Rehberlerden açıklama: Polisler hanutçuları lakaplarına kadar biliyor
Tarihi Yarımada'da rehberlerin maruz kaldığı hanutçu saldırıları mahkemeye taşındı. Rehberler, polis ve özel güvenliğin hanutçılara göz yumduğunu, hanutçıların ise para karşılığı turistleri ön sıralara soktuklarını belirtiyorlar.
İlerihaber'den Eda Yenil'e
konuşan Sultanahmet Rehberler İnisityatifi Sözcüsü Bilge Cerah Sunal ve hanutçuların saldırısına maruz kalan rehber Melike Korkmaz, rehberlerin yaşadığı sorunlar ve maruz kaldıkları hanutçu saldırıları ile ilgili olarak önemli açıklamalarda bulundular.
Sultanahmet Camii’nin giriş kapısında hemen hemen her gün turist rehberlerinin karşılaştığı durum rehberleri birlikte hareket etmeye ve örgütlenmeye zorlamış. Hanutçular tarafından hakarete uğrayan, tehdit edilen, darp edilen rehberler şu an süren üç ayrı davada taraf konumunda.
Davalardan birinin duruşması 4 Aralık 2014 Perşembe günü gerçekleşecek. Bu duruşmada şikayetçi olan Lale Koşağan’ın görüşlerini sorduğumuzda, “Bu yaşadığımız örnek aslında tek değil. Fakat davaya konu olan olay şöyle gelişti. Bir gün Sultanahmet Camii önünde konuklarımla birlikte sıradayken yanımızdan sıraya girmeden girişe yürüyen birileri geçti. Tam içeriye gireceklerken onları durdurdum. Bana ‘sen kim oluyorsun, bana karışamazsın, buraların ağası benim’ şeklinde çıkıştı. O sırada arbede çıktı ve beni 20-30 defa darp etti. Tehdit edildim ve küfre maruz kaldım. Rehber arkadaşlarım kurtardı. Bu adamlar turistlerden sıranın önüne geçirilmeleri karşılığında para alıyorlar. Üstelik bunu yaparken hakkımızı gasp edip bizi tehdit ediyorlar” ifadelerini kullandı.
Seçim döneminde Fatih Belediyesi’nin hanutçuluk yasaktır ibareli afişler astığı biliniyor fakat bunu önlemek adına herhangi bir adım atılmış değil. Ortadan kaldırılmayan soruna maruz kalan rehberler şikayet etmek durumunda kaldıklarında da herhangi bir yetkili muhatap bulamıyorlar. Hatta cami etrafında görevli polislerin bu sorunla ilgili durumlarda bunun kendi görevleri dışında olduğunu dillendirdikleri biliniyor. Caminin güvenliğinden sorumlu özel güvenlikçiler ise sadece camiye girişlerde etek boyu veya baş kapatmak gibi cami içi kuralların uygulanması konusunda inisiyatif alıyorlar.
Açılan davalardan birinin tarafı olan İspanyolca rehber Melike Korkmaz ile yaşadıklarını ve davayı konuştuk.
'KADIN OLMASAYDIN SENİ DÖVERDİM'
Siz darp edildiğiniz gerekçesi ile mahkemeye başvurdunuz ve önümüzdeki günlerde duruşmanız olacak. Bize yaşadığınız olaydan biraz bahseder misiniz?
Sultanahmet Camii önündeki giriş sırasında uzun kuyruklar meşhurdur. Özellikle limana turist gemisinin geldiği günlerde Sultanahmet Camii ziyaretçi sayısı binleri bulabilir. Ben 10 Ağustos günü Sultanahmet Camii önünde konuklarımla birlikte bu kuyrukta beklerken isminin sonradan Süleyman olduğunu öğrendiğim ‘hanutçu’yu rehber sanarak yanımdan geçerken durdurdum ve herkes gibi sıraya girmesini söyledim. Bunun üzerine karşılıklı atışma yaşandı ve bu kişi bana ‘diğer rehberi nasıl dövdüysek, seni de döverim, kadın olmasan sana neler yapardım, kadın olmasaydın seni döverdim, suratına tükürürdüm’ dedi. Ben bu esnada bu kişinin yanındakilerin İspanyolca konuştuklarını fark ettim ve onlara durumu anlattım. Bunun üzerine kuyrukta öne geçmeye çalışan turistler oradan ayrıldılar. Onlar ayrılınca tekrar hakaret eden hanutçu yüzüme tükürdü.
Daha sonrasında öğrendiğimize göre o esnada başka hanutçular da diğer rehber arkadaşımızı darp etmiş.
Sultanahmet Camii’nin bahçesinde bütün bunlar yaşanırken, polis bu duruma müdahale etmedi mi?
Sultanahmet Camii avlusunda her zaman iki sivil polis bulunur. Zamanla bu kişileri tanıma şansımız da oldu. Ayrıca caminin çıkışında da özel güvenlik bulunuyor. Fakat özel güvenliği orada yaptığı tek iş kadınların cami girişinde kapanıp kapanmadıklarını kontrol edip bunlara müdahale etmek. Ben hiç yaşamadıysam bile buna benzer en az 10 olay başıma gelmiştir. Polis de özel güvenlik de bunları görmezden ve duymazdan geliyorlar. Polis bu işin kendi görevi dışında olduğunu iddia ederken özel güvenlikçiler ise bana göre bu adamlardan korkuyorlar.
Peki size saldıran ve hanutçu dediğiniz bu adamlar, kimler?
Şimdi bu hanutçu olarak tanımlanan adamlar aslında çok önceden beri varlar. Eskiden bu adamlar kapalıçarşı gibi yerlerde turistlere ihtiyaçları doğrultusunda yön gösterip bazı mağazalara yönlendiriyorlardı ve bu mağazalarda yapılan alışverişlerden komisyon alıyorlardı. Sonrasında bu işler sokaklara taştı ve en sonunda bu raddeye kadar geldi.
Bu adamlar cami civarındaki halıcıların komisyoncuları. Eskiden bu insanlar halıcılara müşteri toplamak amacıyla gelip turistlerle iletişim kurarlar onları camide gezdirdikten sonra da halı satışlarına götürürlerdi. Fakat bunun kendi başına bir para kazanma başlığı haline gelmesi orta kapının kapanması ile yaşandı. Nisan 2014 itibariyle de camiye turist girişlerinin artması ve girişlerin tek kapıdan yapılması sonrasında hanutçular da burada kuyruk beklemeden geçme vaadiyle turistlerden para almaya başladılar. Kişi başı istenen paralarda o kadar uçuk olabiliyor ki ben sadece o sırada öne geçirmek için turistten 100 dolar isteyenine rastladım. Ve o esnada yanımızda polis vardı ve bunu görmezden geldiler.
Benim olaydaki şansım avluda bulunan mobese kayıtları oldu. Buna dair şikayetler Sirkeci karakolunda yapılıyor. Ben karakoldan bu görüntüleri almasını talep ettim. Bu görüntüler mahkemeye sunuldu. Ben aslında bu davada birinci kişi sayılmam, yüzüme tükürüldü, küfredildi fakat asıl darp edilen arkadaşımız ne yazık ki davaya katılmaktan çekindi. Hatta kendisine bunu sorduğumda ‘Ben bu adamların onlardan biri olduğunu bilseydim hiç itiraz etmezdim. Hanutçuluk yüzyıllardır var’ dedi.
'POLİSLER BU ADAMLARI LAKAPLARINA KADAR BİLİYORLAR'
Bu adamlar turistlere aklınıza gelebilecek her türlü hizmeti sunuyorlar. Bunların arasında onları pavyonlara götürüp uçuk hesaplar ödetmek bile var. Polisler bu adamları lakaplarına kadar biliyorlar. Para alırken çekilmiş görüntüleri de var. Fakat tacizlerin önü kesilmiyor.
Bu adamlar beni sırada gördüğünde benden önce kapıya geçip beni taciz ediyor, beraberimde olan turistleri taciz ediyor. Benim yanımda gelip turistlere yalan yanlış bilgiler vererek onları dolandırdığım izlenimi yaratmaya çalışıyor. Fakat ben artık her seferinde durumun büyümemesi için gitmesini söylüyorum.
Orada asayişi sağlamak bizim görevimiz değil. Çözümü çok basit aslında. Camiye girişi bariyerlerle düzenlerseniz bunu yapma şansları olmaz. Üstelik bir camiye rehber de dahil kimsenin girme önceliği olamaz. Biz mümkün olan durumlarda Sultanahmet Camii’ne götürmemeye çalışıyoruz konuklarımızı. Fakat özellikle gemi turları ile gelen insanların İstanbul’da geçirebilecekleri çok kısa vakitleri var ve bunu en verimli şekilde değerlendirmeye çalışıyorlar. Özellikle gemi turlarının grupları geldiğinde yaklaşık 15 bin kişi orayı gezmeye çalışıyor.
'OLAYLARIN ARDINDAN BİR ARAYA GELMEYE KARAR VERDİK'
Bu sorunun yetkililer tarafından çözülmemesi rehberleri birlikte hareket etmeye yönlendirmiş. Sultanahmet Rehberler İnisityatifi’nin sözcüzü Bilge Cerah Sunal da bizimle. Bize inisiyatiften bahseder misiniz?
Biz zaman zaman sadece turistleri kapıya kadar geçirmek, yani kuyrukta öncelik sağlamak için para alan hanutçular gördük. Bazıları ise rehber olduğunu iddia edip mesleği zedeleyecek derecede kötü işler yapıyorlar.
Camide görevli özel güvenlikçilerin buna müdahale etmemesinin birkaç nedeni olabilir. Ya korkuyorlar ya para alıyorlar çünkü biz tanışık olduklarını biliyoruz.
Biz çok kopuk bir meslek grubuyuz, çok bireysel çalışıyoruz. Her dil grubu ayrı çalışma yürütüyor ve birbirimizi tanımayız bile. Biz bu olayların ardından bir araya gelmeye karar verdik. 30-40 kişilik bir grupla oturup sohbet etme şansımız oldu. Sorunlarımızı konuştuk ve bunu daha sık yapmaya karar verdik. Sonrasında ise bu işin örgütlenmesinin daha önemli olduğunu ve sabit bir günde düzenli toplantılar yapma kararı aldık. Aslında çıkış noktamız inisiyatif kurmak değildi fakat toplantıların sonucunda beraber hareket etmek gerektiğine karar verdik ve inisiyatifimiz doğalında kurulmuş oldu.
Biz bugüne kadar 12 toplantı yaptık ve gündemimiz sadece bu hanutçularla yaşanan sorunlar değil. Biz konuştukça rehberler olarak başka hangi sorunlarımızın olduğunu gördük ve bu sorunlara dair neler yapabileceğimizi konuştuk, konuşuyoruz.
Bu Perşembe gerçekleşecek duruşma gibi bir gündem yaklaştıysa da inisiyatif olarak arkadaşlarımıza destek olmak için organize oluyoruz.
'BUGÜNE KADAR İTİRAZ EDİLMEDİ'
Peki rehberlerin sorunlarının kaynağı nedir sizce?
Ben 96 yılından beridir bu işi yapıyorum. Ülkemizin ne yazık ki bir turizm politikası yok. Politikadan anladıkları tek şey ne kadar çok turistin Türkiye’de bulunacağı. Ülkemize gelen turistler için niteliğe değil niceliğe bakılıyor.
Ucuz ve sayıca çok turist ağırlamak için kaliteden ödün veriliyor. Kalite düşüyor ve inanılmaz bir emek sömürüsüne neden oluyor. Turizm ile bağlantılı birçok müessese artık kaliteli iş yapmak yerine daha çok kişiyi ağırlamak için maliyetlerini aşağı çekmeye çalışıyor ve genelde taşeron hizmetleri kullanıyorlar. Gün geçtikçe kalitesizleşen bu sektörde biz rehberler halen işimizi en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz.
Biz bunu yapmaya çalıştıkça bu turist avcıları bizim haklarımızı gasp ediyor ve bize saldırıyorlar.
Hanutçular bugüne kadar rehberlerle muhatap olmadıkları için ne yazık ki itiraz edilmedi. Bir nevi bize dokunmayan yılana çok yaşasın dedik. Çünkü öncesinde kimse kimsenin alanına girmiyordu, bizim hatamız buna göz yummak oldu.
Bir yerden sonra rehberlerin maliyetini de düşürmeye çalışan firmalar bizim komisyoncu olarak çalışmamızı bekliyorlar. Maliyet hesabı üzerinden rehberlik mesleği yaparken satıcı haline getiriliyoruz, mesele tezgahtarlığa dönüyor.
'PERŞEMBE GÜNÜ YAPILACAK DURUŞMAYA HERKESİ DAVET EDİYORUZ'
Biz sürekli olarak kendimizi geliştirmeye çalışırken, eğitimlere katılırken bu alanlara dair zerre bilgisi olmayan insanların bizim meseleğimizdenmiş gibi davranmaları bize de zarar veriyor. Biz inisiyatif olarak sadece toplanıp birbirimize dert yanmıyoruz. Bu meseleye dair ortak kararımız hanutçuları gördüğümüz esnada alkışlarla protestolar yapmak. Bu şekilde ortak hareket ettiğimizde etkili olduğunu ve hanutçuları bir nebze de olsa ifşa ettiğimizi fark ettik. Bunu ilk kez yaptığımızda şoka uğradılar sonra müdahale etmeye çalıştılar fakat konuklarımız da bize destek olduğundan eylemimiz amacına ulaşıyor.
Biz bu mücadelenin daha çok başındayız. Öncelikli olarak davası süren arkadaşlarımızın sesine ses olacağız ve onlarla birlikte hareket edeceğiz. Fakat inisiyatif olarak birlikten doğan kuvvetimizi gördük ve sorunlarımıza karşı artık birlikte hareket edeceğiz. Ben bu vesile ile arkadaşımız Lale Koşağan’ın önümüzdeki Perşembe günü saat 11:15’te yapılacak duruşmasına herkesi davet etmek istiyoruz.
Biz bu olanlara karşı duran rehberler olarak saat 10:30 ‘da Çaglayan Adliyesi C kapısında buluşarak bir basın açıklaması yapacağız ve sonrasında da duruşmaya katılacağız.
Bu Haber 03.12.2014 - 09:49:22 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
-
Hanut ermenice dükkan kelimesinden türemiştir. Özellikle Kapalıçarşı'da yüzyıllardır süregelen bir kazanç şeklidir. Satın almak istedikleri ürünler doğrultusunda turistlerin, belli dükkanlara yönlendirilerek o dükkanlardan alınan komisyon anlamına gelir.
Hanutçuluk tanımından da anlaşılabileceği gibi elit bir meslek grubu değildir ancak asla dolandırıcılık değildir.
Yukarıdaki yazıda anlatılan kişiler hanutçu DEĞİLDİR. Kimseye haksızlık yapmamak gerekir...