Emir Hepoğlu

İş çok beğenen yok mu?

Malum yeni sezon başlıyor. Herkes ayrı bir telaş içerisinde.
Finans gücü olan krizden faydalanıp yeni tesisleri bünyesine katma, yerinden memnun olmayanlar daha iyisini bulma , işsizler başını güvenilir bir yere sokma derdinde. Herkesin ağzında aynı laf ‘’ İyi bir yer bulursam neden olmasın ‘’. Ardından standart bir kalıp daha ‘’ İyi bir yer kaldı mı hocam , üç beş tesisin dışında yok ‘’. 

Turizm sektöründe, otelcilikle alakalı hizmetler zincirinde  büyük bir kalite erozyonu yaşandığı inkar edilemez bir gerçek. Kimileri bunu her şey dahil sisteminin bir getirisi , kimileri  asıl işi turizm olmayan gurupların sektöre balıklama dalması ve bazıları da bakanlığın denetimlerinin zayıf olmasına bağlıyor. Tüm bu nedenlerin her biri bu konuda etkin rol üstlenmiş olabilir. Ancak sürekli gelişen ve grafiklerde büyüme trendi gösteren bu devasa sektörün asıl amacı olan iyi ve kaliteli hizmet düsturunun da atlanmaması gerekiyor. 

Gerekiyor gerekmesine de, her ne hikmetse en geri planda olan maalesef bu konu. Her şeyi birbiri ile ilişkilendirmek gayet basit. Mutlu patron, mutlu yönetici, mutlu müdür, mutlu şef, mutlu personel ve elbette iyi ve güler yüzlü hizmet alan mutlu müşteri. Liste uzar ya da kısalır ancak sonuç değişmez. Tablo bu yönde şekillendiği sürece herkes mutlu ve mesut olur. 
Ancak doluluk oranları  istenilen düzeyde olmadığı taktirde doğası gereği patron tüm stresini yöneticiye aktarır. Bütçesini dengede tutmaya çalışan yönetici departman müdürleri üzerinde baskısını artırır . Kendini baskı altında hisseden departman müdürü negatif enerjisini şeflerine ve çalışanlarına aktarır. Tüm bu yükün altında ezilen personel ise beş karış suratla servise çıkar ve sonuç elbette felaket olur.

Unutulmamalıdır ki kaliteli ve ayakları yere basan bir turizm modeli yaratmanın yolu en başta gülen yüzlerin  çoğalmasından geçer. Bir türlü on iki aya yayamadığımız turizm sektörümüzde , her sezon sonunda kapıya konan binlerce insanın bu şartlarda bile azda olsa misafire güler yüz gösterebiliyor olması mucize değil de nedir sizce. İşsizler ordusuna her sonbahar katılan binlerce deneyimli ve donanımlı turizm çalışanı , ne kadar üzücü bir tablo.

Ülkemiz genelindeki işsizlik oranlarına kabaca bir göz atacak olursak ; 15 /02 / 2010 da TÜİK tarafından yapılan açıklamaya göre, Türkiye genelinde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 233 bin kişi artarak 3 milyon 270 bin kişiye yükselmiş. İşsizlik oranı ise 0,5 puanlık artış ile yüzde 13,1 seviyesinde gerçekleşmiş ve kentsel yerlerde işsizlik oranı 1 puanlık artışla yüzde 15,3, kırsal yerlerde ise 0,4 puanlık azalışla yüzde 8,7 olmuş. Rakamlar elbet değişken ve tek başına bir şey ifade etmiyor. Konuya bir de gerçek hayattan, yani yaşanmışlıklardan yola çıkarak bakalım. 
 
İŞ ÇOK BEĞENEN YOK
 
İş ve cep telefonlarım her sezon başlangıcında, genelde şubat on beş itibari ile gece gündüz hiç durmadan işler. Arayanlar genelde eski çalışma arkadaşlarım, şeflerim ya da onların tanıdıklarıdır. Bu değişmez senaryonun daimi aktörleridir onlar. Sohbet konusu malum olduğu üzere yeni iş imkanları üzerine şekillenir. Elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışır , olabildiğince fazla insanı personel arayan arkadaşlarıma yönlendirmeye  çalışırım. Benzer durumları hepimiz zaman zaman yaşamış, insanlara yardımcı olmanın verdiği hazzı mutlaka tatmışızdır.
Ancak bir de son zamanlarda sıklıkla karşılaştığım yeni bir durum var ki, mutlaka irdelenmesi gereken toplumsal bir olay olduğunu düşündürüyor bana. Dikkatinizi çekmek isterim bu anlatacaklarım yaşadığım onlarca benzer olaydan sadece bir tanesi.. Efendim malum şahıs, yani birileri tarafından iş bulmam rica edilerek yollanmış zatı şahane. Genelde önce telefon açar, ofisimi öğrenir ardından randevu verdiğim saat haricinde ( belki beni yakalayamaz şüphesi ile ) gelir ve ben müsait olana kadar bekler. Ardından tanışma faslı ve iş deneyimi konusunda sohbet edilir. Nasıl yardımcı olabileceğime dair sorular sorar , gelen cevaba göre kafamda şekillendirir ve not alırım , zira gelen bilgiler doğrultusunda yönlendireceğim tesisler önceden bellidir. 
Acındırma taktiği bir klasiktir. Mutlaka en az altı aydır işsizdir ve kirasını ödeyememiştir. Ev ve cep telefonları ya kapanmıştır , ya da kapanmak üzeredir. Varsa eğer askerdeki oğluna harçlık yollayamamıştır. Aylardır evine et girmemiştir , alışverişe çıkacak parası kalmamıştır. Ekonomik durum bozuk olduğundan eşi ile muhabbetleri bozulmuş ve nerede ise boşanacak duruma gelmişlerdir. Anlattıkları , konsantre olduğunuz taktirde sizi öyle bir melankolik duruma sokar ki ,  görüşmenizin ardından psikolojik yardım almanız  bile gerekebilir. Üzülürsünüz, utanır, sıkılırsınız, hatta geç sen benim yerime otur allasen diyesiniz gelir içinizden, korkudan diyemezsiniz zira onun yaşadıklarını yaşama cesaretini kendinizde bulamazsınız.

Durum öyle bir hal alır ki , bu gariban kardeşime mutlaka iş bulmalıyım  düşüncesi ile aylardır konuşmadığınız hatta küs olduğunuz arkadaşlarınızı bile arar rica minnet yardım istersiniz. Kendisinden birkaç gün opsiyon istediğiniz bu yardıma muhtaç insan için çabalar , en az birkaç görüşme ayarlar ve ardından tüm bilgileri kendisine aktarmak için tekrar randevulaşırsınız. Ve o gün gelir çatar . Yardım edeceğiniz için büyük bir huzur ve mutluluk hissetmektesinizdir. Bu güzide insana bir iş bulacak ve onun evine birkaç kuruş da olsa katkıda bulunmasını sağlayacaksınızdır.

Sırası ile göndereceğiniz tesisleri , bölgeleri , isim ve adresler ile telefon numaralarını  yazdırmaya başlarsınız nev-i şahsına münhasır kişiye. Buraya kadar her şey yolunda gitmektedir , ancak çizik plağın çıkardığı ses benzeri bir gıcırtıyla uyanırsınız o tatlı rüyanızdan. Neden mi ? , çünkü bu hanım ya da bey , ya tesisi , ya da departman yöneticisini beğenmemiştir. Tesisin yeri çok uzaktadır , sabah 06:30 da kalkarak servis aracına binmek istememektedir. Hem bu tesisleri daha önce çalıştıkları ile kıyaslayamaz bile. Zaten orada çalışanların bir kısmı ile aynı mahallede oturmaktadır ve personel aradıklarını oda bilmektedir.

Aslında maaşı da bir önce çalıştığı tesisten birazcık daha düşüktür , sezonluk değil on iki aylık iş olması umurunda değildir . Zira sezonluk tesiste Tip alma şansı daha yüksektir. Daha birkaç gün evvel belene kampından kaçmış mülteci muamelesi yaptığınız vatandaş rolünü değiştirmiş ve gerçek yüzünü göstermiştir. Aptal yerine konmanın verdiği üzüntü ile görüşmeyi sonlandırdığınızda yaşadığınız son hayal kırıklığı ise sahte gariban kapıdan çıkarken arka cebinde gördüğünüz pahalı Amerikan malı sigara paketidir.
Herkes böyle değil elbette, gerçekten işe ve aşa muhtaç çok fazla insan var . Her gün , her dakika yenileri ekleniyor bu koca orduya. Ancak sektörün dinamikleri çalışan taifesini bu duruma getirdi. İnsanlar her sezon sonu kapı önüne konmanın acısını bizlerden bu şekilde çıkarmaya başladılar . Ve bu arada sektörde yeni bir tanımı , yeni bir ismi  hak eden farklı bir insan modeli çıktı ortaya…

‘’ ANDROID OTELCİ  ‘’ haftaya yeni yazımızın konusu olacak. 

Saygılarımla

Bu Makale 07.03.2010 - 08:53:29 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • 01.03.2010 - 10:03

    Emir bey yazdıklarınıza sonuna kadar katılıyorum. Belki aynısı değil ama benzerlerini bir çok defa bizzat yaşadım.İnsanların tatminsizliği had safhada. İşsizlik rakamlarının artmasının ana sebeplerinden birinin de bu olduğunu düşünüyorum. Çok iyi betimlemişsiniz kutlarım.

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.