Melih Yetiş

Turizm hareketlerine ve rakamlara bir bakış

TÜROFED’in Akbank ile birlikte hazırlamış olduğu turizm raporu gercekten uzun vadeli vizyonel bir master bakış açısı çercevesinde turizmin geleceğini global bazda tahmin edebilme anlamında çok yararlı bir çalışma olmuştur. Rapor, gerek turizm sektörü içerisinde yer alan tüm aktörler ve gerekse turizmin örgütsel çatısını oluşuran oluşturan kamu temsilcileri açısından bilimsel turizm tez çalışması tadında katkı sağlamıştır.

Bu değerli çalışmaya katkıda bulunan ve emek veren tüm bireylere TÜROFED Başkanı Sayın Ahmet Barut şahsında teşekkür etmek öncelikli olarak tüm turizmcilerin bir gönül borcu olmalıdır. Bu çalışmanın satır aralarına baktığımızda aşağıdaki değerlendirmeler öncelikli olarak gözümüze çarpmaktadır;

Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre 2010 yılı sonunda dünya turizminin 2009’a oranla % 3 ile 4 arasında büyümesi beklenmekte ve krizin sona ermesinin ardından seyahatlerin her yıl % 5 oranında artması ve bu büyümede özellikle Çinli ve Hintli turistlerin önemli bir rol oynaması öngörülmektedir.

Bu doğrultuda, uluslararası turist sayısının da hızla artarak, 2009 yılında 880 milyondan, 2020 yılında 1.6 milyara ulaşması tahmin edilmektedir. Sektörün büyümesi 7 yıl içinde dünya genelinde 3.3 milyon yeni iş olanağı yaratarak işgücünü de olumlu etkileyecegi tahmin edilmektedir. Türkiye’de ise turizmin 2010 yılında dünya hızının üzerinde büyüyerek hem turist sayısında hem de turizm gelirlerinde%10-12 düzeyinde artış yaşanacağına işaret ediliyor. Ülkemizin turist sayısı bakımından 2009 yılında global pazardan aldığı pay bir önceki yıl%2.9’dan %3.4’e yükselerek 32 milyona ulaştı. Turizm gelirlerimizin ise 2009 yılındaki 21 milyar USD seviyesinden 23 -24 milyar USD’a yükselmesi bekleniyor.

Gelecek; müşteri kitlesi daha geniş olan, mevsimsellikten etkilenmeyen ve maliyetleri daha düşük olan şehir otelciliğinin büyüyeceğini gösteriyor.Ayrıca, ülkemiz turizm geleceğinin şekillenmesinde kongre, sağlık, yat, eko turizmi ve lüks hizmet sunumu gibi konseptlerin ön plana çıkması beklenmektedir.

Diğer taraftan sektörde yapılan yenileme veya yeni yatırımların enerji verimliliği  sağlayacak şekilde yapılması da önem kazanacak. Türkiye’ye gelen yabancı ziyaretçi sayısı yılın ilk 5 aylık döneminde yüzde 10 dolayında artarak 8 milyonu aştı. Türkiye geçen yılın aynı döneminde 7,3 milyon ziyaretçi ağırlamıştı. 5 aylık dönem içinde ana pazarlardan BDT ve Almanya’da yüzde 4,5 artış yakalanırken Rusya pazarında yüzde 29, İngiltere pazarında da yüzde 13’lük bir gelişme kaydedildi. Avrupa para birimi Avro’nun Amerikan para birimi Dolar ve İngiliz para birimi Pound karşısında değer yitirmesi nedeniyle, turizm gelirinin yüzde 60’a yakın bölümünü Avrupa para birimi Avro üzerinden elde eden Türkiye’de sektör bu yüzden ciddi kayıplar veriyor. 2009 yılının Ocak-Haziran döneminde, Amerikan para birimi Dolar, Avrupa para birimi Avro ve İngiliz para birimi Pound’un TL değer karşılıkları da ortalama yüzde 2 dolayında yükselmişti.

2010 yılının ilk yarısında ise bu ilişki tersine döndü. Bu yılın 6 aylık döneminde, TL karşısında Avro yüzde 5-6, Pound yüzde 2-3 ve Dolar da yüzde 6-7 bandında düşüş gösterdi. Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD)’nin hesaplamalarına göre Avro’daki değer kaybı yıl sonunda turizm gelirlerinde 1 milyar dolarlık kayba neden olacak.

Hesaplamada 2010 yılının haziran ayı itibariyle Avro/Dolar paritesinin yıllık ortalamada 1,25 civarında seyredeceği varsayıldı. Buna göre turizm gelirleri 2009 yılına göre yüzde 10’luk düşüşle 1 milyar dolarlık bir gerilemeye neden olacak. Uluslarasi Ekonomik Verilerde Türkiye nin Turizm Gelirlerinin Ihracat gelirleri icerisindeki payinin artmamasi ve sadece %15,62 lik bir oranla Ekonomik Kriz yasayan Yunanistanin %62,64 lük payına kıyasla ne kadar gerilerde kaldigini da göstermektedir bizlere.

Türkiye 1 milyon yatak kapasitesi ile dünyadaki ilk 10 dev ülke arasında yer alarak dikkat çekerken, turizm gelirlerinin ihracat gelirlerine oranı ise malesef bir o kadar da tezat teşkil etmektedir. Türkiye nin dünya turizminden aldığı pay ziyaretci sayıyısı itibari ile 2003 senesinde %2 iken 2009 senesinde bu oran artarak %3,1 lik bir orana yükselmisken,Turizm gelirlerindeki pay orani ise 2005 senesinde %2,1 ve 2009 senesinde de sadece %2,1 lik ayni oranla ziyaretci sayisi ve turizm gelirleri açısından da bakıldığında dünya turizminden aldığımız payın dengesizligini de açikca belli etmektedir.

Açıkça görülen Türkiye turizminde bir Arz-Talep ve Gelir Dengesizligi bir çığ gibi büyümekte ve ülke ekonomisinin önünde bir soru işareti olarak yerini almaktadır. Her ne kadar Avrupa Birliği Raportörleri Dünya Ekonomisi bir durgunluk yaşarken, Türkiye Ekonomisinde gözle görülür bir büyüme gözükmektedir deseler de, bu tablo bizlere Türkiye’nin turizm dengeleri açısından pek de o kadar içi açici ve sağlikli bir karnesinin de olmadigini göstermektedir.

Daha önümüzde yol alacak cok uzun bir yol var sevgili turizmci dostlarım.

 

Bu Makale 21.07.2010 - 09:50:07 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Dr Özer ALPAR 21.07.2010 - 12:28

    Sayın Melih Yetis Bey in yazdıklarına katılmamak mümkün değil. Çok güzel yazmış. Sahsım adına teşekkür ediyorum. Yazdıklarını büyük bir keyifle okudum. Kaleme almış olduğu konu başlıklarına katkıda bulunmak adına bende aşağıdaki bir kaç cümleyi ilave etmek istedim: Genel Turizm Bilgisi olarak turizm eğitimi alan gençlere ilk öğretilen konulardan bazıları şunlardır: * Turistik Ürün stoklanamaz. *Talep ile birlikte aynı anda üretimde gerçekleşir. *Turizm sektöründe arz arttıkça, talep aynı oranda artmadığı zaman turistik ürünün fiyatı düşer. Turizm pazarlaması veya turistik ürünün özellikleri konu başlıklarında ilk akla gelenlerden bazılarını yazdım. 1 milyonu aşkın yatak kapasitemiz var. Yani tüm konaklama işletmeleri bir yıl boyunca %100 doluluk oranı ile çalışsa 365 milyon turisti ağırlayabilecek kapasitemiz var. %50 dolulukla çalışsalar yani mevcut yataklarının yarısını satamasalar bile 182 milyon turisti agırlamamız gerekiyor. 2009 yılı itibariyle 365 milyon değil-182 milyon hiç değil 32 milyon turist ağırlamışız. Bu durumun mantığı nedir? Bu durumda arz kapasitemizi devamlı artırıyoruz. Üstelik devlet eliyle ve teşvikler vererek ve sürekli olarak bu teşvikleri Antalya başta olmak üzere fiziksel kapasitesi, arz kapasitesi fazlasıyla doymuş, fiziksel kapasiteyi aşmış bölgelere bakanlık eliyle hala teşvik belgeleri verilerek yatak kapasitesi artırılıyor. Bütün bunlar olurken bu bölgelerdeki trilyonlarca lira harcamış turizm yatırımcıları yeterince ses çıkarmadığını düşünüyorum. Zira bölgelerine yapılan her yeni tesis oda satış fiyatının düşmesine neden olmaktadır. Yukarda yazmıştım. Turizm sektöründe arz arttıkça, talep aynı oranda gerçekleşmediği sürece turistik ürünün fiyatı düşer. Devlet sürekli olarak arz kapasitesini yani konaklama tesisleri yapılmasını teşvik ederek toplam yatak kapasitesini artırarak oda yatak satış fiyatlarının sürekli olarak ucuzlamasına bizzat kendi eliyle neden olmaktadır. Bu durumda ülkemizin kaynakları boşa harcanmaktadır. Akdeniz çanağında yer alan bir çok Türkiye ye rakip ülkeye göre ülkemizde çok ucuza oda satışı gerçekleştirilmektedir. Akdeniz çanağındaki rakip ülkeler arasında daha yeni, daha lüks konaklama tesislerimiz olmasına rağmen rakip ülkelerin neredeyse pansiyonları fiyatına ülkemizde beş yıldızlı otel satışı gerçekleşmektedir. Bakanlığımız 2634 sayılı turizmi teşvik kanunu gereği artık deniz kum güneş turizmine yönelik konaklama işletmesi yapımına teşvik vermemelidir. Artık bu otellerin özellikle Antalya gibi fiziksel kapasitesinin çok üstüne çıkmış destinasyonlarda otel yapımını engellemese bile teşvik vermemelidir. Bunun yerine Alternatif turizm türlerinin gelişebilmesi için özelliklede kıyı şeritleri yerine iç kesimlerdeki turistik çekiciliği olan bölgelere konaklama tesisi yapılmasını teşvik etmelidir. Aslında 1980 li yıllardan beri 2634 sayılı turizmi teşvik yasası ile konaklama işletmelerine verilen teşvikle 30 binlerden 1 milyona ulaşan yatak kapasitesi düşünüldüğünde artık konaklama işletmeleri yerine turizm sektöründe yer alan ulaştırma ve seyahat işletmelerinin teşvik edilmesi söz konusu teşvik kredilerinden bu iki grup işletmelere daha yoğun bir şekilde yararlandırılması turizm bakanlığının önceliği olmalıdır. Antalya gibi fiziksel kapasitesinin çok üstüne çıkmış bölgelerde bölge izleme komitelerinin ivedilikle oluşturulması gerekmektedir. Söz konusu bölge izleme komitelerinde şu gruplar temsil edilmelidir: 1- Konaklama işletmeleri 2- Seyahat işletmeleri 3-Ulaştırma İşletmeleri 4-Yeme-içme, Eğlence, hediyelik eşya vb. İşletmeler 5-Yerel Yönetim 6-Sivil Toplum Örgütleri 7-Üniversite 8-Kamu yöneticileri bu grupların temsilcilerinin katılacağı düzenli toplantılar yapılarak her turistik bölgenin sorunları masaya bu düzenli toplantılara da yatırılmalı ve yerelden merkezi yönetime doğru söz konusu bu sorunlar ve çözüm önerileri aktarılmalıdır. Bakanlık nihai kararı veren olmamalıdır. Söz konusu komitenin kararları bağlayıcı olacak şekilde yeniden yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Ancak bu sayede sürdürülebilir turizm sağlanacaktır. Dünyada bu şekilde örgütlenen bölge izleme komitelerinin çalışmaları vardır. Örneğin Almanya nın güneyinde yer alan Bodensee gölü kıyısında yer alan 4 ayrı ülkenin yukarda saydığım temsilcilerinden oluşan birlik Bodensee bölgesinde çok başarılı çalışmalar yapmaktadır. 4 ülkenin de merkezi yönetimlerine yönelik alınan kararlar iletilmekte o bölge ile ilgili yapılacak tüm çalışmalarda özelliklede söz konusu turistik bölgenin çekicilik unsuru olan doğal güzellikler, tarihi kültürel değerler veya arkeolojik değerlerini yukarda saydığım 8 gruptan oluşan bölge izleme komitesi korumaktadır. Ayrıca yine bu grup bölgenin tanıtım ve pazarlama çalışmalarını da tek bir merkezden yürütmektedir. Bu sayede her bir işletmenin ayrı ayrı bu iş için para harcaması yerine ölçek ekonomisinden yararlanarak daha başarılı çalışmaları daha ucuza gerçekleştirmektedirler. Söz konusu çekicilik unsurlarına zarar veren herhangi bir uygulamayı bir turizm işletmesi yapıyorsa ya da bir yerel yönetim aldığı bir karar ile yapacağı tespit ediliyorsa, izleme komitesi anında müdahale ederek bölgenin çekicilik unsuru olan yukarıda saydığım 3 grupta yer alan değerlere daha zarar veremeden engellenmesi sağlanabilmektedir. Yurt dışında örnekleri olan şekilde izleme komitelerinin kurulmasına ve yasal bağlayıcı alt yapıları kurularak örgütlenmelerinin sağlanmasına şiddetle ihtiyaç olduğuna inanmaktayım. Aksi halde ülkemizin birbirinden güzel turistik bölgelerinin çekicilik unsuru olan doğal güzellikleri, arkeolojik değerleri ve tarihi kültürel değerleri gelecek kuşaklara bozulmadan, kirlenmeden, tahrip edilmeden artırılamayacağı için bizlerin çocukları, torunlarımız bu bölgelerde turist göremeyeceklerdir. Devlet eliyle yapılması teşvik edilmiş yüzlerce beş yıldızlı oteller ise beton yığını olarak sahil kenarlarında Çin Setti gibi ya da Kıbrıs da ki yeşil hatta kalmış atıl boş duran oteller gibi kalacaklardır. Eğer, sürdürülebilir turizm yapmak istiyorsak. Bakanlığımızın makro politikalar geliştirmesi vizyonu olan 2020–2030–2040–2050 li yılları hedef alan politikalar üretmesi gerekmektedir. Saygılarımla. Dr. Özer ALPAR Akdeniz Üniversitesi

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.