Serdar Sağlamtunç / FCSI

Rekabet

Enerji her zaman en kolay ilerleyebileceği yöne, yani en az direnç olan tarafa doğru yol alır.

  
Rekabet, çalışma hayatında yarışmanın diğer bir tanımlanması olarak kabul edilebilir. Ancak bu olgu fazlaca ihmal edilen ufak bir detay özelliğe sahip çünkü çoğu kez orantısız güçler kullanılarak bir yerlere varılmaya çalışılırsa sonuç alınamıyor. Belki de basit bir örnek ile ele alırsak, 100 metre koşucusu ile 1,500 metre koşucusunun yarışının rekabet olmayacağı ortadadır. Çalışma hayatında da buna benzer ve ölçüde dengesi kaçmış olan çalışmalara rekabet adının verilmesi işin yorumlanması ve sonuç çıkartma ilişkisinde sorunları beraberinde getirmektedir. Tamamen bir kargaşa ortamını işaret eden benzer durumlar belki bir müddet göz ardı edilebilir şartları üzerinde taşımaktadır ancak iş daha büyük boyutta ve uluslar arası arenaya taşındığında bu yanlışlığın diğer parçası olan kalite ayağı sürekli olarak boşta kalmaktadır.   
 
Konuya turizm açısından bakarsak rekabet olarak kabul ettiğimiz kategorileri birebir ele almazsak bugün yaşanan garip durumlarla karşılaşmak olasıdır. Turizmi bir sektör olarak ele almadan sadece gelen ve giden turist sayısını açıklamak ve şaşalı söylemler, bir şekilde 1980 yılında başlatılan sözde turizm açılımını diğer yıllardaki gibi cılız ve başarısız bırakmıştır. Bugün yapılmakta olan onlarca yeni tesis, yenilenen bu sayıdan daha fazla diğer tesisler sadece inşaat sektörüne canlılık kazandırmakta gibi görünmektedir ancak turizme sektör tanımlaması ile bakmadan yapılacak her hareket günün tekrarı olacaktır. Burada yapılması zaruri olan bir diğer saptamanın ise 1980 yılı kafasıyla konuyu dile getirmenin bir fayda sağlamayacağı noktasının artık anlaşılmasıdır. Dünyadaki gelişimi takip etmeden, ürün çeşitlemesi ve çevre duyarlılığı olmadan yapılacak çalışmaların bir hükmü yoktur. Eğer rekabet ortamı tam olarak algılanıp bu olgunun iç ve diş dinamikleri ortaya konulmadan ne kadar başarı sağlanır tartışılabilir bir önermedir.      
 
Bu girizgâhtan sonra konuya yakından bakmaya çalışalım. Rekabet, kurallarına uygun olarak tatbik edilirse bir yarışma ortamı ortaya çıkar ve bu oluşum sonuçta yapılan işin niceliğini doğrudan etkileyecek bir etkiye sahiptir. Çünkü bir sonraki aşama kalite derecelendirmesidir. Hangi iş olursa olsun sonuç olarak en iyi kaliteye ulaşmak hedefi en doğru çalışma prensibidir. Bu durumu yakalamak olası mıdır, onu tartışmaya açmak isterim. Yapı taşlarını üst üste koyarken bazı ölçütlere dikkat ederseniz ancak uyumlu ve pratik anlamda kaliteli bir inşaat elde edersiniz. Bu kıstaslar eğer uyumlu olarak elden geçirilse sonuç başarılı olacaktır. Bu aşamada yapı taşlarının nasıl olması gerektiğinin tarifi ve benzerleri arasından seçimin tarafsız yapılması bir yarışı başlatır. Bu yarış daha iyi ve uygun malzemelerin kullanılmasını sağlar. Seçkin malzemeler kullanıldıkça hedef çıtası yükselir ve dolayısıyla piyasada satılacak malzemeler belirlenmiş eşiği geçmek için yenilik, icat ve iyileştirme çalışmaları yapmak zorunda kalırlar. İşte rekabet tam da bu noktada başlar. Eğer dikkatli bir şekilde filmi başa sararsak, bir ürünün kendi kulvarında rakiplerini geçmek için ortaya koyacağı tüm çalışmalar rekabeti basit olarak tanımlamaya yeterlidir.  
 
Rekabet, ürünün iyileşmesine hizmet ettiği süre içinde doğrudan her paydaş için kazanılmış değerleri ifade eder.  Böylece üreten, uygulayan ve kullanan kişi ve firmaların kazanmaları söz konusudur. Bir cihaz üreticisi o ürününün üzerinde sürekli olarak geliştirici çalışma yapmazsa, güncel teknolojiyi kullanıma sunmazsa cihazın pazarlamasında sorun yaşayabilir. Sürekli ilerleme ve yenilik ancak satışları belli oranda artırıcı etki yapabilir. Aynı süreç içinde kullanılan hammadde, metal, boya gibi imalatı destekleyen ürünlerin de vasfının değişmesi ile ürün farklılaşır ve diğer ürünlerle arasındaki rekabette etkin olmaya başlar. Burada yanlış giden sistem, rekabetin bir tesisteki tüm cihaz ve donanımın sadece bir firma tarafından sağlanması şeklinde algılanmasıdır. İşte tam da kısır döngü oluşturan düşünce ve hareket tarzı bu fikirden kaynaklanmaktadır. Farklı bir pencereden bakılırsa bu durumun üretici ve yatırımcı bakımından avantajlı olarak görüldüğü algı yanlışlığı ortaya çıkar. Çünkü projelendirme ve detay çözme eksikliği nedeniyle yatırımcı, uzman olmadığı cihazları seçerken, tek firma ile anlaşma yaparak tüm çözüm ve riski bu firma üzerine atarak işini kolaylaştırmış olmaktadır. Buna karşılık firma ise tüm ürünleri satacak bir olanak bulduğu için elinde ne varsa onları pazarlamak gayreti ile davranmaktadır. Her iki taraf için rekabet söz konusu olmadığı gibi en pahalı çözüm alınmış olmaktadır. Firmaların seçimi sırasında ortaya çıkan teklif değerlendirmesi yanlış olarak rekabet olarak adlandırılmaktadır. Ancak şeffaf ve açık ihale sistemine alışık olmadığımız için sürekli elmalarla armutları mukayese ederek vakit kaybetmekteyiz. Tekrar başa dönersek anlatılan sistemde başlangıç noktası ve kulvarlar eşit olmadığı için rekabet söz konusu değildir.   
 
BİR ŞEYİ EĞER HEP AYNI ŞEKİLDE YAPARSANIZ HATALARI TEKRARLARSINIZ
 
Her yeni soruna olmasını umut ettiğimiz şekilde değil, gerçeklere, size sarılması gereken gerçeklere ulaşmak umuduyla yaklaşın. Bulduklarınız hoşunuza gitmeyebilir. Bu durumda onu değiştirmekle yetkilisiniz. Ancak bulduklarınızın durumun gerçekleri olduğunu düşünerek kendinizi kandırmayın. Bernard M. Baruch 
 
Cihazlardan başlayarak yaptığımız örnekleme ortada durmaktadır. Cihazlar işletmenin en önemli kısmıdır çünkü çalışmaları sonucunda ortaya çıkan her durum müşteri tarafından hizmet olarak değerlendirilmektedir. Bir otelde havalandırma, sıcak su, mini bar, TV sorusuz çalışıyorsa, çarşaf ev havlular temiz ise, yemekler gereği kadar pişmiş ve lezzetli ise memnuniyet ortaya çıkacaktır. İşte bu aşamada cihaz seçimi kaliteye, kalite de müşteri memnuniyetine doğrudan etki yapmaktadır ve rekabetin şartlarını belirlemektedir. Dikkat ederseniz fiyat konusu söz konusu edilmemektedir. Bunun nedeni ise rekabet ortamında fiyatların aşağı yukarı yakın seviyelerde olacağı ve fiyat baskısının azalacağıdır. Ancak bu şartlar altında ilerleme ve gelişmeden söz edilebilir. Cihazların çalışırken sarf ettikleri enerji, pişirme yaparken et veya sebze miktarının azalması yanında görsel değişimler, çarşafların temiz ve düzgünlüğü gibi etkenler işletme maliyetlerini doğrudan etkileyen faktörlerdir. İşin can alıcı noktası, cihaz seçmenin bir uzmanlık işi olduğunun kabul edilerek üreticilerin ürün çeşitliliği yerine ürün özelliğine yönelmelerine yardımcı olmaktır. Bir aşama sonrası bir marka yaratmaktan geçmektedir. Rekabet olmazsa ne marka olur ne de rakiplerle baş edecek ürün.
 
Rekabet algısı eğer iyi değerlendirilirse özellikle turizm sektöründe kazanımların artacağı bellidir. Seçici olmak özelliği yatırımcı ve inşaat firmaları tarafından kabul edilmeli ve sektör bu yapıya göre tekrar yapılandırılmalıdır. Bugün fiyat tekliflerinin dip rakamına göre hareket eden işletmelerin bir sonraki aşamada işletme maliyetleri ve cihaz verimlerinden şikâyet etmeleri normaldir. Bunun pek çok örneği yaşanmaktadır. Belki de büyük bir değişiklik yaparak kavramları algılama şeklimizi değiştirmeli ve ticaretin ana prensibi olan kaliteli olanı makul bedelle imal ederek uygun şartlarda pazarlama yetisini kazanmalıyız. Ancak bu şekilde benzer ürünlerin daha iyi üretimleri söz konusu olabilir ve yenilikler ortaya çıkabilir. Rekabetin sürekli indirilen rakamlarla elde edilemeyeceğini de hiçbir zaman unutmamak gereklidir. 
 
Sonuç olarak sürdürülebilen bir kalite tanımını aklıda tutarak yaptığımız işleri en iyi şekilde yapmak konusunda ilerlemeliyiz. Rekabet ortamı katı yönetimlerde ortadan kalkmaktadır. Bunu faşist ve komünist pratiklerde gördük. Bu aşamada kamuyu da şeffaf olması konusunda zorlamak gereklidir. Her şeyi ben bilirim edasıyla konuya yaklaşmak rekabeti sonlandıran bir etkendir. Bunun yerine daha akılcı olarak bir projeyi uzmanlık bölümlerine bölerek her bölümün en üst profesyonel yaklaşımla çözüm çalışmaları yapması önce bölümlerin rekabet içinde olabilecek en iyi sonucu elde etmeleri ve bir bütünü oluşturarak en rasyonel yapıya ulaşmaları sektörler ve paydaşlarını da ilerletecek birden fazla nedene sahiptir. Üretim ve hizmet alanlarında eşit şartlar oluşturmak ve firmaları yarıştırmak kaliteye ulaşmak bakımından en etkin yol olarak görünmektedir. İsteyen bu konuda başarılı örnekleri ve ülkeleri inceleyerek sağlama yapabilir.      
 
Rekabet daha iyiyi ararken kendisiyle bile yarışmanın bir şeklidir. Yoksa birilerinin üzerine basarak üste çıkmak kaygan bir zemin oluşturur. Bugün rekabeti engelleyen bir sistemin galibi yarın aynı sistemin kaybedeni olacaktır. Evrende bu denge hassas olarak çalışır. 
 

Bu Makale 02.04.2013 - 10:07:17 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.