Teknolojiye sırtını dönen otelci kaybetmeye mahkumdur

İstanbul'daki otelcilik birebir ülkenin ve dünyanın ekonomik durumuyla ilişkili performans gösteriyor. Türkiye'de şu anda birçok sektörde o kadar büyük bir ilerleme var ki business turizmde gerileme yok aksine artış var. 

Son üç dört yıldır 'bütçe' odaklı seyahatler bir tüketme modeli haline geldi. Bu doğru. Çünkü  Londra, Paris, New York, İstanbul gibi bütün dünya şehirlerinde birçok farklı otel açıldı. Eskiden olduğu gibi sığ bir otel çeşitliliği söz konusu değil.  Bu nedenle tüketicinin seçeneği arttı. İstanbul'da da şu anda eskiye nazaran çok fazla 5 yıldızlı otel var.

İstanbul'da çok fazla 5 yıldızlı otel olduğu ve daha düşük segment misafirlerin şehirde konaklayacak otel bulmakta güçlük yaşadıkları söyleniyor...

Ben bu eleştiriye kısmen katılıyorum.  Turizm Bakanlığı'nın İstanbul'a şu kadar sayıda 5 yıldızlı, şu kadar sayıda 3 yıldızlı, şu kadar sayıda 1 yıldızlı otel yapılsın diye bir planlaması yok. Bunu tamamen yatırımcı yönlendiriyor. Bu dağılım doğru yapılmadığı için şu anda bazı yıldızlamalarda daha çok hacim var, bazılarında daha düşük hacim var. Kısacası bu konuda bir ayar söz konusu değil. İş için gelmiş turist için ise belli bir çizgi var. Onlar genelde uluslararası markalarda veya uluslararası standartlarda bir yerel markada konaklıyorlar. 
 
OTELCİLİKTEN ANLAYAN YATIRIMCININ B PLANI OLUR
 

Şehrin merkezinde artık yer kalmadı. Yeni açılan oteller eski binaların dönüşümü sonucu ortaya çıkıyor. Tek tük arazi var ve bunların da fiyatları çok yüksek. Dolayısıyla turizm İstanbul'da dış bölgelere kaydı. Atatürk Havalimanı bölgesi, Avcılar'a doğru uzanan bölge oteller konusunda yoğunlaşmanın yaşandığı önemli yerler. Acentecilerle konuştuğumuzda bu onların çok hoşuna gidiyor. Çünkü İstanbul'da sadece birkaç odalık talepler söz konusu değil. 1000 - 1500 odalık talepler de geliyor. 
 

Biz Türkiye olarak stabil bir ekonomiye sahip olmadığımız için bunu tahmin etmek çok zor. Öngörülmesi zor bir konu. Tabi ki öngörülerimiz var ancak kurdaki bir değişiklik hepsini yok edebiliyor. 

Türkiye'nin komşularında savaş kazanları kaynıyor. Hem yabancı hem de yerli otel yatırımcısı için Türkiye riskli bir ülke sayılmaz mı sizce?

Otelcilikten anlayan bir yatırımcının mutlaka B,C, D planları mevcuttur. Şöyle bir örnek vereyim bizim de otelimizin bağlı bulunduğu IHG'nin büyüme stratejisinde en önde gelen ülkeler Türkiye ve Rusya. IHG en çok Türkiye'de otel açacak. Biz bunun farkını hissediyoruz. Eğitim programları yoğunlaştı, daha çok etkinlik buraya taşınıyor. 
 

Türkiye turizmle birlikte bugünlere geldi. Son 10 yılda Güney'de ve Şehir'de o kadar çok değişiklik oldu ki. Aynı zamanda turizm yatırımcıları her şeyi sırtlandılar. En çok risk onların omuzlarında.  Avrupa'da kriz var, bunu biliyoruz. Bu nedenle yatırımcı için tüm yumurtaları aynı sepete koymak akıllıca değil. Pazar çeşitlendirilmesi gerekiyor.
 
TEKNOLOJİYE SIRTINI DÖNEN OTELCİ KAYBETMEYE MAHKUMDUR
 

Türk turizmcilerin fuar performansları da tartışılır bir konu haline geldi. Bakanlık standını terk edenlere katılma yasağı getiriyor...
 

Fuarlarda ben de  çok rahatsız oluyorum. Ben fuarlar sırasında akşamları otele döndüğümde ne kadar yorulduğumu hissederim. Toplantıdan toplantıya koşarım. Genelde ise löyle bir durum var: Fuarın ikinci günü kimse ortada yok! Sektörün en önemli isimleri konferanslar veriyor. Kimse gitmiyor. Halbuki o insanların söyledikleri o kadar önemli ki. O isimlerin verdikleri kararlar, aldıkları tavırlar tüm otelcilerin işlerini etkiliyebiliyor. Elbette tüm otelcilerimiz, turizmcilerimiz böyle değil. Ancak pazarın geneli böyle. 

Bir otelci olarak bakanlıkla sektör arasındaki ilişkiyi nasıl görüyorusunuz? 
 

Otelcilerle Turizm Bakanlığı'nın çok daha yakın ve iç içe olmaları lazım. Çok daha güzel konferanslar, eğitimler verilebilir. Acaba kaç otelci Turizm Bakanlığı'nın o yılki pazarlama stratejisi raporunu okuyor? Ben onun çıktığı günü heyecanla bekliyorum. Çünkü neler yapılacağını bilmek istiyorum. Bu faaliyetlerin dikkate alınması gerekiyor. Örneğin ben bakanlık İtalya'da toplu taşıma araçlarına giydirme yaptığında ben  o dönemde farklı farklı stratejilerle ciddi pazarlama yaptım. Sonuçta o ay benim İtalya pazarım yüzde 15 - 20 oranında büyüdü. 
 

Müşteri artık anında çözüm bekliyor. Resepsiyonu aramak yerine twittter'da otelde yaşadığı sorunu paylaşabiliyor. Bilgi almak yerine hemen duyuruyor. Çünkü daha kolay, elinin  altında. İnsanların alışkanlıkları da bu boyutta.  Belki otelin hiçbir suçu yok. Yine debu tarz olaylar markaya, imaja büyük zarar verebilir. Bu krizleri yönetebilmek için otelci olarak o mecralarda olmak zorundasınız. Teknolojiye sırtını dönen oteller kaybetmeye mahkumdur. Pazarlamadaki en önemli araçlarımızdan biri teknoloji ve internet. Üstelik internetteki birçok araç ücretsiz. Minimum maliyetle maksimum pazarlama yapılabilir. Çok büyük bütçelere gerek yok. 5 yıldızlı oteller bunu daha çok yapıyor ancak 3 - 4 yıldızlı oteller için bu araçlar çok daha hayati önem taşıyor. Otelcilerimizin teknolojiyi daha fazla benimsemeleri gerekiyor.