Turist ve turizmci gözüyle Fas

Turizmde son kullanıcı için de,turizmciler için de diğerlerinden daha kolay adapte olunabilen, misafirin beğenilerine, beklentilerine diğerlerinden daha kolay ‘dokunulabilen’ destinasyonlar vardır. Fas da yüzeysel, alelacele bir bakışla dahi farkına varılabilen tüm pürüzlerine rağmen aslında Türk turizmcisi ve turisti için tam da böyle bir ülke. Daha net bir ifadeyle gezmeye ve gezdirilmeye değer bir destinasyon.

Prontotour’un geçtiğimiz hafta düzenlediği özel basın gezisine iştirak etme ve destinasyonu kanlı canlı inceleme fırsatı bulduk. Prontotour Pazarlama Müdürü Sarp Özkar'ın da eşlik ettiği geziye Türkiye'nin önde gelen basın kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Hep birlikte Fas'ı keyifle gezdik.

Fas'ı tam olarak anlayabilmek için öncelikle günümüzün yaygın deyimiyle son kullanıcı açısından üzerine ticari dengelerin ağır kaftanını giymemiş birinin gözüyle destinasyonu tasvir etmeye çalışmak gerekiyor. Ne de olsa turizmin özünde turizmcinin destinasyonuna duyduğu heyecan ve inanç yatar. Bunlar olmadan başarının gelmesi pek mümkün değildir. Bu heyecan ve inanç da yeni bir destinasyonu gören misafirin hissedeceğinden ya da hissetmesi gerekenden pek de farklı değildir.

Fas tıpkı Türkiye gibi birçok kültür ve unsurun kesiştiği bir ülke. Ancak Türkiye’den apayrı bir şekilde bu kültürler tek bir potada kaynamamış. Toplumsal gruplar kesişip birbirlerinden alabildiklerini almış ve yan yana yaşamaya devam etmişler. Örnek vermek gerekirse; Fas'ın herhangi bir kentindeki oldukça şık, ustalıkla yönetilen bir Fransız restoranının hemen önünde Berberi bir seyyar kuskusçuya rastlamanız olası. İşin tuhaf tarafı restoranda filet mignon yiyen Faslı ile tezgah başında ayranla kuskusu mideye indiren Faslı arasında sadece mekânsal bir ortaklık var. Bu iki tipin birbirlerinden haberi olsa da günlük yaşamda birbirlerine ‘değdikleri’ pek söylenemez. Elbette ülkede çok sayıda bulunan ve ikinci konutlarını Fas'ta edinmiş olan yaşı geçkin Avrupalı kitlenin de bu ilişkilere katkısı aynı düzeyde.


  
İnternet mecrasının dikte ettiği birkaç kelimede özetleme alışkanlığıyla destinasyonu şu kelimelerle özetlemek mümkün: Afrikalı, Frankofon bir Arap ülkesi. 
 
Fas’ta bir günü yanı başındaki Sahra’dan kopup gelen çöl kültürünün izlerini taşıyan, Hindistan’a benzer bir keşmekeşin ahengi içinde kendi kıpkızıl, insanlarıyla rengarenk Marakeş’te geçirip, ertesi gün Rabat’ta okyanusun tuzunu koklayarak hiç de yabancı olmadığınız bir Akdeniz kenti düzenine adım atabilirsiniz. Hatta sanayi kenti Kazablanka’nın yüksek binalarla çevrili caddelerinin arasından aklınıza görür görmez İzmir’i getirecek pırıl pırıl bir sahil şeridine çıkabilirsiniz. Tüm bunları yaparken de içinizden bir ses sürekli size ‘Afrika’nın en batısındasın ama Doğu’dasın’ diyecektir.



KIYAMET HER GÜN BU MEYDANDA KOPUYOR!
 
Marakeş Fas’ın en Afrikalı yerleşim noktalarından biri. Bu eski ve acılarla yoğrulmuş kıtanın kanlı, gizemli ve kadim tarihine tanıklık ede ede kızıla boyandığı edebi eserlerde sık sık rivayet edilen Afrika'nın meşhur killi toprağı, Marakeş’in kendine has dokusunu oluşturuyor. Kentteki tüm binalar; oteller, ibadethaneler, devlet daireleri Afrika’nın killi toprağının rengini taşıyor. Fas’ın mağribi – Fransız etkileşimli mimari anlayışı ile bu renk birleşmiş ve beklenmedik bir şehircilik anlayışıyla üç boyut kazanmış. Bu dokuyla kent adeta eşsiz bir hale geliyor. Ziyaretçi olarak tüm bunlara bakıp etkilenmemeniz mümkün değil. Ta ki Kıyamet Meydanı’nı görene kadar. 


 

Kıyamet Meydanı kelimelerin kifayetsizliğini ensenizde hissettiğiniz bir mekan. Adı 'Kıyamet'in kelime anlamı olan ‘herkesin toplandığı yer’ olma durumundan geliyor. Kıyamet Meydanı’nda Çöl’ün derinliklerinden gelmiş şemsiyeli falcılara, yılan oynatıcılarına, maymunculara, Çağrı filminin setinde olduğunuz hissine kapılmanıza neden olan kakafonik vurmalı seslerine, komşu Afrika ülkelerinden gelenlere ve elbette bolca batılı turiste rastlamanız mümkün. Her ne kadar bu meydandaki çoğu kişi turist – yerli ilişkisinin sadece menfaate indirgendiği bir anlayışa sıkı sıkı sarılmış olsa da bu benzersiz meydanın havasını solumadan Fas’tan dönmek herhalde çok büyük bir hata olur. Meydanın hemen arkasındaki ‘Souk’ da denen kapalıçarşı ise otantik hatıratlar satın almaya, gerçek anlamda bir doğu çarşısına dalmaya, sıkı pazarlıklar etmeye ve karmaşık bir bütünün parçası olmayı en azından birkaç saatliğine hissetmeye hevesli herkesin es geçmemesi gereken bir yer.


 
OKYANUSUN KIYISINDA ESKİ BİR ASKERİ ÜS RABAT

Ülkenin başkenti Rabat için ise söylenmesi gereken ilk şey kesinlikle daha fazla tanıtıma ihtiyaç duyduğu. En azından Marakeş kadar tanınmayı hak ediyor Rabat. Atlas Okyanusu’nun görkemli dalgalarının dövdüğü sahili, okyanusa tepeden bakan nefis kalesi, beyaz ve mavinin harika tablolar çizdiği dar sokakları, kentin ortasında dev bir alan kaplayan mezarlığı, Kral VI’ıncı Muhammed’in sarayı ve bildiğimiz modern yaşama yakın kent yaşamıyla Rabat kesinlikle daha fazla ziyaret edilmesi ve ziyaretçi edinmesi gereken bir yer. Unutulmaması gereken bir ayrıntı da şu: Kente yerel bazda sörf tutkunlarının yoğun ilgisi ve bu sporu gerçekleştirmek için uygun dalgalar var. Bu değer mutlaka uluslararası anlamda tanıtılıp, turizme kazandırılabilir bir değer. 


 
'TEKRAR ÇAL SAM...'

Dünyada ‘Kazablanka’ adını duymamış insan sayısı kenti haritada gösterebilecek olanların sayısından daha azdır. ‘Beyaz ev’ anlamına gelen Kazablanka adı aslında Humphrey Bogart ve Ingrid Bergman’ın oynadığı 1942 yapımı sinema filminden ve meşhur “Tekrar çal, Sam” repliğinden dolayı bu kadar tanınıyor. Eski bir Berberi köyü olan Kazablanka günümüzde Fas’ın sanayi merkezi konumunda. Dolayısyla ülkenin ticari turizminin de merkezi. Caddelerindeki lüks araba sayısı ve İstanbulluların çoktan bağışıklık kazandığı trafiği ile kendini bu anlamda hemen hissettiriyor. Kent ziyaret edildiğinde Fas'ın modern yüzünün yanı sıra ünlü Kazablanka filminde Rick karakterinin işlettiği ve sinema tarihine silinmemek üzere kazınmış sahnelerin geçtiği Rick’s Cafe’nin birebir kopyası olan bir işletmeyi ziyaret etme şansı var. Rick’s Cafe’de Sam’in meşhur parçası As Time Goes By’ı tekrar tekrar dinlerken, nefis yemekler, içkiler tadabilir ve Fas’ta pek de rastlayamayacağınız türden bir servis kalitesine şahitlik edebilirsiniz.



Şimdi destinasyonu turizmi ilgilendiren ana başlıklar açısından kısaca değerlendirip, pazar analizimize geçelim.

Oteller: Fas’ta yerel zincirlerin ve otellerin yanı sıra La Mamounia gibi simgeleşmiş oteller ya da dünya çapında yaygın zincir otellere ait tesisler de bulunuyor. Özellikle yerel markaların standartları konusunda bir yıldız eksiden düşünmek mantıklı. Dört yıldızlı bir oteli birçok açıdan Türkiye’deki bir üç yıldızla kıyaslamak kolay. Konaklama ücretleri ise ‘makul’ olarak nitelendirilebilir.
 
Hizmet Kalitesi: Fas’ın turizm açısından en büyük sorunu belki de bu. Servis ‘genelde’ özensiz ve yavaş. Bu sorunun yaşanmadığı yerler de yine ‘genelde’ Fransız mutfağından örnekler sunan restoranlar.
 
Gastronomi: Fas’ın geleneksel mutfağının temelinde Tajin denilen bir kilden kapaklı güveçte pişen yemekler var. İrmikten yapılan pilavları kuskus da bu minvalde. Deniz ürünleri de bolca tüketiliyor. Fas’a Türkiye’den giden birinin yiyeceklere hayranlık duyması pek mümkün değil. Fas’ın hem tarihi, hem coğrafi konumu hem de kültürel yapısına nazaran mutfağı biraz zayıf. Fas’ta yenilecek en lezzetli gıda meyveler.
 
Türkiye İmajı: Fas’ta Türkiye tanınan ve sevilen bir ülke. Son yıllarda yükselişe geçen Türk dizileriyle pekişen bu imaj sayesinde yöre insanıyla iletişime geçmek çok kolay.Her gün en az bir Fas kanalında bir Türk dizisi oynuyor.  Hemen bir ‘merhaba’, ‘arkadaş’ ya da ‘İstanbul’ sözü duyabiliyorsunuz. Tabii iki ülkenin dini ortaklığı da başka bir yakınlık etkeni. Bu yapı giden Türk turistin kendini rahat hissedebileceği bir ortam sağlıyor. Ayrıca Fas’ta oldukça zengin yerli bir kesim var. Pahalı arabalar, lüks evler hemen her kentte göze çarpıyor. Bu kitle bu imaj kullanılarak Türkiye’ye daha sık ve çok çekilebilir. 

Turizm Çeşitliliği: Fas elbette ki bir kültür turizmi destinasyonu. Ülkedeki Bahia Sarayı, Ebu Innanya Medresesi, Mohammad V'nin Anıt Mezarı gibi pek çok görkemli tarihi yapı bulunuyor. Fas’ta özellikle Atlas Okyanusu’na ve Akdeniz’e kıyısı olan kesiminde su sporlarına bağlı turizm yüksek bir potansiyel taşıyor. Ancak bu potansiyel henüz layığıyla değerlendirilebilmiş değil. Özellikle sörf tutkunlarını turizmi adına potansiyelinin çok azını değerlendirebilmiş. Doğru tanıtım, yatırım ve planlamayla Fas gibi bütçeleri çok zorlamayan bir destinasyonda okyanus konforunu spor turizmi tutkunlarına sunmak mümkün. Fas ayrı bir segment olarak belki sunulamasa bile alışveriş turizmi için de uygun bir destinasyon. Zara, Mango ve LC Waikiki gibi ciddi markalardan Türkiye’den daha ucuza alışveriş yapmak söz konusu. Dünyaca ünlü Argan yağı ve geleneksel motifler taşıyan enstrümanlar, kıyafetler ve diğer yerel ürünler de alışveriş sürecini keyiflendiren unsurlar.

 
FAS, TÜRK TURİZMİ İÇİN NASIL BİR PAZAR?
 
Fas Turizm Bakanlığı’nın verilerine göre ülke, 2011 yılında toplamda 9,35 milyon turist ağırlamış ve 16,9 milyon gecelemeyle yaklaşık 6 milyar euro turizm geliri elde etmiş. Yine resmi ifadelere göre bu istatistikler 2012 sonunda yüzde 1 – 3 arasındaki bir oranda artmış olacak. Türkiye’den Fas’a yılda kaç Türk turistin gittiğini resmi olarak ifade eden bir veri yok. Ancak bu sayının birkaç bin civarında olduğunu söylemek mümkün. Fas’tan Türkiye’ye gelen turist sayısı ise 2011 yılında 68 bin civarında. 2012 yılının Ekim ayı itibarıyla ise bu sayı 67 binlere ulaşmış durumda. Gelen turist açısından pazar bu yıl yüzde 13 oranında büyüyor. Bu gidişle 2012 2011’i geride bırakacak.

Arap Baharı
 
Bütün Arap dünyasını derinden sarsan Arap Baharı açısından ise Fas belki de en iyi durumdaki ülkelerden biri. Ülkede bariz bir huzursuzluk söz konusu değil. En azından turist gözüyle Fas’ı görenler için. Derinlerde büyük problemler belki vardır. Ancak bu pek dışarı yansımıyor. Günlük hayatın modernliği, kadının kamusal alanda kendine diğer Müslüman – Arap ülkelerine nazaran çok daha fazla yer bulabilmesi açısından da Fas Türk turistlerin rahat edeceği, acentelerin operasyonlarını rahatça sürdürebilecekleri bir ülke.

Eksiler
 
Fas’ta Türkiye’nin ve diğer turizmin önde gelen ülkelerinin çoktan sindirmiş ve belli bir ölçüde tamamlamış olduğu bazı unsurlar henüz yeterince gelişmiş değil. Hizmet kalitesi anlayışının oturması, yerel acentelerden kaynaklanan operasyonel anlamda hızlı karar verme yetisinin edinilmesi, problem çözmeye yönelik uzmanlaşma ve turizm altyapısının istenen noktalara çekilmesi ancak orta vadede çözülecek sorunlar.



Artılar
 
Fas Türkiye’ye benzemiyor. Ancak Türkiye’yi yakından tanıyan insanlarla dolu. Otantik yapısı içinde oldukça da güzel bir ülke. Güvenlikle ilgili pek bir sıkıntı yok. Şehircilik belli oranda başarılı. Türk turist için hesaplı bir destinasyon olduğu da söylenebilir. Dolayısıyla Türk tur operatörleri için de rahat pazarlanabilir bir ülke. Doğu kültürünün etkisi altında olduğu için bir işi gerçekleştirmeden önce uzun uzun sohbet etmek yaygın bir alışkanlık. Bu turlar yürütülürken sıkıntılara yol açabilir. Ancak işinin ehli, tecrübeli firmalar bu pürüzlerin kolaylıkla üstesinden geliyorlar. Klasik anlamdaki kültür turistlerinin kolayca mutlu edilebileceği Fas’a Fankofon dünyaya, mimariye, su sporlarına ilgi duyan Türk turistler yeni ürünler ve seçeneklerle mutlaka götürülmeli.  



 
PRONTOTOUR SATIŞ MÜDÜRÜ SARP ÖZKAR ANLATIYOR

Gezi boyunca bizlere eşlik eden ve ayrıntılı bir destinasyon analizi yapmamızı sağlayan Prontotour Satış ve Pazarlama Müdürü Sarp Özkar’ın da altını sıklıkla çizdiği gibi Fas hem Türk turistler için hem de turist göndermek isteyen turizmciler için ideal bir ülke.

Sarp Bey “Fas oldukça derin, dolu dolu bir turizm ülkesi. Gezi ve kültür tutkunu turistlere de, turizmcilere de ciddi bir çeşitlilik sunuyor" diyor. Katılmamak elde değil. Sarp Bey Prontotour olarak düzenledikleri Kazablanka - Marakeş turları için ise şu bilgileri veriyor:

"Nisan ayına dek sürecek turlarımızda misafirlerimize Fas'ın sahip olduğu zengin kültürel birikimi sunmayı hedefliyoruz. Air Arabia işbirliğiyle gerçekleştirdiğimiz turlarımız 6 Ocak'tan 31 Mart'a dek her pazartesi yapılacak. Dört yıldızlı otellerde yarım pansiyon konaklama seçeneğinin sunulduğu turumuzun 549 €'luk ücretine Türkçe rehberlik, panaromik şehir turları, transferler, havalimanı vergileri ve sigortalar dahil.” 

Fas'ı rengarenk hatırlarıyla hafızamıza kazıyıp, hem turistlere hem de turizmcilere bu destinasyonu tavsiye ederek sözlerimizi bitiriyoruz.

Not: Fas 2 adlı fotoğraf Ferhat Esnek'e aittir.
 

Bu Makale 25.12.2012 - 09:14:15 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • kemal esinç özbilen keogrup@gmail.com 19.02.2014 - 08:19

    tebrikler,net, güzel bir gözlem. birde iç fas yani meknes,fes,çöl,dağlar,vadiler,sahiller eklenirse çok değişik güzel bir ülke. eğer 89 gün kalınırsa tüm ülke hakkında daha net bilgi net bilgi alınabilir.gelen turist sayısının 14 milyona ulaştığını belirtiyorlar. abd ve avrupa ülkeleri vatandaşları ciddi konut alımına başlamışlar. yakında tunusmısırsuriyenin yerine bizim turistler burayı seçerler diye düşünüyorum.

  • aynur gürsoy 09.02.2013 - 07:14

    Sevgili yiğit Cok güzel bir yazı olmus. Gurur duydum. Turizm yazarı ya da gazetecisi diye gezinen herkes okumalı.... Sevgiler kardesim...

  • genc turizmci 04.02.2013 - 10:33

    yazim diliniz cok guzel bence bunu surekli yapmalisiniz, fasi cok guzel anlatmissiniz tespitleriniz de cok yerinde olmus. tebrikler

  • Bravo 27.12.2012 - 01:50

    Tebrik ediyorum Yiğit Bey. Sadece eğlenme amacıyla gitmemişsiniz. Çok güzel bir analizle dönmüşsünüz.

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.