Rıza Ersoy

Turizmde vergi yapılandırmasında tarih yanlışı ve kurlar

Turizmde vergi yapılandırmasında tarih yanlışı ve kurlar
Merhabalar değerli okurlar. Turizm sektörü, üst üste birkaç aşının Faz3‘ü aşıp, FDA ve diğer uluslararası kuruluşlardan onay almasıyla, biraz umutlandı.

Her ne kadar İngiltere ve bazı Avrupa ülkelerinde virüsün yeniden mutasyona uğraması ve vakaların çoğalması nedeniyle bu umut yerini yeniden endişeye sevk etse de, aşıyla bu sorunun aşılacağı ve turizmin 2021’de çok iyi olacağı kanısındayım. Türkiye’nin de hızlı bir şekilde aşıyı temin etmesi ve 20-30 binlerde oluşan vaka sayısını bir an önce düşürmesi gerekmektedir. Tabii hepimize düşen görevler var. Bu görevlere harfiyen uymamız ve değerli sağlık çalışanlarına da bilvesile teşekkür etmemiz gerekiyor.

Tüm bunlar yaşanırken, devletimiz vergi ve SSK yapılandırması çıkartmak suretiyle, geciken borçları 36 ayda ödeme imkanı sundu. Bunu olumlu bir gelişme olarak görürken, ödeme taksitlerinin Ocak ayında başlatılmasını doğru bulmadığımı da belirtmek isterim. Özellikle turizm sektörü açısından, son derece kötü geçen bir sezondan sonra, Ocak ayında yani kışın ortasında, para kazanamayan bu sektör nasıl olacak da taksitleri Ocak ayından itibaren ödeyebilecek? Bunu bir durup düşünmemiz gerekiyor. Sektörler arası ayrımcılık olmayacağı fikriyle, ancak turizm sektörünü de özellikle göz önünde bulundurarak, ödemeleri en azından Nisan/Mayıs ayında başlatmanın doğru olacağı turizm sektöründe olanlar açısından hakim olan görüş. Umarım değerli yetkililer bu öneriyi dikkate alırlar. Aksi halde, çoğu turizmci bu ödemeyi yapamayacak.

Gelelim iktisadi meselelere. Gene konum döviz kurları. Buna özellikle ehemmiyet veriyorum. 2006 da TurizmGüncel'de, 2010'da TurizmdeBuSabah'ta yapmış olduğum değerlendirmelerin aynen arkasındayım: Kurları düşük tutmak, para biriminizi değerli tutmak bu ülkenin başına her zaman bela olmuştur. İthalatı artırır, ihracatı yavaşlatır, turizm gelirini düşürür. Senelerce çekti ihracatçı/turizmci düşük kurdan. Faizi artırdınız. Ok. Prof’ların bazıları “MB iyi iş çıkardı” diyorlar. Aslında “bazıları galip geldi” demek daha doğru olur. Bir de ticaret erbabına, üreticilere, hizmet veren turizmcilere yani asıl “prof”lara soralım. Kurun düşüşünden memnunlar mı? Faizin artışından memnunlar mı? Kredisini yüzde 11’den yapılandıran turizmci, bu seneki fecaat sezondan sonra yeniden yapılandırmaya kalktığında bankalar yüzde 11’den yapılandırmaya devam edecekler mi? Faiz artarken yani taksitler TL bazında artarken, turizmci düşen kur yani geliriyle bu paraları ödeyebilecek mi?

Eski bakanın, hazine ve maliye bakanı olarak atanmasının ne kadar yanlış olduğunu düşünüyorsam, “rekabetçi kur” söyleminin de o kadar doğru olduğunu düşünüyorum. 1 Bulgar Levası 5 TL oldu diyenlere cevabım şudur: 1 TL: 15 Japon Yeni. Yani şimdi bizim ekonomimiz Japonya’dan daha mı iyi? 1 TL : 1 Yuandı (Ağustos 2020’de). Öyleyse Türk Ekonomisi, Ağustos ayında Çin Ekonomisi kadar güçlü müydü? Bu ülkede turizm yapanlar, kişi başı 50 dolara İHRACAT yaptıkları 2002-2010 tarihlerinde (en büyük ihracatçı turizmcilerdir), o zamanın ekonomi bakanı Ali Babacan Beyefendi’nin hala savuna geldiği çıpalama / enflasyon hedeflemesi sayesinde 1 dolar: 1,15 TL’yi gördü bu ülkede. Yani 57,5 TL’ye kişi başı oda sattı. 2002’de 1 dolar: 1,51 TL olan ortalama kur, 2010’da hala 1 dolar: 1,50 TL ortalama kurundaydı. 8 sene- tam 8 sene artmadı kurlar. Bu aradaki zamanda üstüne üstlük düştü. 2011-2012 -2013- 2014’te de pek artmadı.

Doğru olan, kurun her daim reel seviyelerde yükselmesiydi. Zamanında belirli trendde yükselmiş olsa bu kadar cari açığa maruz kalmayacaktı. Üretim, üretici azalmayacaktı. Turizmci bu kadar borçlanmayacaktı. Anormal olan kurun seviyesi değil. Kısa zamanda bu seviyeye gelmesi. Ihracatçı senelerce düşük kurdan çekti. Doğru REEL kur için illa kriz mi gerekli? Madem faizler artırılınca ve kur düşünce ekonomi rayına giriyor, bu kadar mı basit, bu kadar mı kolay ekonomiyi yönetmek? Biri bana bunu anlatsın. Çünkü aldığım ekonomi ve sonrasındaki finans eğitimi, 20’li yaşlardan itibaren okuduğum ekonomi yazıları neticesinde erişebildiğim kadarıyla muhakeme, yaşadığım ticari ortam bana bunu söylemiyor. Herhalde ben yanılıyorum??!! Yani faizi artır, kuru düşür. Tamamdır. Bu aradada şunu da belirtmek lazım: “Siz dolarla mı maaş alıyorsunuz” vs gibi söylemler maalesef piyasa tarafından satın alınacak, ciddi söylemler değil. Ekonomi: Güven. (MB rezervlerini kuru düşürmek için aşırı derecede kullanma politikasını da ayrıca yanlış buluyorum). Şu andaki bakan ve MB Başkanı’nın güven veren bir vücut dili var. Şu anda doğru mu yapıyorlar derseniz: Kısa vadede doğru gibi görülen kararlar, uzun dönemde genel ekonomik politikalar haline gelirse, korkarım ki yaptıkları doğru olmayacak. Gene ihracat odaklı üreticiler, gene turizmciler ezilecek. Turizme açıklanan 10 milyar TL’lik destek neredeyse 1 milyar dolar daha dogrusu 1 milyar Euro seviyesinde. Senede 50 milyar dolar getiren turizme bu kadar düşük bir destek bence yeterli değil. Turizme ve turizm tüketicisine yeni ve etkili destekler yaratılmalı. Belki charterlar’a verilen uçak başı 6000 USD desteğe, hiç degilse Mayıs - Haziran ayı için yeniden başlanmalı ki, turizme bir ivmeyle girebilelim.

Efendim, yapısal reformlar yapılmalı deniyor. Bir kişi de bu yapısal reformların içeriğini açıklamıyor. Oysa ki bir başka olgu daha var. Para / Ticaret karlı bulduğu yere gider/ gidiyor. Şöyle ki, Çin’in siyasal yapısı tek parti / Komünizm rejimine dayanmaktadır. 2001’de ülkenin Dünya Ticaret Örgütüne katılmasıyla Çin ekonomisi yeni bir ivme kazandı. Diğer ülkelerle ticaretin önündeki engellerin kaldırılması ve gümrük tarifelerinin indirilmesi ile Çin malları her yerde belirmeye başladı. Bir sürü Amerikalı ve Avrupalı şirket üretimlerini Çin’e taşıdı. Çin’de tek parti rejimi sürüyor. Tabii bu başarının ardından, Amerika’nın Çin’e ticari dayatmaları başladı. Bir ülkenin yatırım yapılacak ülke olması veya kendi vatandaşlarının yatırım yapması için ticaretin önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Bu da yüksek faizle mümkün görünmüyor kanaatimce. Umarım kurlar daha fazla düşmez. Bu, ekonomiye fayda değil, ilerleyen dönemde zarar getirir. Döviz kurları karşısında yani dolar ve euro karşısında, TL diğer ülkelerle oluşan enflasyon farkı kadar nominal değersizleşmeli (bu reel değersizleşme değildir) ve dış denge ve faiz/ ekonomi programı bunun etrafında dengelenmelidir.

Velhasıl kelam, hem vergi tahsil dönemi, hem de kurların düşmesi zaten sallantıda olan “ülkenin turizmine”zarar verir. Bu sene cari açıkta 30-40 milyar dolar eksi bekliyor Türkiye. Bu açığın tamamı turizm kaynaklı. Bir 30-40 milyar dolar daha eksiye ne turizm sektörünün kendisi, ne de rezervleri eriyen Türkiye ekonomisi dayanabilir.


Bu Makale 28.12.2020 - 17:22:12 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.