleri eşliğince çılgınca dans edilebilmektedir.

Turistseniz, şarap veya diğer içki çeşitlerini bulmakta pek zorlanmıyorsunuz. İçki satıcıları bir şekilde sizi otelde, dövizcide, müze çıkışında buluyorlar.  
İnternet yasağı ise halen devam ediyor. Facebook, Twitter gibi Amerikan menşeli web siteleri haricinde başta Sabah, Milliyet gazetesi olmak üzere bazı Türk gazetelerin web sayfaları da yasaklılar arasında. Ancak teknolojide çare tükenmiyor. Bir başka web sitesi vasıtası yolu ile tüm yasaklı sitelere erişmek mümkün olabiliyor.       

Şiraz hakkında kısa bilgiler;

1,5 Milyon nüfusu ile İran’ın 5.büyük kenti. Şirazlılar diğer şehirlere göre daha medeni, daha modern duruşları ile kendilerine İran’ın Paris’i yakıştırmasını yapmışlar. Edebiyat, Sinema, Resim, Heykel, Şiir sanatına bir çok değerli isim yetiştirmişler. En çok Hristiyan ve Yahudi cemaati de halen bu şehirde yaşamaktadır. Şiraz başta gümüş, kilim, ahşap el işçiliğinde ülkenin en önemli el sanatları merkezi konumundadır.
Nereleri gezilir?; Başta şehrin 70km dışındaki Persepolis antik kenti, Kuran Kapısı, Hafız’ın mezarı, Musa Al Kadhim’in oğullarının mezarlarının bulunduğu muhteşem Şah Çıra (aynalı) camii ve seksi iç çamaşırlarının, abiye kıyaferlerin satılsığı Şiraz Pazarı, 

İran hakkında kısa bilgiler;

İran; resmî adı İran İslam Cumhuriyeti veya farsça; Cumhuriye İslamiye İran’dır. Güneybatı Asya'da bulunan bu ülke, güneyde Basra ve Umman körfezi, kuzeyde ise Hazar Denizi ile çevrilidir. Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Irak, Pakistan, Afganistan ve Türkmenistan ile kara sınırına sahiptir. Başkenti Tahran'dır. Resmî dili Farsçadır. Şii İslamiyet ülkenin resmî dinidir.
İran, M.Ö. 4000'lere dayanan tarihi ve var olan yerleşmeleriyle dünyadaki en eski sürekli uygarlıklardan biridir. Tarih boyunca İran Avrasya'daki merkezi konumu nedeniyle jeostratejik öneme sahip olmuş bir bölgesel güçtür.

İran BM, Bağlantısızlar Hareketi, İslam Konferansı Örgütü ve OPEC kurucu üyesidir. İranın siyasal sistemi, 1979'da kabul edilen anayasaya göre oluşturulan birkaç karmaşık yönetim yapısına göre işlemektedir. En yüksek devlet makamı şimdiki Ayetullah Ali Hamaney'in üstlendiği İran dini liderliğidir. (Vilayet-i Fakih)
İran, uluslararası enerji güvenliği ve dünya ekonomisinde geniş petrol ve doğal gaz kaynakları sonucu önemli bir konuma sahiptir. Kişi başı GSMH’sı 12.000 dolardır. Para birimi İran Riyali diğer adıyla Tümen’dir.
Bölgesel dilleri; Azerice, Kürtçe, Arapça, Türkmence. Etnik grupları; Fars, Azeri Türkleri, Kürt, Arap, Türkmenler. 

Bu Makale 21.05.2012 - 15:34:26 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Turizmci 23.06.2012 - 11:36

    Sn.Cem Bey Size yakın zamanda Vanı ziyaret etmenizi ve o iranlı turistleri birde burda görmenizi rica ediyorum.Piknik tüpleri ile katlarda yemek pişirmeye çalışmalarını,o güzelim otel koridorlarında çamaşır sermelerine yakından tanıklık edersiniz.Ha unutmadan birde ne kadar pazarlıkçı olduklarını mutlaka resepsiyonda c.in esnasında görmelisiniz.Ama şunu da söyleyelim ,hala Van ili için en iyi pazar,Allah zeval vermesin.Ama ordan görünenle burdan görünen pek aynı değil.Saygılar

  • Cihan Çelebi 07.06.2012 - 09:51

    Hakikaten yazınızı beğenerek okudum. Bene 4 kere gittiğim İranda insanların sıcak davranışlarına ve de Türk olduğunuzu belirttiğiniz anda size karşı olan yakın ilgisine şahit oldum. İran mutlaka görülmesi gereken bir yer olduğunu düşünüyorum. Vizesiz giriş yapabileceğiniz bir ülke olmasından dolayı da seyahat etme konusunda biz Türklere avantaj sağlamaktadır. Yalnız tavsiyem Cumartesi Perşembe arasında orada kalmaktır. Cuma günü orada tatil olduğundan parklar haricinde zaman geçirecek bir yer yoktur. Yakın zamanda özellikle Şiraz ile ilgili 35 günlük turların piyasaya sunumu ile ilgili bir artış olacaktır.

  • Bünyamin TOKMAK 23.05.2012 - 02:46

    Yıllardır gitmek istediğim iki komşu ülkeden biri Suriye, diğeri İran idi. Suriyeye ortalık pek de karışmadan gidip, Halep ve Şamı, buranın insanlarını görme fırsatını buldum. Kaldı İran. Oraya gitmek için o kadar çok niyetim oldu ki... Her seferinde bu ülkeye ilişkin bir çok gezi yazısı, kitap okudum. Bu kez de sizin yazınız karşıma çıktı. Yazdıklarınız, önceki okuduklarımı doğrular nitelikte. Elinize sağlık. Yalnız içimde yine İranı görme fikri depreşti. Bakalım, ne zamana nasip olacak?

  • Nadir Elçi 23.05.2012 - 02:26

    Sevgili Cem kardeşim. Öyle lezzetli anlatıyorsun ki, tadı insanın damağında kalıyor. İran Türkiye olursa rahat bir nefes alırız. Zira böylece Türkiye İran olur mu enişesinden kurtuluruz... Tatil Kurdu Nadir Elçi Gazeteci Gezi yazarı

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.