Avrupa ve Halkı Başbakanımızdan Korkuyor

Erdoğan ve hükümeti siyasette güç kazandıkça, özellikle referandumda “evet” oyunun alınması, Avrupa ülkelerini daha da korkuttu, bu korku Avrupa’nın siyasetçileri tarafından açıklamalar ile günden oluşturulunca, ister istemez bu durum Avrupa halkına da yansıdı.

'One minute' çıkışı ile tüm Dünyanın gözü Türkiye ve Sn.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a çevrilmişti.

Davos'ta 'one minute' diyerek tüm Dünyada dikkat çeken Başbakan Erdoğan, Ortdaoğuya ümit verirken, Batı'ya da korku veridi!

Amerikan basınında çıkan haberlerde 'Erdoğan Putinleşiyor mu?' yazısı Türkiye kaynaklı da olsa, bu korkunun habercisi.

Erdoğan ve hükümeti siyasette güç kazandıkça, özellikle referandumda “evet” oyunun alınması, Avrupa ülkelerini daha da korkuttu, bu korku Avrupa’nın siyasetçileri tarafından açıklamalar ile günden oluşturulunca, ister istemez bu durum Avrupa halkına da yansıdı.

Erdoğan ve hükümeti, Avrupa tarafından güven duyulmayan, kaygı ve korku yaratan bir hükümet ve lideri olarak algılanıyor. Bu bakış ülkemiz için ve ülke imajımız içinde kaygılar oluşturuyor.

Türkiye’ye dışarıdan bakıldığında, Ortadoğu’ya gülümseyen, Avrupa’ya ise tepkili bir ülke olarak algılanıyor, Avrupa insanı ve siyasetçileri tarafından.
 Aslında bu algılama direkt Başbakan için ama ülkeyi yöneten de Başbakan olduğu için ister istemez tüm ülkeye mal ediliyor, ipin ucundan birazda Avrupa basını abartılı tutunca olumsuz tarafı inanılmaz boyutlara ulaşıyor.

Ortadoğu ülkeleri için uygulanan politikalar sektör açısından tabiî ki kayda değer olumlu gelişmeler, sorun dışarıdan tek taraflı gözükmesi, bunun değişe bilmesi içinde Avrupa ülkelerine de hükümetin bir an önce atılım yapması gerekli.

Devletin politikaları sektör ile paralel olmasa da, sektöre ileride çok ciddi sıkıntılar oluşturabilir, İsrail olayında yaşadığımız sıkıntı gibi, iptal olan otel rezervasyonları gibi.

Turizm açısından bakmak isteğimizde, tüm ülkelere aynı eşitlikte yaklaşmalı ve uygulanacak politikayı da ona göre belirlemeliyiz, Devlet ekonomisinde 21 milyar dolar gibi gelir getiren bir sektör asla unutulmamalı.

Devlet sektöre yatırımcı gözü ile bakmak ister ise bu gerçekleri çok rahat görebileceklerdir, yıllardır ülkemizin en büyük sorunu işsizlik.

Sektörde yaşanılacak olumsuzluklar istihdam ile paralel, Ülkede istihdam sorununun zirveye çıkması halinde, ne var olan hükümet kalır, nede o hükümeti yönetenler.

Türkiye de istihdamın çok büyük bir bölümünü turizm sektörünün oluşturduğunu düşünür isek, sektör tek başına burada ülkenin kalbi rolünü üstleniyor.

Ben Sayın Başbakanımızın Avrupa da görünen imajının değişimi için, daha doğrusu ülkemize Avrupalıların bakış açılarını değiştirmesinde çok etkili olacağını düşündüğüm bir önerimi sunmak istiyorum.

Sayın Başbakanımızı kişilik olarak, ülkemiz halkı tarafından çok sevilmekte, inanıyorum ki Avrupa haklıda aynı yönde olumlu tepki verecektir, önemli olan tanımaları, özellikle Başbakanımızın çocuk sevgisini bilmeyenimiz yoktur.

Sayın Başbakanımızın bu çocuk sevgisini slogan ve imaj haline getirerek Avrupa da ciddi tanıtım projelerine imza atılabilineceğine inanıyorum.

Bu proje tamamıyla Avrupa halkı ve insanı üzerine oluşturulmalı, insanların bilinçaltı düşüncelerini değiştirmeyi hedef seçerek.

Türkiye’yi ziyaret etmeyen bir Avrupalının düşündüğü, Ortadoğu da Müslüman bir ülke. Ülkemiz Müslüman bir ülke ama Ortadoğulu değiliz, Avrupa insanı bunu ayırt etmeli, düşüncede bunu yok etmeliyiz.

Tanıtımda hiçbir şekilde başka resim karesi veya film karesi kullanılmasına gerek yok, Sayın Başbakanımızın basın arşivinde bulunan, çocuklara şeker ve hediye dağıttığı kareler, çocuklara sevgisini gösterdiği anların karesi, bile çok etkili olur.

Bir ülkenin en büyük imajı Başbakanı diye düşünüyorum ve Sayın Başbakanımızın kişiliği inanılmaz sempati gören bir kişilik, Avrupa da oluşan bu kötü imajı tersine çok rahat dönüştürebiliriz.

Recep Arısoy -Turizm Yazarı & Profeyonel Otel Yöneticisi


Bu Makale 23.10.2010 - 09:11:56 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • mehmet celik 14.05.2011 - 07:19

    Sayın Recp Bey ,cok güzel ve doru yazmışınız size bütün kalbimlen katılıyorum bu ülkede siyasetin girmedigi kanal yok bildiğim kadar, yada 1-2 tane TV kanalı var yandaş olmayan, saygılar selamlar mehmet celik

  • Recep Arisoy 14.10.2010 - 09:17

    Ben siyasetçi değilim. Son yazdığım “ Avrupa ve Halkı Başbakanımızdan Korkuyor” makalem den dolayı gelen reaksiyonları çok yersiz buluyorum. Yazının tamamını okumadan eleştiri yapılarak tarafıma mailler gönderen dostlarıma tavsiyem, yazımı tekrardan dikkatlice okumaları, kendilerine yazının tamamını okuduktan sonra yorum yapmalarını öneriyorum. Hemen ön yargılı olmamalıyız, makalemden sonra tarafıma gelen maillerde benim Ak Partili olduğumu, Ak Partiyi savunduğumu ve Ak Partiye sempati duyduğumu, iddia eden dostlarım var. Burada özellikle belirtmek isterim ki, ben siyasetçi değilim, benim siyasetçi olmam için herhangi bir partiye üye olmam gerekmez mi, kim diyebilir ki Recep ARISOY şu partiye üyedir? Ben bu iddiada buluna dostlarıma, yapmayı düşündüğüm, TV programı ile karşıma gelen, aslında açıklamayı hiç düşünmediğim bir konuyu burada açıklayarak cevap vermek istiyorum. Bu konuyu daha önce açıklamama nedenim, şuan hakkımda düşünülen düşüncelerin oluşmaması ve siyasetle düşünülmemem, bu tür konulardan uzak durmak içindi. 21/07/2010 tarihinde basında yayınlanan haberlerde bir kanalda turizm programı yapmaya hazırlandığım yazıyor, haber doğru programın görüşmelerini kanal ile yaptım, bütün hazırlıkların hemen hepsini tamamlanmıştı, son güne kadar her şey normal gitti. Ne zaman kanalın Genel Yayın Yönetmeninden şu cümleyi duydum, program içerisinde Ak Parti karşıtı hiçbir konuya müsaade etmiyoruz bilginiz olsun dendi, işte o zaman televizyonculuk hayatımı başlamadan bitirdim. Şimdi o mailleri gönderen dostlarıma soruyorum, sizlerin düşündüğü gibi ben Ak Partili veya Ak Partiye sempati duyan biri olsam, böyle bir reaksiyon gösterip programı geri çevirir miydim? Tv programı için burada isimlerini açıklamak istemediğim bir kaç kanal ile görüştüm, tüm görüşmelerim sonrası anladım ki, basının içine siyaset tamamıyla oturmuş ve koltuğu hep orada. Yani anlayacağınız basın özgürlüğü bile kalmamış bir ülkede, ben bir turizm yazarı olarak, nasıl olurda bu özgürlüğü kısıtlamaya hedeflenmiş bir hükümet yönetiminde olan partiye sempati duyabilirim. Dostlarım ortaya bir iddia atıyorsanız lütfen bu iddialar gerçekler ile örtüşsün, insanlara kolay bir şekilde sen böyle yapıyorsun, çünkü bunu savunuyorsun diyemeyiz.

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.