Emir Hepoğlu

Göcek Koyları

Yeri geldiğinde değil bölgenin, dünyanın en güzel ülkesi olarak yere göğe sığdıramadığımız cennet vatanımızın başı yine dertte!

Hayır siyasi bir yazı değil bu, hemen ağız bükmeyin öyle. Bu tamamiyle çevre, yaşam, sürdürülebilir turizm ve kültür kaygısıyla yazılmış bir makale. Hatta konu dönüp dolaşıp her ne kadar siyasete değmek istese de ben o topa girmemekte kararlıyım. Dolayısı ile ilginizi çekmeyecek bir konu muhteviyatımız var ise baştan haberiniz ola!

BENİM BAKIŞ AÇIM

Derdim Göcek koylarının imara açılıyor olması. Hem de ne dert, öyle böyle değil Allah sizi inandırsın. Her sene bir kaç kez ziyaret ettiğim ve her gidişimde beni sil baştan büyülemeyi başaran Göcek ve koyları elden gidiyor mu acaba?

Haber metni aynen şöyle "Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Muğla’da “Göcek Koyları” diye anılan Bedri Rahmi, Akbük, Göbün ve Küçük Sarsala koylarını ihaleyle kiralayacak. Kiralamayla doğal güzelliği ile ünlü koylar tesisler için yapılaşmaya açılacak."

Açılacak, açılacak da kimin ne işine yarayacak? Ne işe yarayacağı bir ihtimal Abdal'a bile malum elbette ama benim sorduğum soru başka. Son kale'de yıkıldıktan sonra ne halt edeceğiz bilen, düşünen var mı?

Yani basit anlatımı ile memleketteki gelişme trendini yakalamış yat turizminin geleceğini bu kararları alırken en azından bir kişi olsun düşündümü? Bir kişi çevre ve doğa katli kaygısı ile kalkıp da itirazda bulundumu? Yoksa biat etmek, ses çıkartmamak kalıtsal bir psikolojik duruma mı dönüştü ruhlarımızda.

Bizim dantel kıvamında koylarımız, Yunanların ise yüzlerce adası var Ege'de. Her yıl binlerce özel tekne ( yat ) bir zamanlar "Türk Gölü" olarak anılan Akdeniz'in masmavi sularına yelken açıp dümen kırıyor. Kimi yazını, kışını burada geçirirken, kimi tüm sahilleri keşfetmeyi seçiyor. Bilvesile Akdeniz'e sahili olan her ülke bu gezgin taifeden ciddi gelir elde ediyor.

Ve o ülkelerin herbiri ( ki aralarında az gelişmişliklerini bahane ederek küçümsediklerimiz var ) "yat turizmi" için olmazsa olmaz koylarını göz bebeği misali koruyor ve betonlaşmasını engelliyorlar. Bizim klasik bir geyiğimiz var turizmde. Aranızda hatırlayanınız var mıdır bilemem; Efendim evveliyatta, yani turizm bu ülkede daha yeni emeklerkene İspanyol ecnebisi gayet yetkili bir zatı muhterem ' bakın a dostlar biz zamanında hata eyledik ve tüm sahilleri oteller ile doldurduk, şimdi ise tüm sahilimiz blok "beton duvar" kıvamında, biz ettik siz etmeyin hocam'  demiş.

Amcabey demiş de dinleyen kim? Kuvvetle muhtemel bu değerli uyarının hemen ardından Antalya sahillerinin fütursuz katlinin onayı çıkmıştır, araştırmakta fayda var! Zaten "Koyların Turşusunumu Kuracağız" diye söylemde bulunan nevi şahsına münhasır ATİLLA misali zaferden zafere koşan KOÇ gibi Nazır'larımız olduğu sürece biz ne desek BOŞ bu memlekette.

Bu kadar iğne ve kinaye kafi. Baylar, bayanlar yat turizmini falan geçtim, yapılan şey düpedüz DOĞA KATLİ! Koyları imara açtığınız vakit YOK olacak binlerce çeşit türün hesabını verecek delikanlı var mı aranızda, onu soruyorum ben? İmara açtınız ( bir ihtimal otelleri diktiniz ) peki bunca yatı, tekneyi  marinalara mı mahkum etmeyi düşünüyorsunuz.

Yatçılar bilir bu işin keyfi keşfedilmeyi bekleyen koylardır, kuytulardır. Fırtınada sığınırsın ayrı güzel, güneş tepedeyken keyfini çıkartırsın ayrı güzeldir. Koylarda tekneden tekneye çaya, sohbete, yemeğe gitmek adettendir. Denizlerde sıkı dostluklar hep bu vesileler ile kurulur. Hatta memleket nasıl kurtulur geyiği kahvehanelerin haricinde yatların güvertelerinde en keyifli şekliyle icra edilir.

Yat turizmi dediğimiz olay eğer detaya girmezsek genellikle yazın Akdeniz, kışın ise Karayipler'i besleyen benzeri olmayan bir turizm çeşididir. Kanaviçe kıvamında 8484 KM sahilimiz olmasına rağmen ve halen yat turizminde istediğimiz noktaya gelmemişken, olanı da mahfetmek ve yok etmek gezegende benzeri zor bulunabilecek bir tavır olsa gerek.

Hırvatistan, İtalya ve Yunanistan koptu gidiyor, su akar Türk bakar misali biz sadece gelişmeleri izlemekle yetiniyoruz. Allah'a çok şükür Türk yatırımcılar bu işi çok önceden uyandılar da bu saydığımız ülkelerde çoktandır Türk yöneticiler ve işletmeler bulunmakta.

MARİNA YÖNETİCİSİNİN BAKIŞ AÇISI

Yukarıda yazdıklarımın hepsi nacizane kendi görüşüm. Elbette yeterli olmadığı kanaatindeyim, zira tek taraflı bakış açısının bizi yıllar boyu ülke olarak geri dönülmez şekilde ne tür hatalara sürüklediği malumunuz. Bende bu düşünceden hareketle konuyu uzun yıllar boyu marina yöneticiliği yapmış, sektörde gayet iyi bilinen ve tanınan ve benim fikirlerine  ziyadesi ile güvendiğim bir kadim dostuma sorayım dedim.

İyiki de öyle yapmışım. Neden mi? Öncelikle karşı çıkar, itiraz eder, olmaz kardeşim der filan diye düşünmüştüm. Ama ne ilginçtirki son tahlilde kazın ayağı hiç de öyle değilmiş. Telefonda konuştuğum bu değerli dostum beni ters köşeye yatırdı desem yeridir. İlk önce koyların imara açılmasını ele aldık kendisi ile. Vizyoner bakışı ve engin bilgisi ile beni aydınlattı ve sonunda ben de yat turizmi ve koylarımız konusunda NIRVANA ya ulaşmış oldum.

İlk olarak yat turizmi konusunda dünya genelinde hiç de azımsanacak bir durumumuz olmadığını öğrendim. Bilhassa mevcut işletmelerin (% 80 i ya da biraz daha üzeri) çok kaliteli hizmet verdiklerini, bilhassa alt yapı ve servis konusunda dünya genelinde gayet üst sıralarda seyrettiğimizi büyük bir mutlulukla dinledim, keyiflendim. Ancak mevcut marina sayısında biraz geride olduğumuzu öğrenince de üzüldüm doğrusu. Yani kıyılarımızda biraz daha marina işletmesine ihtiyacımız varmış yatırımcıya bu vesile ile duyurulur.

Ardından bu kıymetli dostum koyların imara açılmasına karşı olmadığını, bilhassa belki de daha iyi olacağını söyleyince biraz şaşırdım doğrusu. İmara açılması değil de, imarın ardından yapılacakların onu ve yat sevdalılarını daha fazla ilgilendirdiğini aktardı. Otel yapılmasına o da karşı, ancak bir kaç farklı fasilitenin koylara konuşlandırılması tam aksine en büyük temennisi.

Öncelikle küçük birer iskele hiç fena olmaz diyor, ardından düzgün, temiz ve bakımlı tuvaletler ve duşlar olmazsa olmazı imiş bu işin. Zira koylarda günübirlik konaklayanların zaruri olarak çalılklarda hacet gidermesi hem yeni bir şey değil hem de ihtiyaç vuku bulduğunda gayet elzem insani bir durum olarak karşımıza çıkmakta. Bu eşsiz güzellikteki koylara Fransa'daki Provence mimarisi tarzında yapılacak kaliteli restorant ve barların ülke yat turizmi açısından fazlası ile fayda sağlayacağını ve aslında ciddi de bir ihtiyaç olduğundan dem vuruyor değerli dostum.

ÇEVRECİ BAKIŞ AÇISI

Bu açıdan baktığınızda yaptığımız her bir proje külliyen hata zaten! Endemikleri yok ediyoruz, türlerin neslini tüketiyoruz, çevreyi geri dönülmez şekilde kirletiyoruz, çevrecilik adına yapılan acemice projeler doğaya daha çok zarar veriyor, vesaire vesaire. Yerden göğe kadar haklı bir bakış bu bakış. Elbette asgari müşterekte buluşmak gelişimin bir gereği olarak önümüze çıkmakta. Sermaye sahiplerinin ve çevreci korumacı düşüncenin sınırları aslında gayet net ve bir o kadarda keskin. Zaman zaman rahatlatıcı açıklamalar vesilesi ile gerginlikler atlatılmaya çalışılsa da illa da "yemezler canım" diyen birileri çıkıyor pek tabii ki.

SONUÇ OLARAK

Çevrecilerin kaygılarını en ince ayrıntısına kadar paylaşsam ve onları desteklesem de bir yanım da ülkenin ve ülke turizminin gelişmesinden yana tavır alıyor. Marina yöneticisi dostumunu düşünceleri bana daha sıcak gelmekte. Koylara otel yapmak yerine farklı mekanlarla süslemek çok daha akılcı olur.

Çevreye saygılı işletmeler, sempatik ve şık mekanlar, kaliteli hizmet, benzersiz servis, temizlik ve hijyenik ortamlar yapamayacağımız şeyler değil. Çok daha güzellerini farklı destinasyonlarda hayata geçirebilmeyi başardık. Aynısını bu nadide koylarda da yaratabilir ve dünyanın konuştuğu mutena mekanlar ortaya çıkarabiliriz. Akdeniz, Türk, Fransız ve İtalyan mutfaklarının en güzel örneklerinin tadılabileceği, kaliteli şarapların mevcut olduğu, sadece yat ve teknelerle ulaşılabilen mekanlar yaratmak bizler için hiç de zor olmasa gerek. 

Ayrıca konaklama hizmetimizd e eksik kalsın, yemeğini yiyen, içkisini içen gitsin yatında, evinde ya da otelinde uyusun gari!

Bu Makale 29.04.2015 - 19:07:47 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Zafer Cengiz 10.04.2015 - 09:28

    Yıllardır tüm dünyada (her türlü engellere rağmen) Sağlıklı gelişmesine devam edebilen turizmde, bugün en geçerli tren SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK kapsamında Çevre Saygısı ve Doğaya uyumluluk değil midir Emir Bey? Bizde hep öne çıkan kolaycılık ve bencillik prensipleri kapsamında bozulan tüm dengeler ise, akılcı çözümlerin sürdürülemediği kanıtlarını sergilerken, önerinizi tekrar gözden geçirmenizi Şiddetle tavsiye ederim. Zira bakir kalan son koylarda zevkle piknik bile yapılır ama, adım atılması Yassahlaşan ve betonlaşan doğanın geriye dönüşü var mıdır?

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.