Sebastian Ebel'den hükümete ve aşırı milliyetçilere sert eleştiriler 

Sebastian Ebel'den hükümete ve aşırı milliyetçilere sert eleştiriler 
Dünyanın en büyük seyahat şirketi TUI'nin CEO'su Sebastian Ebel, hem hükümete hem de Almanya'da yükselişte olan aşırı sağ parti AfD'ye sert eleştirilerde bulundu.

Turizm Güncel – Dış Haberler

Almanya'da çiftçilerden demiryolu ve hava yolu işçilerine ve işverenlere kadar pek çok kesimden hükümete karşı protestolar, grevler ve sert eleştiriler yükseliyor.  Hükümete dönük eleştiriler yönelten iş çevrelerine, ülkenin en büyük seyahat grubu TUI'nin CEO'su Sebastian Ebel de katıldı.

“Okullar ve üniversiteler yıllardır ihmal ediliyor”

Handelsblatt’ın sorularını yanıtlayan Sebastian Ebel, "Almanya nasıl oldu da dünyanın 'dahi çocuğu' iken dünyanın şaşırdığı bir ülke haline geldi.  Almanya neyi yanlış yaptı?" şeklindeki soruya "Kendi deneyimimden, yani kendi günlük yaşamımda yola çıkarak bir şey söyleyebilirim; Birkaç çocuklu bir aile babası olarak, okulların ve üniversitelerin yıllardır nasıl ihmal edildiğini biliyorum. Almanya'nın Pisa sonuçları da bunu gösteriyor. Yeni emlak vergisinini belirlenmesi süreci de inanılmaz bir hareket oldu. Ayrıca vergi yükünde de ciddi artış görüyorum." yanıtını verdi.

“Otopark kartı için bile randevu almanız ve uzun süre beklemeniz gerekiyor”

Handelsblatt’ın Ebel ile yaptığı röportajın tamamını Turizm Güncel okurlarının dikkatine sunuyoruz. 

Yanlış giden şeylere ilişkin somut örnek verir misiniz?

Geçtiğimiz günlerde otopark kartı için belediyeye başvuruda bulunmak istedim. Pek çok hizmette olduğu gibi, bunun için bile randevu almanız ve uzun süre randevu gününün gelmesini beklemeniz gerekiyor. Bu çok can sıkıcı. Almanya'yı Baltık veya İskandinav ülkeleri ile kıyaslarsanız, onların ne kadar vatandaş dostu ve dijitalleşmiş olduğunu görürsünüz. Bu ülkelerde, boşanma vb birkaç konu hariç, fiziki olarak bir yere gitmenize gerek yok.

“Alman politikacılar gelir 4 hafta TUI’de çalışsın”

Bürokrasi, dijitalleşme eksikliği, eğitim eksikliği; Şu anki Alman hükümeti, 16 yıllık Angela Merkelli duraklama döneminin üstesinden geldiğini söylüyor. Tamam eğitim işi birkaç yılda çözülemez, zaman alır. Ancak diğer pek çok konuda 'geçmişte yapılmadı' mazeretine sığınmak mazeret değil. Alman politikacıları ve idarecileri TUI gibi bir şirkette dört hafta çalışmaya davet etmek hoşuma gidiyor. Gidip iki ay bir çiftlikte çalışsınlar. Bu şekilde oralardaki gerçekliğe dair referans eksikliğinden kurtulurlar.  

Peki sizce gerçeklik ne?

Süpermarkette çalışan bir kadın kasiyere insanların para ve harcama durumunu sorun. Temel ilkeler artık geçerli değil. İnsanlar aptal değil ve kazandıkları paranın bu çalışmaya deyip değmediğini sorgulamaya başladı. Hükümet örneğin yaptığı hatalara bir de ısınma kanunu ile ilgili hatayı ekledi. Yaşanan güven kaybının altında bu ve bunun gibi şeyler yatıyor.

“Oyunun ortasında kural değiştiriyorlar”

Hükümetin paraya ihtiyacı olduğu için uçak bileti vergilerini artırma kararı alması sizi hayal kırıklığına uğrattı mı?

Bir gecede kararlar alınıyor. Merak ediyorum; Bu ülke için her zaman ifade edilen 'güven' unsuru nerede? Oyunun ortasında oyunun kuralları değiştiriliyor. Gelecek yaz için yüz binlerce seyahat satıldı ve satışlar yapılırken bu yeni vergi ortada yoktu. Çiftçilerin gibi Brandenburg Kapısı'nda buna karşı protesto düzenlemedik. Ama bunu yapmak için nedenimiz var.

“Bu nedenle insanlar yüzünü sağcı AfD’ye dönmeye başladı”

Bu neyi beraberinde getiriyor?

Tüm bunlara bakarsanız, insanların neden yüz çevirdiğini anlarsınız. Bunlar öfkeli insanlar ve Nazilere ikna olmayıp AfD'yi seçiyorlar. Bunlar, hayal kırıklığı yaşamış vatandaşlar ve yenide demokratik siyasetin merkezine çekilebilirler. Biz demokratların temel görevi budur. Tüm AfD seçmenlerini aşırı sağcılarla aynı kefeye koyarsanız, AfD'nin kemik çekirdek kadrosuyla tehlikeli bir dayanışma içine girerler.

“AfD seçildiğinde daha iyi bir hükümet gelmeyecek”

Sizce AfD oy verilmemesi gereken bir parti mi?

AfD'yi asla seçmem, bu benim için kabul edilebilir bir şey değil. Şu anda önümüzde topluma nefret eken radikal sağcı bir parti var. İnsanların mevcut trafik ışığından (Parti renklerinden dolayı Almanya'daki mevcut koalisyon hükümeti bu şekilde anılıyor - TG'nin notu) hayal kırıklığı yaşamalarını anlıyorum. Ancak onların seçimleri protesto etmelerinin ülkenin geleceği için hayati tehlike oluşturacağı konusunda uyarılarda bulunmak bizim temel görevimiz. Her halükarda AfD seçildiğinde daha iyi bir hükümet elde edilemeyecek. Politikaları son derece tehlikeli.

“AfD Almanya’nın refahına mal oluyor”

AfD ile TUI'nin yaşadığı tartışmayı (konuyla ilgili habere buradan ulaşabilirsiniz - TG) nasıl değerlendiriyorsunuz?

TUI'nin 100 ülkeden çalışanları var. Hem çalışanlarımız hem de tatilcilerimiz dünyada sevgi ile karşılanıyor. Şirket ve sektör olarak her yönüyle çeşitliliği savunuyoruz. Doğru ifadeyi seçerek söylemem gerekirse yurt dışından uzmanlara ihtiyacımız var ve dolayısıyla AfD bizim refahımıza mal oluyor. Almanya'nın AB'den çıkması için referandum yapma fikri bile ekonomik, politik ve sosyal açıdan bir çılgınlık. Bunun en büyük kaybedeni biz Almanlar oluruz.

“Değerler ve tutumlar alınıp satılamaz”

Bunları söylerken AfD'li müşterilerinizi kaybetmekten çekinmiyor musunuz?

Değerler ve tutumlar tartışılamaz ve alınıp satılamaz. Öte yandan AfD'nin bir gün  zayıflayacağını parlamentonun dışında kalacağına inanıyorum. Aşırı sağa karşı öfke ve protesto haklı ve önemlidir. Tamamen destekliyorum. Ancak hala insanların AfD'ye sempati duymadaki temel motivasyonunu anlamak ve bunlara yanıtlar üretmemiz gerekiyor.

Mesela mülteci politikası gibi mi?

Evet, orada ve daha birçok alanda. Neredeyse tüm belediyeler mültecilerin entegrasyonu ile oluşan aşırı yükten şikayetçi. Şansölye daha sıkı kurallar uygulanacağını anons etti. Burada bir değişiklik hissedilmezse, hükümete dönük güven kaybı daha da artacaktır.

“Zorluklarla dolu bir dönem olacak”

Ya ekonomi alanında?

Ülkedeki ekonomik durum hükümetin inanmamızı istediğinden çok daha kötü. Gelecek için iyi bir plana, 2010'daki gibi ülkeyi kökten değiştiren ajandaya ihtiyacımız var. Bu, zorluklarla dolu bir dönem olacak ama geleceği güvence altına almak için buna acil olarak ihtiyacımız var. Sosyal adaleti ve sıfır karbona dönük dönüşümü finanse etmek için buna ihtiyacımız var.

“Almanya artık yeterince iyi değil... Yunanistan ve Portekiz’e bir bakın”

Diğer ülkelerdeki partnerleriniz Almanya'yı nasıl görüyor?

Almanya'yı çoğunlukla şaşkınlıkla karşılıyorlar. Birkaç sene öncesine kadar acıyarak baktığımız Yunanistan ve Portekiz'e bakın. Her iki ülke de büyük reformlar gerçekleştirdi ve ciddi krizlerden güçlenerek çıktı. Bunlardan ve diğer ülkelerden öğreneceğimiz çok şey var. Her şeyden önce, Almanya'nın artık yeterince iyi olmadığını anlamamız gerekiyor.

“Akıllı bir girişimci Almanya’da iş kurmaz”

Neden?

Şirketlerin şu anda Almanya'ya yatırım yapması için bir neden var mı? Ben mesela diğer Avrupa ülkelerinde ve Kuzey Amerika'daki koşulları çok daha cazip buluyorum. Bürokratik engeller, vasıflı işçi eksikliği, vergi yükü ve hepsinden önemlisi aşırı regülasyonlar girişimcileri Almanya'dan uzaklaştırıyor. Bu yabancılaşma yıllar önce başlayan ve giderek yoğunlaşan sinsi bir süreç. Sermaye anlamlı sonuçlar elde edebileceği yerlere gider. Alman ekonomisi Almanya'dır, bir iş lokasyonudur ama her koşulda değil. Akıllı bir girişimci burada işe girişmez.

“Güvenirlik, öngörülebilirlik, demokrasi...”

Neyin değişmesi gerekiyor?

Ülkemiz kendini bloke etmemeli. Son günlerde yapılan grevlere bakın. Demiryollarında olduğu gibi, işçi sendikaları tüm ülkeyi felç ediyor. Şimdilerde mecburen yeniden araba kullanmaya başladım. Çünkü toplantılarıma geç kalmak istemiyorum. Almanya'nın her zaman en büyük artısı, güvenilir çerçeve koşulları olmuştur. Güvenilirlik ve öngörülebilirlik ülkemizi, ekonomimizi ve demokrasimizi güçlü kıldı. 

Almanya bu güveni kayıp mı etti?

Enerji politikasına baktığımda sonu belirsiz bir yolculuk görüyorum. Bu koşullarda hangi enerji-yoğun şirket parasını enerji dönüşümüne yatırır? Yarın ne olacak belli değilken.

“Almanya Trump’ın başkanlığına hazır olmalı”

Peki Jeopolitik durumu nasıl görüyorsunuz?

Alman hükümetinin, Trump seçilse bile ABD ile yoğun ilişkileri sürdüreceğini umut ediyorum. ABD'de Trump'ın olası bir seçim zaferine hazır olmalıyız ve Cumhuriyetçilerle kötü ilişkiler kurmamalıyız. Hatta bu ilişkileri heme şimdi yoğunlaştırmalıyız. ABD ve Çin Avrupa için son derece önemli ülkeler. Bu aynı zamanda jeopolitik ve güvenlik politikaları için de geçerli. Dünya diyalogdan vazgeçemeyecek kadar kırılgan.

Şansölye (Olaf Scholz) devam etmeli mi?

 Bana göre bu Şansölyenin öncelikli görevidir. Net bir plan hazırlayıp, ardından bunu doğru bir şekilde anlatmalı. Geniş çoğunluklar makuldür ve ve değişimi destekler. TUI ve turizm pandemi döneminde benzeri görülmemiş bir kriz yaşadı. Bu krizden öğrendiğim bir şey varsa oda kriz anında büyük çizgilere odaklanmak gerektiğidir. Bu çizgiler, gelecek için fark yaratan konular.

“Regülasyonlar sadece çerçeve belirlemli, detayları belirtmemeli”

Listenin başında ne var peki?

Listenin başında bürokrasiyi ortadan kaldırmak ve karmaşık düzenleme çılgınlığından uzaklaşmak olduğunu düşünüyorum. Regülasyon bir çerçeve belirlemeli, bir hedefe yönelik olmalı ancak yolu detaylarıyla belirtmemelidir. İnsanlar ve şirketler çoğu zaman yollarını politikacılardan daha hızlı bulurlar. Almanya ve Avrupa'da yenilik ve iyi fikir eksikliği yok, sadece bunları geliştirme özgürlüğünden yoksunuz.”


Bu Haber 09.02.2024 - 11:24:21 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.