Yol Ayrımı: Kriz mi, fırsat mı?

Yola çıkarsınız ve yolda size yol levhaları eşlik eder. Yol levhaları ve işaretleri sizinle konuşur esasında. Hani yolun tam üzerinde mavi şehirlerin isimlerini gösteren levhalar vardır, işte onlar özellikle yol ayrımının habercileridir.

Yolda giderken, sağa dönersen Fethiye, sola dönersen Denizli, düz gidersen Muğla levhalarını görürsünüz (Belki de farklı şehir isimleri görürsünüz!). Kafanızda yol güzergâhınızı çıkartmış olarak yola çıkmış iseniz, yolunuzu biliyor ve de bu levhalara çok da önem vermiyorsunuzdur. Ama gene de, arada bir dinlemek lazım neler söylediklerini.

Hedefe ulaşmak için her zaman tek bir yol yoktur. Hatta tek bir yol var olarak düşünenler alternatifleri göz ardı ettiklerinden, görmediklerinden ve de umursamadıklarından hata yapma olasılıkları da bir o kadar artar.

“Adamın teki yolun ortasında duruyormuş. İleri mi gitsin, yoksa geri mi gitsin diye düşünüyormuş. Adam düşünürken bir kamyon gelip çarpmış ve adam ölmüş. “

Hayatınızın birçok evresinde yol ayrımına girersiniz. Hedefiniz belli de olsa, bazen sizi düşündürür. Doğru kararı almak en zor iş olacaktır bu noktada. Bazen yaşamlarınızda yol ayrımlarına kendi isteğiniz ile, bazen de siz istemeden olayların gidişatından ya da başkalarının aldıkları kararlardan dolayı bulabilirsiniz kendinizi bu yol ayrımında.

Krizler işte tam bu duruma güzel bir örnek olmaktadır. Krizi esasında siz istememişsinizdir. Kim kriz ister ki! Fakat olayların gidişatı, kişilerin kararları, pazarın değişikliği, yeni aktörlerin gelişi, teknolojik değişimler derken nedeni daha birçok değişkene bağlı olarak karşınızda bulu verirsiniz krizi.

“Her gün yeni bir gün”, diyerek başlarsınız güne ama ne yazık ki, her gün kendine özgü sorunlarını, mutluluklarını ve yaşamı beraberinde getirir. Birde yeni günde ne yaşanacağını o gün bitene kadar da bilinmez.

O durumda, krizler gerek özel yaşantıda, gerekse de iş hayatında devamlı var ise, bununla yaşamayı mı öğrenmek lazım? Yoksa, nasıl baş edilebileceğinin yollarının mı aranması lazım? Yoksa, kriz anında hiçbir şey olmamış gibi yapıp, bir gün geçecek diye, beklemek mi lazım!!!

Sonuçta kriz gelmeden önce sinyallerini verir. Okumak lazım!!! Bütün mesajları iyi okumak lazım. Nasıl mı okuyacaksınız?

Birkaç öneri:

Rakamlara bakabilirsiniz,

Alanınızda yazılmış kitapları ve akademik makaleleri okuyabilirsiniz,

Dergi ve gazetelerde yazılan köşe yazılarını takip edebilirsiniz,

Güncel haberleri dinleyerek bağlantılar kurabilirsiniz,

Sadece ulusal yayınlar ile değil, iş yapmakta olduğunuz ülkelerin yayınlarını takip edebilirsiniz,

Konuşabilir, tartışabilirsiniz,

Uzman danışmanlık hizmetinden yararlanabilirsiniz (Danışmanlık, sizin bilemediğiniz, işin içinden çıkamadığınız durumlarda konunun uzmanından yardım almaktır. Psikoloğa gitmek gibi düşünün.)

Daha önce kriz atlatmış kişilerden, nasıl yaptıklarını sorabilirsiniz.

Topladığınız bütün bilgileri değerlendirip, analiz edip, sizin için en uygun olanın hangisi olduğuna karar vermek ise işte sizin yol ayrımınız olacak.

Kriz gelmeden önce öngörebildikleriniz sizin krizi daha hafif atlatmanıza, hatta etkilenmemenize neden olabilir. Ama krizi görmemezlikten gelip, önleminizi de almamışsanız, kaçınılmaz sonun gelmemesi için UMUT etmekten başka yapabilecek bir şeyiniz olmaz.

Umut etmek güzel bir şeydir. Diğer taraftan, siz hiçbir çaba göstermeden ve çalışmadan bir şeylerin değişmesini ve eskisi gibi olmasını bekler iseniz, hayal kırıklığı ile gelen başarısızlıklar hayatınızdan eksik olmayacak. Bu durumda kimseyi suçlamaya gerek yok. 

Kurtarıcı aramamak lazım!!! Çünkü o sizsiniz. Sizden başka işinizi, hayatınızı daha iyi bilen yok. İlk başladığınızda nasıl yapmıştınız? Daha önceki krizleri nasıl atlattınız? Sizden önce krizleri yaşayanlar nasıl atlattılar? Çözümler nelerdi? Bu kriz atlatılabilir mi? İlk şirketin kapısını açtığınızda, kaç müşteriniz vardı? Her şirketin, her ürünün ve de her destinasyonun bir yaşam eğrisi vardır. İlk başladığı gün gibi gitmeyeceği teorilerle ispatlanmıştır. Hayatın içindeki iniş ve çıkışlar ile mücadele edebilmek bir yetenek işidir. Bu yeteneğe sahip olanlar çok çabuk ayağa kalkıp, yollarına devam edebilmektedirler. Ama bu yeteneğe sahip olmayan kişiler ciddi sıkıntılar yaşayabilmektedirler. Genelde bu durumda olan kişiler kendilerini şansız sayarlar.

Nevzat Tarhan’ın Duygu Psikolojisi kitabından ŞANŞ ile ilgili kavramı çok iyi açıklayan bölümü sizlerle paylaşmak istedim. (Bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum)

ŞANS AKILLA FIRSATIN KESİŞTİĞİ NOKTADIR

Şanslı kişilerin tesadüfen mi, yoksa içlerinde bulunan bir özelliği kullanmaktan kaynaklanan bir sebeple mi talihli oldukları araştırıldığında, oldukça ilginç sonuçlar bulunmuştur. Araştırmaya katılan denekler “şanslı olarak bilinenler” ve “kendilerini şanssız kabul edenler” olarak ikiye ayrılmış, bütün deneklere içinde onlarca resim bulunan kitapçıklar verilmiştir. Deneklere bu resimlerden birinin içinde küçük bir yazı bulunduğu ve bu yazıyı fark edenlere 250 dolar ödül verileceği söylenmiştir. Araştırmanın sonunda yazıyı görenlerin, daha çok “Ben şanslıyım” diyen kişiler olduğu, talihsiz olduğunu düşünen insanların büyük çoğunluğunun bu yazıyı gözden kaçırdığı tespit edilmiştir. Bu da şans ile farkındalık arasında bir ilişki olduğunu göstermektedir.

Şans, akılla fırsatın kesiştiği noktadır.

Aklın fırsatları fark etme ve kullanma becerisidir şans.

Ama aklıyla hareket etmeyen insan, fırsatı kaçırdığı için şansız gözükebilir.”

Şansınız bol ve farkındalığınız açık olsun...

Bu Makale 22.06.2016 - 12:23:41 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Turist 16.11.2016 - 06:43

    Bu kriz gerçekten büyük fırsat bazı işverenler ve yöneticiler için , yüksek maaşlı kalifiye elemanları işten çıkartıp , nasıl olsa piyasada 100 bin işsiz var , yerine çok daha düşük maaşlı eleman bulurum fırsatı , bir çok kendini yönetici sanan ama basma kalıp fikirlerle zaten suyun debisi sayesinde yüzen gemiyi daha ilerilere taşıdıklarını sanan bir sürü doğan görünümlü şahin var , ve bu şahinler bu krizleri maaliyet düşürme fırsatı olarak değerlendirip , gerek mobbing yaparak gerekse sezon sonunu bahane edip önce personelin işten çıkmasını sağlıyor sonra da en düşük maaştan kalifiye bile olmayan başka bir elemanı işe alıyorlar , bunu da KRİZİ FIRSATA çevirdik diye seviniyorlar . 1994 ten beri turizmin içindeyim bu senaryo hiç değişmedi maalesef...

  • turizmco 31.10.2016 - 09:05

    Maalesef işin içinde olmadıkları için veya ateşin içinde olmadıkları için Akademisyen ler ancak böyle soyut yazı yazarlar, dünya dan birçok örnek vardır ki, teknokrasi yönetim biçimleri her zaman ülkelere zarar vermiştir, Senem Hn verdiği örnek anaokulu çocuklarına verilen örnek ile aynıdır ( “Adamın teki yolun ortasında duruyormuş. İleri mi gitsin, yoksa geri mi gitsin diye düşünüyormuş. Adam düşünürken bir kamyon gelip çarpmış ve adam ölmüş. “ )

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.