Orhan Sancar kimdir?

Orhan Sancar kimdir?

Turizm Güncel’in sektör kamuoyuna armağanı Turizmden Portreler’in yeni konuğu Orhan Sancar. Nusaybin’den başlayan yaşamı Boğaziçi’ne, oradan da turizme uzanan Orhan Sancar, Türkiye’nin en büyük turizm pazarı Rusya’da organize turizmi başlatan birkaç kişiden biri. Orhan Sancar, yaşamının bilinmeyenlerini Turizmden Portreler’e anlattı...

Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?
Orhan Sancar kimdir?

Turizmden Portreler – Turizm Güncel

Nüfus kağıdında yazan tarihi göre 29 Temmuz 1964’de 8 çocuklu bir ailenin 6. çocuğu olarak Mardin’in Nusaybin ilçesinde dünyaya gelen Orhan Sancar, aslında ailesinin Savur kökenli olduğunu söylüyor. ‘Savur’da çok fazla bir gelir yok’ diyen baba Mehmet Ali, 1954 yılında sınır ilçesi olan Nusaybin’e taşınarak ticaret ile uğraşmaya başlıyor. Beraberinde kardeşini de Nusaybin’e götüren Mehmet Ali Bey, kısa sürede Nusaybin’in ileri gelen ailelerinden biri haline geliyor. Sancar, Nusaybin’e taşınmaları ve oradaki yaşamlarına ilişkin şu anılarını paylaşıyor:

“Nusaybin’e taşınmamız aslında turizme girmem de için bir işaret olabilir. Bir sınır ilçesi olan Nusaybin İpek Yolu’nun üstü, Yavuz Sultan Selim’in Mercidabık Savaşına gittiği güzergah üzerinde ve Roma döneminde kalma Antik dönem kalıntıları var. En önemlisi Süryani cemaatinin kurduğu ilk üniversite olan Mor Yakup Kilisesi de Nusaybin’de bulunuyor.

“Ufak çaplı bir kaçakçılıktı yaptıkları...”

Babamlar Nusaybin sınır kapısında bulunan sosyal tesislerin işletmeciliğini almışlar. Biz de orada büyüdük. Oradaki standartlar göz önüne alındığında çocukluğumuzda bir yokluk falan çekmedik. Çocukluğumuzdan beri yazlık ve kışlık odaları olan, büyük avlulu büyük evlerde yaşadık hep. Sosyal tesisleri işlettikleri için bir yandan da sınır ticareti yapıyorlardı. Yani ufak çaplı bir kaçaklık idi yaptıkları. Nusaybin’den Suriye’nin sınır ilçesi olan Kamışlı’ya şeker, yağ gibi ürünler götürülüyor; oradan da Türkiye’ye çay, sigara, çatal-bıçak-tabak takımları gibi şeyler getiriliyordu. O zamanlar Kamışlı Nusaybin’e göre daha gelişmişti. Oradaki Baas sosyalizminin Çin ile çok iyi ilişkileri vardı. Dolayısıyla Çin ürünleri önce oraya gelirdi. Biz de oradan alırdık. Rusya ile de stratejik bağları olduğu için Suriye’ye çok önem veriyorlardı.

“Sınırın öte tarafında bambaşka bir dünya vardı”

Nusaybin hem kara hem de demir yolu kapısı olduğu için ciddi bir ticaret dönüyordu. Buna karşın Nusaybin oldukça geri kalmıştı. Karşı tarafa gittiğinizde bambaşka bir dünya ile karşılaşıyordunuz. Biz mesela kaçak bir şekilde trene binip Kamışlı’ya yüzme havuzuna, restoranlara giderdik. Bizim Nusaybin’de öyle şeyler bulmak mümkün değildi.

Çocukların tamamı eğitim alıyor

Orhan Sancar’ın annesi Gurbet Hanım Midyat-Estel, babası ise Savurlu ve her ikisi de Arap kökenli. Nusaybin’de evlenen çift 8 çocuk dünyaya getiriyor ve çocukların tamamının eğitim almasını sağlıyorlar. Özellikle anne Gurbet Hanım, çocukların eğitim alması konusunda son derece kararlı ve ısrarlıdır. Kendisi okuma-yazma bilmemesine rağmen hepsini okutmak için büyük gayret göstermiş. Sancar “Annemin çabaları ile 8 çocuğu 7’si üniversite okudu. En büyük ablamız erken denecek bir yaşta evlendiği için üniversite okuyamadı. Annem 1980’e kadar kaçakçılık ve sonrasında patlayan terörden bizi korumak için okuma noktasında motive ederdi.” diyor.

“Futbol maçlarına meraklıydık”

Peki o dönem Nusaybin’de nasıl bir yaşam vardı, insanlar neler yapardı, nasıl eğlenirdi?

Bizim dönemimizde Nusaybin’deki en önemli hafta sonu etkinliği Çağ Çağ Barajına gidip yüzmekti yaz aylarında. Siyahsu ve Beyazsu’dan beslenen Çağ Çağ barajı Nusaybin ve Kamışlı’dan geçerek Fırat Nehri’ne karışır. Aileler bir araya gelir, piknik yapılır, top oynanır, yarışmalar yapılır, yüzülür, dinlenilirdi...  

Benim çocukluğumda pek kahvehane kültürü yoktu. Futbol maçlarına meraklıydık. İstanbul Edebiyat Fakültesi’nde okuyan abim Nusaybin Spor’da oynuyordu. İyi bir futbolcuydu. Ben de onlarla beraber maça giderdim. Maskot derlerdi bana, uğur getirdiğime inanırlardı... Bazı maçlar Mardin’de yapılırdı. O yıllarda otobüse binmek, Mardin’e gitmek falan bizim için büyük şeylerdi. Futbolcu abilerimiz bize bakardı, yemek ısmarlardı.

Aynı zamanda babamın işlettiği sosyal tesislerin arkası tren garıydı. Toros ve Bağdat ekspresleri ile çok sayıda Arap, İngiliz, Amerikalı turist olurdu. Biz de onlarla çat pat konuşurduk. Nusaybin sınır kapısı çok renkli bir yerdi...

Orhan Sancar’a İstanbul yolu görünüyor

İlkokul, ortaokul ve liseyi Nusaybin’de birincilikle bitiren Orhan Sancar’a 1979 yılında İstanbul yolu görünüyor. Çünkü Boğaziçi Üniversitesi matematik bölümüne girmeye hak kazanmıştır. Sancar, Nusaybin’den Boğaziçi Üniversitesine uzanan macerası ile ilgili şu hatıralarını paylaşıyor:

 “O dönem lise birincilerin Boğaziçi’nde kontenjan ayrılıyordu. Yani lisedeki puanın artı aldığın puan da iyiyse Boğaziçi Üniversitesi’ne girebiliyordun. Normal şartlarda orayı kazanmak çok zor tabi. Bu durum belli bir dönem devam etti ve sonrasında kaldırdılar.

Boğaziçi’ne gelince daha Türkçe’yi doğru düzgün konuşamıyorken İngilizce konuşmak durumunda kaldım. Bizim orada insanların yüzde 60’ı Kürtçe, yüzde 30’u Arapça konuşuyordu o dönem. Ben her iki dili de mecburen öğrenmiştim. Aslında 3 dil biliyorum; Türkçe, Arapça, Kürtçe... Orda ise Türkçe konuşulmuyor, bütün dersler İngilizce.

“Boğaziçi’nde kültür şoku yaşadım”

Boğaziçi’ne geldiğimde çok ciddi bir kültür şoku yaşadım. Tamam ailemiz Nusaybin’in ileri gelenlerinden, arada bir İstanbul’a da gelip gitmişiz ama orası küçük bir Amerika gibi geldi bana. Hep İngilizce laflarla konuşuyorlar. Tam bir burjuva kültürü vardı. O dönemde Türkçeyi tam yüzde 100 biliyorum diyemiyorum.

Tabi Boğaziçi Üniversitesi daha çok demokrat grupların olduğu bir üniversiteydi. Ben de o gruplarla tanıştım ve onlar bana yardımcı oldular kayıt işlerinde falan. Hazırlık okumamız gerekiyordu. Ben daha Türkçeyi bile tam yeterli bilmezken ağır İngilizce dersleri ile karşı karşıya kaldım. Yurtta kalıyordum. Mardin dillerin, dinlerin ve kültürlerin buluşma noktası olduğu ve ben de o kültürün içinde büyüdüğüm için Boğaziçi’ne adaptasyonum hızlı oldu.”

“12 Eylül’de sebepsiz gözaltına alıp bizi 10 Hasdal’da tuttular”

12 Eylül askeri darbesi olduğunda arkadaşları ile Sarıyer’de bir evde olan Orhan Sancar, askerlerce gözaltına alınıyor. Niye gözaltına alındıklarını ne kendileri ne de gözaltına alan askerler biliyordur. Sancar “Hasdal Cezaevi’nde 10 gün tuttular bizi, sonra da mahkemeye dahi çıkarmadan serbest bıraktılar. Hatta dediler ki saçınızı keseceğiz ceza olarak. Ben hemen gönüllü oldum erken çıkmak için. Sonra bir komutan geldi kesme saçlarını dedi. Diğerlerinin saçı kurtuldu benim saçlar gitti...” diyor. 

1982’de matematikten turizm ve otelciliğe geçiyor

12 Eylül döneminde abisini kaybeden Orhan Sancar, ailesinin de isteğiyle Nusaybin’e geri döner ve okula ara verir. Olaylar yatıştıktan sonra okula tekrar dönen Sancar, “Okulda döndüm ama matematik bölümünü çok fazla istemiyordum. Bu nedenle 1982 yılında İngilizce eğitim veren Turizm ve Otelcilik bölümüne geçtim. Bölüm de daha yeni açılmıştı. Matematik okuduğum dönemde üstten sosyal ağırlıklı dersler alıyordum ki ileride işletme veya turizm bölümüne geçersem okulu erken bitireyim.” diye anlatıyor. 

“Fizik hocam Erdal İnönü idi”

“O dönem fizik hocamız Erdal İnönü idi. Psikoloji hocamız Gündüz Vassaf’tı. 1980’in çalışma bakanı Turhan Esener bizim hukuk hocamızdı. Demir Demirgil, Zafer Toprak, Binnaz Toprak bizim o dönemki hocalarımızdı. Boğaziçi sadece bir eğitim kurumu değildi. Orası sizi hayata hazırlıyordu. Mesela Erdal İnönü doğudan geldiğim için beni çok severdi. Onunla sık sık Kabataş’ta bir çaycı vardı, oraya gider uzun uzun sohbet ederdik.” diyen Orhan Sancar, eşi Sema hanım ile de aynı dönemde tanıştığını belirtiyor şunları söylüyor:

“Eşim Sema ile öğrenci gruplarının içinde tanıştık”

“Eşim Sema ile okuldaki öğrenci gruplarının birinin içindeydi. Gördüğümde çok hoşuma gitti. Sarışın olduğu için dikkatimi çekmişti. Babası Erzurumlu ama Eskişehir’de yaşıyorlardı. 18 Haziran 1980’da arkadaşlık etmeye başladık. Benim doğum günüm belli olmadığı için ondan sonraki yıllarda bu tarihi benim doğum günüm olarak kutlamaya başladık. O da Tansu Çiller’in öğrencisiydi. Onun Zerrin isimli arkadaşı da Çiller’in asistanıydı. O yıllarda bunlar sık sık Çiller’in evine giderlerdi. Biz henüz Boğaziçi’nde öğrenci iken evlendik. Hocam bana ‘Dün neredeydin, niye derse gelmedin?’ diye sorunca ‘Hocam evlendim, o yüzden gelemedim’ dedim. 11 Ekim 1984 tarihinde evlendik. Eşim okulu benden önce bitirdiği için çalıştı. Taciroğlu gibi yerlerin pazarlama danışmanlığını yaptı. Ben de yarı zamanlı işler yapıyordum.”

“Bir turist yanıma gelip ‘İngilizce biliyor musun?’ diye sordu”

Peki Orhan Sancar turizm sektöründe çalışmaya nerede nasıl başladı?

Eşimin eniştesi Sultanahmet Cezaevi’nde (Şimdiki Four Seasons Hotel) yatıyordu. Onu ziyarete gitmiştik. Beni almadıkları için Ayasofya’nın önündeki banklarda oturuyordum. Bir tane yaşlı adam geldi yanıma ve ‘İngilizce biliyor musun?’ dedi. Bildiğimi söyledim. Onu gezdirmemi istedi. Eşim dönene kadar bekledik ve gelince ona ‘Sen git ben belki biraz para kazanırım’ dedim. Çünkü para sıkıntısı çekiyorduk. Ailem bana ayda 1500 lira gönderiyordu ve bunun 500’ü zaten yurt ücretine gidiyordu. Onu da para olarak değil, hesap makinesi, saatli kalem vb gönderirler, ben de onları satar ihtiyaçlarımı karşılardım.

O Amerikalıyı iki gün gezdirdim ve bana 100 dolar verdi. Sultanahmet’te Star Holidays’te kalıyordu. Ertesi hafta yine aynı banka oturdum, gelen giden olmadı. Aşağı indim baktım Araplar var. Rehber lazım mı dedim, lazım dediler. Arapça da bildiğim için aldım bunları Adalar’a götürdüm. Sonra yavaş bunu ilerlettim ve o zaman stajımı yaptığım Etap Marmara’da kendimi daha da geliştirdim.

Staj ve öğrenme dönemi ve Universal Tur

İlk defa profesyonel olarak Doğuş Turizm vardı Beyoğlu’nda, orada çalıştım. Ondan sonra Akşit Tur vardı, şehir turu yaparlardı. Onlarla çalıştım bir dönem. Tabi Marmara Etap’ta staj yapmak bana çok şey kazandırdı. Ön büroyu öğrendim. Transferlerini yapıyorduk misafirlerin, onları tura çıkarıyorduk.

Üniversite bitince, 1985 yılında, daha önce yarı zamanlı çalıştığım Üniversal Tur’a, Hülya Aslantaş’ın yanına, gittim. Yarı zamanlı çalıştığım dönemde Üniversal Tur’un haftada bir Rus grubu oluyordu. Grubun içinde bir KGB ajanı, bir sendika temsilcisi bir de İngilizce konuşan rehber olurdu. En başarılı çalışanları tura getirirlerdi. Biz de onlara bir hafta Anadolu turu yaptırırdık.

Onlarla çalışmak istememe Hülya hanım da çok memnun oldu. Orada profesyonel olarak çalışmaya başladım ve Ortadoğu bölümünü kurdum. Kışın aynı zamanda Polonyalı ve Rus grupları oluyordu. Onları da gezdiriyordum bir hafta. Bu turları yaparken, bir yere kaçmamaları için, MİT’in de beyaz Renault aracı bizi takip ederdi sürekli. Benim Ruslarla tanışmam o dönem başladı.”

“Ev aldık ama uzun süre eşyalarımızı alamadık”

Üniversal Turizmde çalışmaya başladınız. Sonraki süreç nasıl gelişti peki, geliriniz de arttı mı?

“Evet, arttı, Kiradan çıkıp ev aldım. Şirketten de 15 bin lira avans çektim. Rehberlikten kazandığım paralar vardı. Eşim de Esbank’a geçmişti. Kredi falan derken Anadolu yakasında bir daire aldık, Kayserililer apartmanında. Nuh Çetinsaya’ya komşu olduk. Tam karşımızda oturuyordu o da. Ama uzun dönem eşyalarımızı alamadık. Epey sonra eşya da alabildik.”

Turtess ve Aker’in kurucu ortağı Mehmet Ak, Mustafa Yalçın, ben, Cüneyt isimli bir arkadaş, Hülya hanım ve onun eşi Cem bey vardı. Biz çalışıyorduk şirkette. Ben de o dönem askerlikle ilgili yurt dışına gitme arayışı içindeydim.

Mehmet Ak bana ‘Biz Aker olarak TURBAN İtalya’ya fatura kesmek zorundayız. Ama döviz kazandırıcı teşviklerden yararlanmak istiyoruz. Biz de Ak Turizm Hizmetleri AŞ diye (Turtess Turizm) bir şirket kurduk. Sen de gel.’ dedi. Turtes daha sonra MOS Travel oldu ve TUI’ye satıldı.

“Turtess’e kar ortağı oldum”

1989 yılında Universal’den ayrıldık ve Mehmet Ak ile Turtess’te kar ortağı olduk. O dönemde Sovyetler Birliği de yavaş yavaş dağılma dönemine girmişti. Gorbaçov’un Perestroyka ve Glastnos politikaları var. SSCB döneminde tanıştığımız rehberler yavaş yavaş özel sektöre geçmeye başladı. Sputnik ve Intourist gibi şirketlerin alt markalarıyla acente kuruyorlardı. Ben de o dönem SSCB ve Bulgaristan’da iletişimde olduğum tüm turizmcilere İngilizce teleks çektim. Ben eve gittikten sonra Mehmet bana, “Sen gittikten beri senin teleks durmuyor’ dedi. Gönderdiğim teleks oradaki turizmcilerden ilgi görmüş cevap yazmışlar.

“Mehmet Ak ile beraber bir otobüs alıp Bulgaristan’a gittik...”

Devamında bizi Bulgaristan’dan davet ettiler. ‘Burada çalışma imkanı var, gelin’ dediler. O dönem Rusya’da doğru düzgün uçak yok. Aeroflot uçuyor onda da yer bulamıyorsun. Şoför Selami abi, ben ve Mehmet Ak bir otobüs alıp Bulgaristan’a gittik. Orada bir grup yakaladık, Türkiye’ye gelmek istiyorlar ama vize sorunları var. Ben konsolosluğa gittim, vize sorunlarını çözdüm ve grubu alıp Türkiye’ye tatile getirdik. Uçakla gelemeyen Ruslar tren ile Bulgaristan’a geliyorlar, oradan da biz onları otobüslerle Türkiye’ye getiriyorduk. Dolayısıyla bizim Rusya pazarını Bulgaristan aktarmalı olarak açtık. 

“Azerileri Gürcistan üzerinden getiriyorduk”

1989 yılında Azerbaycan’a gitmiş orada da ilişkiler kurmuştum. Azeri turistleri de benzer şekilde Türkiye’ye getiriyorduk ama bu pazardaki aktarma noktamız Gürcistan’dı. Oradan aldığımız İstanbul yolcusunu İstanbul’a, Samsun yolcusunu da Samsun’a getiriyoruz. Turtess olarak 1989’dan 1992’ye kadar bu şekilde çalıştık. Arada Aeroflot ile küçük gruplar getiriyorduk ama asıl gelişler Bulgaristan üzerinden otobüslerle oluyordu.

2 Haziran bizim için milattır: ilk charter uçağı İstanbul’a indirdik”

Sadece Karadeniz illerine ve İstanbul’a mı getiriyordunuz Rusları?

“Benim kafamda hep gelen bu turistleri resort bölgelerine de aktarmak vardı. Çünkü onlar buraya alış veriş için geliyorlardı. İlk iki gün getirdikleri malları satar, son iki gün de alacaklarını alıp giderlerdi. Biz bu işi nasıl tatil formatına dönüştürürüz diye düşünürken o zaman Ali Şen, Rusya’daki Tupolev uçakları getirerek Green Air adında bir hava yolu şirketi kurdu. Bu şirket Kıbrıs’a, Rusya’ya ve iç hatlarda uçuşlar düzenliyordu. İşte biz Ali Şen’in de Green Air ile 2 Haziran 1992 tarihinde Moskova’dan İstanbul’a ilk charter uçuşumuzu indirdik. Bu tarih bizim için milattır.

“Turizm zaten vardı, biz charter turizmini başlattık”

Ben Rusya’dan Türkiye’ye charter turizminin başlatılmasına öncülük eden ekibin başındaydım ama tabi o tarihe kadar da Rusya’dan turizm yapılıyordu. Rus grupları Türkiye’ye getirip, onun karşılığında da Türk turistleri Rusya’ya götürürlerdi. Bir nevi takas turizmi vardı o dönem. Bunu Duru, VIP, Universal yapıyorlardı. Trek Turizm mesela Sovyetler Birliği Komünist Partisi ile Türkiye Komünist Partisi arasındaki ilişkiyi değerlendirerek öğrenci gönderirdi Bakü’ye.

Biz İstanbul ve Antalya charter turizmini başlattık. Ben İstanbul’da 2 Haziran 1992 uçuşu için  10 tane otele rezervasyon gönderdim, herkes dalga geçti, bu gruplar gelmeyecek diye... Ondan sonra 94 yılına kadar her salı ve cuma günleri 350’şer kişilik kafileler geldi. Bir süre sonra bir şirket daha kurduk ve pazar ve çarşamba günleri de gruplarımız gelmeye başladı.” 

Rusya’nın ilk özel hava yolu şirketi Transaero kuruldu

Daha sonra Transaero ismiyle Rusya’nın ilk özel hava yolunun kurulduğunu anlatan Sancar, bunun üzerine Green Air üzerindeki uçakların Transaero’ya kaydırıldığını söylüyor. Aynı yıllarda başka hava yollarının da kurulduğunu hatırlatan Orhan Sancar “Benim aklımda hep bu turistleri Antalya’ya götürmek vardı. Bu nedenle Antalya ile ilgili çektiğimiz tanıtım videolarını turistleri gezdirdiğimiz otobüslerde oynatarak Antalya’yı tanıtıyordum. Ve birinci yıl dönümümüzü kutladığımız Gar Gazinosundaki geceye Antalyalı otelciler de davet ettim. Rus acentelere Antalya’nın tanıtımını yaparak ‘Yaz tatilinizi de Soçi, Kırım yerine Antalya’da geçirin’ mesajı verdik.” diye anlatıyor.

“Antalya’ya daha erken başlayacaktık ama kentte Alman hegemonyası vardı”

1994 yılından hem bavul turizmini devam ettirdiklerini hem de Rusları Antalya’ya götürmeye başladıklarını belirten Orhan Sancar, Antalya operasyonlarının başlaması ilişkin ise şu anılarını paylaşıyor:

“Aslında biz Antalya’ya daha erken başlayacaktık ama kentte bir Alman hegemonyası vardı, otel sayısı azdı ve bizi oraya sokmuyorlardı. O zamanlar da Ruslarla ilgili önyargı vardı insanlarda. Rus deyince ‘Nataşa mı getireceksin?’ falan diyorlardı ve hiç kimse Rus ailelerin tatile gelmesini beklemiyordu. Dolayısıyla biz 3-5 kişi gönderdik. Aker’in otobüs ile info tur yaptık. Rusların en önemli sanatçılarını getirdik. Kendi çapımızda tanıtım yapıyorduk.

1994 yılında Körfez Krizi yaşanınca oteller boşaldı ve bu sefer oteller Rusya pazarına yer vermeye başladı. Yüzde 5 ile başlayan kontenjanlar yüzde 25’e ulaştı. Ruslar daha fazla para harcıyorlar ve lüks istiyorlardı. Biz Antalya’daki otelleri Rus misafirlerin istekleri doğrultusunda değiştirdik. O zamana kadar Antalya’da sadece club tipi oteller vardı. AJT Hava Yolları, Transaero, Aeroflot gibi hava yolu şirketleri ise devam ediyorken sonradan Ukrayna pazarını da açtık. 

Turtess’in ardından Ekfun’u kurdular

O zamana kadar Turtess vardı. Sonrasında biz yine ortaklaşa EkFun (Benim çocuklarım Ekin ve Funda’nın isimlerini ilk iki harfi) ve Kaçkar Turizm’i kurduk. Başarılı ve herkesin aklında kalan bir marka yarattık. O zaman zaten Turtess ve Ekfun vardı, ikisi de bizimdi. Bir de Detur vardı. Başında da Firuz Bağlıkaya bulunuyordu. Detur ile beraber Palandöken’deki Dedeman’a ilk kış gruplarını götürdük. 

Turtess’te biz Mehmet Ak ile ortaktık ama bir resmiyeti yoktu bunun. Onlar bir aile şirketiydi ve beni resmi ortak yapmak istemiyorlardı. Bu nedenle ortaklığı sağlamak üzere ben Ekfun’u kurdum Mehmet Ak ile ortak. Devamında biz baya büyüdük ve senede 200 – 300 bin paks yapan bir şirkete dönüştük.

1998 yılına kadar biz pazarın hakimiydik ve o dönem ben Laleli’de 7 tane otel işletiyordum. Bavul turizminin organizasyonunda çalışması için memleketim Mardin’den yüzlerce kişi getirdim. Kısacası Laleli bölgesinin gelişmesine büyük katkı sağladık, ve hepsi beni tanır.”



Kriz üstüne kriz...

1998 yılına gelindiğinde Orhan Sancar ve ortaklarının Rusya-BDT işlerini olumsuz yönde etkileyen bir olay yaşanır. 1997 yılında başlayan ve 1998 yılından itibaren kaynak pazarları etkilemeye başlayan Asya Krizinin etkileri sürerken, bu sefer de içerde 1999’da deprem ve Apo’nun yakalanması, 2000’de bankalar krizi, 2001’de ikiz kuleler krizi patlak verir. Doların bir anda yüzde 40 değer kazandığını anlatan Sancar şöyle devam ediyor:

“Zaten bizim kazancımız dolar olduğu için çok fazla etkilenmedik. Binamızı dolarla almıştık oradan biraz etkilendik ama dediğim gelirimiz dolardı. Biz Rusya’da 1998’e kadar tur operatörü kurmamıştık. Daha sonra Sinan Vardar Trek’de çalışan Celal adında bir Türk ile Rabson adında bir Azeriyi bize getirdi. ‘Bunlar çalışkan çocuklar. Bunlarla Moskova’da bir şirket kuralım’ dedi. Biz de oradaki kurguyu Rus tur operatörü üzerinden yaptığımız ve gerektiğinde riskleri de paylaşarak uçak kaldırdığımız için ihtiyacımız olmadığını söyledik. O dönem zaten Rusya’da ANEX veya PEGAS gibi bir yapı yoktu. Sonra biz şirketi kurmaya karar verdik ve kurduk. Biz zaten 1996 yılında Turtess ile yollarımızı ayırmıştık. Ama Turtess, benim orada olduğum dönemde kurduğumuz MOS (Mehmet, Orhan Sinan isimlerinin baş harfleri) Travel ile işi yürütüyordu. Yavaş yavaş 300, 500 turist gelmeye de başladı ama biz orada asıl operasyonu Ekfun ve Turtess üzerinden yapıyorduk.  Yani işi oradaki yerel tur operatörü üzerinden yapıyor, fazla açılmıyorduk. Çünkü SSCB yeni dağılmıştı, sistem henüz oturmamıştı ve mafyalaşma had safhadaydı.

Dolar bir anda 6 rubleden 36 rubleye çıktı

1997 yılının temmuz ayında Asya krizi patlak verdi ve 1998 yılından itibaren bizi de etkilemeye başladı. Bir gün içinde 1 dolar 6 rubleden 36 rubleye yükseldi. Bizim tabi yurt dışında bir sürü alacağımız var. Dahası elimizde de bir sürü ruble var. Asya krizinden dolayı bütün Rusya iflas etti. Biz tabi o zaman darbe yedik, güç kaybettik. Biz darbe yiyince de MOS Travel güçlendi. 

1999 yılına geldiğimizde deprem yaşandı, 2000 yılında da banka krizi patlak verdi Türkiye’de. 2001’de de ikiz kuleler vuruldu. O zaman ‘Biz bu işi yürütemeyeceğiz.’ dedik. Mehmet Ali Yılmaz ile My Ekfun Travel isminde bir şirket kurmak gibi ara çözümler aradık ama olmadı. 

Kriz mevcut şirketleri süpürünce yeni şirketler ortaya çıkmaya başladı

Rusya’da ANEX, PEGAS, Coral gibi şirketlerin kurulması ve büyümesi, Asya krizinin oradaki şirketleri elemesi ve yerine borcu olmayan, tur operatörü alt yapısı bulunan şirketlere alan açmasıyla oldu. Bu şirketler orada faaliyetteydiler ancak bizim kadar etkin olmadıkları için isimleri pek duyulmuyordu. Ama biz battıktan sonra onlar çıktı piyasaya. Üstelik daha tecrübeli, finansal olarak daha sağlam ve teknolojik olarak daha gelişkin şekilde girdiler piyasaya. Orada Yapı Kredi ve Garanti Bankaları da açılmış, finansman kolaylaşmıştı. Gittiler hava yolu şirketlerinin altına kendi uçaklarını koydular, havacılığı öğrendiler. Sadece Türkiye’ye çalışırken ikinci bir destinasyonu, Mısır’ı açtılar ve kış dönemini de değerlendirdiler. Rus havayolu şirketlerinin altına koydukları uçaklarla havacılığı öğrendiler ve ondan sonra da kendi hava yolu şirketlerini kurdular.

“Onlar piyasaya yeni girerken bizim 30, 40 tane otobüsümüz vardı...”

Şimdiki büyük tur operatörleri bizim güçlü olduğumuz dönemlerde bizim uçaklarda blok koltuk alıyorlardı. Onlar piyasaya giren yeni turizmcilerken, bizim 30-40 tane otobüsümüz vardı. Biz bir anlamda onlar için rol modeldik. Bizim ofise gelir neler yapıyoruz diye bakarlardı. Habitat döneminde biz Karınca isminde bir rezervasyon programı kullanıyorduk. IBM Network’ü buraya biz getirdik. İnternet sayfası kurduk, 360 derece resim ve video çekmeyi ilk biz yaptık.”

“Genç, idealist, üç kağıt bilmeyen insanlardık”

Orhan Sancar’ın bankada çalışan eşi de kendilerine katılmıştır. “Genç ve idealisttik. Üç kağıdı bilmeyen, neyimiz varsa şirketin üstüne yapmış insanlardık. Asla mal kaçıralım diye düşünmemiştik. Bu nedenle çok kolay bir şekilde gücümüzü kaybettik. Evimizi bile kaybettik. Ben gittim arabamı sattım borçlarımızı ödedim.” diyen Orhan Sancar, sonraki süreçte ANEX ile Ekfun’un birleştiğini söylüyor. İşlerin ilk iki sene çok iyi gittiğini ve eskiden kalma borçlarının bir kısmını ödediğini de söyleyen Sancar “Otelcilere zamanında çok destek olduğum için ANEX ile Ekfun’un birleşmesine onlar da çok olumlu baktılar. Neşet Koçkar’ı turizm sektöründeki İbrahim Çeçen, Mithat Yenigün, Celal  Kahraman, Cemil Uğurlu gibi dönemin önde gelen turizmcileri ile tanıştırdım ve ona artık Alanya’dan çıkma zamanı geldiğini söyledim.

“Bir daha kötü günler yaşamak istemiyorum” deyip ayrılmış

Güzel bir sinerji yakaladık ama iki sene sonra bir kriz çıktı. Ben elimdeki parayla borçlarımı kapattım, onlar ise yatırıma yöneldiler. Yanlış yatırımlar olunca ‘Ben bir daha kötü günler geçirmek istemiyorum. Beni affedin, ben gideyim’ dedim ve yolları ayırdık. Ekfun’u da onlara bıraktım. Marka hala ellerinde. Sonra tekrar çağırdılar beni. 2006’da Mısır operasyonlarını başlattık.” diyor.

ANEX’e dışarından çalışmaya başlıyor...

ANEX ile yollarını ayırdıktan sonra Kaçkar Turizm’in eski sahibi Ayhan Gedikli Orhan Sancar’a ‘gel beraber çalışalım’ demiş. Sancar Gedikli ile çalışmaya başlamış ve İstanbul şubesine Antalya şubesini ekleyip potansiyelini burada değerlendirmek istemiş. Ancak Kaçkar Tur’da da işler yolunda gitmemiş. Sonrasında ANEX Tour’dan proje bazlı çalışma teklifi alan Sancar, şirketin Mısır destinasyonu ile Rostov ve Kiev ofislerinin açılması süreçlerinde görev almış ve 2014 yılına kadar da bu grup ile çalışmış.

“Murat Ersoy markalaşıp THY ile rekabet etme ve Atlas’ı satma düşüncesindeydi”

Sonrasında Murat Ersoy’un sahibi olduğu AtlasJet’ten teklif alan Sancar, şirketin iflasını ilan ettiği tarihe kadar da orada çalıştı. Sancar, AtlasJet deneyimi ile ilgili şunları paylaşıyor:

Kazakistan’a charter işi yaparken, birtakım işleri olan Murat Ersoy bana teklifte bulundu. Güzel yıllar geçirdim orada da. Atlasjet’i (sonradan AtlasGlobal oldu) charter ağırlıklı bir yapıya dönüştürdüm ama onlar tarifeli çalışmaya alışık oldukları için anlaşamadık. Aslında orada en son ayrılan benim. Şimdi de Murat Ersoy ile hala görüşüyorum. Murat Ersoy markalaşma, THY ile rekabet etme ve sonrasında da şirketi satma planları yaptığı için şirket ciddi finansal sorunlar yaşadı. Yoksa biz 14 uçakla, ANEX ve Intourist ile işbirliği yaparak çok ciddi paralar kazandık. Bunu bütün Atlas çalışanları bilir. Charter’da zarar etme durumu yok. Sonuçta garantili çalışıyorsun.

PEGAS dönemi

Ama çok ciddi krizler geçirdik. Havalimanı baskını, terör olayları, darbe girişimi, Rus uçağının düşürülmesi... Her kriz en çok turizmi ve havacılığı vurduğu için çok ciddi etkilendik. 2019’un sonlarına doğru AtlasJet ‘ben bu işe devam etmeyeceğim’ dediğinde 2019 yılında PEGAS ile anlaştım ve onların, hala devam ettirdiğim, BDT Koordinatörlüğü görevini üstlendim.

Benim en büyük özelliğim çalıştığım her insanla el sıkışarak ayrılmam. Şu anda hala Murat Ersoy ile de, Neşet ve Serhat Koçkar ile de görüşürüm.

PEGAS’da da şu anda 6 ülkenin koordinatörlüğünü yapıyorum. Çoğu zarar eden yapılardı. 2022’de çok iyi bir sezon geçirdik. Yaptığımız akıllı ve butik planlamayla 2023’ü de karlı kapatacağız. Bunların hepsi bilgi ve birikim...”

“Yalta’dan katamaranla apartopar Samsun’a geldik”

Sektörde geçirdiğiniz yıllarda ilginç anılarınız da olmuştur?

Olmaz mı... Mesela Rusya’da Boris Yeltsin tankın üzerine çıktığı esnada biz de oradaydık. Yalta’daki yazlık eve bomba atıp Gorbaçov’u ev hapsine aldıklarında Mehmet Ak ile beraber Yalta’daydık ve  hemen oradan katamarana binerek Yalta’dan Karaköy’e gelişimiz var ki, hiç unutmam. Rusya’nın hem tarihi hem de turizm alanındaki gelişmelerine tanıklık ettik.

“Mesleğimden dolayı çok fazla evde kalamadım”

Çocuklarınız turizmci olmak istiyor mu?

Çocuklarım turizme sıcak bakmadığı için tekrardan bir şirket daha kurmak istemedim. Kızım uzman psikolog, oğlum ise elektrik mühendisi. Belki de ben mesleğimden dolayı çok fazla evde kalamadığım için tepki olarak turizmci olmak istemediler. Onun için ben profesyonel olarak devam ediyorum. Bir de aile şirketimiz Kaçkar Turizm’e vaktim oldukça yardım ediyorum.

Orhan Sancar

“Ailemle dünyanın 70 ülkesini gezdik”

İş yaşamı dışında, sosyal yaşamınızda neler yaparsınız?

Eşim 17 yaşından beri arkadaşım olduğu için tanıştığımızdan beri dünyanın 70 ülkesini gezdik. Çocuklarımızı da gezdirdik. Yılbaşlarında ve sömestr dönemlerinde ailecek çok güzel yerlere gittik. Çocuklar küçüklüklerinden beri çok gezdirdim, gelişmeleri için çok şey yaptım. Çocuklarımın karakteri düzgün ve her biri iki üç dil biliyor. Turizmci olduğum için seyahati çok seviyorum. Aynı zamanda eşimle bol bol film izleriz. Eskiden sinemaya giderdik şimdi evde izliyoruz. Okumalarım daha çok makale ağırlıklı.

Gezdiğiniz şehirler içinde sizi en çok etkileyenleri ve  görmek isteyip de henüz göremediğiniz şehirleri sayar mısınız?

İlginçtir, beni en çok etkileyen şehir Semerkant’tır. Çok otantik, mistik ve temiz bir şehir. Prag da beni etkileyen şehirlerden biridir. Cape Town ve Johannesburg da yine etkilendiğim şehirlerdir.

Portekiz’e ve Güney Amerika’ya gitmedim. Oraları görmek istiyorum. Avustralya, Yeni Zelanda da görmek istediğim yerler arasında.

 “10 kişinin yapamayacağı işi telefonla çözebiliyorsun”

Turizme daha ne kadar devam etmek istiyorsunuz, dünyaya tekrar gelseniz yine turizmci olmak ister miydiniz?

Şu anda 60 yaşındayım ve 65 yaşıma kadar devam ettirmek istiyorum. Zaten şu anda da çok aktif çalışmıyorum. Bilgi, birikim ve deneyimlerimi kullanarak 10 kişinin yapamayacağı işi bir telefonla yapıyorum. Burada önemli olan güvenilir bir insan mertebesine ulaşmak. Aradığın zaman ‘Ha Orhan abi, sen misin, senin sözün geçerli’ denmesi beni çok mutlu ediyor. O mertebeye geldikten sonra çalışmanın bir anlamı kalmıyor.

“Aklımda hep öğretmenlik de vardı”

Aslında tekrar turizmci olmayı isterdim ama aklımdan öğretmenlik de var. Öğretici bir yanım var. Rusya ve BDT pazarlarında insanlara bilgi birikimimizi aktarmamız da bir nevi eğitim aslında. Bazen burada üniversitede hocalık yapmak istiyorum ama onu yapmaya vaktim yok.

“Aziz Sancar önyargıları kırdı”

Aziz Sancar’ın yeğeni olmak sizin için ne ifade ediyor, onun yeğeni olmanın sizin yaşa mınıza bir etkisi oldu mu?

Aziz Hoca Nobel kazanmadan önce de bizim Hamidiye’deki otelimizde her sene 45 gün kalırdı. Biz onun bir şey yapacağını, başaracağını biliyorduk. Bizim idolümüzdü. Aziz hoca ile beraber insanların Sancar ailesine bakışı da değişti. Aziz Sancar çıkıp ‘Ben Cumhuriyetçiyim’ demesi, ailemize ve Mardin’e bakış açısı değişti, önyargıları kırdı.

“Aziz Sancar bize bayramlarda üzerinde bozkurt olan kart atardı”

Tabi bizim bir de kuzenimiz var, Mithat Sancar. O siyasete atıldı ve solcu. Aziz amcam ise sağcı. Bize bayramlarda ve yılbaşlarında üzerinde bozkurt olan kartlar gönderirdi. Biz de ona altı ok gibi sol sembollerin olduğu kartlar atardık. Ama siyasi görüşlerimiz akrabalık ilişkilerimizi etkilemezdi. Birbirimize sıkı sıkıya bağlıydık. Ama şöyle bir şey vardı: Nusaybin’de doğanlar solcu, Savur’da doğanlar sağcı ise sağcı ve ülkücü olurdu...



Bu Haber 08.09.2023 - 14:19:25 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
  • Kış turizmine hayat veren insan.

    Adem Sazak 03.02.2024 - 01:49

    1992 senesinde çalıştığım laleli Zürih hotelde Orhan beyi tanıdım,1977 yılından beri hotellerde ön büroda halen görev yapmaktayım Sovyetler birliğininin dağılmasıyla,Orhan bey turtes ve Ekfun turizm firmalarını kurdu,o tarihlerde oteller 1 kasımdan 1 nisana kadar bomboştu taki Orhan beyin Rus turistleri Türkiye'ye getirmesiyle kış ölü sezon(low season ) artık tarihe karışmıştı laleliye adeta can gelmişti otelcilerin,teksilcilerin, esnafın yani herkesin yüzü gülüyordu.orhan beyin ortağı Mehmet ak bey birlikte görev yapan Nevzat Şahin müdürüme ve tüm ekibine sonsuz teşekkürler,kisada olsa Orhan beyin lalelide Hamidiye otelinde görev yaptım,Orhan bey Her zaman iyiyi düşünen iyilik meleği yardım yapmaya kendini adamış bir insan, kendisine Ailesiyle birlikte sağlıklı ve mutlu ömürler diliyorum.

  • Kış turizmine hayat veren insan.

    Adem Sazak 03.02.2024 - 01:48

    1992 senesinde çalıştığım laleli Zürih hotelde Orhan beyi tanıdım,1977 yılından beri hotellerde ön büroda halen görev yapmaktayım Sovyetler birliğininin dağılmasıyla,Orhan bey turtes ve Ekfun turizm firmalarını kurdu,o tarihlerde oteller 1 kasımdan 1 nisana kadar bomboştu taki Orhan beyin Rus turistleri Türkiye'ye getirmesiyle kış ölü sezon(low season ) artık tarihe karışmıştı laleliye adeta can gelmişti otelcilerin,teksilcilerin, esnafın yani herkesin yüzü gülüyordu.orhan beyin ortağı Mehmet ak bey birlikte görev yapan Nevzat Şahin müdürüme ve tüm ekibine sonsuz teşekkürler,kisada olsa Orhan beyin lalelide Hamidiye otelinde görev yaptım,Orhan bey Her zaman iyiyi düşünen iyilik meleği yardım yapmaya kendini adamış bir insan, kendisine Ailesiyle birlikte sağlıklı ve mutlu ömürler diliyorum.

  • Efsane Dâhi !

    Mustafa Ozan Soykurt 03.11.2023 - 05:40

    Orhan Bey'i ve yaptiklarini anlatmaya kelimeler yetmez. Ancak ozellikle ulkemize ve bizlere kazandirdiklari icin kendsine mutesekkirim!

  • ADAM GİBİ ADAM

    Nevzat ŞAHİN 11.09.2023 - 03:52

    Fındıkzade TOPKAPI otelinde kendisi rehber ben reception memuru iken olarak tanıştığım o zaman arkadaşım sonra patronum olan güzel insan. Her zaman iyiyi düşünen iyilik meleği yardım yapmaya kendini adamış bir insan. Her türlü sıkıntıları zorlukları soğukkanlılığı ve alternatif düşüncelerle halleden bir insan . Benim Trabzon'lu onun Mardin'li olması nedeniyle kendisiyle geçirdiğim yılları ayni ailelenin fertleri gibi oluşumuz birbirimize olan güven sayğıyı unutmayan her zaman kalbimde olangüzel insan sizi anlatmak için kelime ,cümle , satırlar , düşünceler yetmez ALLAH yolunuzu açık eylesin aileniz sevdikleriniz ve gerçek dostlarınızla dilediğiniz şekilde yaşamanızı bizleri yaratan yüce RABBİM'den dilerim. İyiki sizi tanışmış sizinle çalışmışşım burada her zaman bir kardeşinin olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım.

  • Rashad Bunyadov 10.09.2023 - 02:04

    Orhan Bey, yolun basindayken ve 1990’larda yazildigi gibi CIS marketinde Turkiye pazarini populirize eden 4-5 kisiden birisidir. Ogrendiklerim ve tecrubelerimde buyuk rolu ve emegi gecmistir. Kendisi halada bilgi ve tecrubelerini yeni gelen sektor calisanlarina aktarirsa turizm kazanir. Basarilar

  • Orhan Sancar

    Ali İmdat Uçar 10.09.2023 - 12:48

    Rehberlik dönemi, Universal Turizm den beri tanırım. Düzgün. dürüst, ilkeli, sektörde sevilen, sayılan birisidir Orhan Bey. Yaşamını okuyunca daha da iyi tanımış oldum. İyi bir aile babası olması da şaşırtıcı değil. Daha uzun yıllar sektöre katkı sunabilecek derin bir bilgi birikimine sahip. Hem de sektörün çeşitli kollarında, dallarında deneyime sahip olması, ayrıca bir zenginlik! İyi ki varsın Orhan Kardeşim!

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.