Mehmet Mülayim

Krizle doğal seleksiyon

2015 sezonu sırasında 2016’nın pek iyi geçmeyeceği ortadaydı. Meğerse o zamanki fallar bile şimdiki durumu anlatmıyormuş. En birinci pazarımız en sağlam darbeyi alınca pazar yelpazesini dar kafada, dar tutan bizler neye uğradığımıza şaşırdık.

Ticaretin bir kuralı vardır, ‘krizler fırsattır’ diye. Acaba biz bu dev krizi fırsata çevirmeyi bilecek miyiz? Ya da kendimize farklı şekilde soralım: Bu krizi fırsata çevirecek bilgi birikimi, deneyim, alt yapı, finansal güç ve cesaret sektörümüzde var mı? İşte asıl soru bu olmalı. Soruyu sordum, cevabı münferiden her kurumun kendi içinde. Sektör deyince hep beraber batılacak, çıkılacak diye bir kural yok. Sektörümüzde bu krizi fırsata çevirebilecek ve de çevirmeyerek batıp yok olup gidecek binlerce oyuncu var. Beceren efsunlanarak yaşamına devam edecek, beceremeyen silinip şüpheli alacağa düşmüş çekleri ile yok olacak.

Bu değişim fırsatını kullanacak olanlar neler yapacak merak ediyorum. Bir yandan da ben olsam neler yapardım onun muhakemesini yapıyorum.

Önce hiç şüphe yok ki devletten ümit ederek beklemezdim. Şimdiye kadar yaşanan hangi krizde sektörümüz dişe dokunur bir destek aldı ki? Kapalı Çarşı bombası, Körfez savaşı, HSBC bombası, 11 Eylül uçakları, deprem, one minute ile İsrail pazarının buhar olup gitmesi… Hiçbirinde. O zaman cevap belli: Bekleme, yolunda dev adımlarla yürü. Destek gelirse de tuzu, biberi olsun.

Pazar yelpazemin renk, renk olması gerekir. Otelimin veya tur operatörümün sadece Alman, Avrupa, Orta Doğu, Rus operatörü/oteli diye anılmaması lazım. Hele bir de otel adı tur operatörü adıyla eş zamanlı anılıyorsa, işte bu en büyük tehlike. Defalarca bu tip birlikteliklerden yaşanan toplu çökmeleri seyrettik. Bunun içinde Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e girebileceğim her pazarı yelpazemin renkli yaprakları arasına katmak için yatırım yapar, paraya ve daha da önemlisi zamana kıyarım. Ne kadar çeşitli pazar, o kadar az risk. Hiç olmazsa bir pazar benden kaynaklanmayan nedenler ile parmaklarımın arasından kayıp gidecekse ben kaybolup gitmeyeyim. Bugüne kadar yapmamış olmamız bundan sonra da yapmamamız anlamına gelmez, yelpazemi genişletirim. Tüm dünyada tuvalet kağıdının bile internetten satıldığı şu dönemde hala doğru dürüst otelinin web sayfasında işleyen rezervasyon sistemi olmayan tesisler var. Online pazarlara hem kendi web sitemi güçlendirerek, hem de online tur operatörlerinin tümünde kendi kurduğum strateji ile yer alır, sosyal medyayı ise dibine kadar pazarlama için kullanırım. Buna itiraz edecek partnerlerim tabi ki olacak. ‘El alem ne derse desin’ der, doğru yolda yürürüm.

Sezon başlayacak. Personel alımı haklı görünen çerçeve içinde dip rakamlarda, dip sayılarda yapılacak. Beş alana üç, üç alana iki teklif edilecek. 2 sene sonra sektör kendini toparladığında bir bakacağız…. ‘AAAA, kalifiye elemanların hepsi başka sektörlere kaçmış ve yine adam yok’un dibi. O zaman ben ciddi 12 aylık çekirdek kadromu (incir çekirdeği değil, avokado çekirdeği) emniyete alırım. Onları her dönemde işletmemin başarısı için, kurum kültürünü ve hizmet anlayışını yıllara yayacak birer data merkezi gibi düşünürüm. Eğitimlerini, hem de öyle böyle değil, ciddi eğitimlerini sağlar, geleceğe o bilgiyi benim işletmem ve sektör için taşımalarını hedeflerim. Anlaşılması nedense hep güç olmuş bir konu: Personel işletmeyi vezir de eder, sefil de. Sefil ettiğinde suçu personelde değil, yönetimde aramak daha doğru. Personel yatırımı ve politikalarındaki yanlışlar nedeniyle artık günümüzde birkaç kıymetli istisnayı saymazsak; flambe yapmayı bilen garson, kokteyl yapmayı bilen barmen, tiramisu yapmayı bilen pastacı, fine dining servis yapmayı bilen servis elemanı, personelini eğitmeyi bilen departman müdürü, maliyet analizini bilen muhasebe çalışanı, bilgisayar sistemi çöktüğünde ne yapması gerektiğini bilen ön büro elemanı neredeyse kalmadı. O zaman beş yıldızlı işletmelerde pansiyonda çalışacak bilgi ve beceriye sahip personel ile ancak 1 yıldızlı hizmet verebiliriz. İnsana yatırım yapar, personelimi krallar gibi yetiştirir ve kaçırmadan korurum.

Enerji en büyük gider. Millet güneşten elektrik üretmeye başlamışken hala güneş enerjisi ile su bile ısıtmayı bile becerememiş tesisler var. Eh sizin varın, gelin de o kişiye led teknolojisi ile elektrik faturasının ne kadar düşeceğini anlatın. Personeli işten çıkartır, ücretsiz izne yollar ama suyu ısıtmak için güneşi kullanmaz. Enerjinin etkin kullanımı her işletme için kar noktasında önemli düğümlerden birisi. Bunu profesyonellerin görüş ve önerilerini alarak yapan işletmeler finansal yapılarına sağlıklı enerji gideri işleyebiliyor. Evet bu da yatırım meselesi ancak bu devirde yeni müşteri kitlesi ‘Karbon ayak izin ne?’ diye soruyor. Bir tesisin bahçesinin yeşil olması onun yeşil bir tesis olması anlamını taşımıyor. Ben olsam ivedilikle yenilebilir enerji yatırımları, enerji sarfiyatını düşürecek yatırımları aktif hale getiririm.

Siz kendi çalıştığı otelde yemek yemeyen, yiyemeyen otel patronları, yöneticileri duydunuz mu? Ben duydum. Ziyarete gittiğimde ben de bir şey yemedim. Biliyorum ki patronu, koordinatörü de o otellerde yemek yemiyor. Şimdi dürüst olalım, insanın kendi yemediği, içmediği şeyleri kendisine para vererek misafir/müşteri olarak gelen kişiye yedirmesi veya yemesini beklemesi ne kadar etik ve ne kadar dürüst ticaret? Ben çalıştığım işletmede kendi yemeyeceğim, içmeyeceğim hiçbir lokmayı veya yudumu ne misafirimin, ne de personelimin önüne koymam. Bu hizmet sektörü değildir, olamaz. Bahane hep hazırdır, bu fiyata bu kadar olur. O zaman ‘oteli han gibi dolduracağım diye zorlama konseptlerle oteli 3 paraya pazarlamasaydın da hakkını verseydin’ derler.

Krizi her yönüyle turizm sektörümüz için bir fırsata çevirmek ve bu sektörü olması gereken standartlara getirmek dönemi. Sektörü bu krizden çıkarmak için bir fırsat olarak kullanabilecek miyiz? Kazanırken yatırımlarını yapanlar, pazar yelpazesini geniş tutanlar, online satışta güçlü olanlar, avokado çekirdeği personelini eğiten ve her şartta koruyup kollayanlar, tesisini gerçek yeşil otele çevirmiş olanlar, misafirine bugüne değin yiyemeyeceği hiçbir şeyi yedirmeye, içirmeye çalışmayanlar bu sene kara kara düşünmüyor, peşin satan rahatlığı ile ‘Bu da bir kriz, geçer’ diyor. Diğerlerinin de örnek alma vakti geldi. Yoksa yazdıklarımızı ister dinlesinler, ister dinlemesinler doğal seleksiyona maruz kalıp yok olup gidecek, yerlerine bu işi hakkıyla yapacak olanlar gelecekler.

Allah ömür verirse 2017 sezonu bittiğinde bu yazımı alıp tekrar okuyacağım. Bir şey olmuş mu, olmamış mı? Muhakemesini yapacağım. İnşallah o gün geldiğinde ‘BİZ SÜPERİZ…’ diyebilirim.

Bu Makale 18.05.2016 - 11:06:59 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • oguzhan hanicaz 16.03.2016 - 11:28

    mükemmel öneriler. tebrikler

  • Turist 07.03.2016 - 02:22

    Çok güzel bir yazı olmuş...Tebrikler

  • Aybars INCEOREN 24.01.2016 - 06:47

    Sayın Elza; OTAs dediğimiz bir genel isim Agoda,Booking.com,Venere,Kayak,Expedia gibi Online satış yapan acentelere verilen genel isimdir.Dünyada hizmet verilen bölgeye göre isimleri ve dinamikleri değişkenlik gösterebilir.Tatilsepeti,Jolly,ETS,Anıtur un da online kanalları ve partnerleri mevcuttur.Beni Linkedin den eklerseniz link verebilirim ...

  • Elza Ikizler 20.01.2016 - 01:57

    Aybars bey, OTAs hakkinda nasil bilgi sahibi olabilirim ? tsk ler

  • Aybars INCEOREN 15.01.2016 - 12:03

    Mehmet Bey; Harika bir yazı ve tespitler...Yurtdışı seyehatlerimde görüyorum ki tesislerimiz çooook önde ama maalesef mentalitemiz çoook geride...Her şey dahil sistemi resmen bir katil bence bu krizdeki en iyi fırsat bundan vazgeçmek olmalıdır...Bodrum da her şey her sene daha geri gidiyor...Türkiye Turizmi için umudum var ama inancım yok...Maalesef ki bu durum zaten yerlerde sürünen maaşları dibe vurduracaktır...Zaten Türkiye de patronların tek bildiği giderden kısmak yani ucuz ve az personel çalıştırıp kaliteyi düşürmek yönetimle oturup ben nasıl servisimi yukarı taşıyıp odamı nasıl daha iyi fiyata satarım diyen bir patrona rastlamadım daha...Halbuki ben çözümün OTAs da olduğunu biliyorum ki keza domine ettiğim fiyatlar ile acente fiyatlarının 40% üstünde bir OTAs avarage ı yakaladım...Ama üzülerek söylüyorum ki bulduğum ilk fırsatta yurtdışı düşünüyorum...800-1000$ altında maaş alan departman yöneticisi mi olur oluyor ... Sonra beyin göçü oluyor bunu İran da görmüştüm eskiden şimdi bizde oluyor olacak....

  • Misafir degilim 13.01.2016 - 04:42

    anlayana super bir yazı...bu yazıyı turizmle uğrasan anadolu çomarlarına zorla okutmak lazım

  • uğur BULUT 12.01.2016 - 09:22

    Merhaba Mehmet bey;O kadar güzel ve etkileyici bunun yanında gerçekçi bu önerilerinizi alıp ta hayata geçire bilenin kazanacağı apaçık ortada ama biz üretmekten çok var olanı kullanmak istiyoruz. Onuda beceremiyoruz ve böylece önlem olarak kolayı seçiyoruz,personelden kıs,misafiriin hakkı olan hizmetlerden kıs,Cost aman yüksek çıkmasın vb bahanelerle sadece kendimizi kandırıyoruz.

  • Ali İzzet Yılmaz 11.01.2016 - 11:55

    Sayın Mehmet Bey, Yazdıklarınızı kaç otel ya da acente sahibi okudu veya okuyacak bilmiyorum. Umarım hepsi bir şekilde okur ve rekabetin sadece komşu oteli taklit etmek ve ondan daha ucuza satış yapmak olmadığını anlarlar. 2015 sezonun kötü olacağı 2014 ortalarında belliydi. Bunu sektörde işinin uzmanı olan ve yaptığı işin hakkını veren herkes biliyordu ve beklenen gerçekleşti. 2016’nın kötü bir sezon olacağı yine önceden belli oldu, sektörün elinde olmayan olaylardan dolayı... Maalesef sadece yurt dışı kaynaklı operatörlerin yönlendirmesi ile otel yapıyoruz. Onların dediği şekilde, onların istediği malzeme ile (neredeyse kum ve çimento bile ithal edilecek durumda) ve onların istediği gibide yönetiyoruz ya da yönettiğimizi sanıyoruz. Yatırımcılarımız, sadece otele yatırım yapıyorlar (maddi değeri olan malzemelere, önemli olan onlara sahip olmak sadece, bilmem nerenin mermeri, nerenin ahşabı,...) ama onun içinde çalışacak o malzemeyi kullanacak olan personele kesinlikle yatırım yapmıyorlar. Sonuç ortada. Tesisler 5 yıldızlı, Otel yatırımcısının gözünde her şey mükemmel… Maalesef otellerimiz yıldızlarına uygun servis veremedikleri için kaybediyorlar ve kaybetmeye devam edecekler. Otellerde her şey lüks ama personelin büyük bir çoğunluğu hayatında ilk defa bir iş yerinde(bırakın otelde çalışmayı) çalışan kişiler, çünkü en az para isteyen onlar. Yarın son müşteri giderken onlarda gidiyorlar. Sonuç ortada, otelde bir departman sorumlusunun on / on beş yılda yetiştiğini bu sektöre olan herkes bilir. Hangi lüks otelimizde bu böyle… Kimse kimseyi kandırmasın. Sezon bitmeye başlayınca diğer personel gibi onlarda yıllarca gönderildi ve hepsi sektörü bıraktı. Bu sezon, otel yatırımcısının bazı gerçekleri çok acı bir şekilde anlayacağı bir yıl olacak. En başta, turizmin ve otelciliğin öyle uzaktan göründüğü gibi herkesin yapabileceği basit bir iş olmadığını anlayacaklar. Bir acentenin yönlendirmesi ile otel alıp, sadece onun gönderdiği müşterileri almakla otelcilik yapılamayacağını öğrenecekler. Otelde çalışanların ve otel yöneticilerinin niteliksiz, hiçbir özelliği olmayan kişiler olmadıklarını öğrenecekler. Gerçekten vasıflı personelin ve yöneticilerin ne anlama geldiğini öğrenecekler. Yıllarca hükümetler otellere işsizliğin çaresi ve kolay döviz girdisi sağlayan fabrikalar gözüyle baktılar. Kayda değer bir düzenleme yapılmadı. Oteller ve otel çalışanları ile ilgili bir meslek yasası yok. Bir otelin müdürü olmak için gerekli vasıflar nelerdir? Bugün parası olan bir kişi, istediği gibi bir otel yapıp veya satın alıp, müdürlüğünü yapabiliyor. Belediyeler ruhsat verirken bu kişinin okuma-yazma bilip bilmediğini bile sorgulamıyor, bırakın öğrenim durumunu. Otel Müdürünün durumu bu olunca diğer çalışanların durumunu söylemeye bile gerek yok. Sonuç ortada şimdi ne olacak diye düşünüyoruz.. Saygılarımla.

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.