Hikmet Arabacı: İç pazarı iyi kullanan ülkenin sırtı yere gelmez!

Hikmet Arabacı: İç pazarı iyi kullanan ülkenin sırtı yere gelmez!
Asteria Hotels & Resorts Genel Koordinatörü Hikmet Arabacı Asteria Hotels, Antalya ve Türkiye turizmi üzerine açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin iç pazar kartını iyi kullanamadığını söyleyen Arabacı “Toplam turizm pazarının yüzde 30’luk kısmını iç pazardan sağlayan bir ülkenin sırtı yere gelmez; bunun sağlanabilmenin yolu ise toplamda 2.5 aya sıkıştırılan iç turizm pazarının minimum 8-9 aya yayılmasıdır” dedi.


Asteria Hotels & Resorts, turizmin başkenti Antalya’da 4 otel ile Türk turizmine önemli bir hizmet sunuyor. 2 bin odası ile hizmet veren ve bin 500 kişiye istihdam sağlayan otel grubunun başında ise sektörün deneyimli ismi Hikmet Arabacı yer alıyor. Asteria Hotels & Resorts Genel Koordinatörü Hikmet Arabacı, Tourism Today'dan Tuncay Sevin'in  Asteria, Antalya ve Türk turizmi hakkındaki sorularını cevapladı.

Asteria, Antalya’daki 4 konaklama tesisi ile turizme hizmet veriyor. Otellerinizin performansı sizi tatmin ediyor mu?

4 tesisimizin de performansından son derece memnunuz genel olarak grubumuzun 2011 yaz sezonundaki ortalama doluluk oranı yüzde 95 şeklinde gerçekleşti. 2010 yazında ise bu oran %93 idi. Halen yaşamakta olduğumuz 2012 yaz sezonunda ise bu oranların Antalya genelinde biraz gerileyerek bölgesel bazda yüzde 5 ile yüzde 15 arasında bir doluluk kaybı şeklinde gerçekleşeceğini düşünüyorum. Kış aylarında ise grubumuzun Side bölgesinde yer alan 2 tesisi (Hotel Asteria Side &Asteria Sorgun Resort) açık olup genel kış doluluklarımız ise yüzde 60 seviyesinde gerçekleşmektedir.

“İç pazarı iyi kullanan ülkenin sırtı yere gelmez”

Asteria Side ve Asteria Sorgun’un kış aylarındaki performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Grubumuzda yer alan tüm tesislerimiz tamamen tatil amaçlı tesisler olup kış sezonunda ya da yaz sezonunun ön ve arka bölümlerinde tesislerimizde doluluk sağlayacak futbol, golf, kongre vb. tarzı etkinlik özelliklerine sahip değildir. Bu durum ise tesislerimiz doluluk ve gelir oranlarını negatif şekilde etkilemektedir. Kış sezonu ortalama doluluk oranımız eksik yanlarımızdan ötürü 5 aylık Kış sezonu ortalamasında yüzde 60’ı geçememektedir. Para kazanılmamasına rağmen kış sezonunda tesislerimizi açık tutma nedenlerimiz ise; tesislerimizi bakımlı tutmak, var olan kalifiye personelimizi kaybetmemek, sezona hazır girmek, zarardan kar etmek şeklinde özetlenebilir.

ANTALYA TURİZMİNİN ORTAK SIKINTISI: KALİFİYE ELEMAN

Bin 500 çalışanı bulunan bir otel grubunun eleman bulma konusunda sıkıntı yaşamaması mümkün mü?

Yetişmiş kalifiye eleman bulma zorluğu özellikle son 3 yıldır tüm Antalya turizminin ortak problemidir diyebilirim. Bölgede ki tesisler eleman bulma konusunda ciddi sıkıntılar çekiyor, bunun temel sebepleri ise öncelikle yetişmiş ve eğitimli hazır iş gücünün turizm liseleri ve yüksek okullarında yanlış planlanmış müfredat sebebiyle sektöre gerektiği kadar (minimum 7 ay) katkıda bulunmaksızın okul kantinleri ve kahve köşelerinde okul süresini geçirmeye zorlanmalarıdır.  Oysa ki doğru planlanmış bir okul – sektör işbirliği Türk turizm sektörünü hizmet kalitesi yönünden bugün bulunduğu yerden çok daha yukarılara taşıyabilir. Var olan diğer sektör çalışanlarımız ise sosyal yaşama daha fazla katılım isteği sebebiyle özellikle Antalya’ya daha yakın olan Lara-Kundu-Belek gibi bölgeleri tercih etmekte olup Antalya dan uzaklaştıkça çalışan niteliği ve sayısı bu nedenle ciddi anlamda azalmakta ve turizm işletmelerini yetişmiş eleman bulma konusunda zorlamaktadır.

“İç pazarı iyi kullanan ülkenin sırtı yere gelmez”

YENİ OTEL DİDİM'E YAPILACAK

Asteria Hotels ‘in yeni bir otel projesi var mı?

Grubumuza ait Didim de alınmış 800 yatak kapasiteli 142 bin m2 büyüklüğünde bir tahsisimiz bulunmaktadır. Ancak Didim bölgesindeki misafir profili, alt yapı eksikleri ile  dünyadaki genel ekonomik kriz nedenlerinden ötürü yatırımımıza 2015 yılından önce başlamayı düşünmüyoruz.  Asteria Hotels olarak her zaman risk almaksızın ve gereksiz aşırı borçlanmaksızın büyümek, Grubumuzun kurucusu Sayın Arslan Ekşioğlu’nun tarafımıza en değerli öğretilerden biridir.  Ancak bu süreçte aynı felsefe dahilinde karşımıza çıkacak kiralama ve satın alma şeklindeki büyüme imkanlarını da gözden ırak tutmuyoruz. Her zaman emin adımlarla ilerleyerek büyümek düşüncesindeyiz.

Antalya bölgesinin turizm açısından performansını beğeniyor musunuz?

Dünyanın sayılı turizm destinasyonlarından biri haline gelmiş olan Antalya’mız adeta bir mücevher gibi parlamakta diğer ülke ve hatta yurdumuzdaki diğer bölgelerin kıskançlık dolu ilgisine maruz kalmaktadır. TÜROFED seçimlerinde yaşanan süreç ve sonrasında TUROB İstanbul yönetiminin yapmaya çalıştığı şeyler bunun en son göstergeleridir. Antalya artık Türkiye ve dünya turizmi için vazgeçilemeyecek şekilde konaklama, eğlence, spor, kongre vb. etkinliklerle donatılmış olarak en üst seviye de her şey dahil konseptiyle hizmet vererek liderliğini kanıtlamış durumdadır. 2012 yaz sezonunda ise kelimenin tam anlamıyla denizlerde gerçekleşen Gel – Git hareketinin turizmimize uyarlanmış halini yaşamaktayız şöyle ki 2011 şubat ayından başlayarak yaşanılan Arap baharının etkisiyle beklentilerin ötesinde gerçekleşen misafir sayısında ki artışımız turizmimizde ki 2011 Gel hareketini meydana getirmiş olup 2012 yazında ise hem bu ülkelerdeki durumun stabil haline gelmesi hem Avrupa da ki ekonomik kriz hem de petrol fiyatlarının düşmesiyle Rusya’da gerçekleşen gelir azalması ve rublede ki devalüasyon ülkemizin 2012 yazındaki turizmde Git hareketini oluşturmuştur.

Aslında genel anlamda gelir ve doluluk olarak durumumuz 2010 yazından ise çok daha iyi durumdadır. Ancak sürpriz bir patlama yaşadığımız 2011 yazı baz alındığında bize geri kaldığımızı düşündürmektedir, oysa ki bu görüş son derece sağlıksızdır. Bizim doğru olarak baz almamız gereken 2010 yaz sezonu verileri olmalıdır. Tüm bunların yanı sıra bir de gözden kaçan ciddi bir plansız ve aşırı yatak artışı problemimiz var ki, bu sorunun önümüzde ki 3 yıl içerisinde hem kalite hem de fiyat yönünden turizmimize ciddi bir sıkıntı yaratacağını düşünmekteyim.

TURİZM GRİ BİR DÖNEM YAŞIYOR

Bu düşüş normal olsa da turizmcilerimiz üzerinde bir moral bozukluğu yarattı değil mi?

Aslında değerli turizmci dostlarımız 2012 deki bu gerilme bu durumun farkına Nisan ayına kadar pek varamadılar. Oysa ki biz (AKTOB Yönetimi) bu konuyu çeşitli platformlarda dile getirmemize rağmen, aşırı iyimser dostlarımızla ancak Nisan ayı itibarıyla ortak noktaya varabildik ve bu arkadaşlarımızın ayakları suya değdi.

Bu arada yaşanan durum maalesef yine ters olarak algılanıyor. Oysa ki biz turizm camiası olarak her şeyi siyah ya da beyaz görme eğilimindeyiz. Turizmimizde bugün yaşanan durum ise ne çok iyi (beyaz) ne de çok kötü (siyah) durumundadır. Tam anlamıyla gri bir dönem yaşamaktayız (belirli pazarların iyi, belirli pazarların zayıf olduğu) şuan da bazı tur operatörü temsilcilerinin felaket tellallığı yaparak her şeyi siyah göstermesi de aynı oranda yanlış olup bize zarar vermektedir. Amaçları fiyatları baskılayıp mümkün olan en düşük seviye de kontrat imzalayarak üstlerine şirin görünmeye çalışan bu arkadaşlarımız Türk turizmine ciddi zarar vermektedirler. Bizim sayılarımız geçen yıla göre biraz düşmüş olabilir . ancak bunun nedeni bizim fiyatlarımızdan çok dünyadaki genel ekonomik ve siyasal konjonktürdür. Fiyatları geçmişte aşırı şişiren bazı arkadaşlarımız hariç diğer turizmci dostlarımızın fiyatlarını 2013 yaz sezonu için düşürmesi yanlış olacaktır.

“İç pazarı iyi kullanan ülkenin sırtı yere gelmez”

LÜTFEN DOLDUR - BOŞALT OTEL YAPMAYIN!

Otel yatırımları tüm hızıyla devam ediyor. Otel yatırımları konusunda ne düşünüyorsunuz?

Bölgemizde gelecekte yaşanacak sıkıntıların temel sebebi açık olarak yapılan plansız otel yatırımları ve gizli olarak yapılan var olan tesislerin kapasite artışlarıdır. Özellikle Side bölgesinde 3. ve 4. bantlara yapılan tesisler aynı 1. banttaki tesis maliyetlerine sahip olmalarına rağmen 1. banttan yüzde 40 daha ucuz satmak zorunda olmaları nedeniyle uzun vadede bölgemizde fiyat ve buna bağlı olarak hizmet kalitesi sorunu yaratacaklardır. Bugün çok problem olmadığı düşünülse de sektörde ki en küçük bir sıkışmada ön banttaki tesislerin yapacağı fiyat indirimleri arka banttaki bu tesisleri çok zor duruma düşürecektir.

Aşırı oda sayısına sahip ( 900-1000 odalı ) doldur boşalt tesisler ya da 10-15 dönüm büyüklüğünde bir araziye sıkıştırılmış 300-400 oda büyüklüğündeki tesislerde de bahçe ve sosyal hizmet alanları son derece kısıtlı olup hatta bazı 5 yıldızlı tesislerde otopark bile bulunmamaktadır. Bu durumda yine uzun vade de yalnızca kişi sayısına dayalı bir turizm sektörü oluşturur ki bu tarz tesisler özellikle aşırı oda sayılarıyla tüm Antalya destinasyonunu fiyat baskısı altına alacaktır. Bu yatırımları yapan değerli yatırımcı dostlarımızı buradan uyararak "Bu gidişat doğru değil lütfen yapmayın" demek istiyorum.

Bu konu da bir eleştiride kamu kesimine getirmek istiyorum; bölgemizde çok ciddi elektrik,  arıtma, içme suyu ve çevre planlaması sorunu olup ilgili Belediyeler, Kaymakamlık ve Antalya Valiliğinin bu konuları sorunlar olduğunda değil düzenlenecek bir master plan dahilinde ele alarak çok hızlı bir şekilde çözüme kavuşturmaları gerektiğini düşünüyorum.

Antalya turizmini daha ileriye taşımak için bundan sonra neler yapılabilir?

Antalya turizmini daha ileriye taşımak için yapılabilecek temel çalışmaların başında casino ların açılması geliyor. Bu konu son derece önemli bir konu olup, Antalya’da belirli casino bölgeleri oluşturulmalıdır. Şu anda biz bu turizm çeşidini Kıbrıs’a kaptırmış durumdayız. Bu iş planlı yapılsa çok büyük bir gelir ve 12 ay turizm anlamına gelir. Biz niye casino açarak para kazanmayalım.

Bunun yanında Türkiye turizmine yön veren kamu yönetimi ve tur operatörleri ile işbirliği yapılarak uçak firmalarına destek sağlanması uygulamasıyla kış aylarında daha fazla müşteri getirmeleri sağlanmalıdır.

Diğer bir konu ise otellerdeki çalıştırılacak insanlar ile ilgili olarak devletin bu insanlar için alacağı vergilerde bir takım indirimler yapması gerekmektedir.

Son olarak ta yaşlanan ve sağlık sorunları olan Avrupalı turistlerin Antalya ya getirilerek sağlık turizmi alanında ciddi yatırımlar yapılması önemli bir seçenektir.

İSTANBUL GELİR VE KARLILIKTA ANTALYA'YI GEÇECEK

Antalyalı turizmciler hep ön planda. Diğer bölgelerdeki meslektaşlarına göre daha aktifler. Bunun sırrı nedir?

Bunun sırrı denize düşünce yüzmeyi öğrenmek zorunda kalmak sanırım.1991 yılındaki ilk krizle birlikte çok büyük bir sarsıntı geçirdik ve o yıldan bu yana biz hep kriz yönetimi içerisindeydik. Adeta Antalyalı turizmcinin soyadı kriz oldu. Dolayısıyla da kriz yönetimini ender olarak yapılan bir uygulama değil, günlük iş olarak ele aldık. Biz her gün kriz yönetir gibi otellerimizi yönetiyoruz. Her gün maliyetlerimizi aynı sıkılıkla takip ediyoruz. Benim adına ‘durumsallık stratejisi’ dediğim, günlük durumumuza göre, stratejimizi kontrol edip gerekirse değişikliğe gidiyoruz . Dolayısıyla bu bizi doğru olanı yapmaya itiyor. Biz de hedefimizi baştan belirliyoruz ancak her gün kontrol ediyoruz. Avrupalı otelcilerden en büyük farkımız bu. Günlük hatta saatlik olarak sektörü takip ediyoruz. Antalya’nın en kötü otel yöneticisi bile diğer bölgelerdeki yöneticilerden çok çok iyidir. Bu benim değil çalıştığımız tur operatörleri ve tedarikçiler gibi iş yaptığımız ortaklarımızın fikridir.

İstanbul’un turist ve gelir anlamında Antalya’yı geçeceği söyleniyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İstanbul’daki yatırımların oda ve yatak sayısı yönünden değil ama gelir ve karlılık yönünden Antalya’yı geçeceklerine inanıyorum. Ancak daha önce Kuşadası, Bodrum ve hatta Antalya’da yapılan hatanın orada da yapıldığını maalesef üzülerek görmekteyiz. İstanbul otellerinin yatırımcıları ve yöneticileri şimdiden şikayet etmeye başladılar çünkü İnanılmaz bir hızla yeni yatak arzı yapılıyor. Ülkemiz de bir huy vardır; birisi bir iş yaptığı zaman herkes onu kopyalar, İstanbul’da da aynı şey yapılıyor. Arsa fiyatları çok ciddi olarak artmış durumda ve yatırımlarda ki plansızlık sürüyor. Ortada bir bölgesel planlama yok. Tahmin ediyorum 2014 yılında ciddi anlamda sıkıntı yaşayabilirler. Fiyatlar düşüyor. Rekabet etkisini gösteriyor. O yüzden birilerinin yatırımların süresi ve sayısı ile ilgili olarak kulak çekmesi gerekiyor diye düşünüyorum.

Müşteri profili değişim gösteriyor. Turizmciler bu konuda neler yapmalı?

Biz kendi adımıza hem çalışanlarımızın ve hem de hizmet verdiğimiz misafirlerimizin profillerini inceleyerek çözmeye çalışıyoruz. Bununla ilgili olarak grubumuz da çok ciddi bir eğitim programı başlattık. Şubat ayından bu yana eğitimlerimiz devam etmekte olup önümüzdeki süreçte de durmaksızın devam edecek. Bunun yanı sıra misafirlerimizin talep ve istek farklılıklarını anlamaya çalışıyoruz. Bu süreçte online tur operatörlerinin ciddi anlamda arttığını, özellikle hem Avrupa hem de Türkiye kanadında  çok ön plana çıktığını görüyoruz. Biz Asteria ailesi olarak sektörde rekabet yaratılması adına herkesle çalışan bir yapıya sahip olduğumuz için bu küçük online tur operatörlerinin gelecekte pastadan daha büyük bir pay alacaklarını düşünüyor ve bu yolla seyahat edenlerin sayısının da çok fazla artacağına inanıyoruz. İnternetin çok daha yaygın halde kullanmasına bağlı olarak insanlar artık her yerden otel rezervasyonu yapabiliyorlar. Biz de turizmciler olarak bu sistemlerden uzak kalmamalı ve  yeni neslin sosyal mecrayı son derece etkin kullandığını göz ardı etmemeliyiz.

Son yıllarda Türkiye’de iç Pazar da çok konuşulur hale geldi. İç pazara yeterince önem gösteriyor muyuz?

Burada temel sorun Türkiye’nin tatil günleri yapısı. Türkiye’de tatil günleri hep aynı döneme sıkıştığı için belirli bir tatil dönemi var, oysaki farklı zamanlara alınmış bölgesel tatil süreleri turizmimizi ciddi olarak pozitif yönde etkileyebilir. Ayrıca tatil yapan kitleyi başlıklar halinde ayırarak değerlendirirsek; a) Yaşlılar- Çalışmayan emekliler bunların paraları var ve evlerinde oturuyorlar. b) Bekar ve maddi imkanları olan gençler. c) Evli, çocuksuz ya da 6 yaşından küçük çocukları olanlar. d) Okula giden çocuğa sahip olan Aileler. Biz bu dört grubu 2,5 aylık turizm sezonuna sıkıştırıyoruz. Oysa ki bu 2.5 aylık dönemde gelmesi gerekenler yalnızca dördüncü gruptakilerdir. Diğerleri niye Haziran  ile Eylül ayları arasında , Türkiye’nin en sıcak, en pahalı olduğu ve hizmetin en sıkıntılı olduğu dönemde tatil yaparlar, ben bunu anlayamıyorum.

Ön ve arka sezon dediğimiz dönemlerde Antalya’da havalar süper. Bu konuda tur operatörlerine “Özel çalışmalar yapalım. İnsanlara ön ve arka sezonda Antalya’da havanın çok daha güzel, fiyatların çok daha düşük ve hizmetin çok daha kaliteli olduğunu anlatalım ve tatil zorunluluğu olmayan bu üç grubu tatile getirebilmek için ortak projeler geliştirelim” dedim ama maalesef bir şey yapılmıyor. Tur operatörleri bu işin içine girmezse iç pazarı geliştiremeyiz. Eğer biz iç turizmi yalnız 2,5 aya sıkıştırmayıp da Kasım ayıyla birlikte 8 aya bölersek o zaman bizim Almanya’daki, Rusya’daki ya da herhangi bir destinasyondaki turizm hareketleriyle ilgili olarak hiçbir korkumuz kalmaz. Turistinin yüzde 30’unu iç pazardan alan bir ülkenin sırtı yere gelmez. İç pazar için en önemli rol tur operatörü ve otelde olmasına karşın Kamu da işin içine girmelidir. Turizm Master planının yapılması için kamu kesiminin düzenleyici rolü gerçekten çok önemlidir. (Tourism Today / Tuncay Sevin)



Bu Haber 25.07.2012 - 15:17:12 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.