Pazar dengeleri değişiyor

Türk mass turizmi bilindiği gibi ilk Alman ve İngiliz yoğunluğuyla başladı, ardından da Rus yoğunluğu geldi ve iç pazar da 4. güç olarak yerini aldı.

Zamanla ülkemizin yurtdışı satışlarının da yapay fiyat düşürme uğraşlarına rağmen etkin bir şekilde güçlenmesi ve hızla kendisini yenilemesi geliştirmesi elbette pazar dengelerine de yansıdı. Öyle ki tüm turizmcilerin ve yatırımcıların kendi çabalarıyla yeni konsept ve imajlarla ortaya çıkmaları hatta tema otelleriyle yeni yatırımlar beraberinde sınıf atlamayı sağladı.

Yüksek gelir tabakası  otellere gelirken zamanla yeni ve modern yatırımlara kaydılar ve ilk yatırımlarla kendilerini yenilemeyen oteller de ekonomik sınıfa döndüler. Fakat ekonomik sınıf için de pazarlama gerekliliği doğdu. Çünkü yatırım ve kapasite arttıkça, artık tüm yurtdışı pazarlarda tatile gelemeyen ekonomik yönden dar gelirli tatilciyi de çekmeye başladık.

2000 yılı bence Türk turizminde bir milad olarak kabul edilebilir. Her tek rakamlı yıl Türkiye için çift rakamlı yıllar da İspanya ve Avrupa için iyi bir sezon sağlıyordu. Ben buna tur operatörü ve turizmi yönetenlerin paylaşımı diyorum ama 2000 yılı sonrası Antalya Lara- Kundu bölgesinin de turizme tema otelleriyle açılmasıyla ve Belek’te yine modern güzel oteller gelince ortam bir anda değişti. Artık direk tatilci Türkiye'yi ister oldu. Her türlü ekolojik soruna ve kötü reklama rağmen maalesef bunu aşabildik. Peki ya şimdi??

Acaba şimdi ekonomik sınıfa hitap eden tur operatörlerini mi hedef almaktayız? Tüm ülkelerde bu kadar otel ve acente yatırımı yapan şirketlerin yatırım maliyetlerini düşünmemeli miyiz? Eğer TL oranımıza göre oluşturduğumuz maliyet dengelerimizi yurtdışı pazarlarda kullanamazsak ve tur operatörlerinin düşük bütçeli satışlarını da sağlayamazsak bu kadar otel yatırımı ciddi sıkıntı yaşayabilir.

Ekonomik sınıfa hitap eden ve Ege Bölgesi'nin ana pazarı olan İngiliz pazarında ciddi uçak kapasitesi olan ve yüksek ölçekli tam 7 online acenteyi besleyen Goldtrail’e İngiliz devleti el koyduktan sonra uçakların iptal olmasıyla ciddi bir daralma oldu. Gelmek isteyip de gelemeyen İngilizler var. Tekelleşme oluşmaya başladı ve halen bu talebi karşılayabilecek yeni bir uçak oluşumu yapılamadı. Mevcut uçaklar da dolu vaziyette. İngiliz pazarı bu yıl ciddi boyutta kesildi.

2010 yılı güzel başladı, otel doluluk oranları memnun edici boyuttaydı. Ancak Ege Bölgesi'ndeki otellerde doluluk oranlarının bir anda etkilenmesini iyi hesaplamalıyız. Eskiden ramazan ayı gibi bir düşüncemiz yoktu. Daha önce kış aylarında olan ramazan ayı, sezonu olan Mısır'ı etkiliyordu. Ramazanı turizm bölgelerinde dahi tam yaşayan Mısır maalesef etkilenmekteydi. Mısır ramazan ayına kültür olarak değer veren bir ülke ve toplum. Çalışanı oruçlu olup dinlenme süresini arttırıyordu, işi bırakıp iftara gidiyorlardı. Ama şimdi Ramazan Türkiye'nin yaz sezonunun içine geldi ve 4. gücümüz iç pazarı etkiledi. Unutmayalım ki bir pazar eksikliği diğer pazarları da etkiler, çünkü oteller oluşan boşlukta mecburen diğer pazarlara aksiyon uygular ve bu yurtdışı pazarlarda dahi tatilciler tarafından hissedilir.

Öte yandan bu yıl iklim şartları dahi ayrı bir sıkıntı oluşturdu. Rusya'da sıcaklık 40 dereceyi buldu ve Rusya'nın nehirleri de bildiğiniz gibi geniş ve büyüktür. Plajları vardır. Hemen hemen her şehir de mutlaka nehir kenarında kuruludur. Bikinisini alan nehirlerde plajlara koşuyor. Soçi’ye de Putin tarafından verilen önem dolayısıyla Rusya içinde iç pazar büyük bir önem kazandı ve satışlar düştü. 10 Ağustos'tan sonrası için Ramazan ayımızı onlar da biliyor ve Mısır akıllarına geliyor. Mısırlı gibi bizim de dinimiz gereği oruçlu olup işe konsantre olamayacağımızı biliyorlar. Bunu nasıl aşabiliriz?

Rus pazarında başka bir dezavantajımız daha var. Artık neredeyse her Rus Türkiye'ye en az 3 en fazla 10 kez geldi ve artık yeni yerler görmek istedikleri hissediliyor. Avrupa'ya açılıyorlar. İspanya, İtalya ve Yunanistan onlar için yeni cazibe merkezleri haline gelmeye başladı. Tayland ve Uzakdoğu da kendilerine yakın destinasyonlar bulmaya ve yoğunlaşmaya başladılar. Devamlı aynı ülkeye tatile gitmek Rus psikolojisi ve kültüründe maalesef yok.D eğişiklik arayan bir alışkanlığa sahipler. Peki bunu nasıl aşabiliriz?

Benim önerim;  medya yoluyla bazı bildirimler yapmak gerekir diye düşünüyorum. Türkiye Rusya ile resmi olarak turizm bakanlıkları düzeyinde temasa geçerek medyada ciddi haber ve programlar yapmalıdır. Hatta bilhassa TRT Rusya'da yayın merkezi oluşturabilir. Rusça bir kanal oluşturabilir. Devlet menşeili resmi haber ajansı olan Anadolu Haber Ajansı'nın Moskova, St Petersburg, Soçi ve Rostov gibi önemli şehirlerde güçlü ofisleri oluşturulabilir. Her iki ülke ortak programlar yapabilir, hatta ortak filmler de yapabilirler. Rus ve Ukrayna kültürü sinemayı sever. Görsel medya ve sinema iletişim araçlarını kullanmak bir anda durumu pozitif hale getirebilir. Ortak spor finalleri oluşturulabilir. Rusya sanatı ve sporu sever. Türkiye ağırlığını bu yönde verip Rusya ile ortak kültür girişimlerinde bulunabilir. Vize kaldırma konusunu pek beceremediğimizi düşünmekteyim. İlk etapta vize işini tek taraflı olarak daha kolaylaştırıcı bir şekilde Rusların ülkemize gelmesini sağlamak amacıyle yeniden düzenleyebiliriz. Türkiye Cumhuriyeti zaten Rusya ile akraba vaziyetindedir. Yıllardır özerk Türk cumhuriyetleriyle beraber ve ortak yaşadılar. Özerk Türk cumhuriyetlerini de kapsama alıp bunu avantaja çekebiliriz.

Türk hükümetinde Dışişleri Bakanlığı nezdinde bir Rusya masası veya müsteşarlığı da kurulabilir. Bu müsteşarlık sadece Rusya için değil tüm BDT ülkelerini kapsayan önemli bir alışveriş ve işbirliği noktası halini de alabilir. Rusya'da halen Türkiye yanlış tanınıyor. Türkiyemiz'de de Rusya gerektiği gibi tanınmıyor. Tanıtım eksiklikleri beraber giderilebilir.

Bir de devamlı Antalya diyoruz, halbuki Marmaris'e bir gelen Rus, otellerin Antalya ayarında olmamasına rağmen bir daha gelmek istiyor. Bodrum ise Yunan stili konumu ve yapısıyla tanıtılabilir. Fethiye'nin de tarihsel ve doğal görselliği de ön plana çıkarılabilir. Egemiz gerektiği gibi Rusya'da maalesef tanıtılmıyor. Ama bilinmesi lazım ki Türkiye gibi Rusya da medya ve reklama aşırı önem veren bir ülkedir.

Öte yandan İngiltere için de Türk hükumetinin devreye girip charter seferler koyması bu yılı Ege Bölgesi'nde kurtarabilir.

4. ve 3. güç diye tanımladığım Türkiye ve Rusya pazarları arasındaki durumu Almanya ve İngiltere ile birlikte ne kadar özel çalışabilirsek dengeleri o kadar rahat sağlarız. Hangi pazar eksik duruma düşerse diğer pazarların da mutlaka eksiklik yaşayacağını hesaba katmamız gerekir.

Unutmayalım bir pazar diğer bir pazarı mutlaka etkiler.





Bu Makale 13.08.2010 - 19:41:02 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.