Bilginin gücü

Deloitte Eğitim Vakfı’nın “Y Kuşağı: İnovasyon Araştırması”nda bilginin en önemli üretim faktörü olduğu belirtiliyor.
2012 yılında gerçekleştirilen bu araştırmada vurgulanan bu ifadeyi okuyunca aklıma hemen Alfin Toffler’ın “Üçüncü Dalga” kitabı geldi. Aslında dönüp yılını kontrol etmedim ama 1980’li yılların başında yazıldığını hatırladığım bu kitapta da aynı vurguya ulaşmak olanaklıydı.

1980’ler ilk PC’lere ulaştığımız yıllar, 2010’lar ise PC’leri atmaya başladığımız yıllar. Yazılımdaki gelişmelerden, bulut teknolojisinden falan hiç bahsetmeyelim. Aradan geçen 35 yıla, bilgi işlem teknolojisindeki gelişmelere, başlı başına yaşamımızı şekillendiren internete rağmen nasıl oluyor da biz yine aynı sonuca ulaşabiliyoruz?

Aynı sonuca ulaştığımıza dair ifadem biraz kolaycılık aslında. Alfin Toffler’ın kitabını hazırlarken “bilgi” diye düşlediği şey bugün neredeyse bir ortaokul öğrencisinin elde edebildiği bilgiden bile daha dar kapsamlıdır. Yani aynı kelimeyi kullanıyoruz ama aslında kullandığımız kelimenin taşıdığı anlam ve kapsam tamamen farklı. Düşününce bu farkı algılayabiliyoruz da, otomatiğe bağlanmış bir şekilde konuşurken – yazarken çok da farkında değiliz. Farkında değiliz çünkü biz bu dönüşümün içinde yaşıyoruz ve aslında hiç de doğal kabul edilemeyecek gelişmeleri kısa bir süre içinde kabulleniyoruz.
Tarihin her aşamasında irili ufaklı bilgi üretimi olmuştur. Bugünü dünden farklı kılan şey ise, üretilen bilgilerin depolanma kapasitesinin ve erişebilirliğinin her gün artmasıdır aslında. Doğru kelime olur mu bilmiyorum ama bilgiden ziyade “birikimli bilgidir”, bizi asıl ilgilendiren. Bilgiye erişme olanaklarının artması, “Amerika’yı baştan keşfetmeye gerek yok” sözünü daha bir anlamlı hale getiriyor. Bu olanak, dünyanın bir ucunda üretilen bilgi üstüne sizin bir şeyler koyarak devam etmenizi sağlıyor. Her işe yeniden başlamak gerekmediği gibi, tecrübeyi diğerlerinden elde etmeye başlıyorsunuz. Yine yazının başına döneceğim ama bu durum, yani tecrübeleri gelişen iletişim teknolojisinin yardımıyla paylaşmak Y-kuşağının özelliklerinden biri olarak Deloitte’ın raporunda yer alıyor.

Aslında, Y kuşağı ile ilişkilendirdiğimiz birçok özellik, teknolojik gelişimin bize dayattığı yenilikler olarak karşımıza çıkıyor. Daha önceki kuşakların adaptasyonu daha yavaş olduğu için veya tam olmadığı için bu yenilikler Y kuşağının belirleyici özellikleri haline geliyor.

Y kuşağına nereden ve neden geldik sorusunun cevabını aslında hepimiz biliyoruz. Bu kuşak, şu anda diğer bütün sektörlerde olduğu gibi turizm sektöründe de önemli bir tüketici. Yakın gelecekte neredeyse tüketicilerin hepsi Y ve Z kuşaklarından oluşacak. Dolayısıyla bu kuşağın özelliklerini bilerek onlara göre hazırlık yapmak ve belki de dönüşmek tüm sektörlerde olduğu kadar turizm sektörü için de hayati önem taşımaktadır. Bu yazı biraz Y kuşağına giriş yazısı oldu, bundan sonra da zaman zaman Y kuşağına uygun bir stratejinin belirleyicilerini ele alan yazılarla konuya devam edeceğiz.



Bu Makale 11.08.2014 - 09:52:57 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.