Bülent Akarcalı anlatıyor: Turizmin sorunları nasıl çözülecek?

Bülent Akarcalı anlatıyor: Turizmin sorunları nasıl çözülecek?
Dün birinci bölümünü yayınladığımız röportajda Türkiye turizminin sorunlarını anlatan Bülent Akarcalı, bu bölümde sorunların çözümü ve ülke turizminin yeni bir evreye ulaşması için yapılması gereken çalışmaları sıralıyor. Peki Bülent Akarcalı turizm sektörü için neler öneriyor?


Savaş Daş - TurizmGüncel

Akarcalı'ya göre öncelikle var olan tesislerin en verimli şekilde nasıl kullanılabileceğinin belirlenmesi gerekiyor. Bunun için de ferdi otel işletmeciliğinden 'kampus otel işletmeciliği'ne geçilmesi gerekiyor. Akarcalı, kampus otel işletmeciliğini şöyle tarif ediyor:

TURİZM BÖLGELERİNE SEKTÖREL ÖZERKLİK

"Antalya’da oteller yan yana dizili ve tesisler arasında demir perde gibi duvarlar var. Birinden ötekine geçilemiyor. Oysa tam tersine, bütün bu duvarların kaldırılıp oradaki 10-15 otelin tek parça halinde işler hale gelmesi gerekiyor. Peki bu neye yarayacak? Ben bugün A oteline gittim eğer geçiş yaparak B otelini de görürsem, seneye öbür oteli tercih edebilirim. O bölgede belediyelerin oteller üzerindeki hakimiyetini azaltmak lazım. Verdikleri hizmet karşılığında aldıkları çok fazla ya da aldıkları karşılığında verdikleri hizmet son derece az. Zaten oradaki alt yapıyı devlet yaptı. Belediyeler en fazla çöplerini topluyor ki, bunu bile doğru dürüst yapmıyorlar. Otel bölgelerinin kendi kendilerini daha iyi yönetebilecekleri bir yapıya gitmek lazım. Bugün doğuda özerklik konuşuluyor. Turizm bölgelerine en azından sektörel özerklik getirebilmek lazım. Bu dediğim hassas bir konu ama şunu demek istiyorum; şu anda mevcut olan oteller üzerinde çok fazla yük var. Verimliliklerini arttırmalarının önünde engeller var. Bu engellerin kaldırılması verimliliği artıracaktır"

TEŞVİKLER YIPRANAN VE YAŞLANAN OTELLERE YÖNELİK OLMALI

Teşviklerin yaşlanan ve yıpranan otellere yönelik olması gerektiğini belirten Akarcalı, diğer taraftan özellikle Anadolu'da butik otelciliğin desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Bu konuda dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'a ayrıntılı bir rapor ilettiğini kaydeden Bülent Akarcalı, ancak Günay'ın kendisine bir yanıt bile vermediğini aktardı.

Büyük otel yatırımı yapanların finansman bulma sıkıntısı çekmediğini ifade eden Akarcalı, “Küçük otel yatırımı yapanların pek çoğu nasıl finansman bulunacağını bilmiyor. Rakamlar da küçük olduğu için kredi bulmak zor ve masraflı oluyor. Diyelim ki birisi 5 seneliğine 500 bin liralık kredi alacak faizi de yüzde 10. Bu faizin yarısını devlet ödese senede 25 bin lira eder. Ödedikçe faiz azalacağı için bu para 5 sene sonunda 100 bin lira bile tutmaz. Bu 500 bin liralık yatırımın alınacak malzemelerinin KDV’si yüzde 18’den zaten 80 bin lira tutar. Orada çalışacak insanlar için ödenecek vergiler, sosyal primler falan faizi hayli hayli karşılar. Bu yatırımla ortaya ek ekonomik bir varlık çıkar.” diyor.

Bülent Akarcalı, yatırım süreçlerinin batılı ülkelerde nasıl işlediğine dair ise şu bilgileri veriyor:

NEREDEYSE, 'YETER Kİ GEL, HER ŞEYİ BEN VERECEĞİM' DİYORLAR

"Batı'da kesinlikle böyle bir sistem yok. Orada devlet otelcilere 'ne yapılması gerekiyora araştır gel, beraber yapalım' diyor. Oranın kendi serbest pazarı içerisinde neler var? İspanya ve bütün Avrupa’da eski binaların restore edilip otele dönüştürülmesi için devlet elinden geleni yapıyor. Bir tek, ‘yeter ki gel, her şeyi ben vereceğim’ demedikleri kalmış. Binanın restorasyonu için finansal destek ve düşük krediler gibi olanaklar sağlanıyor. İstihdama yönelik konularla ciddi bir şekilde ilgileniyorlar. İş adamı olarak istihdama yönelik küçük ya da büyük bir şey yapmaya kalktığınızda bütün kapılar otomatik olarak açılıyor. Bizde ise Ankara’daki bürokrat diyor ki 'bana sormadan hiçbir şey yapamazsınız.' Bir beldedeki ufacık bir plan değişikliği için bile Ankara’nın onayı gerekiyor. Mesela bugün Kapadokya’daki en büyük sorun, kim yetkilidir veya değildir bu bilinemiyor. Sit kurulları var, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı var... Tüm bunların aralarında koordinasyon yok. Vali o koordinasyonu yapamıyor. Bir yerde ona da sen karışma diyorlar. Sürekli değişen bir bürokrasi var."

TURİZM, KAYNANASI ÇOK OLAN BİR GELİNE DÖNDÜ

Antalya'da oluşan düzenin Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın eseri olduğunu ifade eden Bülent Akarcalı, şimdi başka bakanlıkların bilmedikleri konularda devreye girdiklerini ve bunların Kültür ve Turizm Bakanlığı ile bir koordinasyon halinde hareket etmediklerini söyledi. Akarcalı, “Çevre Bakanlığı’nda, Bayındırlık Bakanlığı’nda kaç tane dil bilen personel var? Turizm konusuna el atarken hangi dış kaynağı incelemişler? Çevre Bakanlığı her otele çevre mühendisini zorunlu kılarken bunun senede kaç bin liraya mal olacağını biliyor mu? Peki batıda bunun uygulaması nasıl yapılıyor araştıran olmuş mu? Turizm kaynanası çok olan bir geline döndü. Ne yapacağını bilemiyor.” dedi.

Bülent Akarcalı, otelcilerin TÜSİAD gibi güçlü bir çatı altında bir araya gelmeleri gerektiğinide ifade ederek, “TÜSİAD bir yerden izin alarak kurulmadı Bir dernek üyelerinden güç alır. Yazılı bir kanunu yok ama fiili bir güç ve devlet bunları muhatap kabul etmek zorunda. Otelciler de fiili bir güç olarak ortaya çıksalar  devlet onları kabul etmek zorunda kalacak.” dedi.

ANTİK DÖNEM ESERLERİNİN BAKIM RESTORASYONU YETERSİZ

Türk – Osmanlı eserlerinin restorasyonu konusunda büyük çabalar harcandığını ancak antik dönem eserlerinin bakım ve restorasyonunun son derece yetersiz olduğunu vurgulayan Akarcalı, “Turist ören yerleri iyi diye geliyor. Esas kazancımız oradan. Ören yerlerinin yalnız içine değil çevresine de sahip çıkmak lazım. Efes’in girişine gidin bakın. Şark vari bir şekilde derme çatma barakalarda, her türlü zevkten uzak bir girişi var. Turistlere son derece labuali davranılıyor ve laf atılıyor. Girişte şu mesajı veriyoruz ‘işte Türkiye budur, içeriye girdiğiniz zaman gördüğünüz güzellikler de antik dönemdir.” diyor.

Turizmi hanutçuların ve tur operatörlerinin tekelinden kurtarmak gerektiğini belirten Akarcalı, şöyle bir öneri getiriyor:

VİYANA - EDİRNE ARASINA HIZLI TREN VE OTOYOL

Turistlerin Türkiye’ye bireysel olarak gelmesini sağlayacak yaklaşımlarda bulunmak lazım. Şehirlerdeki düzensizliği gidermenin yanında, Türkiye’ye tren ve arabayla gelinmesinin kolaylaştırılması gerekiyor. Bugün Paris’e gidenlerin büyük bir kısmı Avrupa’dan trenle gidiyor. Benim aklımda Edirne-Viyana arasında otoyol ve hızlı tren projesi var. Viyana’yı çağdaşça fethetmenin en iyi yolu budur. Zaten arada bir sürü otoyollar var. Viyana ile Edirne-İstnbul’u bağlayacak  2000 km varsa bunun zaten üçte ikisi otoyol. Şu anda Avrupa Birliği de  yeni yatırımlara ihtiyaç duyduğu için böyle bir projeye girer. İkincisi hızlı tren. İstanbul’u Avrupa hızlı tren sistemine eklediğimizde, turist Londra’dan bile Türkiye’ye hızlı trenle gelebilir. Eskiden İtalya üzerinden Türkiye’ye feribotla gelinebiliyordu. Bunun insanlara daha da ucuza gelecek şekilde teşvik edilmesi lazım.

RUBLE VE EURO'DAKİ DEĞER KAYBI TÜRKİYE'Yİ PAHALI BİR ÜLKE YAPTI

Ruble ve Euro’daki değer kaybının, Türkiye'yi pahalı bir destinasyon haline getirdiğini iddia eden Akarcalı, Euro ile hizmet veren, Bulgaristan, Yunanistan, İspanya gibi ülkelerin son derece çekici hale geldiğini vurguladı. Otel maliyetlerini düşürecek yaklaşımlara ihtiyaç olduğunu kaydeden Akarcalı, alternatif pazarların yaratılması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Bülent Akarcalı, konuşmasının devamında şu noktaların altını çizdi:

TUR OPERATÖRLÜĞÜ TEŞVİK EDİLMELİ

1990’lı yıllarda Türkiye tur operatörlüğü fırsatını kaçırdı. Şu anda Türkiye sermayeli bir tur operatörümüz yok. Yurt dışında; Rusya’da, Hollanda’da kurulmuş Türk şirketleri var ama sermayeleri oraya kalıyor. Tur operatörlüğüne ilişkin bilgi, birikim, teknoloji oralarda kalıyor. Tur operatörlüğüne dair bir teşvik olmalı.

SAĞLIK TURİZMİNDE HASTANE VE OTEL ARASINDA İŞBİRLİĞİ OLMALI

Ben esas sağlık turizmiyle ilgileniyorum. Sağlık Bakanlığı, sağlık turizmiyle ilgili bir genel müdürlük kurma düşüncesinde. Bu konuyla ilgili TÜRSAB’la yakın işbirliğine girişecek. Sağlık turizminde otellerin ciddi bir payı olabilir. Sağlık turizmi için gelen her hasta, gidip hemen hastaneye yatmıyor. Sağlık turizmi; içinde termal turizm, 3. yaş turizmi, estetik turizmi gibi pek çok alan barındırıyor. Saç ektirmek için gelip iki hafta otelde kalıyorlar. Dolayısı ile hastanelerle oteller arasında ciddi işbirlikleri olmalı.

BELEDİYELER EMITT'E KATILMAMALI

Bence EMITT’e belediyelerin katılması son derece yanlış. Belediyelerin katılımı orayı profesyonel olmaktan çıkarıp karnaval yerine çeviriyor. Avrupalı gibi ben geleyim otelle konuşayım anlaşayım çıkıp gideyim diyen yok. EMITT’in ciddileşmesi lazım. Dahası, EMITT’i öyle yapacaksın ki turizm müşavirleri aracılığı ile EMITT’e gelmek isteyen dış acentelerin Türkiye’deki konaklama masraflarının bir kısmını karşılayacaksın. Sağlık turizminde turizminde bu tip şeyler yapılıyor.

TAKSİ BORSASI


Çiçek borsası gibi taksi plakası borsası kurulmalı. Bütün plakalar oraya kayıt olmalı ve eş dost aracılığıyla değil, borsanın belirleyeceği kurallar çerçevesinde satılmalı. Aradaki aracılar çıkarılmalı.


Bu Haber 29.01.2015 - 19:09:50 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.