Talha Çamaş: Bu yasa ne kadar kalıcı olabilir?

Talha Çamaş: Bu yasa ne kadar kalıcı olabilir?

TÜRSAB Onursal Başkanı Talha Çamaş, 1618 sayılı kanunun yeniden düzenlenmesi için hazırlanan yasa taslağı hakkında değerlendirmede bulundu.


1993-1999 yıllarında iki dönem Türkiye Seyahat Acentaları Birliğinde (TÜRSAB) yönetim kurulu başkanlığını yürüten, TÜRSAB Onursal Başkanı M.Talha Çamaş, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1618 sayısı yasanın düzenlenmesi için hazırlanan yasa taslağı hakkında açıklamalarda bulundu.

TÜRSAB’ın bölünmeye değil güçlendirilmeye ihtiyacı olduğunu ifade eden Çamaş’ın açıklamaları şu şekilde:

“50 yılı aşkın bir süredir bu sektörün içinde bulunmuş, TÜRSAB’da 3 dönem başkanlık görevi üstlenmiş ve 24. Genel Kurul’da TÜRSAB’ın Onursal Başkanı seçilmiş biri olarak, üstlenmiş olduğum görevin sorumluluğunu ve ağırlığını hissetmemin yanı sıra, bir yanlıştan dönmeye yardımcı olursa diye düşünerek bu yazıyı kaleme aldım.

Bu yazımın hemen hemen içeriği aynı olan, toplantıya ilişkin görüşlerimi ve önerilerimi yansıtan bir başka yazıyı da aynı amaçla Sayın Bakanımıza arz ettim.

19 Ocak 2024 Cuma günü saat 14.00’te Taksim Atatürk Kültür Merkezi’nde Sayın Bakan’ın daveti ile bir toplantıya katıldım. Her ne kadar toplantının konusu davetiyede yazmıyor ise de duyumlarım Bakanlığımızın hazırladığı yeni 1618 Sayılı Yasa Taslağı üzerinde bilgi vermek ve görüş almak olduğu yönünde idi.

Toplantı anladığım kadarıyla sadece davetlilere açık idi. Bu toplantıya TÜRSAB’ın geçmiş dönem başkanlarından şahsım, Sayın Başaran Ulusoy ve Sayın Muktedir Ballı da davetliydi ve toplantıya katıldılar. Ayrıca hangi kriterlere göre belirlendiğini bilemediğim 20’ye yakın meslektaşım ve birkaç Bakanlık bürokratı da toplantının katılımcıları arasındaydı.

19 Ocak 2024 AKM’de Yapılan 1618 Sayılı Yasa Taslağı Toplantısı

Sayın Bakanın açılış konuşmasından anladığım kadarıyla bu toplantının amacı, katılımcılara Bakanlık tarafından hazırlanan yasanın yeni şeklinin içerdiği ana değişikliklerini anlatmak, görüşlerini almak ve TBMM Genel Kurul’a sevki öncesi son şeklini vermekti.

Fakat, kendi yasası değişen ve doğal olarak üzerinde söz hakkı olması gereken TÜRSAB'ın, Genel Kurulu'nda seçilmiş, mevcut Başkan ve Yönetim Kurulu üyelerinden hiçbirinin bu toplantıda yer almamasını, özellikle son virajdayken, şahsen garip ve eksik olarak değerlendirdiğimi bir kez daha belirtmek isterim.

Zira her zaman vurguladığımız gibi kişiler geçici, kurumlar kalıcıdır.  Ülkemizi de dimdik ayakta tutan ve sağlam temeller üzerinden yükselmesini sağlayan bu kurumlardır.

Sayın Bakan yine açılış konuşmasında, dünyada turizm sektöründe yasa ile kurulmuş tek meslek örgütünün TÜRSAB olduğunu ve bunun günümüzde doğru olmadığını, TÜRSAB’ın gönüllülük esasına göre çalışacak bir STK olmasının daha doğru olacağını belirtti.

Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa, TÜRSAB’ın 1970’lerde yasa çalışmaları sırasında, benzeri şekilde 1945’te yasal olarak örgütlenmiş SNAV’ın (Fransız Seyahat Acentaları Sendikası) yasası örnek alınmış idi. Ve yine bildiğim kadarıyla SNAV hala devam etmektedir. (Ek 1) Evet bugün SNAV da bu süreç içinde yapısal bazı değişikliklere uğramıştır ancak özü korunmuştur.

1618 Sayılı Yasanın yeni şeklinin getireceği değişiklikler, yenilikler

Toplantıda Bakanlığın bürokratları tarafından yapılan sunumda, yeni yasa taslağında yer alacak önemli değişiklikler ve yenilikler anlatıldı.

Yapılan sunumdan hatırladığım, yeni uygulamalar şöyle;

TÜRSAB aynen devam ediyor. Tabi olduğu 1618 Sayılı Yasa’nın maddeleri değişecek.

TÜRSAB Yönetimi ilk Genel Kurula kadar göreve devam edecek.

TÜRSAB dışında;

-Hac ve Umre Seyahat Acentaları Birliği

-Sağlık Turizmcileri Birliği

-Bilet Acentacıları Birliği

-Tur Operatörleri Birliği

Kabul görmesi durumunda -Taşımacı Seyahat Acentaları Birliği kurulacak.

1000 kişiyi bulan bir grup acenta, aynı amaç altında birleşirse ve Bakanlık tarafından kabul görürse yeni Birlik/ler kurabilecek.

Seyahat acentalarına verilecek İşletme Belgesi, yalnızca Bakanlık tarafından verilecek.

Bu Belge ile seyahat acentası kabul edilecek ve yasada tarif edilen seyahat acentalarına münhasır görevleri yapmakla yetkili olacak.

Tüm birliklere üye olan seyahat acentaları (Bakanlık Belgesine sahip), yasada belirtilen seyahat acentalığı mesleğinin yapabileceği her alanda iş yapabilecek. Temel kurallar bütün seyahat acentaları için geçerli olacak.

Ancak Hac/Umre yapan acentalarının ayrıca Diyanet’ten yetki belgesi, Sağlık Turizmi yapanların Sağlık Bakanlığı’ndan belge, Bilet Acentalarının ise IATA belgesine sahip olması gerekiyor. Tur Operatörlüğü Birliğinde ise ciro esası getirilmiş olur şu an için bu rakam yıllık 250.000.000 TL olarak belirlenecek.

Denetimler sadece Bakanlık tarafından yapılacak, birliklerin denetim görevi sınırlı olacak.

Yönetim Kurulunun görevi 2 yıl ile sınırlı olacak.

Seçimler 32 bölgede (TGA seçimleri ile eş zamanlı ve aynı merkezlerde) yapılacak. Genel Kurul’un yapıldığı yere taşımacılık olmayacak.

Seçimler yargı gözetiminde yapılacak.

Birlik Üye Olma Bedeli 350.000 TL (başlangıç) olarak belirlenecek. Bu bedelin %50’sini Birlik, %50‘sini ise Bakanlık alacak.

Yönetim Kurulu’na, yıllık aidatı bu miktarın %2,5-3 misline kadar artırma yetkisi verilecek.

Birlikler vakıf, şirket, işletme kuramayacak ve ortak olamayacak.

Bir seyahat acentası yalnızca bir Birliğe üye olabilecek. Birlikten ayrılmak isteyenler, başka bir birliğe üye olabilecek.

Seyahat acentaları, şube açmak için ayrıca belge bedeli ödemeyecek. Yasada ne diyorsa o uygulanacak.

Seyahat Acentaları tur otobüslerinde bir tur sorumlusu (şirketinde SGK’lı) bulundurmak zorunda olacak. Kokartlı rehber kullanımı sadece müze ve ören yerlerinde zorunlu olacak.

Genel Kurulun toplanması, yeni yasada öngörülen şekilde yapılacak. Yasada yer almayan konularda Odalar Birliği ve Odalar ve Borsalar Kanunu’nun bu kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanacak.

Cezalar sadece Bakanlık tarafından verilebilecek ve tahsil edilecek. Bunlar yasada detaylı bir şekilde yer alıyor.

Seyahat acentalarında A,B,C gibi gruplar ve bunlara ilişkin belgeler kalkacak.

Yasada Birliklerin ülke çapında teşkilatlanması için bir madde olup olmadığından bahsedilmedi.

Otellere artık kendi müşterilerine transfer hizmeti verme hakkı tanınacak.

Sunum sonrası yasa metninin tamamı katılımcılar tarafından talep edildi ise de maalesef paylaşılamayacağı belirtildi.

Esas metni görmeden, sadece sunumlar üzerine yapılabilecek yorumlar ne kadar sağlıklı ve demokratik olabilir bilmiyorum. Demokrasiye inanan bir kişi olarak Bakan, yeniden dizayn etmeye çalıştığı bir Birliğin ve mesleğin üyelerinden, mevcut yasal temsilcilerinden sakınarak yeni bir yasayı hayata geçirmeyi ne kadar doğru bulmaktadır ve bu yasa ne kadar kalıcı olabilir?

Diğer yandan sunumda maalesef yasada tüketici haklarının korunması, zorunlu sigorta ve teminatlara yer verilmemiş olmasını önemli bir eksiklik olarak gördük. Zira sonunda işimiz tüketicinin memnuniyeti ve korunması ile gelişebilir.

Yine metni görmediğimiz için seyahat acentalarının kendi Bakanlığımız dışında başka Bakanlık ve Kurumlara da bağlı olup, hesap verir veya denetlenebilir olmaları acaba Bakanlığımızın da yetkilerine karışabilmeye neden olabilir mi? Dolayısıyla metni görmediğimiz için bu sorumluluk/yetki olayları üzerinde sadece varsayımda bulunabiliyoruz.

İnsan düşünmeden edemiyor. Acaba TÜRSAB cezalandırılmak mı isteniyor? TÜRSAB yaramaz bir çocuk gibi mi hareket ediyor da terbiye edilmeye çalışılıyor?

Eğer TÜRSAB yönetimlerinin üyelerine karşı yanlışları olmuş ise, esas cezayı üyeler Genel Kurullarda verir – seçmeyerek.

Eğer TÜRSAB’ın yönetimlerinin yasalara aykırı işlem ve eylemleri varsa, bunun da gereği yasal yollarla yapılmalıdır.

Eğer TÜRSAB’da bazı yetki ve yaptırımlar doğru kullanılmıyor ise, TÜRSAB’ı denetleme hakkını yasal olarak elinde bulunduran Bakanlığımız gereğini yapar ve varsa ilgili kişiler ya da kurum ile ilgili yasal yaptırımlarda bulunur.

Evet zaman zaman doğrudan Bakanlığa, TÜRSAB’a yazarak ve sosyal medyada TÜRSAB ile ilgili şikâyette bulunan üyeler mevcuttur. Doğaldır. Ve gereği yapılır.

Ama tüm yanlışlıklar için başka bir yanlış yapmak doğru değildir. Yani bir yanlış, başka bir yanlışla düzelmez.

Sektör kurumlarının ve ona bağlı kuruluşlarının geleceğe hazırlanmalarını, hedeflenmelerini, yapılanmalarını sağlamak, onlara devletin desteği ve yön göstericiliğini sunmak esas olmalıdır.

Değerli Meslektaşlarım,

Malumunuz ülkemizde “Turizm Endüstrisi”nden bahsederken rakamlar gündeme gelince hep gelen turist sayısı ve ülkeye kazandırılan döviz miktarı konuşulur.

Bu da gösteriyor ki, ülkemizde turizmin bu denli önemli olma nedeni başından itibaren ülkenin ve ülke ekonomisinin kalkınmasına yaptığı katkılardır.

Türkiye, bugün esas olarak turist ağırlayan bir ülke konumunda olmasına rağmen, son yıllarda seyahat acentalarının ve TÜRSAB’ın birlikte geliştirdikleri “Erken Rezervasyon” sistemi ile daha uygun fiyatlarla tatil yapabilme imkanı elde eden Türk tüketicisi, eski yıllara oranla gerek yurt içinde gerekse yurt dışına çok daha fazla seyahat etme imkanı bulmuştur.

Bugün özellikle tatil merkezlerindeki otellerin, yabancı turistlerin yanında Türk turistleri de ağırlamaları hem iş açısından hem de geleceği öngörebilmek açısından önem kazanmıştır. Diğer yandan Türk turistlerini ülkelerine çekebilmek için birçok ülkenin ilgili Bakanlıkları, kuruluşları ve seyahat acentaları, TÜRSAB’ı ve Türk seyahat acentalarını yoğun bir şekilde ziyaret etmektedirler.

Türkiye turizm endüstrisi içinde seyahat acentalarının ve TÜRSAB’ın yeri ve önemi ve de mevcut 1618 sayılı yasa ile kuruluşları

Seyahat acentaları gerek mevcut 1618 sayılı Kanun, gerekse hazırlanan yeni taslaklarda hep aynı tarifleniyor;

 “Kar amacı ile turistlere turizm ile ilgili bilgiler vermeye, paket turları ve turları oluşturmaya, turizm amaçlı konaklama, ulaştırma, gezi spor ve eğlence hizmetlerini görmeye yetkili olan, oluşturduğu ürünü kendi veya diğer seyahat acentaları vasıtası ile pazarlayabilen tüzel kişiliği haiz mesleki ticari kuruluş“

Bugün Sayın Bakanımızın da tüm demeçlerinde övünerek bahsettiği rakamlar, yani Türk turizminin (incoming olarak) vardığı nokta, 1618 sayılı Yasa ile kurulmuş seyahat acentalarının sayesindedir.

Eğer ülkemizde turizm bu noktaya geldiyse, bunda her pazarda, sayıları 150’yi aşan ülkeyle çalışan, ülkemize turist getiren, döviz kazandıran irili ufaklı seyahat acentalarının payı vardır.

Bugün Türk turizminin geldiği nokta ile ilgili herkesin gururla bahsettiği durum, zannedildiği gibi 3-5 tur operatörünün eseri değildir.

Bu tablo, 70’li yıllarda ofisinin kirasını yurt dışı fuara gidebilmek adına mal sahibine iki üç ay sonra ödemeyi göze alanların, canla başla çalışan seyahat acentası sahiplerinin eseridir.

Bu tablo, o acentalarda çalışan, evine ekmeğin daha iyisini götürebilmek için uçaklardan havaalanlarına, trenlerden otobüslere, şehirden şehire, ülkeden ülkeye geçerek, bir elinde çanta, bir elinde bavulla dünyayı dolaşarak çalışanların eseridir. Sonradan Turizmde Bakanlık yapanlar da bu yoldan geçmişlerdir.

Ülkemizin tüm turistik, doğal, kültürel değerlerini tanıtan, bunları bir paket haline getirip pazarlayan, bu yolla getirdikleri turistleri taşıyan uçakları, otelleri, lokantalarını, alışveriş yaptıkları mağazaları dolduran, ülkeye getirdiği dövizin en az iki katını da ülkemizde harcamasını sağlayan, bugün 40 milyar doları aşan gelirin kaynağı, TÜRSAB çatısı altında bulunan seyahat acentalarıdır.

Seyahat alışkanlıkları değişse de dijitalleşme hızla gelişiyorsa da seyahat acentaları yaratıcılıkları ile bugüne kadar olduğu gibi sektörün gelişme ve büyümesinde üstlendikleri lokomotif rolünü daima koruyacaklardır.

TÜRSAB’ın kuruluşu, 1618 Sayılı Yasanın çıkarılması

1970’li yıllarda, iş alanında birbirleri ile rakip olan seyahat acentaları, neden ülkemizde turizm sektörünün gelişmesi için bir birlik kurmayı ve o birliğin altında toplanmayı istemişlerdir?

Çünkü onlar da örgütlü olmanın güç, gücün de başarı getireceğini ve sonunda pastanın büyümesiyle herkesin payının artacağını biliyorlardı.

Peki siyasi otorite ve/veya bürokrasi, böyle bir Birliğin, ülke bütünlüğüne ya da devlet düzenine karşı bir tehlike, bir tehdit oluşturabileceğini düşünmüş müdür? Peki neden TÜRSAB’ı, 19 Kamu Kurumu Niteliği Taşıyan Kuruluştan biri olarak onaylamışlardır?

Çünkü seyahat acentalarının turizm sektörünün lokomotifi olduğuna ve Birliğin ülke turizmi için önemli rol oynayacağına inanıyorlardı.

Nerenin Birliği? Türkiye’nin… O zaman doğal olarak Türkiye Seyahat Acentaları Birliği demek doğruydu. Zira siyasi otorite ve bürokrasi biliyordu ki, devlet erkinin yanında özel sektör tarafından yapılan ve gelişebilecek olan bu sektörün birliğine, özellikle yurt dışında, ülke turizminin temsil edilmesinde ve tanıtılmasında önemli görevler düşecekti.

Batıda ve pazar ülkelerde sinagog bombalamalarını, Kapalıçarşı bombalarını, Kuşadası ve Antalya sahillerinde patlayan bombaları, HSBC Bankası kavşağındaki bombayı, Etap Marmara Cafe’de patlayan bombayı anlatabilmek ve bunların er geç biteceğine, Türkiye’nin hiç kolay vazgeçilemeyecek bir destinasyon olduğuna ikna etmek kolay değildi.

Eğer bizim adımız Türkiye Seyahat Acentaları Birliği olmayıp sadece Incoming Seyahat Acentaları Birliği olsaydı, o ülkelerin bakanlıkları, resmî kurumları, büyükelçilikleri, yasal örgütleri bizi ne kadar ciddiye alırlardı?  İşte o Türkiye gibi ağırlığı hiçbir şekilde ölçülemeyecek olan vatanımızın ismini taşımak bizlere hem sorumluluk yükledi hem de güç verdi ve vermeye de devam ediyor.

Dolayısıyla bu sektörün yegane ve tek temsilci olan TÜRSAB’dan “Türkiye“ kelimesinin kaldırılması, sadece ve sadece ülkemize olumsuz etki yaratır.

Diğer yandan “Türkiye’’ sıfatının konmasını gerektirecek şartlar mı ortadan kalktı? Alman, Fransız seyahat acentaları birlikleri oluyor da Türkiye neden olmuyor artık?

Yeni yasa taslağında TÜRSAB’ın konumlandırılması

Evet yeni taslak ile TÜRSAB’dan birkaç TÜRSAB çıkarılması planlanıyor.

Yani Birlik yerine, TÜRSAB’ın bölünmesi suretiyle Birlikcikler oluşturulmaya çalışılıyor. Bu olamaz, olmamalı. Bu durum sadece bugün değil, yarın da yalnızca kaosa neden olur. Sorunlar çözümsüz hale gelir.

Şöyle bir örnek vereyim; bütün birliklerin üyeleri, tariflenmiş ve aynı şekilde kurulmuş birer seyahat acentasıdır. Peki seyahat acentalığı mesleği ile gelecekte bir sorun çıktı diyelim ve bu sorunun çözümüne her birlik farklı yaklaşıyor.

Bu durumda Bakanlık kimi muhatap alacak? Hepsini mi? Yoksa gidin aranızda anlaşın deyip topu çevirmeyi mi tercih edecek? Ve sonucunda sorun çözümsüz kalacak.

Bizler bu yasa taslağında yer alan düzenlemelerle ne amaçlandığını anlamadık. ‘Duyuyoruz ki, üyeler böyle istiyor, duyuyoruz ki böylesi daha doğru.’ deniliyor. Kim istiyor? Kim doğru buluyor? Onu bilmiyoruz….

Ancak bir şeyi iyi biliyoruz ki, o da bölmek sadece başı bozukluğa, kavram kargaşalarına ve uygulama karmaşasına, nihai olarak kaosa ve ülke turizminin geldiği bugünkü noktasından geri gitmesine dahi neden olabilir.

Nasıl ki barolar ceza davasına bakanlar, boşanma davasına bakanlar, ticari davalara bakanlar diye ayrılamadıysa, TÜRSAB da ihtisas konuları öne sürülerek, esas alınarak parçalanmamalı.

Bugün hemen hemen herkesin, “Çağa ayak uyduralım, geri kalmayalım, yasamızı da buna uyduralım!’’ diyerek yola çıktığı yasamızı, geçmişte biz onlarca ülkeye rol model olarak sunduk. Birçok ülke bizim yasamızı benzer başarıyı kendilerinin de yakalaması için örnek aldı. Balkanlardan, Kuzey Afrika’ya ve Orta Asya ülkelerine kadar herkes randevu alarak TÜRSAB’ın örgütlenme modeli hakkında bilgi aldı.

Çağdaş yönetim anlayışında öz yönetim kabul görmüştür ama merkezi yapı geneli temsil etmeye devam eder.

İhtisas komitelerini esas alarak incoming (yabancı turisti getirip hizmet veren) yapan, gastronomi turu yapan, kültür turu yapan, iç turizm yapan, outgoing (dışarıya turist götüren) doğa turu yapan, hac ve umre turu yapan şeklinde  ayrı birlik kurmalarını makul görmek demek, TÜRSAB’ı dağıtmak, parçalamak demektir.

Tur işi, yani aynı işi farklı ürünler bazında yapanları darmadağın etmek, hele hele Birliğin başındaki Türkiye ibaresini kaldırmaya yeltenmek, Birliği parçalamakla eş değerdedir.

Eğer gerçekten ‘sektör ve üyeler böyle istiyor mu?’ sorusuna yanıt arıyorsak, bunun en doğru ve en kolay yolu, bunu üyeler arasında referanduma, sandığa götürüp oylatmaktır. Eğer bu zahmetli ise en doğru yöntem, BTK’ların kendi içlerinde yönetimlerinin yanında seçimle belirleyecekleri üyelerinin %10’nu temsil edenlerin genel merkezin bulunduğu İstanbul’da bir mini TÜRSAB kongresi yapıp sadece bu konuda bir karara varmak olarak görünüyor.

‘Ben yaptım oldu’ diyerek, çok dar bir grup içinde yapılmış bir yasa hazırlığını sektöre kabul ettirmek, eminim Bakanımızın da karşı olduğu bir anti-demokratik yaklaşım olacaktır.

Öz olarak belirtmek istediğim Türk Turizmi için TÜRSAB var olmalıdır, tek olmalıdır ama güçlendirilmelidir.

Lütfen gelin TÜRSAB’ı böldürmeyelim, dağıtmayalım, ülke turizmine zarar vermeyelim.

Yasalar iki de bir değişmez. Hele yapılacak köklü değişimler 50 yılda bir ancak olabilir. Aynen şu anda olduğu gibi.

Bu değişimlerin, bir tarafta artık mevcut yasadan dolayı sıkışan sektörün önünün açılması, diğer tarafta sektörü en az 50 yıl ilerisine taşıyabilecek yenilik, yapılanma, öngörü ve yapılandırma içermesi beklenir.

Sözlerime son vermeden Sayın Bakanımıza yaptığım önerilerimi sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Gerek Bakanlığımız, gerekse TÜRSAB tarafından hazırlanan taslaklar üzerinde çalışarak, farklı görüşlerinde yer alabilecek ve herkesi kucaklayan bir yasa taslağı üzerinde çalışacak bir “KOMİTE“ oluşturalım.

Bu Komite Bakanlığın belirleyeceği 5, TÜRSAB’ın belirleyeceği (sadece 1 tanesi mevcut Yönetim Kurulu’ndan olmak üzere) 5 kişiden oluşsun. Sayılar afaki verilmiş olup, değişebilir.

Komite, 1 hafta bir otelde yoğun çalışıp üzerinde mutabık kalınacak esas maddeleri belirlesin ve bir taslak çıkarsın. 1 hafta yetmez ise bitirene kadar çalışsın.

Sektörü yapay zeka, iklim krizi, ekonomik çalkantılar, uluslararası siyasi çalkantılara karşı nasıl güçlendireceğimiz ve yapılandıracağımız noktalarında çalışmak üzere, Bakanlığımız başkanlığında tüm sektör kurumlarının 3’er temsilcisinden oluşan bir çalıştay düzenleyelim. Herkes dersini çalışarak gelsin.

Haksız rekabeti önleyecek, meslek yetersizlikten yoksun kişilerce yönetilen işletmeleri sektöre zarar vermemesi için ya sektör dışına çıkaralım ya da ehlileştirelim.

Bütün bunların kontrol altında oldukları denetlemek için, kamu/özel sektör iş birliği içinde bir ‘Denetim Mekanizması’ yapılandıralım. Denetim, kurumsallaşmanın olmazsa olmazıdır.

İhtisaslaşmayı özendirelim, ihtisasları yasada da yer vererek TÜRSAB’ın içinde alt örgütler olarak yapılandıralım (lütfen SNAV’ın son haline bir bakın) ancak kavram kargaşalarına neden olmaması için özen gösterelim.

Tüm sektör kurumlarının (yukarıda adını saydığım veya sayamadığım diğerleri) kurumsallaşmalarını sağlayalım. Kurumlar gerçek anlamda şeffaf ve adil olmalı, tüm açıklığı ile paydaşlarına ve üyelerine sonuna kadar hesap verebilmelidir.

Gelin, tüm kurumların Denetim ve Haysiyet Kurullarını Genel Kurul’da, yönetim kurulu adaylarının listesinden çıkarıp tamamen bu kurullara aday olacak kişilerden katılan üyeler seçsin. Böylece yönetim kurulundan bağımsız olsunlar.

Gelin, tüm kurumlarda ‘Kriz ve Risk Yönetimi’ yapılanmasını örgütleyelim.

Gelin, kalite ölçümleme metotları geliştirelim.

Değerli Meslektaşlarım,

Gerek Sayın Bakan’a yazdığım mektubumda gerekse bu yazımda değerli meslektaşlarım Hüseyin Kurtoğulları ve Deniz Tüfekçi’nin hem sosyal medyada hem üyeler arası iletişimi sağlayan platformlarda hem de şahsımla paylaştıkları yazılarından önemli alıntılar ve kopyalamalar yaptım. Kendilerinden de izin aldım. Bunu belirtmek görevimdir.

EK 1

SNAV

Syndicat National des Agences de Voyages (SNAV)

Le Syndicat National des Agences de Voyages (SNAV), faisant affaire sous le nom de Les Entreprises du Voyage, est le syndicat le plus représentatif du métier d'agent de voyage (production ou distribution) en France présidé par Jean-Pierre Mas1. Il fédère 60 % des agents de voyage. Fondé en 1945, il a pour rôles:

la défense et la représentation des agents de voyage auprès des pouvoirs publics;

l'aide et l'assistance aux adhérents, avec par exemple, l'édition de documents sur la réglementation du tourisme.

Depuis le 27 avril 2016, le SNAV a modifié ses statuts et changé de nom, pour accorder une place plus importante aux "voyages en France".

Les deux Conseils des Producteurs et des Distributeurs, font place à six nouveaux conseils :

Voyage en France,

Tour-opérateurs,

Distributeurs et Assembleurs de voyages,

Voyage d’affaires,

Organisateurs de voyages de groupes,

Organisateurs de séminaires, congrès, incentives, foires et salons.

Le SNAV s'appelle désormais Les Entreprises du voyage.

EK 2

TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acentaları Birliği) ve üye seyahat acentalarının 50 yıl içinde gerçekleşmesini sağladığı, insiyatif aldığı, düzenlediği çalışmalar ve sonuçları

Bakın TÜRSAB Yönetimleri girişimlerde bulunarak, ilgili kamu yönetimleri ile görüşerek, emek vererek Hac Organizasyonları ile Kutsal Topraklara Hac farizasını yerine getirmek isteyen vatandaşlarımızın seyahat programlarını düzenleme hakkını- nerdeyse yarısına yakınını- seyahat acentalarının organizasyonuyla yapılmasını sağladılar. Böylece yeni bir ekmek kapısı açıldı.

TÜRSAB’ın liderliğinde ve girişimiyle başlatılan mücadele sonucunda Lütfi Kırdar, Spor ve Sergi Salonu Kongre Merkezi’ne dönüştürüldü ve İstanbul’un ilk Kongre Sarayı oldu. Bu merkezin varlığı ile Kongre Turizminde büyük patlama yaşandı. İstanbul’un 2000’lerin sonunda ev sahipliği yaptığı beş adet önemli alanda düzenlenen kongrelerden Habitat Kongresi, Sayın merhum Süleyman Demirel’in girişimi ile İstanbul’a kazandırılmıştı.

Ve Lütfi Kırdar Kongre Merkezi bu kongre ile açılışını yaptı. Bu kongre, İstanbul için çok uzun dönem önemli bir referans oldu.

TÜRSAB Kütahya Çizelgesi adı altında Meslek ilkeleri ve Tüketici Hakları yönetmeliği hazırladı. Böylece turizm tüketicilerinin paket turlarda taahhüt edilen ya da olması gereken hizmetlerin verilmemesi taleplerini değerlendiren, sistematik, bütün tarafların haklarını adilane gözeten bir çalışma oldu. Böylece hem acentalar hem de tüketiciler haklarını öğrendiler. Bu uygulama, tüketicilerin TÜRSAB güvencesiyle seyahat acentaları ile seyahati tercih etmeye başladılar. Bunu seyahat sigortası takip etti.

TÜRSAB’ın ilk olarak başlattığı Voyager Turizm Fuarı (Tepebaşı Fuar Merkezinde), daha sonra yerini EMITT Fuarı’na bıraktı.

Terörün etkisine karşı, öncelikle İngiltere’de başlatmak üzere inisiyatif alarak TÜRSAB ve TUROB olarak çok önemli bir uluslararası çalışan bir PR şirketi ile anlaşma yaptık ve PR çalışmaları yaptık.

Türkiye – Yunanistan arasında siyasi gerginliğin yaşandığı 90’lı yılların ikinci yarısında, TÜRSAB olarak yine inisiyatif alarak (tabii ki Bakanlığımızın müsaadesi ile), Yunanistan Seyahat Acentaları Birliği (HATTA) ile Atina’da ortak bir toplantı düzenledik.

İki ülkede de çok önemli bir ekonomik sektör olan Turizmin ancak barış ortamında yeşereceğini ve gelişebileceğini, toplantıya katılan Yunanlı politikacılara birlikte anlattık.

Aynı şekilde Bağımsız Devletler Topluluğu (Rusya) Seyahat Acentaları Birliği ile toplantılar yapıp, turizm hareketlerinin artırılması için iş birliği anlaşmaları gerçekleştirdik. İsrail’e giderek Turizm Müsteşar ve bazı önemli seyahat acentaları ile görüşmeler yapıp tekrar bu pazarı canlandırma gayretlerinde bulunduk.

Merkezi Londra’da bulunan FIYTO (Federation of International Tour Operators) Başkanı ve Genel Sekreteri ile görüşmelerde bulunduk. Avrupa’nın en büyük Tur Operatörlerinin üyesi olduğu bu kuruluş, destinasyon yönlendirmelerinde çok önemli rol oynuyordu. Türkiye’de üye olabilecek Tur Operatörü olmadığı için TÜRSAB’ı üye olarak kabul ettiler ve Genel Kurullarını İstanbul’da yapmaya karar verdiler. Ülkemiz için gerçekten çok önemli ve faydalı bir gelişme idi. Benzeri toplantıları İtalya, İspanya, Fransa’da da yaptık.

TÜRSAB olarak ilk Incentive Fuarı ve Kongresini önce Antalya’da, daha sonra İzmir’de yaptık. Sektörün her kesiminin ve THY’nin de desteğiyle, Avrupa’nın değişik ülkelerinden önemli Incentive alanında karar vericileri davet ederek bu etkinliğe getirdik. Bunun için bu alanın en bilinen ismiyle anlaşma yaptık ve onun çalışmaları sayesinde etkinliği başarıyla geçirdik.

Eskiden yalnızca maddi imkanı olan kişilerin bireysel seyahatleri olurken, çoğu insan istese de ne yurt içinde ne de yurt dışına seyahat edebilme imkanı yoktu.

Seyahat acentaları, oluşturdukları paket turlarla her bütçeye göre seyahat programlarını tüketicilerin hizmetine sundular. Böylece birçok insan özellikle Avrupa şehirlerini görme imkanı buldu.

O dönemin öğretmenleri, yaptıkları gezilerden edindikleri bilgi ve görgüyle öğrencilerini farklı yetiştirdiler.

Aynı şekilde Uludağ’a kayak turları, Abant, Kuşadası, İzmir, Bursa gibi yerlere turlarla gitme şansı buldular.

Böylece başlayan iç turizm hareketleri, binli sayılardan milyonlu sayılara ulaştı.

Kongre Turizminin çok önemli olduğu artık herkes tarafından kabul ediliyor. Ülkemiz, bu alanda uzmanlaşan seyahat acentalarının çalışmaları sonucunda, en çok kongre ağırlayan ülkeler arasında en üst sıralara kadar çıkabildi. Kongre turizmi, birçok yeni iş alanının gelişmesi, özellikle genç üniversite öğrencilerine part-time iş imkanı sunarak maddi olarak destek sağlanması yönünde çok faydalı oldu. 

Seyahat acentaları yıllarca ellerinde çanta, içinde broşürler ve fiyat çizelgeleriyle, dünyanın her köşesinde kapı kapı dolaşıp o ülkelerdeki seyahat acentalarına Türkiye’nin turizm potansiyelini ve olanaklarını anlattılar. Turist göndermelerini istediler. Fuarlara katılıp tanıtım yaptılar.

Alternatif Turizm hareketleriyle turizm faaliyetlerini ülkenin birçok bölgesine taşıdılar ve turizm getirisinden o bölge insanlarının ve esnafının kazanmasını sağladılar.

Kültür gezileri ile meraklı seyyahlarının ülkemizin değerlerini görmelerini sağladılar. Ülkede kültürel mirasa sahip çıkılması konusunda bir bilincin oluşmasını, müzelerin elden geçmesini ve modernleşmesini sağladılar.

Ülkenin neredeyse her şehrin her ilçesinde bir seyahat acentesi, turizm tüketicilerinin kapılarına biletleme, paket program satma, araba kiralama gibi hizmetleri götürdü.

Özellikle hem iç turizmdeki hareketler hem alternatif turizm hareketleri hem de kültür gezilerindeki yeni rotalar sayesinde birçok şehirde çok düzgün yeni oteller hizmete girdi. Böylece yeni iş alanları açıldı.

1980’lerde sadece yabancı Tur Operatörleri Türkiye programlarını kendi ülkelerindeki turizm tüketicilerine sunardı. İstedikleri gibi fiyatları ülkemiz işletmelerine dikte ettirip, turist göndermemekle tehdit ederlerdi.

Seyahat Acentaları kelle koltukta birçok ülkede (başta Almanya, İngiltere   ve Fransa olmak üzere Hollanda, Avusturya, İsviçre, İsveç, Finlandiya, Polonya, Rusya gibi ülkelerde) tur operatörlüğüne soyundular. Büyük riskler aldılar, uçak filoları kurdular ve başardılar. Böylece yabancı tur operatörleri hegemonyasından kurtulduk. O günlerde aktif olan tur operatörlerinin bazıları maalesef devam edemeyerek kapandı. Yenileri kuruldu, yeni pazarlarda aktif hale gelindi.

Hepsinin katkıları büyük ve önemli olmuştur. Ve bu operatörlerin hepsinin çıkış noktası Türkiye’de kurulu, TÜRSAB üyesi ilk kurdukları seyahat acentası olmuştur.

Ek 3

Bir Öneri

İhtisas Kuruluşlarının (Mevcut Tariflenmiş Olanlar) Yeniden Yapılanması

Kültür Turları (Incoming – Ingoing – Putgoing)

Macera ve Özel İlgi Turizmi (Incoming – Ingoing – Outgoing)

Tatil Turizmi (Incoming – Ingoing – Outgoing)

Ingoing – Outgoing yapan Tur Operatörleri

Incoming yapan ve yurt dışında kurulu Türk Tur Operatörleri

MICE – Kongre Organizatörleri (Incoming- Ingoing – Outgoing)

Hac ve Umre Düzenleyenler

Sağlık Turizmi (Incoming – Outgoing)

Yat Turizmi (Sadece yerli ve yabancı turistlere yat kiralama ve gezi düzenleme)

Spor Turizmi (Incoming – Outgoing)

Av Turizmi (Incoming)

Gastronomi Turizmi (Incoming)

Bu kuruluşlar, yeni yasada yer alarak TÜRSAB bünyesinde kurulurlar.

Bu kuruluşların, kuruluş, işleyiş, yetki ve sorumlulukları yönetmeliklerle belirlenir.

Her bir kuruluş kendi içinde Yönetim Kurulunu seçer.

Her bir kuruluşun TÜRSAB bünyesinde bir odası olur.

Bu kuruluşlara destek ve hizmet birimi oluşturulur. (Sekreterya, hukuk ve mali işler danışmanları)

Bu kuruluşların da Yönetim Kurulları 3 yıl için seçilirler. Başkanları maksimum 2 dönem görev yapabilir.

Bu kuruluşların ülke turizmine katkıları, yönetmeliklerde belirlenecek kriterlere göre hesaplanır ve buna göre TÜRSAB Merkez bütçesinden pay ayrılır. Bu kuruluşların Yönetim Kurulları bir yıl sonrası için bütçelerini yapıp TÜRSAB Yönetim Kurulu’na sunar. Buradan son hali Mali GK’ya gelir ve kabul/red oylanır.

Harcama onayları bu bütçeye göre (Sistem dijital şekilde yürütülür) yapılır, onaylar Kuruluş Yönetim Kurulu tarafından verilir, ödemeler merkez Mali İşler tarafından yapılır, o kuruluşun giderlerine konulur.

Üyeler birden fazla kuruluşa üye olabilirler.

Ancak yönetmeliklerle belirlenecek her kuruluşun üye kabul etmesinin şartları ve kriterleri vardır. Diğer bir deyim ile her üye bir kuruluşa üye olmadan, o kuruluşa üye olabilmenin kriterlerine yerine getirmesi gerekir.”



Bu Haber 07.02.2024 - 16:34:01 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.