Yusuf Duru kimdir?

Yusuf Duru kimdir?
Turizmden Portreler'in yeni konuğu, duayen turizmci Yusuf Duru. Türkiye turizminin mihenk taşlarından olan Duru Turizm'i efsane haline getiren ve adeta bir üniversiteye dönüştüren Yusuf Duru, kısa yaşam öyküsünü Turizmden Portreler'e anlattı.

Turizmden Portreler - TurizmGüncel

31 Mart 1945 yılında İstanbul'da doğan efsane turizmci Yusuf Duru, ilk öğrenimini Kızıltoprak İlköğretim Okulunda, liseyi ise Saint Joseph Fransız Lisesinde bitirdi. Üniversite eğitimini ise İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünde tamamlayan Yusuf Duru, ''1961 yılından itibaren turizmin içindeyim. Önceleri kendi turlarımızın rehberliğini yaparak, 1970'li yıllardan itibaren de büro işlerine ağırlık vererek yönetimde görev aldım'' diyor.



ABLASI DA RAHMETLİ OLDU

Yusuf Duru'ya ''Biraz ailenizden, anne babanızdan bahseder misiniz'' dediğimizde şunları anlatmaya başladı:

''Annem ve babam öğretmendi. Babam jimnastik annem ise tarih-coğrafya öğretmeniydi. Her ikisi de rahmetli oldu. Bir de ablam vardı. Sporcuydu kendisi. Türkiye yüzme şampiyonuydu, o da rahmetli oldu.

1963 YILINDAN BERİ TURİZMİN İÇİNDE

Babam 1963 yılında devlet memurluğundan emekli oldu. Kardeşini de (Semih Duru) yanımıza alarak turizm işine başladık ve o gün bugündür başka hiçbir iş yapmadık, sadece turizmle uğraştık.

Babam ve amcam 1960 öncesi Muallimler Birliği'nde gezi kolu başkanı olarak çalışırken turizme merak sarıyorlar. Emekli olunca kendi şirketlerini kurup devam ettirdiler. Biz de babadan oğula geçen bir şirket olarak çalışıyoruz. Babamlar birinci jenerasyondu, bizler ikinci jenerasyonuz, çocuklarım ise üçüncü jenerasyon olarak işi devam ettiriyor.''



''TURİZM ALAYLILARLA BAŞLADI VE GELİŞTİ''

O dönemlerde turizmin kendine has bir eğitimi olmadığını söyleyen Yusuf Duru, ''Bu meslek alaylı ve piyasadan yetişme insanlarla başladı ve gelişti. Daha sonra turizmin önemli bir iş kolu olduğu anlaşılınca işin profesyonelleri, tahsilini turizm ve turizmin çeşitli dallarında yapanlardan oluşmaya başladı. Bugün ise turizm, profesyonellerin yanı sıra, teknolojinin de büyük rol oynadığı bir sektör haline geldi. Gelecekte de turizm büyük oranda teknolojinin önderliğinde yoluna devam edecektir.'' diyor.



Turizmcilere sorduğumuzda genelde hayatın akışının onları turizme çektiğini görürüz. Ailesi ve kendisi farklı planlar kurarken, kendini bir anda turizmin içinde bulan insan sayısı hayli fazla. Peki Yusuf Duru turizme girmeye nasıl karar verdi, ya da nasıl girdi? Duru başlıyor anlatmaya:

''YÜKSEK TAHSİLİM OLSUN, MESLEĞİM TURİZM OLSUN''

Saint Joseph çok ağır bir lise. Ben liseyi bitirdiğim yıllarda üniversite merkezi sınav sistemi yeni yeni başlıyordu. Saint Joseph'te aldığım kuvvetli eğitimlerle, İstanbul Tıp Fakültesi, ODTÜ ve Siyasal Bilgileri kazanmış olmama rağmen hem turizm hem eğitimi birlikte götürebileceğim bir okul ve bölümü tercih ettim. Bu nedenle tesadüfi değil, ileriye bakarak adım attığım bir iş kolu oldu turizm. Yoksa, İstanbul Tıp, ODTÜ, Siyasal Bilgiler gibi okullar, o dönemde en iyi mesleğe ulaşmanızı sağlayacak okullardı. Düşüncem, 'bir yüksek tahsilim olsun ama mesleğim turizm olsun' şeklindeydi.



''TURİZMİN EĞİTİMİ YOKTU''

Dediğim gibi, o zamanlar turizmin eğitimi yoktu. Otel zincirlerinin ve hava yolu şirketlerinin yaptığı 3-4 günlük seminerlerin dışında, konusu tamamen turizm olan bir üniversite dalı yoktu. İhtiyaç ortaya çıkınca, ama baya sonraki yıllarda, turizm eğitimi de gelişti.

Yusuf Duru sadece Türkiye turizminin değil, değişen İstanbul'un da canlı tanığı. 72 yılını geçirdiği İstanbu'un o günden bugüne nasıl değiştiğini soruyoruz Yusuf Duru'ya:

''İNSANLAR BÜYÜRKEN TURİZMİ DE BÜYÜTTÜ''

''İstanbul iyi oldu ama çok da iyi olmadı. İstanbul çok güzel bir kent ve Türkiye çok güzel bir ülke. Geri kalmışlığın getirdiği duygu ile işlere çok sıkı sarıldık ve giderek daha fazla turist getirmeye başladık. Getirdiğimiz turiste kıyasla, arz kapasitemiz fazla değildi. Zamanla, okuyarak, görerek ve yaşayarak öğrendiğimiz şeylerin dışında, turizmde kullanabileceğimiz çok fazla donemiz yoktu, altyapımız kuvvetli değildi. Belli bir teoriyle, planlamayla yapılan çalışmalar değildi. İnsanlar kendileri büyürken turizmi de büyüttü. Türkiye'de turizm, biraz el yordamıyla yolunu buldu.

''OTOBÜSLERLE 30-35 GÜNLÜK TURLAR YAPARDIK''

1972 yılında çıkarılan 1618 sayılı Turizm Yasası vardı. O biraz yol gösterdi bize. Onun dışında turizmin başka bir yasal zorunluluğu yoktu.

Biz, Terkos Gölü, Gebze, Taşdelen ve Edirne'ye kadar uzanan bir hinterlandda, organize turlar yaparak turizme başladık. 1960'lı yılların yaz aylarında serbest meslek sahiplerine ve öğretmenlere yurt içi ve yurt dışı turlar yaparak gelişmemizi sürdürdük. Otobüslerle 30-35 günlük turlar yapmaya başladık.



''OUTGOINGDE KISITLAMA VARDI''

1972 yılında çıkarılan 1618 sayılı yasaya göre, yurt dışından belli bir döviz miktarına denk gelecek kadar turist getiremiyorsanız, yurt dışına turist göndermenize izin verilmiyordu. Yani 'döviz getireceksin ve getirdiğin dövizin yüzde 25'ini geçmemesi kaydıyla yurt dışına tur yapacaksın' diyordu yasa. Çok adaletsiz bir yasaydı ve bununla epey mücadele ettik. Neticede aklıselim galip geldi ve bu yasadan kurtulduk.

''UZAK DOĞU VE AMERİKA TURLARINI BİZ BAŞLATTIK''

1970'in ortalarından itibaren de uzak diyarlara ve dünyaya turlar yapmaya başladık. Uzak Doğu, Amerika turları... Bunları hep Duru Turizm olarak biz başlattık.

1977-80 yılları arasında çok ciddi döviz sıkıntısı ortaya çıktı. Döviz kıtlığından dolayı döviz harcamalarında kısıntıya gidildi. O zamanın Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu, yurt dışına döviz çıkmasın diye, yurt dışı çıkışlarına önemli kısıtlamalar getirdi. Bunun üzerine biz de incoming'e, yani yurt dışından turist getirmeye ağırlık verdik.

''ÖZAL SINIRLAMALARI KALDIRDI''

Bizim incoming'e yönelmemiz, Turgut Özal iktidarının ilk yıllarına rastladı. Özal çok girişken ve serbest ticarete inanan bir insan olduğu için hem bireylere hem de acentelere getirilen tüm yurt dışı yasaklarını kaldırdı.''



''TURİZMCİLERE BİRER ALTIN MADALYA VERİLMELİ'

Yusuf Duru'ya, ''Peki o dönemde ticaret koşulları ve ekonomi nasıldı?'' diye sorduğumuzda, şu yanıtı alıyoruz:

1974 yılında Kıbrıs krizi, 80'li yıllarda ekonomik kriz, 90'lı yıllarda ekonomik kriz ve Körfez Krizi... Yani coğrafyada öyle önemli krizler ortaya çıktı ki, turizmcinin eli kolu bağlandı. Bu ortamda iş yapan turizm firmalarının birer altın madalyayla ödüllendirilmesi lazım. Tam 'oh rahatladım' diyorsunuz, yeni bir şey patlıyor.

Coğrafyaya bir bakın; Gürcistan, Azerbaycan, Irak, Suriye, Yunanistan, Bulgaristan... Ufacık bir sarsıntıda kuvetli depremler ortaya çıkarıyor ve artçılarıyla birlikte hayatı yaşanmaz hale getiriyor.

Siz turizmin filizlenmeye başladığı yıllardan tut, teknoloji ile turizmin iç içe geçtiği günümüze kadarki süreçte turizm evrimine tanıklık ettiniz. O dönemlerle günümüzü kıyaslar mısınız?

''10 SENE İÇİNDE GETİRDİĞİMİZ DÖVİZ MİKTARI 20 MİLYONA ÇIKTI''

Incoming anlamında İstanbul merkezli bir operasyon alanımız vardı. Otellerle konuşup, uygun fiyatlarla oda satarak başladık işe. Yurt dışındaki tur operatörleri ile temasa geçerek, onların Türkiye bacağındaki programlarını planlayıp uygulardık. 1618 sayılı yasa çıktığında bizim yurt dışından getirdiğimiz döviz miktarı sıfırdı. 10 sene içerisinde, getirdiğimiz döviz miktarı 10 milyon, 20 milyon rakamlarına kadar çıktı.



''TÜRKİYE'DE İÇ TURİZM HAREKETİNİ BİZ BAŞLATTIK''

1970'in sonlarında yerli turist hareketi sağlamak için de cuma akşamı İstanbul'dan tatil yörelerine hareket ve bir haftalık tatil-dinlencenin sonunda tekrar cumartesi akşamı yola çıkıp pazar İstanbul'a dönecek şekilde yaptığımız bir haftalık turlar vardı. Bu formülle biz Türkiye'de iç turizm hareketini başlattık. Günümüzde otobüsün yerini uçak ve kendi araçlarıyla gidenler aldı ama yurt içi turizmi büyük bir kitleye yayıldı. Bunun yanı sıra, sadece seyahat acentelerinin düzenlediği kültür turları gelişti. Bizim yaptığımız Terkos Gölü, Gebze, Taşdelen, Edirne turlarına, Kapadokya, Karadeniz, doğu ve güneydoğu vb eklendi. 

''ACENTELER HENÜZ TAM OLARAK TESLİM BAYRAĞINI ÇEKMEDİ AMA...''

Ancak günümüzde acentelerin rolü azaldı. Acenteler hala bu işi yapmaya çalışıyor ama yeni yetişen nesil, bir organizatör sıfatıyla, teknolojinin vermiş olduğu imkanlarla gezisini kendisi planlamak istiyor. Bu durum seyahat acentelerinin işlerini daralttı. Müşteri artık tur operatörü oldu. Boyutlar çok büyüdü. Henüz tam olarak teslim bayrağı çekilmedi ama bir çıkış formülü bulunmazsa acentelerin dönemi kapanacak. Mesela Avustralya'ya gidecek bir kişi, girip online rezervasyon portallarından otelini, uçağını hatta transferini bile ayarlıyor. Bizim, onun yaptığını acente olarak ben nasıl yapabilirim diye düşünmemiz gerekir.



Biraz kişisel yaşamınızdan bahsedelim. Üniversite sonrası turizm yaşamı dışında, şahsi yaşantınız nasıl devam etti?

1970 yılında askerliğimi yaptım. Acemilik eğitimini Tuzla'da, usta askerliğimi ise Genelkurmay'da tercüme bölümünde yaptım. 1971 muhtırasında askerdeydim. İki evlilik yaptım. Birinci evliliğimden iki kızım oldu, ki şu anda şirketin yönetiminin başındalar. İkinci evliliğimden ise bir oğlum var. O da bizimle çalışıyor aile şirketinde.

''ÖNCE KENDİM GÖRÜR SONRA TUR YAPARDIM''

Gezmeyi çok seven bir insanım. Coğrafya ve coğrafi olaylara olan merakım nedeniyle çok gezdim. Kendi kafamda bir harita yaptım ve bu haritada önemli gördüğüm yerlere turlar düzenledim. Gezmediğim yer yok gibidir. Yapacağımız turların tamamını daha önceden gider kendim görür, öyle yapardım. 



Turizmin eski yıllarını kiminle konuşsak, konunun bir yerinden Duru Turizm ve Yusuf Duru mutlaka olur. Siz şirket olarak 70'li, 80'li yıllarda ne kadarlık bir hacme ulaşmıştınız, şirket kurulduğundan bugüne kesintisiz devam etti mi?

Taahhütlerini yerine getiren bir aileden geldiğim ve etik anlayışla çalıştığım için piyasada güzel bir yer edindim. Kriz dönemlerinden etkilendik, bilhassa da SSCB'nin dağılma dönemi bizi çok etkiledi. O dönemler 250'ye yakın bir personel istihdamımız vardı.

''90'LI YILLARDA 165 BİN PAKS YAPIYORDUK''

Zaman zaman firmalarla ortak operasyonlar düzenleyerek kar ortaklığı yaptık. 1990'lı yılların yüksek sezonlarında 150 bin yerli turiste hizmet verir duruma geldik. O dönemde çok büyük bir rakamdı bu. Yurt dışına ise yılda ortalama 15 bin ziyaretçi götürüyorduk. Kıbrıs'a ilk yatırım yapan şirket biziz. Turizme yaptığımız hizmetlerden dolayı aldığımız çeşitli ödüllerimiz var. Şu anda Türkiye turizminde benim kadar eski biri var mı, yok mu bilmiyorum ama piyasanın en eskilerindeniz.



1618 sayılı yasanın öngördüğü yönetmeliğe göre seçilen bir TÜRSAB yönetim kurulu vardı. Orada Selim Duru-Semih Duru olarak iki oy verildiği için yönetim kuruluna giremedim ama sonraki dönemlerde (78-90 arası) TÜRSAB yönetim kurulunda ikinci başkan olarak görev aldım. Bahattin Yücel'in başkan olduğu zamanlardı.

150 bin yurt içi paks günümüzde bile ciddi bir rakamken, siz 90'larda bunu nasıl başardınız?

''ÖNCÜYDÜK, GAZETELERDE BOY BOY REKLAM ÇIKARDIK''

Mütevazı bir durumumuz vardı ve öncüydük. Gazetelerde boy boy reklamlar çıkardık. Bu reklamlar piyasaya hareket getirdi ve turizmin dinamikleri ortaya çıktı. Hareketi gören başka insanlar da sektöre girmeye ve bundan pay almaya başladı. Daha öncesinde 'turizmle uğraşıyorum' dediğinizde ne iş olduğunu kimse bilmezdi. Bu olguyu ortaya çıkaran ve piyasa canlılığını yaratan biziz. Bizim 1980'li yıllarda yarattığımız turlara çok fazla ekleme yapılmadı ve hala günceller. Prontotour'un Etstur'un yaptığı turların ana maddesi bizim turlar. Bizim yaz aylarında yaptığımız turlar 30-35 gündü. Şimdi bu süre kısaldı, haftasonu turları yaygınlaştı.

''ÇİFT TARAFLI EKMEK KADAYIFI OLDU''

Yurt dışında çok büyük firmalarla çalıştık, Macaristan devlet teşkilatı ve Coptur, Rusya'da Intourist, Fransa'da Jettur, Bulgaristan'da Balkan Turist... Bunların getirmiş olduğu bir hareketin yanı sıra, uçakların boş kalan ayağını kullanarak çok ucuza turlar yapma şansı oldu turizmcilerin. Önceden 100-200 lira olan uçak biletleri, bu charter hareketiyle yarı yarıya indi. Hem incoming hem outgoing yapıyorduk. Adeta çift taraflı ekmek kadayıfı oldu.

Yurt dışında şirket kurdunuz mu hiç?

''ABD VE FRANSA'DA ŞİRKET KURDUK AMA YÜRÜMEDİ''

1980'li yılların başında Amerika'da kurduk ama hiçbir faaliyet gerçekleştiremedik. Fransa'da ortaklıkla büyük bir şirket daha kurduk ancak o da yürümedi. O yüzden, fazla büyümeden, piyasayı sıkı kontrol ederek kendi yolumuzda yürümeye çalışıyoruz. 



Duru Turizmin efsane olduğu dönemlerde pazarda başka hangi şirketler ve isimler vardı?

TURHOL'DAN VIP'E ABC'DEN TURA TURİZME...

Bizim kuruluşumuz 1961. O zamanlar, şu anda Başaran Ulusoy'un sahip olduğu TURHOL vardı. Ama onlar bilet acentesiydi. Bizden sonra, 1966'da, VIP, Turizm kuruldu. Daha sonra Tura Turizm kuruldu. Bizden daha önce kurulan Kervansaray Turizm vardı.

Türkiye'de gelir düzeyi yüksek bir tabaka da vardı. Bu boşluğu gören 8-10 acente birleşerek ABC Turizm'i kurdular. ABC önemli bir seyahat acentesiydi. Tur Seyahat vardı, o da önemli bir acenteydi. Ankara'da Öz Civelek, İstanbul'da Vagon var. Tantur da o dönemin acentesiydi.

Sizinle çalışıp sonra kendi yolunu çizen şirketler var mı?

''DURU TURİZM, TURİZMİN ÜNİVERSİTESİYDİ''

Şu anda piyasanın büyükleri olan birçok acente sahibinin yolu bizimle kesişmiştir. Ya bizimle çalışmış ya bizde staj görmüş şirketlerin sahipleri şu anda piyasanın hakimi durumda. Duru Turizm turizmin üniversitesiydi.



''ANADOLU'NUN NERESİNE GİTSENİZ DURU TURİZM'İN İZLERİ VARDIR''

Mesela Jolly Tur'un kurucusu Sinan Vardar bizim turlar müdürümüzdü. Etstur'un sahipleri yaz aylarında bizde staj yapmışlardır. Ela Turizm bizden çıkmadır. MNG'nin genel müdürü, bizim yurt içi turlar müdür muavinimizdi. Ben Fenerbahçe'de ikinci başkanlık yaptığım dönemde, takımı Van'a götürmüştük. Orada bir kesim takımı karşıladı bir kesim ise beni. 'Siz bu şehre çok şey kazandırdınız.' diyerek bize birinci sınıf hizmette bulunmuşlardı. Öğrendim ki, bir otobüs firmasının sahibiymiş. Şimdi bile Anadolu'nun neresine giderseniz gidin Duru Turizm'in izleri vardır. Turizm sektörüne o yıllarda en fazla destek olan şirket Duru Turizm'dir.

İş yaşamında oldukça başarılıydınız. Gerçi bir turizmcinin iş yaşamını sosyal yaşamından ayırmak zordur ama Yusuf Duru neler yapar, hobileri nelerdir, tatilde nerelere gider?

''GİTTİĞİM YERLERDE KAFAMDA TURLAR OLUŞTURURDUM''

Bir bölgede kalmaz, çok gezerdim. Gittiğim yerlerde beni ilgilendiren asıl şey, oradaki halkın nasıl yaşadığı olmuştur hep. Gittiğim ülke ve şehirlerde yerel halkla çok samimi olur, bilgi alış-verişinde bulunur, kafamda yeni turlar düzenlerdim. Bir James Bond filmi izlemişsem mesela, o filmin geçtiği yeri gidip görmek arzusu duyardım. Örneğin Meksika'da, bu filmlerden birinin bir sahnesinin çekildiği yere rastladım.

''O GÜZELLİĞİ YAŞAYABİLDİĞİN KADAR YAŞAYACAKSIN''

Ülke gezmek benim için önemli değil. ''Ben orayı gördüm, bir daha gitmem'' şeklindeki yaklaşıma karşıyım. İşyerim karşıdayken Boğaz Köprüsü'nü geçerdim her gün. Ana harterlerinden biri deniz olan başka bir kent yok dünyada ve fırtınalı günler hariç masmavi. Burayı bir kere gördüm diye bir daha bakmazlık eder miyim. Her defasında bakarım, kafama daha çok kazınmasını isterim. Paris örneğin, bir defada gidilip görülecek bir yer değil ki. O güzelliği yaşayabildiğiniz kadar yaşayacaksınız.



''GÜZELLİK MUKAYESE EDİLMEZ''

Karadeniz yaylalarına çıktığımızda müşterilerimiz ''İsviçre'den daha güzel'' şeklinde ifadeler kullanıyor. Bu yanlış. Güzellikler mukayese edilmez.  Orası gibi güzel ya da orası kadar güzel diyebilirsiniz ama 'daha güzel' anlayışını doğru bulmuyorum.

''ESKİDEN İNSANLAR HİLTON'UN KAPISINDAN İÇERİ GİREMEZDİ''

Biz herkesin ulaşabileceği bir turizm yarattık. Eskiden insanlar Hilton'un kapısından içeri girmeye çekinirlerdi. Başka bir dünya gibi görürlerdi. Başka bir dünya değil, o senin dünyanın bir parçası. İnsanları birbirine kaynaştırmak bizim en büyük sosyal işlerimizden biriydi. Şunu unutmamak lazım; birbirini tanıyan insanlar birbiri için daha fazla şey yaparlar. Sizinle ikinci kez karşılaşıyorsam, bir şey istemek için sizinle ilk defa karşılaşan birinden daha fazla şansa sahibim.

Gezdiğiniz şehirlerin sayısı kaç?

100'DEN FAZLA ŞEHİR GEZDİM''

Avrupa'daki başlıca şehirlerin tamamını gördüm. Leningrad, Helsinki, Stokholm, Oslo, Kopenhag, Amsterdam, Hamburg, Edinburg, Dublin, Brüksel, Roma, Madrid, Barselona, Valensiya, Cebelitarık, Lizbon, Balkanlar (dağılmadan önce), Macaristan, Romanya, İran, Pakistan, Hindistan, Tayland, Malezya, Singapur, Manila, Hong Kong, Taipei, Havai, Tokyo, Californiya, ABD'nin içleri, New York, Washington, Miami, Venezuela, Kolombiya, Peru, Brezilya, Arjantin, Küba, Karayipler.... Sanırım 100'ü geçmiştir.



Peki en sevdiğiniz 5 şehir hangisi?

''BENİ EN ÇOK ŞAŞIRTAN ŞEHİR LONDRA OLDU''

Beni en çok şaşırtan, ilk defa 1967 yılında gördüğüm Londra oldu. Londra, Avrupa kentlerinden de Amerika kentlerinden de farklı. İngiltere bambaşka bir ülke. Her şeyi farklı. Londra 17 milyon turist alıyor. Ben 67'de gittiğimde ilk defa Beatles çıkmıştı. Saçlarımızı onlarınki gibi uzatırdık. İngiltere'nin insanları da, havası da şehirleri de farklı... Eski sömürgelerine gittiğinizde, oralarda hala İngiltere'nin izlerini görürsünüz. İnsanlara 5 şehir gezme tavsiyesinde bulunsam bunlar; Londra, Paris, New York, Bangkok ve Singapur olurdu.

Görmek isteyip henüz göremediğiniz ya da gitmeyi planladığınız başka şehirler var mı?

Gitmek istediğim yeni şehir değil ama yeniden gitmek istediğim şehirler var. Mesela Londra ve Paris'e gitmezsem yapamam, bunlar benim için çok önemli. Miami çok çekici bir kent, Uzak Doğu esintilerini en iyi yansıtan şehir ise Taipei. Şimdi buna Kamboçya ve Vietnam da eklendi. Buraları yeniden görmek isterim.

İnsanın yaşadığı her yer güzeldir. İnsanoğlu nereye yerleşmişse orayı kendi yaşayabilecği hale getirmiştir.

Bir keresinde çok önemli bir tur operatörünün temsilcisi ile Marmaris'i geziyorduk. Öğlen saat 15.00 civarı, hava sıcak. Bana döndü ve dedi ki, 'Güneş tüm haşmetiyle Marmaris'i hem aydınlatıyor hem de ısıtıyor....''



57 yıllık turizm yaşamınızda geriye dönüp baktığınızda, 'keşke' dediğiniz bir durum oldu mu hiç?

''TURİZMDE RACONU BİZ KESERDİK''

Turizmle beraber büyüdük. Kaba tabirle turizmde raconu biz keserdik. Biz turizmi şekillendirdik, o da bizi. Yaptığımız iş gereği insanların karakterini anlamada da büyük deneyim kazandık. İlham veren olaylar her zaman planlanan şekilde gelişmez. Bazen çok hoşunuza giden ya da gitmeyen bir olayla, rol aldığınız bir olayla ilgili bir şeyler düzenleyebilirsiniz. Ne oldu mesela, kruvaziyer turizmi anormal derecede gelişti. Bizim zamanımızda tek tük vardı, onu da biz kaldırıyorduk zaten. Şimdi ne oldu? Şu son seneler hariç, Kadıköy-Karaköy vapurları gibi kruvaziyer gemileri gelip gidiyor. Artık öyle bir boyuta geldi ki, gemilerin çokluğu turizme zarar vermeye başladı. İtalya gibi ülkelerde daha fazla turist gelmesini engellemeye yönelik girişimler gündemde. 

Turizm gelişimi açısından başka ülkelerle Türkiye'yi kıyaslamanızı istesek?

İtalya'yı ele alalım. Ben İtalya'da 400 odalı otel olduğunu zannetmiyorum. Çivi çakmak yasak. Ama ne oluyor, oda o şekilde durdukça giderek daha yüksek fiyatlara satmaya başlıyor. İtalya'nın turizm geliri, kendisinden daha fazla turist alan ülkelerin turizm gelirinden fazla. Daha nitelikli bir turizm yapıyor. İtalya'ya gittiğinzde Orta Çağ'ı yaşıyorsunuz.

''BELEK'İN HİÇBİR KARAKTERİSTİĞİ YOK''

Turizm Şurası'nı yeni bitirdik. Orada birtakım tedbirler alındı. Gözünüzü kapayın ve Belek'te açın. 10 yer söyleyeyim neresi olduğunu bilemezsiniz. Hiçbir karakteristiği yok. Bu, turizmde geç kalmışlığın bir sonucu. Geç kalmışlığın avantajı da vardır. O da, geçmişte yaptığımız fahiş hataları tekrarlamamak.



Çocuklarınızla beraber çalışıyorsunuz, yani onlar da babalarının yolunda gidip turizmci oldular. Siz mi özendirdiniz, kendi istekleri ile mi girdiler sektöre?

''TURİZMDE OLMAKTAN MEMNUNLAR''

Çocuklarımın hiçbirine turizme gir demedim. Gezdikleri yerleri beğeniyorlarsa, tahsilleri güzelse, sosyal ortamları iyi, arkadaşları güzelse ve yaşadıkları hayattan memnunlarsa, bunları turizm sayesinde yaptıklarına inanıyorlar ve turizmde olmaktan memnunlar. 

Bundan sonrası için ne planlıyorsunuz? Sektörde çalışmaya devam edecek misiniz?

Şirket olarak ray değiştirdik. Kapalı turlar, incentive turlar, kongreler, bayi gezileri, açılışlar ve balayı gezileri gibi sektörün farklı segmentlerine hitap edecek bir yola girdik. Bu yolda da başarılıyız kendimizce. Geleceğimizin de o yollardan daha öte olacağını düşünmüyorum. O yolları daha gelişmiş hale getirebiliriz sadece.

Son olarak, duayen bir turizmci olarak Türkiye turizmine ve turizmcilerine hangi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?

Turizmde yeni akımlar var. Bizden sonra gelecek olan kuşaklara, turizmin devamlılığını anlatmak ve onları turizmin bir sektör olarak daha uzun süre var olacağına inandırmak gerekiyor. Turizm profesyonellerinin de bunu halka yansıtması lazım.



''TURİZM, BULUNDUĞU BÖLGEYE BİR AVANTAJ SAĞLAMALI''

Turizm yatırımları çevreyi bozmamalı. Gettolar yaratılmamalı, turizmin bulunduğu bölgeye bir avantaj sağlaması gerekir. İsveç'ten gelen turistin 15 gün otelde konaklayıp sonra uçağa binip ülkesine gitmesi turizm olarak algılanmamalı.

YURT İÇİ TURİZMİNDE BAŞARIYA ULAŞMAYAN, TURİZMDE BAŞARIYA ULAŞAMAZ''

Antalya sahillerine bir bakın. Biz 80'li yıllarda onun mücadelesini çok yaptık. Yurt içi turizminde başarıya ulaşmamış bir ülkenin genel olarak turizmde başarıya ulaşması mümkün değildir. Kendi insanını eğitmezsen, kendi insanın turzmin dilinden anlamazsa yaptığın çalışmaların hiçbir anlamı olmaz.

''DİK OTELLERİ DİKEBİLDİĞİN KADAR...''

80'li yıllarda Maldivler'deyim. Otele yerleştim hemen çıkıp denize girdim. Maldivler akvaryum gibidir. Elime ekmeği aldım tam balıklara verecekken, komi elimden tutu ve ''Bunlar bizim milli servetimiz.'' dedi. Komisi bunu diyen ülke, turizmde belli bir yere gelmiş demektir. O komi ülkesine doğasına zarar verdirmez. Olması gereken de bu. Dik otelleri dikebildiğin kadar. Ondan sonra Magosa'ya dönersin.


Bu Haber 19.11.2017 - 20:51:14 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
  • Eyt den faydalanamamak

    Gülden cicek 25.04.2023 - 11:49

    1997 mayıs ayında Duru Turizm Harbiye de çalışmaya başlamıştım. Fakat o dönemde ssk girisimi yapmadıkları için Su an Eyt den faydalanamiyorum. Ne olursanız olun insanların hakını yemeğin. Sonra Sizi bulur.

  • mahmut çevik 20.11.2017 - 09:47

    Değerli büyüğümüzün tecrübe ve bilgilerine her zaman ihtiyaç var. Allah sağlıklı uzun bir ömür versin canım abiciğim. saygılar..

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.