Emir Hepoğlu

Antalya Kaleiçi 1. Uluslararası Jazz Festivali

Antalya Kaleiçi 1. Uluslararası Jazz Festivali şeklinde başlık atmam kimine ütopik gelecek bir hayalin dışa vurumundan ve kelimelere dökülmesinden öte yalvarma kıvamında bir dilek nerede ise.
 
KALEİÇİ VE BEN

Sanırım benim bu Kaleiçi sevdam hiç bitmeyecek, yılda en az bir kez bu nadide bölge ile ilgili bir makalem konti garanti okuyucu ile buluşuyor. Kah gördüklerimi yazıyorum, kah eleştirilerimi ama yazının sonunu hep sevgiyle bağlıyorum, Kaleiçine olan sevgimle. 

Doğma büyüme İstanbul çocuğuyum ve çocukluğumun Galata, İstiklal, Sultanahmet, Teşvikiye ve Beşiktaş sokaklarında geçmiş olması farklı kültürlere, eski zamanlara ve tarihe olan ilgimi artırmış olsa gerek. Bu nedenden dolayıdır ki ben hala İstanbul’a aşığım, ancak bu aşkı malum sebeplerden dolayı  ‘’Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli’’ kıvamında sürdürmenin daha iyi olacağı kanaatindeyim.

KNEB 19 marka Tahtakale’de işportadan aldığım Rus malı fotoğraf makinem ile tüm bu gördüklerimi ölümsüzleştirmeyi denemeye küçük yaşlardan itibaren başlamış ve bunu bir nevi Ara Güler’cilik oyunu haline getirmiştim. Zira sahaflardan aralarında Ara Güler'in de olduğu fotoğraf sanatçılarının kitaplarını alır, çoğunluğu siyah beyaz olmak üzere kopya vari denemeler yapardım. 

Antalya’ya geldiğimde ise aynı sıcaklığı ve kültür yoğunluğunu bulduğum yegane mekan olmuştur Kaleiçi. Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve sonrasında genç Türkiye Cumhuriyetinin en gözde liman kentlerinden olan Antalya bu kültürel zenginliğinden mütevellit kısa sürede kendine bağladı beni. Son bulguların ışığında (MÖ) 4.yüzyıla tarihlendirilen yerleşimleri ile Antalya hiç şüphesiz gerçek bir kültür mozaiğidir. 

Modern zamanların bir getirisi olarak ise Kaleiçi,  Akdeniz’e kıyısı olan her turistik şehirde olduğu gibi gece kulübü, bar, restoran, cafe, hediyelik eşya dükkanları ve butik otellerin bolca bulunduğu bir OLD CITY konumunda kullanılmaktadır halen. Kaleiçi, kimi zaman çok popüler olan, arada yıllarca unutulan, kötü kişi ve işletmelerin ellerine terk edilen, sonra tekrar hatırlanan, ardından paylaşılamayan ve ‘’Yedi Kocalı Hürmüz’’ misali birçok kurum ve kuruluşun hak iddia ettiği bir garip küçük şehirciktir. 

KALEİÇİ YENİDEN KEŞFEDİLİYOR AMA SORUNLARIMIZ VAR!

Keşfediliyor derken arkeolojik kazı çalışmalarından bahsetmiyorum elbette ( ki emin olun kazılsa altından on tane daha Kaleiçi çıkar ya neyse ), demek istediğim unutulmuş ve terk edilmiş bu güzel sokak ve binaların bilhassa işletmeciler için yeniden gözde hale geliyor olması. Şehir içinde şehir olarak adlandırabileceğimiz Kaleiçi’nin sokaklarında birkaç saat dolaşmanız ne demek istediğimi fazlası ile anlatacaktır sizlere. Zira her köşe başında bir inşaat ya da yenileme çalışması, renovasyona giren ya da yeni açılmakta olan butik oteller, iyi yemek ve kaliteli hizmet sunan restoran ve cafe açılışları, şarap evleri,  tasarım ürünleri satan küçük dükkanlar ve daha birçokları. 

Elbette bunların yanında her zaman şikayet ettiğim ve Kaleiçi'ne yakıştıramadığım ucuz ve kalitesiz hediyelik eşya satıcıları, turist kazıklamayı ilke edinmiş muhtelif işletmelerde yok değil. Ancak iyiler çoğaldıkça kötü ve kalitesiz iş yapanlar zorlanacak, bir kısmı yanlışlarını düzeltmek zorunda kalarak sisteme uyacak, uyamayan ise yok olup gidecektir yaşamın rutin döngüsü gereği. Ve elbette bu yeniden keşfin sonucunda bir takım sorunlar ortaya çıkacak ya da süregelen problemler gündeme daha fazla gelecektir.

Önceliği ilk olarak otopark sorununa versek yerinde olur. Zira Kaleiçi'ne şehrin ne tarafından girmek isteseniz o çevrede muhtelif otopark işletmeleri mevcut, yani yok değil aslında. Ama büyük ATA mızın ‘’Türk milleti zeki ve çalışkandır’’ söylemini gölgede bırakacak kadar tembelleştiğimiz nerede ise tuvalete bile araba ile gitmek istememizden belli. Bizim millette olay aynen şöyle; Banka kredisi ile bin bir zorluğu aşarak alınmış son model gıcır arabayı kafe de oturduğun masadan illa göreceksin. 5 TL lik bir bardak bira içeceksin ama kapıda seni vale karşılayıp arabanı park edecek, bir 5 lik de ona toka edeceksin ki havan tam olsun. Durum tespiti aynen bu şekilde ve beklide fazlası da var, ancak milli servet olarak da adlandıracağımız bu pahalı araçlar, başta yangın olmak üzere Kaleiçi adına büyük tehlike oluşturmakta. Her dar sokağın başında ya da sonunda park etmiş halde onlarca araç görmek mümkün. Kim yapar, nasıl eder bilemem ama Kaleiçi araç girişine katiyetle kapatılmalıdır onu bilir onu söylerim. Gündüz muhtelif saatlerde işletmelerin mal kabulleri için bir düzenleme yapılabilir ya da evi olup da özel otoparkı olanlar için bir ayrıcalık yapılabilir ve benzeri muhtelif çözümler üretilebilir.

Bazı işletmeler sadece bu problem nedeni ile golf arabalarını kullanarak misafirlerini istedikleri yerden alıp, eğlencenin sonrasında araçlarına kadar götürüyorlar. Bu uygulama tek bir elden tüm Kaleiçi geneline yayıldığı andan itibaren araç sayısı yarı yarıya azalacaktır. Bu azalma ile birlikte elbette konunun çevre boyutunu da düşünerek daha temiz bir Kaleiçi ne sahip olmak mümkün olabilir. Yeni yapılmakta olan asansör gayet iyi bir düşüncenin sonucu ortaya çıkmış durumda, fikir sahiplerini tebrik etmek gerekir. Uzun uzun merdivenleri arşınlamak yerine 30 saniyede yat limanına inmek büyük ayrıcalık, hele ki yaz aylarında. Ancak yinede turisti ve halkı buraya çekmek için farklı konseptler geliştirilmeli. Ayrıca daha fazla kaliteli işletme açılması özendirilmeli. İnsanlar tüm bir duvarı dolduracak kadar ruhsat meşgalesi ile uğraştırılmamalı. Tek bir noktadan hepsinin halledilebilir olması sağlanmalı. 

MONTREUX JAZZ FESTİVALİ BİZİMKİNİN YANINDA HALT ETMİŞ 

Antalya Deniz Canlıları Müzesi kısa süre önce Büyük şehir belediyesi tarafından yat limanında açıldı. Böylelikle Kaleiçi’nin kültürel mirasına bir katkıda daha bulunulmuş oldu. Ayrıca Antalya Valiliği ve İl Kültür Müdürlüğü Etnografya müzesi çalışmasını hızla sürdürmekte, çalışmalar bu hızıyla sürdüğü taktirde yaz aylarında yeni bir müzemiz daha olacak. Hiç şüphesiz ki Kaleiçi adına sevindirici gelişmeler bunlar ve elbette daha fazla ziyaretçi gelmesi söz konusu. 

Kitlelerin Kaleiçi'ne yılın 12 ayı boyunca gelmesini ve burada iyi vakit geçirmesini sağlayacak Mucit Macit fikirlere de ihtiyacımız var. Aslında fikri olanda çok elbette, ama dişe dokunur olanlarını dinletecek birilerini bulmak lazım. Zira kimine çok uçuk kaçık gelen bir fikir, bir diğerine gayet muhtemel gözükebilir. Bu tamamen fikri kimin, kime ve nasıl aktardığı ile alakalı bir durum, yani vizyon meselesi !.
 
Bir mucit Macit fikirde benden olsun; 

Antalya Kaleiçi 1. Uluslararası Jazz Festivali şeklinde başlık atmam kimine ütopik gelecek bir hayalin dışa vurumun dan ve kelimelere dökülmesinden öte yalvarma kıvamında bir dilek nerede ise. Sanatı ve müziği yaşam biçimi haline getirmiş, dünya genelinde bu konulara istinaden bir network’e sahip, konsepti oluşturabilecek ve geleneksel hale dönüştürebilecek güçte, kitleler tarafından saygı duyulan ve sevilen bir ya da bir kaç ismin bu konuda görevlendirilmesi en akıllıca adım olur.

(Öneri: Ayhan Sicimoğlu & Kerem Görsev)

1967 Yılından bu yana aralıksız süregelen Montreaux Jazz Festivali 15 gün süresince jazz hayranı on binleri Cenevre gölünün kenarındaki bu küçük şehirciğe çeker. Biz daha güzelini, daha farklısını yapalım, inanın jazz Kaleiçi'ne çok yakışır. Bunu yaparken de ilgili dj, radyo ve TV lerin sponsorluğunu ve desteğini alalım. 

( ÖNERİ: JOY FM & NAİM DİLMENER )

NEDEN OLMASIN!

Tüm oteller konuya müdahil ve sponsor olsunlar.

Öyle bir tarihe konumlandıralım ki sezonun uzaması söz konusu olsun !.

Şehir yönetimi bunu içten bir şekilde sahiplensin ( Piyano festivali gibi)

Konunun uzmanlarından fikirleri alınsın, önerilerini dinleyelim.

Tüm bir yıl boyunca yurtiçi ve yurtdışında tanıtımı için çaba harcayalım.

Sosyal medya en büyük silahımız olacaktır, atlamayalım zira fanları Jazz festivallerini bu sosyal mecralardan takip ediyorlar.
Vs. vs. vs. 

Kaleiçi  bir dönüşüm geçirmekte, yenileniyor, yeniden keşfediliyor. Bunu görmek ve olumlu yönde ilerlemesini sağlamak ve beklide daha büyük ve farklı kazanımlar elde etmek şehir yöneticilerinin elinde. Unutmayalım ki Antalya sadece bizim değil, burası bir dünya şehri ve birçok farklı kültürden insan çoktan burayı bizim kadar sahiplenmiş bile. Çok kültürlülüğün pozitif getirilerini lehimize çevirecek adımlar attığımız taktirde büyük kazanımlarımız olabilir.

Işıklar caddesinden Kaleiçi sokaklarına bir dalış gerçekleştirdiğiniz vakit kendinizi Bodrum, Alaçatı ve yahut Göcek te hissetmeniz gayet olası. Burası başka bir yer, başka bir dünya, şehir içinde şehir var burada. Kimimiz Akdeniz’i yaşar yaşatır, kimimiz ise Ege’yi kalbinde. Ama burası Kaleiçi ve başka Kaleiçi yok !.
 
Emir HEPOĞLU - TRIO TO DO
 

Bu Makale 22.03.2014 - 12:33:51 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Alper Aman 07.05.2017 - 10:34

    Yazınızı tesadüfen gördüm . Fikriniz çok güzel . Benim de büyük bir Arjantin Tango festivali düzenleme hayalim var .Bir gün belki olur . Umut etmek işitiyorum .

  • Rengin Ekmekcioğlu 22.02.2017 - 02:29

    çok ilgi çekecek bir girişim olur. keşke yapabilsek!

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.