İspanya bizi kıskanıyor.
Kemal Şahin'in Akdeniz'de turizm alanında elde ettiği başarılar, bir nevi modern zamanların "Akdeniz Fethi" olarak nitelendirilebilir. Ancak bu başarı hikayesinin altında yatan gerçekler, bazıları için Akdeniz'in ruhunun kaybı anlamına geliyor. Şahinler Holding'in başkanı, turizmdeki büyüme rakamlarıyla övünürken, bu başarının doğanın ve kültürel mirasın üzerine inşa edildiğini unutmamalı. "Akdenizi fethettik" ifadesi, İspanya'nın tahtını sarsmakla kalmayıp, aynı zamanda Akdeniz'in doğal güzelliklerini de birer birer fethetme anlamına geliyor. Bu fethin ardında, sahillerin betonlaşması, yeşil alanların azalması ve doğal habitatların yok olması gibi ciddi çevresel maliyetler yatıyor. Turizmin getirdiği ekonomik kazanç, kuşkusuz ülke için önemli; ancak bu kazanç, doğal ve kültürel mirasın korunması pahasına olmamalı. Megasaray Hotels'in yüzde 50 doluluk oranına ulaşması, turizm sektöründe bir başarı olarak görülse de, bu başarının sürdürülebilirliği sorgulanmalı. Sahillerin ve koyların beton yığınlarına dönüşmesi, gelecek nesillerin bu doğal güzellikleri görmesini engelliyor. Turizm gelirlerinin artışı, ülkenin ekonomik refahına katkı sağlasa da, bu refahın doğa ve toplum üzerindeki etkileri göz ardı edilmemeli. Kemal Şahin'in "Kazandığımız paraları turizme yatıracağız" sözleri, turizm sektöründeki büyüme hedeflerini açıkça ortaya koyuyor. Ancak bu büyüme, sadece ekonomik değil, aynı zamanda ekolojik ve sosyal boyutları da içermeli. Turizmin sadece bir gelir kapısı değil, aynı zamanda kültürel ve doğal mirası koruyan bir araç olması gerektiği unutulmamalı. Sonuç olarak, Şahinler Holding'in Akdeniz'deki başarısı, İspanya'nın kıskanç bakışlarından çok daha fazlasını hak ediyor. Bu başarı, sürdürülebilir turizm anlayışının önemini ve doğal güzelliklerin korunmasının gerekliliğini bir kez daha gündeme getiriyor. Gerçek bir "fetih", hem ekonomik hem de çevresel ve sosyal açıdan dengeli bir yaklaşım gerektirir.