Zafer Cengiz

Turizmde değişim rüzgarları boşa esiyor

Henüz iki hafta önce UNWTO tarafından yayınlanan ilk yarıyılda turizm değerlendirmesi, gayet güzel sinyaller veriyor. Son yıl krizlerinden tamamen sıyrılarak 2011’in ilk yarısında %5’lik bir ilave gelişim hızıyla 440 milyon dış turizm hacmine erişilmiş. Geçen yıl da %6.6’lık bir yıllık büyüme hızıyla 940 Milyon turist ve %4.7’lik artışla 919 Milyar$ turizm geliri yakalayan turizmin yolu gayet açık durumda.

Tüm ülkelerin ağır bir şekilde etkilendiği küresel krizlere rağmen, bu kadar düşük düzeylerde olumsuz etki görerek, bu kadar hızlı bir şekilde toparlanan turizmin kırılgan karakterinin değiştiği, önemli bir gerçektir. Daha 10 yıl öncesine kadar ‘körfez krizi ve SARS’ gibi nedenlere bağlı olarak hızla ve derinlemesine etkilenen turizmin artık krizlere karşı etkin bir bağışıklık kazandığı görülüyor.

Özellikle Türk turizmi için daha da avantajlı mesajlar çıkarılabilecek son gelişmeler, bu tabloya daha da fazla bir önem ve anlam veriyor. Yıllardır düşürülerek diplere vurmuş olan fiyatların bu zorluklarda bile toparlanabilir olduğunun kanıtlanması, turizme genel bir moral ve hedef verebilmelidir. Ülke turizminde yerine oturtulamayan tek sorun, 12 aylık sağlam ve sürekli bir pazarlama düzenidir.

Bu güçlüğün aşılması ise, uluslararası turizm pazarlarında ‘nabız aramak ve at oynatmak’ şeklinde sürekli ve bilinçli bir çaba gerektirmektedir. Fakat, turizm fuarlarından öteye gidemeyen pazarlama bakış açımız, bu çabaları tamamen tur operatörlerinin keyiflerine terk etmiş durumdadır. Değişim rüzgarları etkili ve sürekli esmekte, fakat bunları kullanacak yelkenler ve tayfalar bulunmamaktadır.

İşte, yine UNWTO’nun Haziran 2011 raporunda en kanlı rakiplerimiz olan İspanya, Fransa ve İtalya’nın turizmdeki kayıpları açıkça ve ölçülerek ortaya koyuluyor. Yani büyükler pay kaybediyor ve bunları da sırada bekleyen ülkeler hemen kapışıyor. Henüz Anadolu potansiyelini devreye sokamamış olan Türk turizminin bu konudaki politika ve stratejisi bile, artık tozlu raflarda bekleyerek eskimiş durumdadır.

TURİZMDE LİDER ROLÜ KİMİN ELİNDE?  

Ülke turizminin gelişim sürecinde, devlet adına düzenleyici bir kamu görevi yürütme gayretinde olan Turizm Bakanlığı, eskiden pek fazla varlık gösteremeyerek etkili olamazdı. Çok sayıda sektörde etkin bir koordinasyon gerektiren turizmde, gerekli yetkilerle teçhiz edilememiş olan bakanlığın bu durumu normal görülerek ‘ricacı bakanlık iş yürütemedi’ şeklinde hoş görülürdü.
Fakat aradan geçen süre içinde kaydedilen değişikliklerde, bakanlığın yetkileri artırılmış olsa da, turizm açısından gözüken, ‘etkisiz bakanlık’ özelliğinin son yıllarda iyice pekişmiş olduğu gerçeğidir. Birçok önemli alan ve merkez ilan edilmiş olmasına rağmen, buralarda planlama ve uygulama yapamayan bakanlık, bünyesindeki yetersiz kadroları ve uzmanları bile son kesitte kaybetmiş durumdadır.

2005 öncesinde 3-5 yıl “ikinci turizm hamlesi” antrenmanları yapan turizm uzmanlarımız, 2007’de resmi gazetede yayınladıkları 2023 turizm stratejisine, gözden ve gönüllerden uzak kalarak unutmuş haldeler. Bu yıl itibariyle vadesi dolmakta olan eylem planının revizyonunu kimin ve ne zaman yapacağı büyük bir merak konusu olarak ortadadır. Bakanlık Kültür çalışmakta ve Turizmi şiddetle ihmal etmektedir.

Teorik olarak yetkili ve etkili olması beklenen bakanımızın, yöresel turizm yönetiminde tıkanan ve hatta kilitlenen destinasyonlarımızı komple rahatlatma görev ve sorumluluğu had safhadadır. Bunu aşmak için de, basit olarak turizm stratejisi eylem planı hükümlerinin 10. Maddesinde yer almış olarak, 5 yıldır uygulanmayı bekleyen Turizm Konseyi Modelinin tüm yurt çapında işletilmesi gerekmektedir.

Hal böyle iken, bakanımızın (son kesitte) tüm gayret ve çabalarını bütün bakanlık kadrolarıyla birlikte İzmir’in destinasyon sorunlarını çözmeye hasretmiş olduğu görülmektedir. Ortam oluşturularak ve yetki verilerek her yörenin kendi sorunlarını çalışması ve tümüne merkezden bakanlık desteği sağlaması beklenirken, fiilen olanlar çok farklıdır. Oyunun kuralları ve bakış açıları bir türlü değişememektedir.

Beklenenlerden ve kurgulanandan çok farklı bir şekilde, yörelerin balık tutmasını öğrenecek ortamları kalmamakta ve kendilerine sunulacağı kararlaştırılmış olan düzenler kurulmamaktadır. Bunun yerine, tek bir yörede balığa çıkılarak, bugüne kadar keyfi bir şekilde ihmal edilmiş olan eylem planları ve ülkenin diğer yörelerinin fiili ihtiyaçları rahatlıkla askıya alınmakta ve/veya kulak arkası edilebilmektedir.

KAYBEDİLEN ZAMAN TELAFİ EDİLEMEZ!


İşte yakın tarihteki piyasa uygulamalarında çok açık ve net olarak belirlenen bu özellikler ve tutumlar nedeniyle de, bu konudaki teşhis ve uyarılarımızı netleştirme ihtiyacına girmiş bulunuyoruz. Zira, 2009 yılından itibaren bakanlıkça askıya alınmaya başlanan turizm konularını, tüm 2010 yılı boyunca dile ve gündeme getirme gayreti içine girerek, toplam 30 kadar makale ile bunları açıkça ortaya koyduk.

Bu yıl başında ara vererek seçimi de bekleyerek geçen bir 8 aylık sürede ise, hiç bir şeyin değişmeye niyeti olmadığını, olayların içinden fiilen görerek ikna olduk. Ülke turizminin mevcut durumu ve var olan potansiyeli gereği, yaşanan gecikmelerin kayıp hanesine geçen fatura bedelleri aşırı ölçülerdedir. Bu kapsamda, makro düzeyde milli kayıplar anlamına gelen bu bedelleri, ayrıca yeri geldikçe açacağız.

Değişimin yeri ve zamanı gelmiş ve hızla geçmektedir. Küresel düzeyde ilk 10’a giren Türk turizminin, neden işin başında ilk 5’e girerek turizmin aslanlar sofrasına oturamadığını anlamak gerekmektedir. Bu kapsamda, pay ve verim yükseltmek konusunda hemen yapılabileceklerin ihmali veya ertelenmesi, çok büyük zararlarla eşdeğer anlam taşımaktadır. Fakat değişim rüzgarları boşu boşuna esmektedir.

Söz konusu makro turizm bakışı ve yorumu çalışmalarımıza (tepki alınmamasına rağmen) sabırla ve vicdanen devam etmek zorunda hissediyoruz. Zira, henüz piyasanın da farkına varamadığı boyutlarda göz göre göre uğranan kayıplar ve ulusal çıkarlar söz konusudur.  Bu fiili durum ve koşullar karşısında piyasayı (bıkmaksızın) açıkça uyarmak ve belirtmek gereken hususlar şunlardır;

1) Türk turizmi, bu güne kadar yaşanan olumsuzluk ve gecikmelerden çok büyük kayıplara uğramıştır,

2) Gelişen turizmi yönetmek için yeni yapılan 2023 Turizm Stratejisi (son gelişmelerle) battal olmuştur,

3) Daha fazla zaman ve kan kaybedilmeksizin “turizmde acil toparlanma tedbirleri” gerekmektedir,

Net bir deyişle; başarılı gibi gözüken turizm mekanizmasının içindeki ‘eskiyen’ ve hatta ‘çürüyen’ kritik unsurların revize edilerek yenilenmesi konusunda yıllardır atılan adımlar, sonuçsuz kalmıştır. Bunun sonucunda piyasada hakim olan müzmin ticari randımansızlık ve zaman kaybı, mutlaka aşılmalıdır.

Seçimler sonrasında oluşan yeni hükümette Kültür ve Turizm Bakanımızın değişmemiş olmasının ne anlama geldiği, henüz bizce belirsizdir. Zira, eski dönemde bu konularda tam bir “atalet” söz konusudur.  Ülke turizminde erişilen boyutlarda içine düşülen çıkmazların aşılması için ‘makro kararlılık’ gereklidir. Acaba yeni dönemde, bu konularda kaydedilen çok kritik gecikmeler ve tereddütler telafi edilecek midir?


Bu Makale 17.10.2011 - 08:53:14 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Mantıcı 20.09.2011 - 09:35

    Çok doğru konulara dikkat çekiyorsunuz. Kaleminize sağlık sayın Cengiz...

Yazarın diğer yazıları
Tüm Yazıları
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.