Şule Billur

Gülse Birsel, dikkatimizi 3 yıl önce çekmeye çalışmıştı !..

Karpuz kabuğunun denize düşmüş olmasındanmıdır nedir, Gülse Birsel’in 3 yıl önce yazmış olduğu “Turizm – Otelcilik Sektörünün dikkatini çekerim! “ başlıklı yazısı güncelliğini bariz şekilde koruyor olmalı ki, otelciler arasında tekrar dolanmaya, facebook paylaşımlarında yer almaya başladı.
 
Kanunlara karşı temkinli olduğumdan Turkuaz Medya Grubu'na ait yasal uyarı nedeni ile Gülse Birsel’in 19 Haziran 2011 tarihli Sabah gazetesinde yer alan yazısını yayınlayamıyor, linkini veremiyorum. 
 
Kaleme aldıkları yıllardır birçok gazetecinin  dile getirdiği, bizlerin de bildiğimiz ama nedensizce çözmekten  imtina ettiğimiz , turizmci, otel yöneticisi olarak belki önemsiz gördüğümüz, kim bilir belki de göremediğimiz için misafirlerimizin sınırlı zamanlarına eklediğimiz  keyifsiz bazı deneyimler…
 
Bu hafta katıldığım “Dünya Turizminde Yeni Trendler” konulu panelde geleceğin turizm trendleri konuşuldu. ‘Aman yenilikleri atlamayalım’ diyerek biz yeni alfabelerin peşinde gezerken bazen turistin  alfabesini kaçırıyor, en iyi bildiğimizi düşündüğümüz CRM ve/veya VOC Müşterinin sesini dinlemeyi unutuyor, onların a – b - c sini atlıyor olabiliriz. Hatta öyle ki profesyonel turistler de bizlerin yıllardır çözmediği bu minimal taleplerini kanıksıyor, onlara verdiği rahatsızlığı unutuyor olabilirler. Sonra gün geliyor hayatı gözlemleyen birisi  bizim de baktığımız ama yaşarken farkına bile varmadıklarımızı bizlere altın tepside ,bir showda, filmde, köşe yazılarında …, tekrar sunuyor, görmemizi sağlıyorlar.

Flash back gibi…Yönetici olarak kestiğimiz ahkam, dilim dilim önümüzde… Bakmak değil görmek, gördüğün hata ise kök nedenine inerek düzeltmek, tekrar etmemesi için önlemler almak, kontrol etmek, sürekliliğini sağlamak…..İyileştirmek, iyi gideni geliştirmek…Devam eden dahası en iyi bildiğimiz döngü otel yöneticisi için.
 
2000’li yılların başında Cem Özer çalışmakta olduğum otelde konaklamış, akşam da aynı otelde showunu  yapmıştı. Showunda içine girmekte zorlandığı, ayaklarını uzatamadığı otel yatakları malzemesiydi. Hatta yorgun argın show sonrası yine yatak ile cebelleşeceğini beden dilini kullanarak anlatışı, kulaklarımda çınlayan seyirci kahkahaları  beni  yeraltında yaşayan canlılar listesine eklemişti. Haklıydı , ben kısa boylu olduğum için sadece ayak kısmı yatağın içinde olan örtülerden hiç rahatsız olmuyor ama eğer örtünün yanları da içinde ise harcadığım efordan nefret ediyordum. Sahnede konuşulanlar bedenimi yakıyordu , acaba kaç cm boydaki misafire kadar rahatsızlık veriyorduk. Bahanem vardı, okulda bile böyle öğretmişlerdi.
E çözüm tüm odalara her dilde uyarı yazısı yazmak olabilirdi))

“Odanızı güzel gösteren üzerinde hiçbir kırışık olmayan üç yanı gerilip yanları sıkıştırılmış yatağınızdır. Biz siz rahat edin diye sadece ayak ucunu sıkıştırdık . Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz. Olmadı mı o halde bilesiniz meslek erbabı biziz, siz turistsiniz.”
 
O gün için  imkanlar benim elimdeydi Cem Özer’in  odasına yolladığım akşam maidi  (oda temizlik görevlisi) yatağı savaşmadan yatılabilir hale getirmiş, o gün için kişiye özel çözüm bulmuştuk.
O gün olduğu gibi o yıllarda da şanslıydım. Henüz Mor İnek türü kitaplar ülkemizde çıkmamış, CRM, Yaratıcılık, Farkındalık öyle ulu orta konuşulmuyordu. Ancak yeniliklere açık patronumuz benim tabirimle  ‘’yetmez, bu hiç yetmez, daha ne yapmalı da farkı yaratmalı …’’ projelerinin bizlerden çıktığı “Challange Camp” düzenliyordu. O yıl bir çok detayın müşteri talebine uyumlu olarak yenilenmesi dışında zincirin  dünyadaki tüm otellerinde yatak yapım şeklini de değiştirdik.  10 - 15 yıl önce  çözümlenen minicik detayların bugünlerde hala problem olması da benim süregelen şansım olsa gerek.
 
Cem Yılmaz, raflarımızda bekleyen mini minnacık problemleri yıllardır, mizahi olarak dile getiriyor. Hatta televizyonda da yayınlanan showu ile  potansiyel müşterilerimizi de uyandırıyor.
Sektörde olmanın yanı sıra sıklıkla turist olarak gezen ben de özellikle herşey dahil işletmelerimizde maliyetleri de düşürdüğünü bildiğimiz içme suyunu odalarda neden elimizi ürkek alıştıran miktarlarda sunduğumuzu, yatakları çiçeklerle süslerken  alerjisi olanları neden düşünmediğimizi anlayamamaktayım.
 
Birileri bizim yerimize görüp kayıt ediyor, yazıyor, çiziyor, yayınlıyor ve yılmadan yazmaya devam ediyorlar. İstediğimizde kullanabileceğimiz sınırsız kaynakları bizler için hazırlıyorlar . E birazcık zaman ayırıp çözümleri düşünmek de bizlere kalıyor. Sezonun açıldığı şu günlerde sabah toplantılarımızda   Jay Leno Showlarından alıntılara, Gülse Birsel’in yazısına, Cem Yılmaz’ın showundan  parçalara, çeşitli karikatürlere…vb. sayısız örnekten  hiç değilse birkaçına 5 er 10 ar dakika  ayırarak, beyin fırtınaları yaratıp , masaya yatırmaya ne dersiniz?
 
Ben Gülse Birsel’in “Otel diliyle konuşmayın, bizim dilimizden konuşun “ sözlerine kulak verip  hatta buna hiç değilse haftada birkaç gün “Otelde çalışan, yöneten gözü ile değil, turist / misafir değil, müşteri gözü ile bakalım“  derim.
 
İşinizin eğlenceniz olması dileğiyle
 
Şule Billur
TRIO TO DO
Eğitim Danışmanlık Medya
 

Bu Makale 28.04.2014 - 14:13:34 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Cahit şahin 24.04.2014 - 05:33

    Sevgili Şule , Eline sağlık çok etkileyici tesekkurler,sevgiler, cahit

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.